Köşe yazısı yazmak
Yayın Tarihi: 03/10/11 07:00
okuma süresi: 4 dak.
Köşe yazısı yazmanın kendine göre bir adabı var
Gündelik bir gazetede günlük yazılar yazmakla, örneğin aktüel bir dergide sayfa yapmak, teorik bir dergide makale yazmak, ya da gündelik bir gazetede hafta sonu yazıları yazmak, ayni şeyler değillerdirler.
Bütün ötekilerde sınırlı, konunun meraklısı bir hedef kitleye yazarken, gündelik gazetenin günlük köşe yazılarında, bütün okur kitlesine hitap etmek zorundasınızdır.
Elbette ki kendi dünya görüşünüz ve üslubunuz çerçevesinde
Herkes de bilir ve basın okullarında da okutulur ki gündelik gazete yazarı örneğin hafta sonu politika yazmaz
Tatil gününde, bütün ailenin evde olduğu bir ortamda, herkesin de okuyabileceği, daha hafif yazılar yazar
Benim kendime seçtiğim yazı biçimi, lise yıllarımdan beri, Sohbet'tir
Sohbet, biriyle konuşur gibi yazmak demektir.
Bu anlamda, yazıda bir "ben" vardır, bir de okur
Ama bu üslupta okur, sanki de bir masanın başında, elinde kahve fincanı ile karşınızda oturur gibi düşünülür bu biçemde
Benim narsistliğim dolayısıyla böyle yazdığım sanılmasın
Ne var ki bir gazetede "sohbet" de yazsanız, kendi derdiniz, siyasi duruşunuz, siyasi hedef ve amaçlarınız, elbette yazının bir yerinden pıtrak gibi fırlar ama eğer size verilen köşenin, babanızın malı değil; gazetenin ve okurların malı olduğunu göz ardı eder ve hele bunu kendi kişisel amaçlarınızla kullanırsanız, biliniz ki sıfatınız, köşe yazarı değil; propaganda yazarıdır.
Hele ki "gazete" olmak iddiasındaki bir yayın organı ya da internet portalında
Bilen bilir ki uzun yıllar, ben bir parti gazetesinde yazarken bile, yayın organının "parti ceridesi" değil; "gazete" olması için kavga verdim
Son dönemde yaptığım da oydu
Bir görüşün değil de bir başka görüşün borazanı olmak endişesi ile reaksiyon gösterip, kendi yazar kimliğimle istediğim gibi yazabilmek üzere, parti yayın organını terk ettim
Ancak:
Son zamanlarda, internet ortamında yazılarımın altına gelen blog'larda, CTP'nin içindeki çekişmelere ya da CTPye saldırmanın dayanılmaz hafifliğine kapılan bazı okurların, ki bunlar üç-beş kişiyi geçmiyor, yazılarımın altını bir foruma dönüştürdüğü görülüyor!
İşin doğrusu, tiraj açısından çok işime gelen bu durum, beri yandan hem siyasetçi olarak ve hem de yazar olarak beni rahatsız ediyor.
Yazar olarak rahatsız ediyor, çünkü hedef kitlem o birkaç kişi değil
Bütün okur kitlesidir
Siyasetçi olarak rahatsız ediyor, çünkü ben parti içindeki tartışma ve çekişmelerde nerede durduğumu, hem yazdığım kitapta, (yenisi de yoldadır) ve hem de TV programlarında dilimin döndüğünce, zaten konuşan bir adamım
Ama kuru fasulyanın faydaları konulu bir yazının altında, Karl Marx'a söven bir blog, sanırım çok da akılla bağdaşır bir durum değildir
Üstteki yazı ile kel alâka eleştiri! Geçmişte Ayşe/Lefkoşa diye bir hanım, (hanımsa) pek de iyi bilmediği aşk hayatımı bile "eleştirdi"!
Blog iyidir
Tirajı da artırır
Ama el insaf be arkadaş!
Saplantıları tatmin mekanizması da değildir
Gündelik bir gazetede günlük yazılar yazmakla, örneğin aktüel bir dergide sayfa yapmak, teorik bir dergide makale yazmak, ya da gündelik bir gazetede hafta sonu yazıları yazmak, ayni şeyler değillerdirler.
Bütün ötekilerde sınırlı, konunun meraklısı bir hedef kitleye yazarken, gündelik gazetenin günlük köşe yazılarında, bütün okur kitlesine hitap etmek zorundasınızdır.
Elbette ki kendi dünya görüşünüz ve üslubunuz çerçevesinde
Herkes de bilir ve basın okullarında da okutulur ki gündelik gazete yazarı örneğin hafta sonu politika yazmaz
Tatil gününde, bütün ailenin evde olduğu bir ortamda, herkesin de okuyabileceği, daha hafif yazılar yazar
Benim kendime seçtiğim yazı biçimi, lise yıllarımdan beri, Sohbet'tir
Sohbet, biriyle konuşur gibi yazmak demektir.
Bu anlamda, yazıda bir "ben" vardır, bir de okur
Ama bu üslupta okur, sanki de bir masanın başında, elinde kahve fincanı ile karşınızda oturur gibi düşünülür bu biçemde
Benim narsistliğim dolayısıyla böyle yazdığım sanılmasın
Ne var ki bir gazetede "sohbet" de yazsanız, kendi derdiniz, siyasi duruşunuz, siyasi hedef ve amaçlarınız, elbette yazının bir yerinden pıtrak gibi fırlar ama eğer size verilen köşenin, babanızın malı değil; gazetenin ve okurların malı olduğunu göz ardı eder ve hele bunu kendi kişisel amaçlarınızla kullanırsanız, biliniz ki sıfatınız, köşe yazarı değil; propaganda yazarıdır.
Hele ki "gazete" olmak iddiasındaki bir yayın organı ya da internet portalında
Bilen bilir ki uzun yıllar, ben bir parti gazetesinde yazarken bile, yayın organının "parti ceridesi" değil; "gazete" olması için kavga verdim
Son dönemde yaptığım da oydu
Bir görüşün değil de bir başka görüşün borazanı olmak endişesi ile reaksiyon gösterip, kendi yazar kimliğimle istediğim gibi yazabilmek üzere, parti yayın organını terk ettim
Ancak:
Son zamanlarda, internet ortamında yazılarımın altına gelen blog'larda, CTP'nin içindeki çekişmelere ya da CTPye saldırmanın dayanılmaz hafifliğine kapılan bazı okurların, ki bunlar üç-beş kişiyi geçmiyor, yazılarımın altını bir foruma dönüştürdüğü görülüyor!
İşin doğrusu, tiraj açısından çok işime gelen bu durum, beri yandan hem siyasetçi olarak ve hem de yazar olarak beni rahatsız ediyor.
Yazar olarak rahatsız ediyor, çünkü hedef kitlem o birkaç kişi değil
Bütün okur kitlesidir
Siyasetçi olarak rahatsız ediyor, çünkü ben parti içindeki tartışma ve çekişmelerde nerede durduğumu, hem yazdığım kitapta, (yenisi de yoldadır) ve hem de TV programlarında dilimin döndüğünce, zaten konuşan bir adamım
Ama kuru fasulyanın faydaları konulu bir yazının altında, Karl Marx'a söven bir blog, sanırım çok da akılla bağdaşır bir durum değildir
Üstteki yazı ile kel alâka eleştiri! Geçmişte Ayşe/Lefkoşa diye bir hanım, (hanımsa) pek de iyi bilmediği aşk hayatımı bile "eleştirdi"!
Blog iyidir
Tirajı da artırır
Ama el insaf be arkadaş!
Saplantıları tatmin mekanizması da değildir

Diğer Doç. Dr. N. BERATLI yazıları
17/01/21
16/01/21
09/01/21
07/01/21
06/01/21
05/01/21
04/01/21
03/01/21
02/01/21
26/12/20
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.