İÇ HABERLER
okuma süresi: 8 dak.

Büyük su projesinin tahribatı da büyük oldu!

Büyük su projesinin tahribatı da büyük oldu!

<span style="font-family: 'Times New Roman', serif;">Büyük su projesi kapsamında Geçitköy Barajı'nın düzenlenmesi ve yeni baraj inşası, ismi gibi bölgeye büyük zararlar veriyor. Binlerce çam ve zeytin ağacının telef edildiği, dağların oyulduğu ve bitki örtüsünün yok edildiği bölge, çevreciler tarafından ilerleyen yıllarda tehlike yaratacağı belirtiliyor.</span>

Yayın Tarihi: 22/03/13 07:00
okuma süresi: 8 dak.
Büyük su projesinin tahribatı da büyük oldu!
A- A A+

Kıbrıs Postası - Abbas ELMAS

Geçitköy bölgesinde Türkiye'den gelecek olan suyu depolamak için inşa edilen baraj ve pompa istasyonu çalışmaları doğaya telafisi olmayan zararlar veriyor. Bu bağlamada bölgede binlerce çam ve zeytin ağacı telef edildi, Hisarköy yamaçlarındaki bölgeye yeni bir taş ocağı kuruldu ve bölgeye baraj yapımı için yapılan tahribat korkutucu boyutlara ulaştı.

Konuyla ilgili Kıbrı Postası'na açıklamalarda bulunan Biyologlar Derneği Başkanı Hasan Sarpten, " Şu an Geçitköy ve Hisarköy Vadisi'nin topografyası yani arazi yapısı baştan şekillendirilmiştir. Açıklanmayan resmi bilgilere göre Geçitköy'de yapılmakta olan barajın inşaatı için toplam 1 milyon ton patlayıcı kullanılacak ki bu Kuzey Kıbrıs'taki tüm taş ocaklarının yıllardır yaptığı tahribattan daha büyük bir tahribat demektir." şeklinde konuşarak bölgede gerçekleşen tahribat hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu.

ESKİDEN DAHA AKILCI ÇÖÜMLER VARDI

Tarihinin hiçbir zamanında Kıbrıs su zengini olmadığını, her zaman susuzluk çekildiğini ifade eden Hasan Sarpten, hatta 1950'li yıllarda büyük kuraklık yaşandığını anlatarak, geçmişte su sarnıçları, su kemerleri hep bu sorunu çözme adına akılcı su yönetiminin gereği olarak tasarlandığını aktardı.

SU POLİTİKAMIZ YOK

Şu anda akılcı su yönetimi bir yana dursun su yönetimi dahi olmadığını ifade eden Sarpten, hal böyle iken herhangi bir su politikası olmayan bir ülkenin su sorunu çözmek için ekolojik bir müdahale, hatta darbe yapıldığını kaydetti. Bu ülkeye Türkiye'den borularla yılda 75 milyon ton su getirmek, buranın coğrafyasını baştan yaratmak anlamına geldiğini ve bunun tam anlamıyla doğaya geri dönüşümü olmayacak bir müdahale olduğunu kaydeden Biyologlar Derneği Başkanı Hasan Sarpten, bundan dolayı bu suyun hayrımıza olma ihtimalinin olmadığını ifade etti.

EKOLOJİK DARBE YAPILIYOR

Hasan Sarpten, buna karşın bu projenin topluma sadece getirisi olacakmış gibi lanse edildiğini, projenin hiçbir olumsuz tarafı yokmuş gibi gösterildiğini belirterek, olaya ulusal bir mesele gibi bakmanın projenin Kıbrıs'a ekolojik bir darbe olduğu gerçeğini değiştirmediğini söyledi.

PROJENİN FAYDASINDAN ÇOK ZARARI OLACAK

Bilimsel olarak olaya baktıklarında bu proje faydadan çok zarar getireceğini, esas faturayı da günün sonunda bizim çocuklarımızın ödeyeceğini belirten Sarpten, olaya bilimsel açıdan, ekolojik açıdan bakıldığı zaman bu projenin Kıbrıs'ın doğasına, çevresine, ekolojisine ve aslında geleceğine yapılan büyük bir darbe olduğunu ve bunu tarihin ortaya çıkaracağını kaydetti.

ARITMA TESİSLERİ KİRLETİLDİ

Su sorununu çözmek için yapılabilecek çok daha kolay şeylerin var olduğunu sözlerine ekleyen Hasan Sarpten, "Mesela Haspolat'taki suyu arıtabilsek, ki onu yapmak çok daha kolaydır, bütün Mesarya'nın su sorunu çözülür. İki büyük akiferimiz var, biri Girne'de diğeri Güzelyurt'ta. Girne'deki lağım sularıyla kirlendi, Güzelyurt'ta tuzlanma var." şeklinde konuştu.

SU AZ DEĞİL, DENGESİZ KULLANILIYOR

Aslında sorun su azlığı olmadığını, suyun kalitesinin düşmesinin sorun olduğunu anlatan Sarpten, Türkiye'den su geleceği duyulunca ülkedeki israfın da arttığını belirterek, ülkenin her bölgesinde kuyu izinleri verildiğini, belediyelerin neredeyse bütün refüjleri çim yaptığını ve hala daha suya dayalı tarımlarda ısrarcı davrandığını söyledi.

"BÖYLE BİR TAHRİBATA ŞİDDETLE KARŞIYIZ"

Bunları yanlış projelerin düzeltileceği yerde, sorunu çözmek için Türkiye'den su getirildiğini ifade eden Biyologlar Derneği Başkanı Hasan Sarpten, "Taşıma suyla belki bu değirmen dönecek ama bunun altında pek çok şey de ezilecek. Bu kadar büyük tahribat yaratan ve yaratmaya da devam edecek olan böyle bir projeye şiddetle karşıyız çünkü aldığımız eğitim ve bilimsel akıl bunu söyler" ibarelerini kullandı.

HİSARKÖY VADİSİ BAŞTAN ŞEKİLLENDİ

Şu an Geçitköy ve Hisarköy Vadisi'nin topografyasının yani arazi yapısının baştan şekillendirildiğini anlatan Hasan Sapten, açıklanmayan resmi bilgilere göre Geçitköy'de yapılmakta olan barajın inşaatı için toplam 1 milyon ton patlayıcı kullanılacağını ve bu miktarın Kuzey Kıbrıs'taki tüm taş ocaklarının yıllardır yaptığı tahribattan daha büyük bir tahribat anlamına geldiğini kaydetti.

55 DÖNÜMLÜK TAŞ OCAĞI YAPILDI

İnşaat için 2,5 milyon tonu kaya olmak üzere 4 milyon ton dolgu yapılacağını, bunun bir yerden alınması gerektiğini ve bunun için yeni bir taş ocağı yaratıldığını belirten Sarpten, üç taş ocağı büyüklüğünde bir taşocağının Hisarköy sırtlarında 55 dönüm arazi üzerine, 3 kilometre genişliğinde bir taş ocağı açıldığını söyledi.

ZEYTİN VE ÇAM AĞAÇLARI HEBA EDİLDİ

Hasan Sarpten, sadece taş ocağı açmak için bile birçok ekolojik tahribat yapıldığını, taş ocağının açıldığı bölgede çok sayıda çam ve zeytin ağacı olduğu ve bunların kesildiği duyumunu aldıklarını ifade ederek, bir yandan Hisarköy'de orkide yürüyüşleri, orkide festivalleri düzenlerken diğer yandan baraj Hisarköy Vadisi'ne doğru ilerlediğini kaydetti.

SÖYLENENLERLE YAPILANLAR ÖRTÜŞMÜYOR

Bu bölgenin inanılmaz biyolojik bir zenginliği olduğunu ve yapılan bilimsel çalışmalar da bu bölge içerisinde inşaat başlamadan önce en az 800 orkide soğanı olduğunu ortaya koyulduğunu anlatan Biyologlar Derneği Başkanı Hasan Sarpten, "Devlet yetkilileri festivalde gelip orkidelerin, doğanın önemini vurgulayacak ama 1 kilometre ötede orkide katliamı yapılmasına müsaade edecek. Bu sadece iki yüzlülüktür." şeklinde konuştu.

2008'DE ALINAN KARARLAR HALA MECİSTE

Geçitköy projesinin yasa dışı bir proje olduğuna da değinen Hasan Sarpten, su sorunumuza çözüm bulmak istiyoruz ama bir su yasamız bile olmadığına işaret etti. 2008 yılında devletin AB ile birlikte çalışarak AB uyumlu bir Su Yasası hazırladığını ve bu yasa hala mecliste durduğunu kaydeden Sarpten, niyet aslında su sorununu çözmeye yönelik bir adım atmak olmadığını savundu.

ÇED RAPORU YOK

Çevre Yasası altında bir ÇED Tüzüğü var ve bu tüzük, bu tür projelere ÇED hazırlanmasını zorunlu kılmakta olduğunu ifade eden Hasan Sarpten, ne gölet inşaatının ne de gölet inşaatında kullanılacak dolgu malzemelerinin çıkarıldığı taş ocağının ÇED raporunun olmadığını kaydetti.

"BİZİM YETKİLİLERİMİZ İNŞAAT ALANINA BİLE GİREMEZ"

Öte yandan Çevre Yasası altındaki Sulak Alanların Korunması Tüzüğü açıkça Geçitköy Göleti'nin korunması gerektiğini belirten Sarpten, bugün dozerler göletin içinde çalışmakta olduğunu ve bunun da yasalara aykırı olduğunu ifade etti. "Bu olamaz. Kısacası yapılanlar yasa dışıdır. Bu arada bizim devletimizin bu projede söz hakkı yoktur, hiçbir kurumumuz işin içinde değildir. Örneğin Çevre Dairesi, Su İşleri Dairesi, Jeoloji Dairesi işin içinde değildir. Hatta tabelalarda da göründüğü gibi proje Türkiye Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nündür (DSİ) ve bizim devlet yetkililerimiz DSİ'den izin almadan inşaat alanına bile giremez." dedi.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.