Tüketim kültüründen uzaklaşmak ve sosyal devleti kurmak...

Yayın Tarihi: 11/05/20 07:00
okuma süresi: 7 dak.

Tüketmek insanın istek ve ihtiyaçlarını karşılama sürecidir. İnsan bir ürünü yada hizmeti alır ve onu kullanır. Sonuçta da tüketim gerçekleşir. İnsanın varlığından bu yana bu bir gerçekliktir...

Ancak tüketim ve tüketim kültürü arasında bir fark var...

İnsan doğal olarak var olabilmek adına üretir ve ürettiğini tüketir...

Bu sürecin sonunu tüketim olarak tanımlayabiliriz...

Tüketim kültürünün tanımı ise apayrı bir şey...

Tüketim kültürünü insanın yani tüketici pozisyonundakilerin bir fayda sağlamaksızın yani ihtiyacı karşılamak mealinden değil, statü arayışında ve kazanma amacıyla üretilen ürünlerin ve hizmetlerin peşine düşmesi halidir...

Kitle iletişim araçlarının yayımları üzerinden kitleler manipüle ediliyorlar, tüketimi artırdıkça statü elde edeceklerine ve mutlu olacaklarına inanmaktadırlar...

Kapitalist sistemin en önemli özelliklerinden bir tanesi ve varlığını sürdürmesine bir araçtır tüketim kültürü...

Temel ihtiyaçların karşılanmadığı bir durumda, lüks tüketimin ön plana çıktığı gözden kaçmamaktadır...

KKTC örneğine bakacak olursak, bunu gözlemlemek ve örneklerle açıklamak pek de zor değildir...

Kurulu statüko aslında toplumsal bir statükodur... Hep siyasetin ve siyasetçilerin suçlanması ise bir kaçıştır aslında... Çünkü siyasetin şekillenmesinde toplum da vardır. Toplumun yaşanan süreçten kendisini soyutlaması mümkün değildir...

Yüzleşmekten korkmamalıyız... Toplum tüketim kültürünün doğasını keşfetmeli ve ondan kurtulmak için mücadele etmelidir...

Yollarımız tamir edilemiyor, ancak 40-50 bin Avro değerinde lüks arabalarımız var...

Sağlık sistemimiz yetersiz, ancak 350-400 m2 evler yapanlarımız var...

Aileler kazançlarının büyük bir kısmını çocuklarının eğitim ücretine harcıyorlar...

İlkokuldan itibaren çocuklar özel okullara gönderiliyorlar...

 Aldıkları eğitimin sonuçlarıysa ortada…

 Ödevlere boğulmuş yeni kuşaklar doğayı ve insanı tanımadan yetiştiriliyorlar...

Yeni kuşaklar İngilizce dilinde eğitim almalarına karşın, o bağlamda da istenen oranda başarı yok, diğer yandan anadili de unutuyorlar...

Maalesef uluslararası düzeyde bir başarıdan genel itibariyle bahsetmek de zor...

Kimse çıkıp da Finlandiyalılar bu işi nasıl yapıyor? Yada geçmişte nasıl yapıyorduk? diye sormuyor...

Özel okullara çocuk göndermek bir statü kazanma haline dönüşüyor...

Devlet okullarını iyileştirelim, tüm toplum sınıflarını bütünleştiren, sosyal devlet anlayışıyla daha iyi bir eğitim ortamı yaratalım diye bir talep gelmiyor... Bunun yerine devlet sürekli maaş artırsın biz de bu maaşları alıp özel okullara yatıralım süreci çalışıyor...

Toplu ulaşımın ne olduğunu unutur hale geldik, bir zamanlar Mağusa-Lefkoşa-lefke hattında tren vardı bu ülkede, kim anımsıyor veya anımsatıyor?

İlk aşamada belki raylı sistemle değil ama toplu ulaşımı sağlayacak rahat ve konforlu otobüslerle gereksiz yakıt tüketimine, trafiğe ve kirliliğe dur demeliyiz...

Kent merkezlerinde bisiklet ve motosiklet kullanımını teşvik edecek (devletin destekleyeceği) bir yerel yönetim politikasına ihtiyaç vardır...

Lüks restoranlarda yemek için didinip durmak da bir statü kazandığını sanmak aslında... Tüketim kültürünün bir parçası...

Korona döneminde eve kapandığımızda yaptığımız harcamaları bir düşünelim... Eve kapanalım ve hiç harcama yapmayalım demiyorum... Elbette arkadaşlarımızla yine bir mekanda kahve içeceğiz ve yemek yiyeceğiz... Ancak yaşadığımız ekonomik darboğazı da düşünerek modernitenin bir parçası olan tüketim kültürümüzü de yeniden bir gözden geçirelim diyorum...

 Kantarın topuzunu kaçırmadan yaşamayı öğrenmeliyiz...

Devletin sosyal yanının güçlenmesi için çaba sarf etmeliyiz...

Yeni bir düzen kurmak için tam bir fırsat, Sosyal Devlet için daha bir yüksek sesle haykırmalıyız...

Servet vergisini de gündeme alabiliriz bu dönemde, İsveç ve Finlandiya niye bu günlere geldiler diye kendimize bir sorsak...

Devletin okullar açmasını ve iyi bir eğitim sistemini kurmasını sağlamalıyız. Sağlık hizmetlerinin devlet tarafından geliştirilmesi için yatırımları artırmalıyız...

Tarım alanında verimliliği üst düzeye çıkarmalıyız, boş tarlalar duruyor veya verimsiz bir tahıl ekiminde ısrarımız sonsuz şekilde devam ediyor (nasıl olsa kuraklık veya devlet ödeyecek yaklaşımı).

 Zeytin, harup veya nar dahi ekmeyen köylüler var... Bunun yerine devletten bir maaş veya yardım alayım yaklaşımı…

Üretime odaklanıp gereksiz olan tüketim kültüründen uzaklaşıp tasarrufa yönelmeliyiz...

Ancak sağlık ve eğitimde tasarruf olmayacağını anımsadık sanıyorum...

O yüzden Sosyal Devlet için yeniden yapılanma diyorum...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.