Kurumsal Haberler
okuma süresi: 43 dak.

Polat Alper, GAÜ'deki Zirve 4.0 Değişen Gazetecilik etkinliğinde Kıbrıs Postası'nı anlattı

Polat Alper, GAÜ'deki Zirve 4.0 Değişen Gazetecilik etkinliğinde Kıbrıs Postası'nı anlattı

Kıbrıs Postası Direktörü Polat Alper Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) İletişim Fakültesi tarafından organize edilen "Zirve 4.0 Değişen Gazetecilik" zirvesinde bir konuşma yaptı, Kıbrıs Postası serüvenini ve yeni medyanın dünü, bugünü ve geleceğini anlattı.

Yayın Tarihi: 03/05/19 17:00
okuma süresi: 43 dak.
Polat Alper, GAÜ'deki Zirve 4.0 Değişen Gazetecilik etkinliğinde Kıbrıs Postası'nı anlattı
A- A A+
  • Yaratıcı zekanın en fazla ihtiyaç duyduğu iki temel kavram ise yarıştaki ulusların kaderini belirleyecetir. Bu iki kavramdan birincisi ÖZGÜRLÜK, diğeri ise ŞEFFAFLIK olacaktır.
  • Bizim coğrafyamız ilginçlikler coğrafyasıdır, yarım kalmışlığın, kimi alanlarda, dünyanın fersah fersah önündeyken, kimi alanlarda en basit konularda dahi bir türlü adım atamayan bir paradoksla yaşamaya alışmış, alıştırılmış bir coğrafyadır.
  • Değişim, önceki dönemlerdeki gibi 'eskiyi' zaman içerisinde silikleştirip tarih sahnesinden atmıyor. Her şey artık o kadar hızlı ki, onyılların değişmez denilen alışkanlıkları, gün geliyor, kısa zamanda yok olabiliyor.
  • Öngörüm, teknolojik gelişimin hızı, üretim süreçlerinin otomasyonu ve süratlenmesi ile süreç içinde herkesin beyaz yakalı olmasını gerektireceğini düşünüyorum.
  • Evet, ben de o tipik 'insan emeğinin yerini makineler mi alacak?' tartışmasında, mavi yakalıların işlerini robotların yapacağını savunanların yanında yer alıyorum. İşte tam da bu nedenle de üretimin, dağıtımın ve tüketimin her kademesinde nitelikli insan önem kazanacak.
  • Bilgi bolluğunun yaşanacağı Sanayi 4.0 döneminde doğru olan ve haber kaynağı kabul edilebilecek türdeki verilerin seçilebilmesi için veri gazeteciliği çalışmalarının yapılması artık kaçınılmaz. Aynı zamanda veri gazeteciliği ile birlikte, okurun haber yapma sürecine dahil olması da bekleniyor.
  • Medya sektörüne yönelik yapay zeka geliştirme çalışmaları da dikkat çekmektedir. Burada normal bir robotta kullanılan yapay zekadan farklı olarak, sanal ortamdan haber olabilecek güncel ve doğru veriyi filtreleyip, bunu haber yapabilme özelliği barındıran yapay zeka, aynı zamanda bu işlemi herhangi bir komuta gerek duymadan devamlı yapabilmektedir.
  • Akıllı telefonu ya da interneti olan herkes içerik üretecek, birer yayıncı olacak söylemine katılıyorum fakat Geleneksel medya etkisini yitiriyor kavramına tam olarak katılmadığımı da belirtmek isterim.
  • Bizler Kuzey Kıbrıs'ta, bünyesinde gazetecileri istihdam eden, kurumsal yapısı ve vergi kaydı olan, haber servisi sunan yapıları İNTERNET GAZETESİ, bireysel olarak site kurup çoğunlukla haber kopyalayıp paylaşan, özgün bir içerik üretmeyen, künyesi dahi olmayan yapıları HABER SİTESİ olarak nitelendirdik.
  • Evet, hiçbir şey aynı kalmayacak ama geleneksel medyada aslında yaşanan, geleneksel gazetecilik ve haberciliğin temelinin üzerine, yeni medya bilgi, yöntem ve becerilerini eklemek olacaktır...
  • Biz, Kıbrıs Postası için işe başvuran bir adayın haber yazımının tekniğine ve etiğine hakim olması, belirgin gazetecilik becerilerine sahip olması gibi özellikleri ararken, bu özelliklerin tek başına da ne yazık ki yeterli gelmeyeceği gerçeğini hep aklımızda tuttuk.
  • Bahsettiğim her iki niteliğin mükemmel seviyede olmasını da aramadık. Işık gördüğümüz, 'eğitilirse bu yapar' dediğimiz çalışanlarımızı ustalara, Kıbrıs Postası'nın neredeyse kuruluşundan beri beraber yürüdüğümüz, adları Kıbrıs Postası'yla özdeşleşmiş, Kıbrıs Postası'yla kendini geliştirmiş, kendisiyle birlikte de Kıbrıs Postası'nı geliştirmiş kadrolarımıza emanet ettik. Elekte kalabilenlerle de yolumuza devam ettik.
  • Bu anlamda da Kıbrıs Postası, adada internet gazeteciliğinin nasıl yapılacağı konusunda muhabir/editör yetiştiren bir okul olma misyonunu da hep taşıdı ve taşıyor.
  • Belli bir kuşağın gazetecilerinin yolu nasıl Dr. Fazıl Küçük'ün gazetesi Halkın Sesi'nden geçmişse, internet alanında da Kıbrıs Postası'nın bir mihenk taşı olduğunu görmek bizlere haklı bir gurur vermekte…
  • Adada çok kullanılan bir söylem vardır, bu bir geçiştirme söylemidir, 'Burası Kıbrıs, idare et'. Biz en başından beri 'Burası Kıbrıs, idare et' söylemini lugatımızdan çıkardık.
  • Kıbrıs Postası ilk günden itibaren yaptığı işi ciddiye aldı ve inandı. Bunu beylik bir laf olarak söylemiyorum. Kıbrıs'ın ve belki de ada toplumlarının tipik özelliklerinden olan o 'rahatlık' Kıbrıs Postası'nda yer bulamadı. Bir haber varsa, o haber merkeze düştüğü anda ve en doğru şekilde servis edildi. Bir dakika geç değil…
  • Bu noktada oyuna girip dünya ile eş teknolojide ve eş standartlarda bir yapı kurarak Kıbrıs Postası'nın farkını ortaya koyduk ve bu prensiple bugüne kadar geldik.
  • Bugün olduğu gibi 10-15 yıl önce de Kıbrıs Postası'nın kullandığı teknoloji Amerika ve Avrupa'da en son kullanılan teknoloji oldu. Yani 'bu bizim için çok gerekmez'i hiçbir zaman lügatımıza almadık.
  • Dikkat edin, 100'ü aşkın haber sitesinin yüzde 99'u birbirine benzer. Çünkü paket programlar kullanıyorlar. Tek yapabilecekleri şablon üzerinde logolarını koymak, bir de rengini değiştirmektir ama bir baktığınızda hepsi ne yazık ki birbirine benzemektedir. Ancak Kıbrıs Postası ilk günden beri bu kalıba hiç girmedi. Bu da kendimizin işin mutfağında yer almamızdan ve işin her boyutunu ehil ellere vermemizden kaynaklanıyor.
  • Bizler bir yanda haberin mutfağında yemeği en iyi şekilde pişirirken diğer taraftan gün içerisinde haberin yoğun saatlerini, yoğun olmayan saatlerini, hangi videonun en çok izlendiğini, hangi haberin en çok yorumlandığını, paylaşıldığını, trafiğin hangi dönemeçlerde neden yükselip neden gerilediğini izliyor, istatistiki verilerini çıkartıp işin teknik ve pazarlama boyutlarını da ilgili birimlerle istişare ediyoruz.
  • Evet, Kıbrıs'ta bir şey olduysa 'Kıbrıs Postası kesin yazmıştır'… Saat kaç olursa olsun… Bu mottoya sahip olmazsanız sayfaları matbaaya gönderdikten sonra işini bitiren klasik gazetecilik yaparsınız. Kıbrıs Postası bir internet gazetesidir ve 24 saat ayaktadır.
  • Kıbrıs Postası internet gazetesinin trafiği ülkedeki bütün basılı gazetelerin trajlarının toplamının 10 katından fazladır. Biz kağıda şöyle baktık; sitemiz var, iphone, ipad ve android aplikasyonumuz var, haberlerimizi bir de kağıtta verelim...
  • Biz kağıdı, basılı medyayı yan araç olarak gördük. Yani sektörü tersten okuduk.
  • Elbette basılı gazetedeki 'Haberiniz olsun' sloganı, internette 'Bugünün haberini yarına bırakma' ile farklılık gösteriyor. Bu sloganlar arasındaki farklılık aslında iki yayın arasındaki nitelik farkına da işaret ediyor.
  • Kıbrıs Postası'nın habercilik başarısı, internet okuyucusunu hedefleyen spot habercilik yapmasıdır ve Kıbrıs'la ilgili haberlerde çekim merkezi olma prensibidir.
  • İnternet okuyucusunun sayfalarca yazılan bir haberi veya bin karakter köşe yazısını okuma gibi bir hevesi yoktur. İnsanlar kısa ve öz haber ister. İşte bunu yapabilmek de mesleki ustalık gerektirir.
  • Kıbrıs Postası ekibinin büyümesini kan nakline benzetirim. Kan naklinde vücuda kanı az az verirler ve kan uyumu önemlidir. Kıbrıs Postası ekibi de doğasıyla büyüyen ve ekibe katılacak yeni arkadaşlarımızın mevcuda uyumu en öncelikli nitelik olarak aranmıştır. Ekip çalışmasının uyumu iş verimliliğine yansımaktadır. Herkes kendisine tanımlanan işi en doğru ve canı gönülden yapınca sonuç da sürpriz olmuyor haliyle.
  • Ben kendime bu şirkette yönetici değil hakem gözü ile bakıyorum. Hata görürsem düdük çalarım. Ama çok uzun süreler Kıbrıs Postası'nda düdük çalmadığım dönemler de vardır. Bu da ekibin görevlerini ne kadar benimseyip tek vücut gibi çalıştığını gösterir. Bundan da son derece memnunum ve bu durum elbette başarıyı körüklüyor.

Kıbrıs Postası

Polat Alper'in konuşması şöyle:

"Müstakbel gazeteci arkadaşlarım, geleceğin medya çalışanları ve belki de patronları, değerli hocalarım,

Bu seminerde bana konuşma imkanı veren başta Girne Amerikan Üniversitesi ailesi olmak üzere emeği geçen herkese öncelikle teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar,

Yeni bir çağın içerisindeyiz. Bu yeni çağın en önemli itici gücü, elbette internet. Sizlere internetin gelişimi ve önemi hakkında, herkesin bildiği doğruları tekrarlayarak vaktinizi çalacak değilim. Benim sizlerle esas paylaşmak istediğim husus, internet özelinde medyanın her yeni gelişime ayak uydurmasını irdelemek, gelişim ve değişime direnmenin nafileliğini ortaya koymak, bilimsel anlamda muhafazakarlığın koca bir sektörü belki de yıkıma götürebilecek bir ayakbağı olabileceği gerçeğini izah etmeye çalışmak olacak.

Değerli arkadaşlar,

Özellikle son birkaç yıldır gündemde olan teknik konular; otomasyon, yapay zeka, robot teknolojisi ve tümünün altında toplandığı ana çatı olan endüstri 4.0'ı işaret ediyor.

Alt gündem ve satırlara baktığımızda bunu net olarak görebiliyoruz.

Endüstri 4.0 ilk duyuşta robotik bir isim gibi gelebilir.

Ancak çağımızın temelini sarsan ve daha da sarsacak yeni gelişmelere annelik yapacak olan, bana göre elektrik, bilgisayar ve internetin ardından tüm bu temel kazanımları devasa bir devinimle dönüştürecek olan, bir sanayi devrimi olduğunun altını çizmeden geçemeyeceğim.

Peki Endüstri 4.0 veya diğer bir adıyla 4.0 Sanayi Devrimi nedir?

Endüstri Devrimi ya da 4.0 Sanayi Devrimi terimi ilk olarak 2011 yılında Almanya Hannover Fuarı'nda kullanıldı.

Bu fikrin doğuşunun sebebi aslında, küresel boyutta yaşanan köklü değişimlere ayak uydurmak zorunda kalan ve artan rekabet koşulları arasında, rekabet üstünlüklerini devam ettirebilmek amacıyla, üretim firmalarının geleceğe yönelik geliştirdikleri bir stratejiydi.

Gelinen noktada "İnternet" veya "Endüstriyel İnternet" olarak da bilinen bu devrim, bugünkü üretimin teknolojik değişimini tarif ediyor. Genel olarak "Endüstri 4.0" için, geleneksel üretim anlayışının, teknolojik gelişmelerle birlikte, yeniden şekillenmesi diyebiliriz.

Dikkatinizi çekmek isterim ki;

YENI BİR DÜNYA KURULUYOR…

Bu dünyanın farklı nitelikte bir üretim ve eğitim sürecini bize dayatmakta olduğunu görmeliyiz. Bu süreç yaratıcı insan gücüne en fazla gereksinim duyulan bir süreç olacaktır.

Yaratıcı zekanın en fazla ihtiyaç duyduğu iki temel kavram ise yarıştaki ulusların kaderini belirleyecetir. Bu iki kavramdan birincisi ÖZGÜRLÜK, diğeri ise ŞEFFAFLIK olacaktır.

Özgürlük bugüne kadar güncel hayatımıza siyasi anlamda girmişse de bundan sonra, bu kavramı akademik yaratıcılığın geliştirilmesi olarak da ele almak zorundayız.

Şeffaflık ise tüm toplum katmanlarının enerjisini ve üretkenliğini sisteme katmak açısından önemli olacaktır. Bu; tasarımdan üretime, üretimden bakıma kadar tüm alanlarda bir zorunluluk olarak karşımıza çıkacaktır.

Endüstri 4.0 veya 4.0 Endüstri Devrimi'nin teknik detaylarında sizleri boğmak istemiyorum. Özellikle öğrenci arkadaşlarım bunu ya okul sıralarında kavrayacak, ya da mezun olduktan sonra değişim ve gelişimin o coşkun debisi içerisinde öğrenmek zorunda kalacaklardır. Hayat bunu dayatacaktır…

Şunun altını çizmek isterim;

ASLINDA ENDÜSTRİ 4.0 BİZİM İÇİN BİR FIRSAT…

Bizim coğrafyamız ilginçlikler coğrafyasıdır, yarım kalmışlığın, kimi alanlarda, dünyanın fersah fersah önündeyken, kimi alanlarda en basit konularda dahi bir türlü adım atamayan bir paradoksla yaşamaya alışmış, alıştırılmış bir coğrafyadır.

Bizim coğrafyamız, bundan önceki dönüşümlerde treni kaçırdı, matbaayı kaçırdı, sanayi devrimini kaçırdı, bilgi toplumu indeksinde olmamız gereken yerin de ne yazık ki fersah fersah altındayız.

Bu bağlamda Endüstri 4.0 bir milat ve bizim için bir fırsat. Ama çok önemli sorunlarımız var. Bu tür toplumsal değişimlerde pozisyon almak için altyapı, eğitim düzeyi ve kültürel olarak hazır olmamız önemli bir avantaj sağlıyor.

Bu saydığım noktalardaki eksikliklerimizi, çok kısa sürede tamamlamak ve sorunu ortadan kaldırmamız gerekiyor. Kolay olmadığını bilerek söylüyorum. Bu bağlamda eksikliklerimizin bizi engellemeye devam edeceği ancak yerimizde sayamayacağımız bilinci ile kararlar almalıyız.

Genç kuşaklar; yani X,Y,Z ve Alfa kuşağı bu gelişimin neresindeler?

Dünya genelinde genç kuşaklar X,Y,Z ve Alfa olarak adlandırılıyor. Bu kuşaklar arasında inanılmaz farklılıklar var. Alfa kuşağı henüz çocuk fakat özellikle 2000 yılı ve sonrasında doğan ve Z kuşağı olarak adlandırılan kuşak, akıllı telefonlar, tablet bilgisayarlar ile her alanda aktif. İnternet aracılığıyla sosyalleşmeyi tercih ediyorlar.

Benim kuşağımla aralarında ciddi farklar var. Bundan hiç tereddütüm yok, çünkü 1 Z kuşağı temsilcisi de bizim evde var. Hatta şuan aranızda olma ihtimali yüksek.

Bu farklılıkları, nostaljik bir genellemeyle iyi-kötü, doğru-yanlış olarak değerlendirmek bizim işimiz değil. Esasında bizi ilgilendiren husus; bu kuşak ve dolayısıyla medyaya, gazeteye, internete yaklaşım farklılığının niteliklerini çözmek, bu temelde değişen alışkanlıklar ve yaşam biçimlerine uygun bir şekilde medyayı da yeni bir şekilde dizayn edebilmek.

Önemle tekrar ediyorum; bunu yapabilen ilerleyecek, muhafazakar davranarak yerinde sayan ise silinip gidecek.

Değişim, önceki dönemlerdeki gibi 'eskiyi' zaman içerisinde silikleştirip tarih sahnesinden atmıyor. Her şey artık o kadar hızlı ki, onyılların değişmez denilen alışkanlıkları, gün geliyor, kısa zamanda yok olabiliyor.

'Kağıdın kokusunu almam lazım' diyen eski kuşağın elleriyle ekranı büyütmeye çalıştıklarını gördükçe yeni dönem değişiminin hızı ve yıkıcı etkisini bir kez daha anlıyoruz.

2000 sonrası nesil, diğer nesillerden farklı olarak, internet ve teknoloji ile doğdu.

Teknoloji ile büyüyen Z kuşağının eğitimi nasıl olmalı, nasıl bir gelecek onları bekliyor konusunu çok araştırmış olsam da net birşey söylemekten kaçınıyorum. Bu konuda tüm dünyada halen çok sayıda tartışma sürüyor.

Bunlardan en önemli bulduğum, EĞİTİM ORTAMI tartışması.

Eğitimciler bu kuşağın daha özgür bir eğitim ortamında yetiştirilmesi gerektiğini savunuyorlar. Gerekçeleri ise sonuç ile ilgili; inovativ ürünler üreteceksek, bu ürünü üreten bir nesil için gereken ortamı hazırlamamız gerekiyor. Dolayısıyla üretilsin ve hazırda duran bir kesim bunu tüketsin şeklindeki klasik kapitalist mantığın yerini artık, tüketecek olanlar da üretim sürecinin içerisine dahil edilsin şeklinde esaslı bir nüans yerleşmeye başlıyor.

Hep merak konusudur ve çok tartışılır; Endüstri 4.0 ile birlikte geleceğin meslekleri neler olacak?

Özetle öngörüm, teknolojik gelişimin hızı, üretim süreçlerinin otomasyonu ve süratlenmesi ile süreç içinde herkesin beyaz yakalı olmasını gerektireceğini düşünüyorum.

Evet, ben de o tipik 'insan emeğinin yerini makineler mi alacak?' tartışmasında, mavi yakalıların işlerini robotların yapacağını savunanların yanında yer alıyorum. İşte tam da bu nedenle de üretimin, dağıtımın ve tüketimin her kademesinde nitelikli insan önem kazanacak.

Endüstri 4.0 hakkında özet bir bilgi vermeye çalıştım ki, konuşmamın ilerleyen sürecinde ele alacağım 'Medyada Yeniden Yapılanma', 'Medyada Dönüşüm', 'Nesnelerin İnterneti ve Medya', başlıkları altında yaşanmaya başlanan değişim ve gelişmeleri zihnimizde doğru bir yere konumlandırabilelim.

Dördüncü sanayi devriminin getireceği yeniliklerin insanlara doğru bir şekilde aktarılması, bilgi kirliliğinin önlenmesi ve medya sektöründe yeniden yapılanmanın en etkin şekilde sağlanması doğru anlaşılmalı ve uygulanmalıdır.

Bilgi bolluğunun yaşanacağı Sanayi 4.0 döneminde doğru olan ve haber kaynağı kabul edilebilecek türdeki verilerin seçilebilmesi için veri gazeteciliği çalışmalarının yapılması artık kaçınılmaz. Aynı zamanda veri gazeteciliği ile birlikte, okurun haber yapma sürecine dahil olması da bekleniyor.

Peki nedir bu 'veri gazeteciliği'?

Veri gazeteciliği tek cümle ile veri ile gazetecilik yapmaktır. Haberi olabilecek en iyi şekilde anlatmaktır. Farklı disiplinleri de kullanarak geliştirilen bu süreç, geleneksel gazeteciliğe göre daha etkili şekilde haberi anlatmaktır ki bu zahmetli ve maliyetli bir çalışma biçimidir. Veri gazeteciliği şemsiye bir tanım olsa da, dünyada gazeteciliğin tarihi kadar eskidir.

The Guardian gazetesinin 18. yüzyılda basılmış arşiv yayınlarını incelendiğinizde, analiz edilmiş verilerle, grafiklerle karşılaşıyorsunuz. Örnekler elbette çoğaltılabilir.

Veri gazeteciliği neden şimdi önem kazanıyor?

Bunu birkaç madde ile özetlemek isterim;

  1. Çevrimiçi araçlara erişimin kolaylaşması, veri gazeteciliğinin önemini artıran nedenlerin başında gelmektedir. Çok büyük teknik bilgi gerekmeden, kolayca, etkileşimli haritalar, grafikler ve görsellerin yapılmasını sağlayan araçların artması da cabası...
  2. Devletlerin kamusal verilerini herkesin kullanımına açması, veritabanlarına erişimin kolaylaşması.
  3. Doğruluğuna emin olunan verilerin haberlerde kullanımıyla, daha fazla şeffaflık sağlayarak, gazeteciyle okuyucu arasında güven sağlaması.
  4. Gazeteciliğin (haberciliğin) alet çantasına yeni araçlar, yeni meslek disiplinlerinin ekleniyor olması (İstatistik, Veri Bilimi, Programlama, Tasarım vb)

Endüstri 4.0'ın Yeni Medya'ya sirayet etmesi ile aslında 'veri gazeteciliği' sürecinin yeni boyutunu tetikleyen olay Wikileaks ile başladı.

Wikileaks'i hepimiz biliyoruz… 26 Temmuz 2010'da Amerikan ordusunun 2004–2009 yılları arasında Afganistan Savaşı'nda tutmuş olduğu binlerce belgeyi The Guardian, The New York Times ve Der Spiegel gazeteleriyle birlikte açıkladı.

Belgeler bireysel olaylarla birlikte, savaşta ölen sivillerin bilgilerini de içeriyordu. Sadece Irak savaşıyla ilgili 391 bin kayıt aktarılmıştı. Haberciler bu verilerden bir sonuç çıkarabilmek için haftalarca çalışmış, bilgisayar tabanlı her türlü aracın desteğine ihtiyaç duymuştu, binlerce rapor vardı üstelik bunların çoğu metindi, rapordu, adresti, ham belgelerdi.

İşte o dönemde bu üç gazeteden, gazeteciler bir araya gelerek bu kadar çok metni hem ölçülebilir bir veriye dönüştürme, hem ayrıştırma, hem analiz etme, hem de doğruluğunu tespit etmek için çalışmış, ve 'veri gazeteciliği' denilen bu şemsiye tanım hiç olmadığı kadar görünür hale gelmişti. Çünkü teknoloji, yeni medya dili, haberin tüketim şekli artık değişmiş ve yeni dünyada yerini almıştı.

Neydi bu yeni dünyada yerini alan Medya Sektörünün Yapısı ve Kapsamı?

Medyanın kapsamı içinde yer alan kitle iletişim araçları, temel olarak haber alma ve yayma ihtiyacına bağlı olarak ortaya çıktı. Bu kapsamda medyanın ana işlevlerinden biri elbette haber vermek...

Diğer taraftan medya, hizmet sektörünün de içinde yer alarak iktisadi anlamda da bir işleve sahip... İçinde bulunduğumuz ekonomik koşullarda medya, reklam gelirleriyle beslenen, insanları yapmış olduğu yayınlar aracılığıyla yönlendirebilen büyük ve güçlü bir sektör konumundadır.

Medya aslında haber verme işlevinin ötesinde, bugün ekonomide önemli roller üstlenen bir aktör konumunda. Kısacası medya, genel anlamda iletişim araçlarını ve haber vermeyi ifade etmekle birlikte, başlı başına iktisadi bir rolü de olan bir sektörü de anlatıyor.

Medya sahip olduğu imkanlar neticesinde toplumu bir arada tutma ve haber alışverişini hızlandırma sorumluluklarını da üstleniyor.

Medyanın varlık nedeni olan iletişim özgürlüğü ve bu özgürlüğün kullanılması durumunda, ilgili kanunlar çerçevesinde diğer kişi ve kurumların şahsi hak ve özgürlüklerinin ihlaline ise meydan verilmemeli.

Sanayi 4.0, nesnelerin interneti ve siber fiziksel sistemler aracılığıyla imalattan hizmet sektörüne kadar farklı alanlarda sanal bir süreci işaret ediyor.

Bilgiye ve habere ulaşmanın kolaylaşmasıyla birlikte medya sektörünün de bu kapsamda internet hakimiyetine girdiği bir dönemde yaşıyoruz.

Oxford Üniversitesi'ne bağlı Reuters Enstitüsü'nün Dijital Haber Raporu'na baktığımızda önümüzdeki dönemde sosyal medyanın medyadaki rolünün daha da önem kazanacağını söyleyebiliriz.

Medya sektörüne yönelik yapay zeka geliştirme çalışmaları da dikkat çekmektedir.

Burada normal bir robotta kullanılan yapay zekadan farklı olarak, sanal ortamdan haber olabilecek güncel ve doğru veriyi filtreleyip, bunu haber yapabilme özelliği barındıran yapay zeka, aynı zamanda bu işlemi herhangi bir komuta gerek duymadan devamlı yapabilmektedir.

Konuyla ilgili olarak Google'ın finanse ettiği bir çalışma olan "The Digital News Initiative" isimli bir proje devam etmektedir.

Söz konusu projeye göre medya sektörüne yönelik tasarlanmış olan yapay zekanın, büyük veri üzerinden verileri toplaması ve yerel medya kanalları için ayda otuz bin haber üretmesi planlanmaktadır.

Uzmanların iddia ettiği "Geleneksel medya etkisini yitiriyor, bireye dayalı medya yükseliyor" kavramı doğru mu yoksa bir algı çalışması mı?

İletişim araçlarının gelişmesiyle herkesin birer yayıncı olduğunu savunan iletişim uzmanları, düzenlenen 'yeni medya' panellerinde hemfikir oldukları nokta: "Geleneksel medya etkisini yitiriyor, bireye dayalı medya yükseliyor" şeklindedir.

Bugüne dek etkisini sürdüren köklü gazete ve televizyonların güçlerini yitirmekte olduğu söyleniyor. "Akıllı telefonu ya da en azından interneti olan herkes içerik üretecek, birer yayıncı olacak, nitelikli içerik üretenler ön plana çıkacak, daha çok takip edilecek. Buna karşılık TV programlarının reytingleri ve gazetelerin tirajları düşmeye devam edecek." diye de ekliyorlar.

Akıllı telefonu ya da interneti olan herkes içerik üretecek, birer yayıncı olacak söylemine katılıyorum fakat Geleneksel medya etkisini yitiriyor kavramına tam olarak katılmadığımı da belirtmek isterim.

Tüm bu söylemler geleneksel medyanın dünyadaki tüm bu değişiklikler karşısında donup kalacağı ve ayak uydurmayacağı varsayılarak yapılmaktadır.

Bugün, tüm dünyada önde gelen medya kuruluşlarının gerek şekil değişerek, gerekse adaptasyon süreci yaşayarak, kendilerini güncelleyerek, yeni medya akımına ayak uydurduklarını ve potansiyel okuyucularını kaptırmamak için var gayretleriyle çalıştıklarını gözlemlemekteyiz.

Bu geçiş sürecinde muhakkak tedirginlik, deneme-yanılma, önyargılar, hatalar ve daha birçok etkiler yaşanmıştır. Bu sürecin ilk kez yaşandığını, tecrübeyle sabit örneklerin varlığının olmayışı gibi olguları düşündüğümüzde yaşananların doğal bir süreç olduğunu anlayabiliriz.

Kıymetli arkadaşlar,

Bizler Kuzey Kıbrıs'ta, bünyesinde gazetecileri istihdam eden, kurumsal yapısı ve vergi kaydı olan, haber servisi sunan yapıları İNTERNET GAZETESİ, bireysel olarak site kurup çoğunlukla haber kopyalayıp paylaşan, özgün bir içerik üretmeyen, künyesi dahi olmayan yapıları HABER SİTESİ olarak nitelendirdik.

Takribi 10 yıldır sosyal medya devlerinin kamuoyuna pompaladıkları algı; sosyal ağların, blogların ve video sitelerinin etkinliğini daha fazla hissediyor olacağımız noktasında önem kazandı. Bunun da bireyi ön plana çıkaracağı savunuldu. Özellikle nitelikli içerik üreten ve video yayını yapan blog yazarlarının da gazetelerden daha etkili hale geleceği iddia edildi.

Bu ve benzeri açıklamalar kamuoyunda "geleneksel medya bitti, yaşasın yeni medya" düşüncesini perçinledi.

Ama geç de olsa anlaşılıyor ki geleneksel medya ne bitti ne de bitecek, yeni medyanın temelleri olarak hep yaşayacak.

Bunu, Kıbrıs'ta 18 yıl önce, insanlar internete yeni yeni alışırken, bir internet gazetesi kuran, bunu yaparken de çoğu kişinin bıyık altı güldüğü, inanmadığı bir girişimci olarak belirtiyorum; evet, geleneksel medya ne bitti ne de bitecek…

Geleneksel medya sadece dönemsel gelişimlere ayak uyduracak, kendini revize edecek, kendini aşacak, ama sürecek.

Evet, hiçbir şey aynı kalmayacak ama geleneksel medyada aslında yaşanan, geleneksel gazetecilik ve haberciliğin temelinin üzerine, yeni medya bilgi, yöntem ve becerilerini eklemek olacaktır...

Bizler; Kıbrıs Postası'nın kadrolarını oluşturuken işe alınacak kişinin gazetecilik eğitiminin, kimliğinin olmasını hep önemsedik.

Hatta yaptığımız mülakatlarda yeni medya bilgisinin az olması fakat yeni medya kabiliyetinin varlığı karar aşamamızda belirleyici olmuştur.

Biz, Kıbrıs Postası için işe başvuran bir adayın haber yazımının tekniğine ve etiğine hakim olması, belirgin gazetecilik becerilerine sahip olması gibi özellikleri ararken, bu özelliklerin tek başına da ne yazık ki yeterli gelmeyeceği gerçeğini hep aklımızda tuttuk.

Münhallerimizde sosyal medya kullanımından takibe, gün içinde spot haber çıkarabilecek ataklık ve dikkat yoğunluğundan, internet gazetesinin süratine ayak uyduracak donanıma sahip olunmasını da aradık.

Başvuran adaylar arasında her iki özelliği bir arada görmediklerimize başka mecralarda şans dileyerek yollarımızı ayırdık, her iki unsuru da taşıyan adayları bünyemize kattık.

Bahsettiğim her iki niteliğin mükemmel seviyede olmasını da aramadık. Işık gördüğümüz, 'eğitilirse bu yapar' dediğimiz çalışanlarımızı ustalara, Kıbrıs Postası'nın neredeyse kuruluşundan beri beraber yürüdüğümüz, adları Kıbrıs Postası'yla özdeşleşmiş, Kıbrıs Postası'yla kendini geliştirmiş, kendisiyle birlikte de Kıbrıs Postası'nı geliştirmiş kadrolarımıza emanet ettik. Elekte kalabilenlerle de yolumuza devam ettik.

Bu anlamda da Kıbrıs Postası, adada internet gazeteciliğinin nasıl yapılacağı konusunda muhabir/editör yetiştiren bir okul olma misyonunu da hep taşıdı ve taşıyor.

Şu anda bizim bünyemizde bulunmasa dahi internet gazeteciliği alanında faaliyet gösteren kıymetli arkadaşlarımızın birçoğunun Kıbrıs Postası'ndan tabir caizse mezun olduğunu görmek bu anlamda Kıbrıs Türk basını için de kıymetli bir kazanımdır diye düşünüyorum.

Belli bir kuşağın gazetecilerinin yolu nasıl Dr. Fazıl Küçük'ün gazetesi Halkın Sesi'nden geçmişse, internet alanında da Kıbrıs Postası'nın bir mihenk taşı olduğunu görmek bizlere haklı bir gurur vermekte…

Peki biz Kıbrıs Postası olarak bunların dışında başka neler yaptık?

Adada çok kullanılan bir söylem vardır, bu bir geçiştirme söylemidir, 'Burası Kıbrıs, idare et'. Biz en başından beri 'Burası Kıbrıs, idare et' söylemini lugatımızdan çıkardık.

Az önce şöyle bir değindim ancak biraz daha detaylandırmam gerekiyor…

Herkes 22 Kasım 2001'de, yani Kıbrıs Postası'nın temellerini attığımızda bize güldü. 'Ne işiniz var, internetten haber mi okunur' dedi… 'Hiç gazetenin önüne geçmek mümkün mü' dendi... Hatta o yıllarda basılı ve görsel medya da Kıbrıs Postası'nı bir internet sitesi diye önemsiz bir şeymiş gibi lanse ederken, yıllar içerisinde bu yaklaşım değişti, değişmek zorunda kaldı.

Kıbrıs Postası zaman içerisinde saygın, itibar gören, güvenilen, inanılan bir marka halini aldı. Bunun aslında birçok sebebi var ancak özetleyecek olursak;

Kıbrıs Postası ilk günden itibaren yaptığı işi ciddiye aldı ve inandı. Bunu beylik bir laf olarak söylemiyorum. Kıbrıs'ın ve belki de ada toplumlarının tipik özelliklerinden olan o 'rahatlık' Kıbrıs Postası'nda yer bulamadı.

Bir haber varsa, o haber merkeze düştüğü anda ve en doğru şekilde servis edildi. Bir dakika geç değil…

Ayrıca sistematik bir şekilde, bir sonraki sene, bir sonraki 5 sene, bir sonraki 10 sene planlanarak yüründü. 'Bugün bunu yapalım, yarın değişiriz' olmadı. Bu, başarımıza çok büyük etken olmuştur.

Şahsen bu sürece inancım tamdı ve hiçbir zaman endişe duymadım. Uzun yıllar Avrupa'da yaşadım, Kanada'da ticari tecrübelerim vardı. Dünyada birkaç yüzyıldır yeni şeyler Amerika'da çıkar ardından Avrupa'ya gelir ve daha sonra da bizim bulunduğumuz coğrafyaya gelir. Bu bağlamda gelecekte Kıbrıs'ta neyin önemli olacağını ya da neyin nereye geleceğini görmek aslında çok zor değildi.

İçerik böyleyken içinde milyonlarca haber, video ve fotoğraf olan devasa bir internet gazetesinin teknik altyapısı, siber güvenliğini, dizaynı, okuru çeken bir sunum yapılması gibi hususları boşvermek olmazdı.

Bu noktada oyuna girip dünya ile eş teknolojide ve eş standartlarda bir yapı kurarak Kıbrıs Postası'nın farkını ortaya koyduk ve bu prensiple bugüne kadar geldik.

Bugün olduğu gibi 10-15 yıl önce de Kıbrıs Postası'nın kullandığı teknoloji Amerika ve Avrupa'da en son kullanılan teknoloji oldu. Yani 'bu bizim için çok gerekmez'i hiçbir zaman lügatımıza almadık.

Kuzey Kıbrıs'ta 100'ü aşkın haber sitesini; yukarıda da belirttiğim üzere internet gazetesi ve haber sitesi olarak ikiye ayırdık.

Ayrımı da şu şekilde ortaya koyduk:

Bu işi herkes yapmak isteyebilir, heveslenebilir, kimsenin önüne geçmek de mümkün değildir. Tabii ki yapacaklar, hatta bize gelip danışan arkadaşlarımıza da sıkılmadan yol gösterdik. Sayılarının artmasından hiçbir zaman sıkıntı duymadık, sorun olarak görmedik. Bilakis ne kadar çok haber sitesi veya internet gazetesi olursa farkımızın bir o kadar ortaya çıkaracağına inandık. O nedenle halen daha bizden gerek teknik altyapı desteği almak isteyen gerekse bu işin mantığı konusunda destek bekleyen hiçbir kesimi geri çevirmedik. Bizzat düzenleyip ücretsiz bir şekilde hediye ettiğimiz site panelleri dahi mevcuttur. Bu konuda hasis davranmadık, davranmayız.

Dikkat edin, 100'ü aşkın haber sitesinin yüzde 99'u birbirine benzer. Çünkü paket programlar kullanıyorlar. Tek yapabilecekleri şablon üzerinde logolarını koymak, bir de rengini değiştirmektir ama bir baktığınızda hepsi ne yazık ki birbirine benzemektedir.

Ancak Kıbrıs Postası ilk günden beri bu kalıba hiç girmedi. Bu da kendimizin işin mutfağında yer almamızdan ve işin her boyutunu ehil ellere vermemizden kaynaklanıyor.

Zamanınızı aldığımın farkındayım ancak birkaç hususu daha belirtmek ihtiyacı hissediyorum…

Habercilikte kuralın esneyebileceğini ancak değişmediğini biliyorsunuz. Şunun altını çizmek istiyorum:

Çok uzun yıldır Genel Yayın Yönetmeni, Yazıişleri Müdürü, Haber Müdürü, Haber Müdür Yardımcısı, muhabir, fotoğrafçı, kameraman, hafta içi editörleri, hafta sonu editörü ve yayın çizgisini belirleyip geliştirdiğimiz bir yayın kurulumuz var.

Birçok basılı gazetenin dahi bu birimlerinin ve bu nitelikleri haiz insan gücünün olmadığını çok iyi biliyorsunuz. Kıbrıs Postası İnternet gazetesinin bu birimleri yıllardır var ve yıllardır buna bağlı kaldık. sağlıklı çalışmanın yolunun da bu olduğunu düşündüğümüz için devam ettik.

Elbette zaman içerisinde ilginç tecrübelerimiz oldu.

Kıbrıs Postası bir vücut gibidir. Birbiriyle devamlı temas eden organlar olduğu gibi, örneğin nasıl kulakla ayağın birbiriyle çok mesaisi yoksa birbirini görmeyen, hatta hiç görüşmeyen başka birimler de mevcuttur.

Bizler bir yanda haberin mutfağında yemeği en iyi şekilde pişirirken diğer taraftan gün içerisinde haberin yoğun saatlerini, yoğun olmayan saatlerini, hangi videonun en çok izlendiğini, hangi haberin en çok yorumlandığını, paylaşıldığını, trafiğin hangi dönemeçlerde neden yükselip neden gerilediğini izliyor, istatistiki verilerini çıkartıp işin teknik ve pazarlama boyutlarını da ilgili birimlerle istişare ediyoruz.

Örneğin normal şartlar altında ciddi bir hareketlilik görülmeyen saatlerde ziyaretçi trafiğimizin 20-30 katı yükseldiği anlar oldu ve buna etkenlerin ne olduğunun peşine düştük.

Bu olay, 7-8 sene önce bir motosiklet kazası ile başladı. Kıbrıs'ta internet gazetesi okunması için çok vakitsiz ve Kıbrıs Postası'nın trafik anlamında en sakin olduğu bir saat olan 21.30-22.00 sularında bir baktık o motosiklet kazasının ardından haber henüz yayınlanmadığı halde internet gazetesi 30 katı ziyaretçi trafiğine uğradı.

Daha sonra araştırmalarımız şunu gösterdi ki; kaza haberi ağızdan ağıza duyuluyor ve 'Kıbrıs Postası kesin yazmıştır' diyerek okuyucumuz bizden de hızlı davranıp haberi arıyor.

Bu şaşırtıcı olduğu kadar uzun yıllar içerisinde kazandığımız güvenin de bir sonucu oldu ve yıllardır okuyucumuzun kulaktan duyduğu haberlerde 'Kıbrıs Postası kesin yazmıştır' refleksine cevap verme sorumluluğunu bizlere yükledi.

Evet, Kıbrıs'ta bir şey olduysa 'Kıbrıs Postası kesin yazmıştır'… Saat kaç olursa olsun… Bu mottoya sahip olmazsanız sayfaları matbaaya gönderdikten sonra işini bitiren klasik gazetecilik yaparsınız. Kıbrıs Postası bir internet gazetesidir ve 24 saat ayaktadır.

Değerli arkadaşlar,

Yeni medyadan, internetin ve internet gazeteciliğinin hızından bu denli bahsederken 'siz neden basılı bir gazeteyi de yayınlarınız arasına kattınız, eller gider Mersin'e siz gidiyorsunuz tersine' şeklinde bir algı da oluşabilir, bu da çok doğaldır. Bu konuya da açıklık getirmek istiyorum.

Dünyaya baktığınızda internet gazeteciliği yükselen, basılı medya düşen bir grafikti. Kendi coğrafyamıza baktığımızda, uygulamada işlerin global istatistiklerdeki gibi yürümediğini gördük.

Amerika ve Avrupa'da internetin yükselişi, yazılı medyanın düşüşü ile, bizim ülkemizdeki durum, zaman anlamında çok paralel değildi. Halen daha belli bir kuşak ve ada içerisinde belli bir coğrafya, gazeteyi ele alma alışkanlığı vardı.

Dolayısıyla kağıda yokmuş gibi davranamazdık. 'Yeni bir gazete bastınız' diyenlere hep şunu söylüyorum; biz yeni bir gazete basmadık. Bunu çok net söylüyorum. Varolan basılı gazeteler süreç içerisinde daha fazla okuyucuya ulaşmak için internet gazetesi yaptı, IOS, Android aplikasyonlar yaptı, yetmedi; e-Gazete yaptı. Bizim için de kağıda basmak bunun gibi bir şey.

Kıbrıs Postası internet gazetesinin trafiği ülkedeki bütün basılı gazetelerin trajlarının toplamının 10 katından fazladır. Biz kağıda şöyle baktık; sitemiz var, iphone, ipad ve android aplikasyonumuz var, haberlerimizi bir de kağıtta verelim...

Biz kağıdı, basılı medyayı yan araç olarak gördük. Yani sektörü tersten okuduk.

Hatta bizi ziyaret eden üniversitelerin değerli hocaları, 'dünyada bir örneği yoktur, mutlaka bir tez olmalıdır' dediler. Kağıttan internete geçen çoktur ama herhalde internetten kağıda geçen dünyada bir ikinci örnek yoktur…

Kıbrıs Postası ilk ve lider internet gazetesiyken, yazılı gazete basma kararı, yazılı gazeteyi, e-gazete, IOS, Android aplikasyon ve benzeri alternatif mecralardan farklı görmeden, kendi içerisindeki finans yapısına uygun olarak okuyucusuna alternatif erişim imkanı vermek adına yapılmıştır.

Elbette basılı gazetedeki 'Haberiniz olsun' sloganı, internette 'Bugünün haberini yarına bırakma' ile farklılık gösteriyor. Bu sloganlar arasındaki farklılık aslında iki yayın arasındaki nitelik farkına da işaret ediyor.

Aslında herkesin kafasında şu soru işareti oluşmuştu: İnternete bu haberleri günlük giriyorsunuz, şimdi siz de diğerleri gibi ertesi güne haber mi saklayacaksınız?

Kendimizi zora sokmak gibi bir sıkıntımız asla olmadı.

Ayırt edilmesi gereken şudur:

Kıbrıs Postası'nın habercilik başarısı, internet okuyucusunu hedefleyen spot habercilik yapmasıdır ve Kıbrıs'la ilgili haberlerde çekim merkezi olma prensibidir.

İnternet okuyucusunun sayfalarca yazılan bir haberi veya bin karakter köşe yazısını okuma gibi bir hevesi yoktur. İnsanlar kısa ve öz haber ister. İşte bunu yapabilmek de mesleki ustalık gerektirir.

Haber kısa ve yalın bir dille hazırlanıp internette yayınlanırken aynı haber gazetede gazete okuyucusunun beklentisi dahilinde yayınlanır. Böylece haberimizi hiç bekletmeden Kıbrıs Postası internet gzetesinde yayınlıyoruz asla ertesi güne bırakmıyoruz.

Elbette bu yalınlık ve kısalık, sosyal medya aforizmaları gibi temelsiz, içi boş veya ne idüğü belli olmayan söz dizilerinden oluşmuyor. Belki de internet okurunun daha hızlı ve dolayısıyla kısa-öz beklentisine karşılık vermeye dönük bir haber yazım tekniğinde en ileri olmak da Kıbrıs Postası'nın farkları arasında yer alıyor.

Basılı gazetemizde okuyucu alışkanlıkları dikkate alınarak daha detaylı ve daha farklı haberler yayınlıyoruz.

Evet, biz sektörü tersten okuduk...

2003 yılından beridir tamamıyle kendimi medite yöntemi kabul ettiğim köşe yazılarımla Kıbrıs Postası'na katkı koymaktayım.

Kıbrıs Postası'nın 14. yılında 23 Kasım 2015 tarihli köşe yazımda köşe yazımın başlığını tersine yazdım (Sırbık Isatsop) ve niye tersine yazdığımı da yazımda izah ettim.

Bunun sebebi Kıbrıs Postası İnternet Gazetesi'nin 14. yılı olan 15 Kasım 2013'te Kıbrıs Postası basılı gazetesini okuyucu ile buluşturduk ve karşılaştığımız en yaygın soru; tüm dünyada basılı gazeteler tiraj kaybederken, basılı gazeteler yerini internet gazetelerine bırakırken biz nasıl olur da internet gazetesinin yanına basılı gazeteyi de ekledik?

Basılı gazete ile ilgili soruya cevabım; sektörü tersten okuduğumdur. Herkes basılı medyadan internet medyasına geçerken Kıbrıs Postası'nın basılı gazete kararının okuyucularına internet gazetesinin yanında alternatif mecra olarak basılı gazeteyi sunduğunu ve sektörü tersten okuduğunu anlattım.

Amiral gemimizin internet gazetesi olduğunu fakat bunu e-Gazete, basılı gazete, IOS ve Android uygulamamaları ile de çeşitlendirerek daha geniş kitleleri kucakladığımızı anlattım.

Kıbrıs Postası ekibinin büyümesini kan nakline benzetirim. Kan naklinde vücuda kanı az az verirler ve kan uyumu önemlidir. Kıbrıs Postası ekibi de doğasıyla büyüyen ve ekibe katılacak yeni arkadaşlarımızın mevcuda uyumu en öncelikli nitelik olarak aranmıştır. Ekip çalışmasının uyumu iş verimliliğine yansımaktadır. Herkes kendisine tanımlanan işi en doğru ve canı gönülden yapınca sonuç da sürpriz olmuyor haliyle.

Bu vesileyle Kıbrıs Postası'nın bugünlere gelmesinde katkısı büyük olan tüm Kıbrıs Postası emekçilerine, okuyucularımıza, reklam verenlerimize minnetarız.

Ben kendime bu şirkette yönetici değil hakem gözü ile bakıyorum. Hata görürsem düdük çalarım. Ama çok uzun süreler Kıbrıs Postası'nda düdük çalmadığım dönemler de vardır. Bu da ekibin görevlerini ne kadar benimseyip tek vücut gibi çalıştığını gösterir. Bundan da son derece memnunum ve bu durum elbette başarıyı körüklüyor.

10 yıldan fazladır bizimle birlikte çalışan en eski arkadaşlarımızdan tutun da birkaç aylık arkadaşlarımıza kadar herkesin birbirinin dilini, internetin dilini ve ihtiyaçlarını anladığı canlı bir organizma oluşturmuş olmanın ve bu organizmanın da Kıbrıs Türk halkının ve Kıbrıs'la ilgili herkesin ihtiyaçlarına cevap verebilir niteliklerde olduğunun gururunu yaşıyoruz.

En ufak bir imla hatamızda dahi birkaç dakika içerisinde okuyucularından uyarı alan bir organizmadan bahsediyorum. Bir haberin fotoğrafının renginin çok az karanlık olması durumunda hemen tepki gösteren bir okur kitlesinden bahsediyoruz. Haber girişinde en ufak bir gecikmenin dahi acımasız bile denebilecek eleştirilerle karşılandığı bir organizmadan, bir okur-internet gazetesi iletişiminden bahsediyoruz. Bunu kurmak uzun yıllarımızı aldı. Büyüyor ve büyümeye devam ediyoruz.

Önemle belirtmek isterim ki;

Bugünden yarını planlamazsanız ağlarsınız.

Anılar bahçesinde hüzünle dolaşır durursunuz.

Şirketinizin geçmişteki başarılı günlerini anlatır durursunuz.

Bu şirketler için de, insanlar için de devletler için de geçerlidir.

Eğer zamana uymaz, teknolojiyi görmez, şirketlerinizi en güçlü olduğu noktada, gücünün zirvesindeyken, en başarılı olduğu anda dahi sürekli yenilenmeye devam etmezseniz bugün Apple'ın başına gelen şey, dün Yahoo'nun başına gelen şey, ondan önce Altavista'nın başına gelen şey. hepsimizin başına gelecektir.

Hepinize beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. İyi ki geldiniz. Saygılar sunuyorum".
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.