Büyük su projesinin tahribatı da büyük oldu!
<span style="font-family: 'Times New Roman', serif;">Büyük su projesi kapsamında Geçitköy Barajı'nın düzenlenmesi ve yeni baraj inşası, ismi gibi bölgeye büyük zararlar veriyor. Binlerce çam ve zeytin ağacının telef edildiği, dağların oyulduğu ve bitki örtüsünün yok edildiği bölge, çevreciler tarafından ilerleyen yıllarda tehlike yaratacağı belirtiliyor.</span>
Kıbrıs Postası - Abbas ELMAS
Geçitköy bölgesinde Türkiye'den gelecek olan suyu
depolamak için inşa edilen baraj ve pompa istasyonu çalışmaları doğaya telafisi
olmayan zararlar veriyor. Bu bağlamada bölgede binlerce çam ve zeytin ağacı
telef edildi, Hisarköy yamaçlarındaki bölgeye yeni bir taş ocağı kuruldu ve
bölgeye baraj yapımı için yapılan tahribat korkutucu boyutlara ulaştı.
Konuyla ilgili Kıbrı Postası'na açıklamalarda bulunan
Biyologlar Derneği Başkanı Hasan Sarpten, " Şu an Geçitköy ve Hisarköy
Vadisi'nin topografyası yani arazi yapısı baştan şekillendirilmiştir.
Açıklanmayan resmi bilgilere göre Geçitköy'de yapılmakta olan barajın inşaatı
için toplam 1 milyon ton patlayıcı kullanılacak ki bu Kuzey Kıbrıs'taki tüm taş
ocaklarının yıllardır yaptığı tahribattan daha büyük bir tahribat demektir."
şeklinde konuşarak bölgede gerçekleşen tahribat hakkında çarpıcı açıklamalarda
bulundu.
ESKİDEN DAHA AKILCI ÇÖÜMLER VARDI
Tarihinin hiçbir zamanında Kıbrıs su zengini olmadığını,
her zaman susuzluk çekildiğini ifade eden Hasan Sarpten, hatta 1950'li yıllarda
büyük kuraklık yaşandığını anlatarak, geçmişte su sarnıçları, su kemerleri hep
bu sorunu çözme adına akılcı su yönetiminin gereği olarak tasarlandığını
aktardı.
SU POLİTİKAMIZ YOK
Şu anda akılcı su yönetimi bir yana dursun su yönetimi
dahi olmadığını ifade eden Sarpten, hal böyle iken herhangi bir su politikası
olmayan bir ülkenin su sorunu çözmek için ekolojik bir müdahale, hatta darbe
yapıldığını kaydetti. Bu ülkeye Türkiye'den borularla yılda 75 milyon ton su
getirmek, buranın coğrafyasını baştan yaratmak anlamına geldiğini ve bunun tam
anlamıyla doğaya geri dönüşümü olmayacak bir müdahale olduğunu kaydeden
Biyologlar Derneği Başkanı Hasan Sarpten, bundan dolayı bu suyun hayrımıza olma
ihtimalinin olmadığını ifade etti.
EKOLOJİK DARBE YAPILIYOR
Hasan Sarpten, buna karşın bu projenin topluma sadece
getirisi olacakmış gibi lanse edildiğini, projenin hiçbir olumsuz tarafı yokmuş
gibi gösterildiğini belirterek, olaya ulusal bir mesele gibi bakmanın projenin
Kıbrıs'a ekolojik bir darbe olduğu gerçeğini değiştirmediğini söyledi.
PROJENİN FAYDASINDAN ÇOK ZARARI OLACAK
Bilimsel olarak olaya baktıklarında bu proje faydadan
çok zarar getireceğini, esas faturayı da günün sonunda bizim çocuklarımızın
ödeyeceğini belirten Sarpten, olaya bilimsel açıdan, ekolojik açıdan bakıldığı
zaman bu projenin Kıbrıs'ın doğasına, çevresine, ekolojisine ve aslında
geleceğine yapılan büyük bir darbe olduğunu ve bunu tarihin ortaya çıkaracağını
kaydetti.
ARITMA TESİSLERİ KİRLETİLDİ
Su sorununu çözmek için yapılabilecek çok daha kolay
şeylerin var olduğunu sözlerine ekleyen Hasan Sarpten, "Mesela Haspolat'taki suyu arıtabilsek,
ki onu yapmak çok daha kolaydır, bütün Mesarya'nın su sorunu çözülür. İki büyük
akiferimiz var, biri Girne'de diğeri Güzelyurt'ta. Girne'deki lağım sularıyla
kirlendi, Güzelyurt'ta tuzlanma var." şeklinde konuştu.
SU AZ DEĞİL, DENGESİZ KULLANILIYOR
Aslında sorun su azlığı olmadığını, suyun kalitesinin
düşmesinin sorun olduğunu anlatan Sarpten, Türkiye'den su geleceği duyulunca
ülkedeki israfın da arttığını belirterek, ülkenin her bölgesinde kuyu izinleri
verildiğini, belediyelerin neredeyse bütün refüjleri çim yaptığını ve hala daha
suya dayalı tarımlarda ısrarcı davrandığını söyledi.
"BÖYLE BİR TAHRİBATA ŞİDDETLE KARŞIYIZ"
Bunları yanlış projelerin düzeltileceği yerde, sorunu
çözmek için Türkiye'den su getirildiğini ifade eden Biyologlar Derneği Başkanı
Hasan Sarpten, "Taşıma suyla belki bu değirmen dönecek ama bunun altında
pek çok şey de ezilecek. Bu kadar büyük tahribat yaratan ve yaratmaya da devam
edecek olan böyle bir projeye şiddetle karşıyız çünkü aldığımız eğitim ve
bilimsel akıl bunu söyler" ibarelerini kullandı.
HİSARKÖY VADİSİ BAŞTAN ŞEKİLLENDİ
Şu an Geçitköy ve Hisarköy Vadisi'nin topografyasının
yani arazi yapısının baştan şekillendirildiğini anlatan Hasan Sapten, açıklanmayan
resmi bilgilere göre Geçitköy'de yapılmakta olan barajın inşaatı için toplam 1
milyon ton patlayıcı kullanılacağını ve bu miktarın Kuzey Kıbrıs'taki tüm taş
ocaklarının yıllardır yaptığı tahribattan daha büyük bir tahribat anlamına
geldiğini kaydetti.
55 DÖNÜMLÜK TAŞ OCAĞI YAPILDI
İnşaat için 2,5 milyon tonu kaya olmak üzere 4 milyon
ton dolgu yapılacağını, bunun bir yerden alınması gerektiğini ve bunun için yeni
bir taş ocağı yaratıldığını belirten Sarpten, üç taş ocağı büyüklüğünde bir
taşocağının Hisarköy sırtlarında 55 dönüm arazi üzerine, 3 kilometre
genişliğinde bir taş ocağı açıldığını söyledi.
ZEYTİN VE ÇAM AĞAÇLARI HEBA EDİLDİ
Hasan Sarpten, sadece taş ocağı açmak için bile birçok
ekolojik tahribat yapıldığını, taş ocağının açıldığı bölgede çok sayıda çam ve
zeytin ağacı olduğu ve bunların kesildiği duyumunu aldıklarını ifade ederek, bir
yandan Hisarköy'de orkide yürüyüşleri, orkide festivalleri düzenlerken diğer
yandan baraj Hisarköy Vadisi'ne doğru ilerlediğini kaydetti.
SÖYLENENLERLE YAPILANLAR ÖRTÜŞMÜYOR
Bu bölgenin inanılmaz biyolojik bir zenginliği olduğunu
ve yapılan bilimsel çalışmalar da bu bölge içerisinde inşaat başlamadan önce en
az 800 orkide soğanı olduğunu ortaya koyulduğunu anlatan Biyologlar Derneği
Başkanı Hasan Sarpten, "Devlet yetkilileri festivalde gelip orkidelerin,
doğanın önemini vurgulayacak ama 1 kilometre ötede orkide katliamı yapılmasına
müsaade edecek. Bu sadece iki yüzlülüktür." şeklinde konuştu.
2008'DE ALINAN KARARLAR HALA MECİSTE
Geçitköy projesinin yasa dışı bir proje olduğuna da
değinen Hasan Sarpten, su sorunumuza çözüm bulmak istiyoruz ama bir su yasamız bile
olmadığına işaret etti. 2008 yılında devletin AB ile birlikte çalışarak AB
uyumlu bir Su Yasası hazırladığını ve bu yasa hala mecliste durduğunu kaydeden
Sarpten, niyet aslında su sorununu çözmeye yönelik bir adım atmak olmadığını
savundu.
ÇED RAPORU YOK
Çevre Yasası altında bir ÇED Tüzüğü var ve bu tüzük,
bu tür projelere ÇED hazırlanmasını zorunlu kılmakta olduğunu ifade eden Hasan
Sarpten, ne gölet inşaatının ne de gölet inşaatında kullanılacak dolgu malzemelerinin
çıkarıldığı taş ocağının ÇED raporunun olmadığını kaydetti.
"BİZİM YETKİLİLERİMİZ İNŞAAT ALANINA BİLE
GİREMEZ"
Öte yandan Çevre Yasası altındaki Sulak Alanların
Korunması Tüzüğü açıkça Geçitköy Göleti'nin korunması gerektiğini belirten
Sarpten, bugün dozerler göletin içinde çalışmakta olduğunu ve bunun da yasalara
aykırı olduğunu ifade etti. "Bu
olamaz. Kısacası yapılanlar yasa dışıdır. Bu arada bizim devletimizin bu
projede söz hakkı yoktur, hiçbir kurumumuz işin içinde değildir. Örneğin Çevre
Dairesi, Su İşleri Dairesi, Jeoloji Dairesi işin içinde değildir. Hatta
tabelalarda da göründüğü gibi proje Türkiye Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nündür
(DSİ) ve bizim devlet yetkililerimiz DSİ'den izin almadan inşaat alanına bile
giremez." dedi.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.