Avrupalılık…

Yayın Tarihi: 13/04/24 09:30
okuma süresi: 7 dak.

Madrid’te katıldığım toplantılarda genel konu yapay zekanın basına getirdiği ve getireceği yeniliklerin yarattığı/ yaratacağı kırılmalar üzerineydi.
Özellikle pandemiyle birlikte ortaya çıkan sosyo-ekonomik (+psikolojik) değişikliklerin yarattığı olumlu ve olumsuz sonuçlarla kafayı bozmuş olan Avrupa, bunlardan ders çıkarmayı kendine görev edinmiş durumda.

Bunu sadece katıldığım bu toplantılardan değil, Avrupa basınını sıkı takip ettiğimden de biliyordum ama derinlemesine dinlemek iyi geldi.

Mesela katıldığım toplantılardan birinde konu sahne sanatlarının pandemi döneminde yaşadığı zorluklar üzerineydi.
Peki basınla ilgili bir toplantıda sahne sanatları ne alaka derseniz, Avrupa, basın ve media işinde bağımsız gazetecilerin sayısının post-pandemi dönemi artışta olduğunun, bunun da sosyal medya platformlarındaki gazetecilerin artışına paralel olduğunun farkında.

Hal böyle olunca gazetecilerin vereceği bilginin yanında görsellik, prodüksiyon, yenilik, şov, teatral duruş filan her şey önemli hale gelmiş. Yapay zekanın hayatımıza girmesi bu tarz çalışan gazeteciler için muhteşem bir fırsat çünkü kurumsal bir alanda çalışmanın (örneğin bir gazetede) sağladığı tüm fırsatları yapay zekayı kullanarak yakalayabiliyorsunuz. Tabii bunun için bilgi lazım.

Ve tabii o da yetmeyecektir çünkü işin işine çalışma da girmek zorundadır. Yani anlayacağınız, daha liberal bir yaşam sürmek ve para kazanmak istiyorsanız, yapmanız gereken şey çok çalışmak ve birden çok konuda uzmanlaşmak.

Bir gazeteci olarak birkaç konuda uzman olduğumu iddia edebilirim.

Bu uzmanlığı vahiy yoluyla edinmedim, öğrenerek ve çalışarak edindim.

Ama bazı konularda kendiliğinden gelen bir yetenek de vardı, kendimi iyice gömmeyeyim…

Her zaman yaptığım işi sevmeye çalıştım. Sevmediğim işi asla yapmadım. Yaptığım işi elimden geldiğince disiplinli bir şekilde yaptım. Niye bunları söylüyorum?

Hasbelkader bu mesleğe başlamak isteyen genç kardeşlerim bu yazdıklarımı okursa, şartları bilsinler diye…

Konuya dönecek olursam, Avrupalılar tartıştığı bütün konuları teknolojik/digital gelişmeler üzerinden konuşuyor ve sektörlerini bunlara nasıl adapte edeceğinin yollarını arıyor. Çünkü aslında iş dönüp dolaşıp evrime dayanıyor.

Değişen durumlara en iyi adapte olan hayatta kalır. Survival of the fittest.

Biliyorsunuz, yazılı basın evrimsel olarak zamanını tüketti, artık on-line gazeteler dönemindeyiz. 5-10 yıl içinde yazılı basın diye bir şey kalmayacak.

Bu, basının yeniden doğması gibi bir şey. Elbette bakir bir doğumdan bahsetmiyorum.

Çünkü standartlar değişmeyecek. Beş N hiç değişmeyecek. Dabıl-çek hiç değişmeyecek. Ve yalancı çobanlar hep yakalanacak. O yüzden gazetecilik asla ölmeyecek bir şey ve bundan dolayı mutluyum.

Eskiden tercümanlık yapardım, ek iş olarak. Ama artık haberi başka dile çevirmek için uğraşmanıza gerek yok. Chat Gpt, 500 kelimelik Türkçe metni, saniyeler içinde İngilizce haber diline çevirip, uygun başlığı atıyor.

Kıbrıs Türk basınında getirilen büyük yeniliklerin her zaman öncüsü olan Kıbrıs Postası, yapay zekayı işin içine katan ilk kurumlardan birisi oldu. Bugün Cyprus Mirror diye İngilizce bir gazete yapabiliyorsak bunu yapay zekaya borçluyuz.

Tabii bu makaleye KP reklamı yapmaya gelmedim, sadece örnek olsun diye söyledim.

Fakat bilmeliyiz gibi değişen sadece sektör değil, okuyucu kitlesidir de.

Katıldığım panellerden birinde ünlü İtalyan Alla Scala tiyatrosundan bir sanat direktörü de vardı. Tiyatronun akademisinin 20 yıllık sanat direktörü olan Umberto Bellodi, değişen öğrenci profiline ve anlama biçimine değinerek “bizim jenerasyon çok daha analitikti (Kendisi 50’lerinde). Biz sonuçlara tartışarak varırdık. Şimdiki nesil bu sonuçları ‘tool’ olarak alıyor, bir aplikasyon gibi düşünüyor. Bu durum öğrenme ve çalışma konularında büyük değişiklik yarattı.”

Okuyucu profili ve önceliklerinde de aynı değişimleri görebiliriz.

Mesela artık uzun haberler okunmuyor. Uzun hiçbir şey ilgi çekmiyor. Haber sunumu eski Twitter mantığında değilse iş yapmıyor. Gerçeğinse önemi sanki de hiç yok. Görünürlük, hız, yüksek ses, abartı derken haber alma (ve verme), haberin içeriğinin çoktan önüne geçmiş durumda.

Uzatmayayım, bizim gündemimiz hala daha oluşturamadığımız standartlarımızken Avrupalının derdi çoktan oluşturduğu standartlarını daha da ileriye taşımak. Üstelik bunun tartışmalarını özgürce yapıyorlar. Biz ise hala daha alt yapıdan, yapılmayan yollardan, sahte diplomadan ve diğer aptallıklardan bahsediyoruz.

Çünkü sistemimiz bozuk ve çalışmıyor. Durum buyken aklımız karışık, düşünce sistematiğimiz bozuk, etik değerlerimiz çürümeye yüz tutmuş halde.
Çünkü toplumsal düşünmüyoruz, zümresel, hadi olmadı bireysel davranıyoruz. Avrupaysa alt yapı ya da diğer temel insan hak ve özgürlüklerinden filan bahsetmiyor. Bunlar zaten standart. Bahsettikleri şey toplumsal fayda. Basitçe bu faydayı sektörler üzerinden devşiriyorlar.
Tabii bireysel yetenek üzerine araştırmalar da son dönemde artmış durumda. Ama burada da bu yetenekleri nasıl işleyip toplumsal işlerde kullanmayı planlıyorlar ki bu da ayrı bir meseleyi ortaya çıkarıyor: Yetenek eğitimi nasıl olacak? Liberal mı muhafazakar mı?

Avrupayla çok farklı yerlerdeyiz. Çok farklı düşünüyoruz. Basın ve medyamız da öyle. Tek değişmeyen şey ne biliyor musunuz? Maaşlar. Avrupa’daki meslektaşlarımız da bizim gibi asgari ücretlere çalıştırılıyor. Yetmezmiş gibi bir de yapay zeka işi var. Özünde her şeye rakip. Ama bir konuda şanslıyız.

İnsan her duruma hazırlıklı. Bu genetik bir aktarım. Yani 10 bin yıl önce Mezopotamya’da bir adam başını kaldırıp ‘yukardan kafamıza taş düşse ne oluruz?’ diye düşünmüşse, insanlık o durum karşısında nasıl hayatta kalacağının hesabını bugüne kadar çözmüştür diye düşünüyorum.

Bence kısası şu: Yapay zekaya hükmederseniz, onu bilginizi düzeltmek ve diğer hammallıklar için kullanırsanız, korkmanıza gerek yok. Ha eğer onu hayatta ilk defa yaptığınız bir şeyi sizinmiş gibi yapmasını istiyor ama o konuyu zerre kadar anlamıyorsanız o zaman sıkıntınız var demektir. Merak etmeyin, ilacı var ama: bilgi ve buna bağlı öğrenme…

Biliyorum, uzun ve belki de sıkıcı bir makale oldu. Belki bir çok konuyu bağlamadım.

Gerek yok, buraya kadar okuduysanız, bu düşünceler sizin de derdiniz olmuştur artık…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları