Gençler üzerinden kirli hesaplar

Yayın Tarihi: 01/02/23 07:00
okuma süresi: 12 dak.

Değerli okurlar, takip ettiğiniz üzere sonbahardan bu yana iç siyaseti ilgilendiren konulara girmemeyi tercih ettim. Bu sebeple zaman zaman ciddi eleştiriler de aldım. Fakat bu konulara girmememin iki önemli nedeni vardı. İlki, bir yazıyla partilerin kendi içerisinde ve belli makamdaki kişilerin çıkar hesapları yüzünden ülkedeki siyaset kurumuna ve milli çizgiye giderek azalan güvenin, aynı zamanda yerel yönetimler reformu ile başlayan ve atanan din işleri başkanının açıklamalarıyla maalesef zirve yapan Türkiye’ye yönelik haklı eleştirilerin KKTC davasına daha fazla zarar vermesini istemememdir. İkinci sebep ise Mart 2022’de yayınlanan ilk makalemde ifade ettiğim üzere, alışılmış köşe yazarı olmama gayemden yola çıkarak Pandora üzerinden her zaman farklı konular işleyerek hem yapıcı hem de okurlarıma geçtiğimiz bu buhranlı dönemde önerilerle umut olma, uluslararası kıyaslarla da gerçekleri ortaya koyma ve toplum nezdinde sorumluluk alma isteğimdir. Fakat ülkece geldiğimiz nokta (ve kulislerden aldığım bilgiler) o kadar can sıkıcıdır ki sonucunun farklı yere varabileceğini bildiğim halde iç siyasetteki olumsuz gelişmelere kayıtsız kalmam artık mümkün değildir. O sebeple bundan böyle artık iç siyaseti ilgilendiren meselelere de yer vereceğimi ve kritik konular üzerinde daha fazla duracağımı belirtmek isterim. Bunlardan ilki hem sol hem de sağ kesimin gençler üzerinden gösterdiği kirli çabalar ve prim yapma gayeleridir.

Dikkat ederseniz özellikle son aylarda gerek gazeteciler gerekse siyasetçiler sık sık gençlerin içinde bulunduğu zor durumdan istifade ederek birbirini karalama derdi içerisindeler. Yani kısacası gençler üzerinden prim yapmaktalar. Fakat bunu yaparken işin sonunun nereye vardığını görmemekte veya görmek istememekteler. Hadi bazı gazetecilerin ülkenin içinde bulunduğu durumdan ötürü sitem ederek gençlere destek olmak istediklerini veya olduklarını düşündüklerini bir nebze anlayabiliyorum ki kanımca onlara, kuru eleştiri yapmak yerine görevlerinin kendilerine getirdiği sorumluluklar gereği yapıcı olmak ve olası çıkış yollarını tartışma görevi düşmektedir. Fakat buna kıyasla durumu değiştirebilecek her türlü yetki ve imkâna sahip olan siyasetçilerin böyle bir yönteme başvurmaları felaket veya en hafif tabirle gülünçtür. Çünkü siyasetçilere şikâyet değil plan, program, proje ve eser üretmek düşer. Kaldı ki hemen hemen tüm siyasi partiler bugüne kadar en azından bir koalisyon hükümetinin içinde yer almış, ancak şikâyette bulundukları bu durumu değiştirecek ciddi bir girişimde belli ki bulunmamışlardır. O sebeple gençlerin içinde bulunduğu durumu fırsat bilip karşı tarafa “Bak onlar sizin yüzünüzden ülkeyi terk etmek zorunda kalıyor. KKTC içler acısı halde,” naraları atarak gençleri bu topraklardan soğutuyorlar. Böylece genç kardeşlerimi de “Bak siyasetçiler bize hak veriyor ve ancak yurtdışında kendimize çıkış yolu bulabiliriz,” psikolojisi içerisine sokuyorlar. Böyle bir etkinin söz konusu olduğunun, psikologlarca birçok araştırmayla tespit edildiğini ve tescillendiğini de bu çerçevede belirtmek gerekir. Peki sizce gençlerimizin yurtdışına gitmesi en çok kimin işine yarıyordur? Bu sorunun cevabını siz değerli okurlarımın takdirine bırakıyorum. Fakat şunu belirtelim ki bu hadise kimin işine yarıyorsa biliniz ki kisvesi ne olursa olsun Kıbrıs Türk toplumuna bunlardan asla hayır gelmeyecektir ve bunlar KKTC’ye ihanet içerisindelerdir.

Buraya kadar olan kısımda ülkenin ve gençlerin durumunun zor olduğunu ifade ettik, fakat birçok gazeteci ve siyasetçi gibi bu durumun ne olduğunu netleştirmedik. Önce bunu bir açıklayalım. KKTC’nin bugünlerdeki en önemli sorunu ekonomidir. Hâliyle gençlerin de en büyük sıkıntısı tabii olarak işsizliktir. Öyle ki gençlerin işsizlik oranının son olarak yüzde yirmi birlerde olduğu açıklandı. Ülke genelinde yüzde sekiz bandında olan işsizlik oranına göre, bunun ortalamanın çok üzerinde olduğu bir gerçektir ve ciddi bir rakama tekabül etmektedir. Hâliyle de genç kardeşlerimin kendine yurtdışıyla ilgili gelecek hayalleri kurmasını da anlayabilmekteyim. Ancak sorunun kaynağına bakacak olursak, genç işsizlik oranını düşürmek aslında mümkündür. Zira buna sebep olan sorunlar dörde ayrılabilir ve her biri de ayrı çalışmalarla asgariye düşürülebilir.

  1. Kuzey Kıbrıs’ta üniversite mezunu sayısı yüzde yetmişin üzerinde seyretmektedir. Buna kıyasla küçük bir ada devleti olan KKTC’de böylesi yüksek orandaki genç akademisyen nüfusunu istihdam edecek kadar arz yoktur. Bu sorunu gidermek için iki seçenek vardır: Birinci seçenek Batı’da çok yaygın olan üniversiteye giriş şartlarını zorlaştırmak ve yüksek kotalar getirmektedir (ki orada bu oran yüzde ellilerde seyretmektedir.) Bunun sonucunda piyasadaki yoğun talep azalacak, mesleki eğitim görenlerin oranları artacak ve piyasalarda bir dengelenme yaşanacaktır. İkinci seçenek ise özellikle KKTC’ye uygun olan dijital ve teknoloji ağırlıklı yeni istihdamların yaratılmasıdır. Ya anavatanın desteğiyle böyle bir köklü sektör oluşturulabilir (ki yakın zamanda yeni kurulacak teknoparklar bunun ilk adımı olacaktır) ya da pandemiden beri yaygınlaşan evden çalışma modeliyle gençlerimiz yurtdışında istihdam edilerek KKTC’den çalışma imkânına erişebilirler. Burada ticaret odalarına ve meslek örgütlerine önemli görevler düşmektedir.
  2. KKTC’de gençlerin çoğunluğu daha iyi şartlar sunması sebebiyle kamuda çalışmayı tercih etmektedir. Fakat talebin arzdan fazla olması sebebiyle iş bulmaları bir hayli zordur. Bu sorunu gidermek için kanunla özel sektördeki çalışma şartlarını iyileştirmek, isçi haklarını da güçlendirmek gerekmektedir.
  3. Özel sektörde hâlihazırda çalışmak isteyenlerin bazı alanlarda zaman zaman iş bulamadıkları doğrudur. Bunun önünde en büyük engel kaçak istihdamdır. Devlet denetimi artırıp bu durumun önüne geçmeye başladığında bazı alanlarda genç istihdam oranı tabii olarak artacaktır.
  4. Son olarak da gelişmiş devletlerde olduğu gibi herkesin kamuda veya özel sektörde istihdam edilemeyeceği ve sanat gibi başka mesleklerin de ülkede gelişmesi gerektiği için devlet küçük reform paketleriyle serbest meslek icraat etmek veya iş kurmak isteyenlere teşvik programları hazırlamalı ve onlara birçok kolaylık sağlamalıdır.

Peki, sorunlar ve çözüm seçenekleri ortadayken genç işsizliği azaltmak çok mu zor? Elbette değil. Ancak bunun için mücadele etmek, bir davaya inanmak ve çalışmak gerekir. Kolayca bir yerlere gelmenin hesabını yapmak veya başka amaçlara hizmet etmek değil. Bu durumu değiştirmek de toplumun temel taşları olarak bireylerin elindedir. Çünkü her şey çekirdekte başlar. O yüzden sürekli makalelerimizde bireylerin kendini geliştirmesi gerektiğini savunuyoruz. Zira içinde bulunduğumuz durumu ancak bu şekilde değiştirebiliriz. Peki burada yani istihdam konusunda biz gençlere hiçbir görev düşmüyor mu? Elbette, hatta belki daha fazla görev ve sorumluluk düşüyor. Hem şahsen hem de ülke için. Çünkü ülkenin yarınlarını gençler olarak biz birlikte belirleyeceğiz. Ülkeyi terk etmek veya kaçmak asla çözüm değildir. Bu sadece birilerinin işine gelmektedir. Üstelik tarihte hiçbir zaman yurtdışında işe girmek ve böylece avro üzerinden para kazanmak, fakat aynı zamanda (uzaktan çalışma modeliyle) KKTC’de yaşamak bu kadar kolay olmamışken.

Bunun yanında şunu da çok iyi görmeliyiz ki dünyanın hiçbir yerinde hayatlar dört dörtlük değildir. Günün sonunda herkes kendi hayatından sorumludur, bu bilhassa kapitalizm üzerine kurulu Batı’da da böyledir. Kaldı ki Batı’nın birçok yerinde gençlerin işsizlik oranı kimi zaman KKTC’dekinin çok üzerinde seyretmektedir. Mesela İspanya, Yunanistan, İtalya ve hatta İsveç’te olduğu gibi. Avrupa Birliği ortalaması esasen KKTC oranıyla neredeyse eşdeğerdedir. Buna rağmen oradaki siyasetçilerin gençler üzerinden popülizm yaptığını asla göremezsiniz. Üstelik akıl ve vicdan sahibi herkes KKTC’deki hayat kalitesinin birçok Avrupa ülkesine göre çok daha yüksek olduğunu, Kıbrıs’taki gençlerin yaşam standardının da ambargolara rağmen daha iyi olduğunu kabul edecektir. Batı’da kredi borcuyla ancak kırk yıl sonra küçük bir ev sahibi olunabiliyor ve hayat pahalılığı her geçen gün insanları daha fazla çaresizliğe hatta istatistiklere göre açlığa sürüklüyorken, KKTC’de tüm ekonomik ve diğer bazı olumsuzluklara rağmen insanların genç yaşta bile en lüks daire ve evlerde oturdukları, istedikleri zaman da tatile gidebildikleri bir gerçektir ve bu farklıkları göstermek açısından önemli bir parametredir. Tüm bunlar ortadayken gençleri yurtdışına özendirmek asla samimi ve dostane bir yaklaşım değildir. Bu yazılanların gerçeği yansıttığını büyük bir hevesle Almanya, İngiltere veya Avustralya’ya taşınan Kıbrıslı Türklerden de duymak mümkündür. İstatistiklere, yazdıklarımıza veya yurtdışında yaşayanlara inanmayanlar varsa, en azından sosyal medyada tanınmış şahsiyetlerin söylediklerine kulak verebilirler. Onlardan da aynı cümleleri duyacaklardır.  

Şunu da vurgulamak gerekir ki KKTC gelişmekte olan bir ülkedir. O yüzden bugün kim KKTC’de kalır veya buraya gelir, ülkesi için çaba harcarsa yarın literatürüne kesinlikle girer. Çünkü her alanda yapılması gereken birçok iş vardır. Ülke de bu işlerin üstesinden gelebilecek yetenekli insanlara ihtiyaç duymaktadır. O nedenle yurtdışında “O Kıbrıslı” “O Türk” “O yabancı” olarak tanımlanmaktansa insanın kendi ülkesinde takdirle anılmasının daha cazip bir seçenek olacağını düşünmek herhalde yanlış olmaz. O yüzden birileri oturduğu yerden gençler üzerinden hesaplar yapa dursun, gerçekleri anlatarak gençlerin bu oyunlara gelmemesini sağlamak toplumdaki sorumluluk sahibi kişilerin yani hepimizin asli görevidir. Bunun için ne liyakate ne de birilerinin desteğine ihtiyaç vardır. Unutulmamalıdır ki bugün Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Rauf Raif Denktaş ve Dr. Fazıl Küçük saygıyla anılıyorsa zamanında liyakatle bir şeyler başardıkları için değil aksine olumsuzluklara rağmen yeni bir çağı başlattıkları içindir. O nedenle bu liderleri ve ideallerini çok iyi anlamamız gerekmektedir.

*****

Her ne arar isen kendinde ara.

Hacı Bektaş-ı Veli

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Kaan Cenk ADASOY yazıları