KKTC vs. KTD…

Yayın Tarihi: 18/10/23 07:00
okuma süresi: 7 dak.

Son 2-3 haftadır gerek Türkiyeli yetkililerin açıklamaları gerekse de Kıbrıslı Türk yetkililerin bunlara verdiği cevaplarıyla gündeme gelen ‘Kıbrıs Türk Devleti’ meselesi gündemdeki yerini koruyor.

Konunun ve tartışmanın bir tarafında Kıbrıs’ta dünyanın kabul ettiği BM parametreleri tahtında federal çözüm isteyenlerle, ayrılıkçı Taksim siyaseti güdenler var. Mesela son zamanlarda programıma konuk ettiğim kimi CTP’li vekiller devletin isminin değişmesine veya yeni bir devlet kurulmasına biraz şüpheci, biraz da retçi bir tavırla yaklaştılar. Zira konunun tam olarak ne anlam ifade ettiği bilinmediği için, bu değişimi Anayasal bir değişiklik ya da sistem değişikliği olarak düşünenlerin yanı sıra, biraz da siyasi gelecek açısından hassas olarak görenler de var. (Bu konuyu şu makalemde irdelemiştim… https://www.kibrispostasi.com/c1-KIBRIS_POSTASI_GAZETESI/j227/a40653-su-kibris-turk-devleti-isiya-da-adi-her-neyse )

Bu tartışmanın diğer tarafında ise TV ekranlarından “Devletin ismini değiştireceğiz, federasyon safsatasını gömeceğiz” diye bir de Erhan Arıklı gibileri var. Arıklı’nın ifade ettiği sözler aslında esas niyetin, Anayasal bir değişiklikle, KKTC’nin kuruluş bildirgesinde yer alan ‘federal çözüm’ konusunu oradan söküp atmak, sistemi başkanlığa çevirmek olduğunu gösteriyor.

Fakat bu konunun dramatik olduğu kadar çarpıcı bir tartışma boyutu daha var. O da KTD ismini olumlu bulanlarla, KKTC ismini savunanlar arasında başlayan tartışmadır.

Öyle ki, KKTC devletinin en yılmaz savunucularından kabul edilen, kuruluş bildirgesini ezbere bilen Meclis Başkanı Zorlu Töre, Kıbrıs Postası’nda katıldığı bir televizyon programında “KTD meselesini ciddiye almıyorum, ben KKTC meclisinin başkanıyım” deyince kıyametler kopuverdi. Töre’nin bu ifadelerine çeşitli milliyetçi örgütler tepki gösterdi, talihsiz buldu.

Töre gibi KKTC devletine inanan bir diğer siyasetçi olan Serdar Denktaş da, Kıbrıs Türk Devleti işine tepki gösterenler arasında yer aldı. Devlet Bahçeli’nin “Kıbrıs Devleti” açıklamasına atıfta bulunarak “Demek artık birileri Kıbrıslıyım dediğinde ona Rumcu diye saldırılmayacak, bu iyi bir şey” diyerek kinaye de yapan Denktaş, dün yaptığı bir başka açıklamada da “KKTC, geleceğimizin teminatıdır” dedi.

Aslına bakarsanız Serdar Denktaş, onun öncesinde de rahmetli abisi Raif Denktaş, Kıbrıslı Türk Milliyetçiliği kavramını siyasi jargona sokan kişilerdir desek yanlış olmaz. Rauf Denktaş’ın “Gelen Türk, giden Türk” anlayışındaki milliyetçilik kavramının dışında, “ne Rum’a yama ne de Türkiye’ye vilayet” şeklinde 3.bir yol arayışına giren bu anlayışın sadece sağ kesimlerde değil, sol kesimlerde de geniş karşılık bulduğunu söylemek lazım.

En basitinden, mesela rahmetli Arif Hasan Tahsin’in, KKTC devletinin “tam bağımsız” olabileceğini düşünüp, bağımsızlık ilanına evet diyen bir tavır içinde olduğunu söylemek hiç de yanlış değildir. Elbette bu konular o günün konjonktürü içerisinde değerlendirilmeli, onun üzerinden konuşulmalıdır diye düşünüyorum ama Kıbrıslı Türklerin içinde hatırı sayılır büyüklükteki sol kesimlerin ‘patron bir devlet’ olamadan kendi devletlerine sahip olma isteği her zaman güçlü olmuştur.

Dolayısıyla ortaya çıkan durumda, çok daha geniş perspektifte olan Türk milliyetçiliği, içinden başka türden bir milliyetçiliğin gelişmesine hiçbir şekilde sıcak bakamaz. Hatta bunu ayrılıkçılık olarak bile görür.

Kitaptaki tanımına bakarsanız milliyetçilik şöyle tanımlanır: “Ait olduğu milletin varlığını sürdürmesi ve yüceltmesi için diğer bireylerle birlikte çalışmaya, bu çalışmayı ve bilinci, diğer kuşaklara da yansıtmaya milliyetçilik denilir.”

Bu tanımlamada kuşku yok ki en önemli öğe “millet” kavramıdır.

Ancak bu tanımlama tek başına yeterli değildir. Mesela İngiliz siyaset bilimci Alan Finlayson “Milliyetçilik, her ulusun kendisini dışarıdan gelecek olan müdahalelerden bağımsız olarak yönetmesi gerektiğini, ulusun bir yönetim için doğal ve ideal bir temel ve tek haklı politik güç kaynağı olduğunu savunmaktadır” tanımlamasını yapmaktadır.

Bence konunun özü burada yatmaktadır.

İlk tanımlamaya göre KKTC, Türk milletine ait bir devlettir, bu durumda Türkiye de Türk milletinin en önemli devleti olduğuna göre, KKTC’nin içişleri karışması, müdahale etmesi hem caiz hem de normaldir.

Ancak Finlayson’un sözünü ettiği tanımlamada “dış müdahalelerden bağımsız olarak yönetilmesi” vurgusu vardır ki, bu durum aslında KKTC iç siyasetine sürekli şekilde verilen ayarlar ve onun ortaya çıkardığı tepkiselliktir. Kıbrıs Türk Milliyetçiliği denilen kavramın çıkış noktası tam da burasıdır.

Yani Kıbrıs adasının kuzeyinde kurulan devleti savunanlar, bir yandan Anavatanlarının milliyetçiliğine dayanarak siyaset yapmaya çalışırken, bir yandan da tam bağımsız bir yönetim şeklini istemektedirler.

Fakat hayatın ve siyasetin gerçekleri böyle değildir. Çünkü çok daha geniş perspektifte Türk milliyetçiliği dururken, işin içine ‘Kıbrıslı’ kavramını sokup, bundan biraz da ‘lüks’ ve hakim milliyetçi anlayışa göre ‘gereksiz’ bir başka milliyetçilik yaratmak tabii ki sıkıntılara yol açabilecek bir meseledir.

Dolayısıyla Ersin Tatar’ın ikide bir çıkıp “Kıbrıs’ta Kıbrıslı yoktur, Türk ya da Rum vardır” şeklinde Rauf Denktaş’ın tarihe mal olmuş ifadelerine atıfta bulunması asla tesadüf değildir.

Tatar’ın ve mensubu olduğu cenahın bu ifadeleri sürekli kullanmasının görünürde hedefi, Kıbrıslılık üst kimliği üzerinden çözüm isteyen federal çevrelerdir.

Fakat bu sözlerine bir diğer ‘konuşulmayan’ hedefi de kendini Kıbrıslı Türk Milliyetçisi olarak görenlerdir. Benim bu konudaki düşüncem bu yöndedir.

KKTC’nin isminin değişmesi yönünde ‘milliyetçi’ kesimlerde çıkan tartışmaların özünde bu mesele yatmaktadır.

Öte yandan ben tam da bu satırları kaleme alırken, mecliste kürsüde Tahsin Ertuğruloğlu vardı ve konu da bu isim tartışmasıydı.

CTP’li vekillerle söz dalaşına giren Tahsin Bey’in, isim değişikliğine karşı eleştiri getirenlere şu ifadesi aslında benim yukarıda bahsettiklerimle örtüşüyor: “Siz ne zamandan beri bu devleti (KKTC) hazmettiniz de savunuyorsunuz?”

Bak sen şu işe…

Kim derdi ki bir gün Tahsin Bey’in “KKTC düşmanı” diye yaftaladığı kesimler, ona karşı KKTC devletini savunacak?

Bu tartışmaları izlemeye devam edeceğiz. Bakalım sonunda nereye varılacak?

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları