YAŞAM
okuma süresi: 7 dak.

Doğum oranları dünyayı alarma geçirdi: Demografik kış geliyor

Doğum oranları dünyayı alarma geçirdi: Demografik kış geliyor

Azalan rakamların ekonomik, toplumsal ve siyasal sonuçları olacak.

Yayın Tarihi: 13/05/24 18:50
okuma süresi: 7 dak.
Doğum oranları dünyayı alarma geçirdi: Demografik kış geliyor
A- A A+

Geçen hafta Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol, ülkedeki düşük doğum oranlarına ilişkin sorunların çözümü kapsamında bir bakanlık kurmayı planladıklarını söyleyerek dünyada gündem oldu. Güney Kore, 2023'te 0,72'yle en düşük doğum oranına sahip ülkeler arasında ilk sıraya yerleşse de bu sorun küresel. 

ABD'nin Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, üreme hızının düşmesinin niye endişe yarattığını bugünkü haberinde işledi. Mevcut doğum oranlarının dünya nüfusunu korumaya yetmeyebileceği vurgulandı. 

Zengin ülkelerin yanı sıra gelişmekte olanlarda da oran düşüyor. Hindistan, nüfus bakımından Çin'i geçse de halihazırdaki doğum oranının ikame seviyesinin altında kaldığı yani ülkenin mevcut nüfusunun korunamayacağı bildiriliyor. 

Pensilvanya Üniversitesi'nden demografi uzmanı Jesús Fernández-Villaverde, "Demografik kış geliyor" diyor. 

Pek çok nüfus bilimci, 40 yıl içinde dünya nüfusunun düşmeye başlayacağını tahmin ediyor. Bu durum tarihte çok az yaşandı. 

2017'de küresel doğum oranı 2,5'ti. Birleşmiş Milletler (BM) 2,4'e düşüşü 2020'lerin sonlarında beklerken 2021'de 2,3 görüldü. Küresel ikame oranı 2,2 olarak kabul ediliyor. 

BM'nin yeni rakamları açıklamaması üzerine harekete geçen Fernández-Villaverde geçen sene oranın 2,1-2,2 civarında olduğunu tahmin ediyor. Bu da küresel ikame oranının tarihte ilk kez yakalanamadığını ortaya koyuyor. 

Washington Üniversitesi Sağlık Ölçüm ve Değerlendirme Enstitüsü, dünya nüfusunun 2061'de 9,5 milyarla zirveyi gördükten sonra düşeceğini öngörüyor. 

18. yüzyılda endüstrileşmeye başlayan ülkelerde de doğum oranlarının azaldığına işaret eden tarihçiler, o zamandan sonra bir kere daha demografik dönüşümün başlamış olabileceğini söylüyor.

İlk demografik dönüşümde kadınların işgücüne katılımı, çocuk ölüm oranlarının azalması ve ortalama hayat süresinin artmasıyla birlikte çok sayıda çocuk doğurma isteğinin azaldığını vurguluyorlar. 

Halihazırda yaşandığı savunulan ikinci demografik dönüşümdeyse evlilik ve ebeveynliğe verilen önemin azaldığı, çocuk sahibi olmamanın normalleştirildiği bildiriliyor.

Maryland Üniversitesi'nden Melissa Kearney şöyle anlatıyor:

"İnsanların kariyer inşası, boş zaman faaliyetleri, ev dışındaki ilişkilere zaman ayırma gibi tercihleri varsa çocuk yetiştirmekten uzaklaşmaları daha muhtemel oluyor."

Çocuklara zaman ve para ayırmanın güçlüğü, ekonomik krizlerle birleşince üreme kararı daha da zorlaşıyor. 

Küresel Yaşlanma Enstitüsü Başkanı Richard Jackson, düşük doğum oranı döngüsüne girildiğinde toplumun normlarının da değiştiğini vurguluyor:

Çevrenizdekilerin daha az çocuk yaptığını gördüğünüzde tüm toplumsal iklim değişiyor.

Siyasetçiler de işgücü arzındaki azalmanın ekonomik büyümeyi de yavaşlatacağını ve daha düşük emekli maaşlarının daha da az çocuğa yol açacağını düşünerek endişeleniyor. "ABD, Çin ve Rusya gibi ülkelerin nüfusları düşerse süpergüç olarak kalabilecekler mi?" sorusu da tartışılıyor. 

Eski ABD Başkanı Donald Trump, Macaristan Başbakanı Viktor Orban, iş insanı Elon Musk, Japonya Başbakanı Fumiyo Kişida, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni gibi pek çok nüfuzlu kişi, doğum oranlarının düşüklüğüne dikkat çekiyor. Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da meseleye uzun süredir dikkat çekerek "en az üç çocuk" yapma çağrısında bulunuyor. Konuyla ilgili adımların ne kadar etkili olduğuysa tartışmalı. 

Doğum oranlarını artırmak için en uzun süredir çabalayan ülkelerden Japonya, 1990'ların başında 1,5 rakamını gördü. 

Ebeveyn izni gibi üremeye dair teşvikler pek de işe yaramış sayılmaz. Rakamlar 2005'te 1,26; 2015'te 1,45; 2022'deyse 1,26 oldu. Gelişmiş ülkelerde ikame oranı 2,1 olsa da bu rakama hiç yaklaşılamadı. 

Bu sene Japonya'da hane gelirinden bağımsız olarak çocuk yardımı, üç çocuğu olanlara ücretsiz lise eğitimi ve ücretli ebeveyn iznini kapsayan bir program daha başlatıldı. Ancak muhalefet sorunun para değil zaman olduğunu söylüyor. Haftada 4 gün çalışmanın bu işi çözebileceğini söyleyenler var. 

Gelişmiş ülkelerde düşen nüfusun göçle idare edilmesi fikri pek çok açıdan sorunlu. 

Birincisi göç veren ülkeler, kalifiye elemanlarını kaybediyor. Ancak son göçmen dalgalarında niteliksiz işçiler gelişmiş ülkelere gitti. 

Bu da ikinci sorunu büyütüyor: Gelişmiş ülkelerdeki siyasi ortam göçmen karşıtlığına doğru gidiyor. 

Nüfusun azaldığı yerlerin hayalet kasabalara dönmesi de bir başka mesele. 

Vatikan Devlet Başkanı Papa Francis de geçen hafta İtalya'da düzenlenen ve doğum oranlarındaki düşüşün ele alındığı bir konferansta bu konuya değinmişti. Katoliklerin ruhani lideri, Avrupa'da düşen doğum oranlarına uzun vadeli çözümlerle yaklaşılması gerektiğini, Yaşlı Kıta'nın doğumlardaki düşüş nedeniyle giderek "daha yaşlı bir kıtaya" dönüştüğünü söylemişti.

Doğum kontrol uygulamalarını eleştiren Papa, şu ifadeleri kullanmıştı: 

Bir demografi uzmanının bana söylediği gibi şu anda en fazla gelir getiren yatırımlar, silah fabrikaları ve doğum kontrol ilaçları. Biri hayatı yok ediyor, diğeri engelliyor. Sorun karmaşık ancak bu, konuyu ele almamak için bir mazeret olamaz ve olmamalıdır. İnsan hayatı bir sorun değil, hediyedir. Dünyadaki kirliliğin ve açlığın temelinde doğan çocuklar değil, sadece kendini düşünenlerin tercihleri ve materyalizm ile tüketim çılgınlığı vardır.

Papa ayrıca, annelerin çalışma hayatı veya çocuklarına bakma arasında seçim yapmak zorunda kalmamaları için çaba gösterilmesi gerektiğini belirtmişti. Francis, bunun için genç çiftlere iş güvencesi sağlanması ve onların ev alma gibi zorluklardan kurtarılması gerektiğini kaydetmişti.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.