İÇ HABERLER
okuma süresi: 15 dak.

Eski Başbakan Konuk: "Politikacılar, şahsi çıkarlar için çalışıyor"

Eski Başbakan Konuk: "Politikacılar, şahsi çıkarlar için çalışıyor"

Kıbrıs Türk siyasetinin mihenk taşlarından olan eski başbakanlardan Nejat Konuk, ülkedeki politikacıların son dönemde halk için değil şahsi çıkarları için çalıştığına vurgu yaptı:

Yayın Tarihi: 30/06/13 10:39
okuma süresi: 15 dak.
Eski Başbakan Konuk: "Politikacılar, şahsi çıkarlar için çalışıyor"
A- A A+

StarKıbrıs - Yurdagül Beyoğlu

Eski Başbakanlardan Osman Nejat Konuk, 1975 yılında hazırladıkları Anayasa'nın dünyanın en demokratik Anayasalarından olduğunu, en güzel çalışmaları birinci kurucu Meclis'te yaptıklarını ancak bazı şeyleri içtüzükle kontrol altına alamadıklarını söyledi. O dönemde Alpay Durduran'ın 16 saat konuşarak rekor kırdığını ifade eden Konuk, içtüzükte buna mani olacak bir madde olmadığını ifade etti.

Seçim ve Halk oylaması yasası konusunda iki şeyi yapamadığı için üzgün olduğunu söyleyen Konuk, "Birincisi tek seçim bölgesi, ikincisi parti liderlerinin sultasını ortadan kaldırmak için adayların, partiye en az 6 ay önce kaydını yaptırması, Yüksek Seçim Kuruluna benzer bir organ tarafından onaylanması, bir ön seçimden geçmesi şartı" dedi.

"Bakanlıklarda bir boşluk olduğu zaman teklif ettiğim arkadaşlardan bazılarının kendilerini ehil görmediklerinden ya da hizmetin güçlüğü karşısında bu teklifleri reddettikleri olmuştur" diyen Konuk, bugün Bakan olmak için her türlü oyunu göze alan, parti değiştiren siyasetçi profilinin ortaya çıktığını dile getirdi.

Konuk, milletvekillerin kaderinin parti liderlerinin iki dudağı arasında olduğunu, aday olup olmayacaklarını parti başkanının belirlediğini ifade ederek, "Şayet o söylediğim yapı oluşturulmuş olsaydı, parti liderlerinin sultasından korunmuş olacaktık. Bunları yapmaya siyasi ömrüm yetmedi" dedi.

Türkiye Cumhuriyeti 1961 Anayasası ile 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının en özgürlükçü maddeleri esas alarak Anayasa hazırladıklarını belirten Konuk, "Maddeleri kendi düzenimize göre uyarladık. Katılımcı bir demokrasi vardı. En güzel çalışmaları birinci kurucu Meclis'te yaptık" ifadelerini kullandı..

Eski Başbakanlardan Nejat Konuk, Federe Devletin nasıl oluştuğundan, Dr. Fazıl Küçük ile Rauf Denktaş arasındaki anlaşmazlığa, Burhan Nalbantoğlu'nun ve Kutlu Adalı'nın neden Denktaş'a zıt düştüklerinden Anayasa çalışmalarına kadar siyasetin perde gerisinde yaşananları Star Kıbrıs'a anlattı.

Soru: Siyasetin her kademesinde yer almış biri olarak ülke siyasetini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Federe Devlet 13 Şubat 1975'te ilan edildi. Bizde 1976 yılında yaptığımız yeni Anayasaya göre mükemmel bir seçim yaptık. O günkü seçimden Bir İrsen (Küçük) Bey, birde Derviş Eroğlu kaldı. Derviş Bey ilk (Nejat) Konuk hükümetinin Eğitim Bakanı, İrsen Bey ise Tarım Bakanıydı. O kuşaktan bir tek ikisi siyasi arenada. Karşı karşıya gelmelerinden o dönemin Başbakanı olarak ta, bir ağabeyleri olarak ta rahatsızlık duyuyorum. İnşallah bu durum böyle devam etmez. Ülkede bu kadar sorun varken böyle şeylerin yaşanması halkı siyasetten soğutur duruma geldi. İnsanların sıtkı sıyrıldı.

"BU SEÇİMDE SANDIĞA GİDENLERİN DAHA AZ OLACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM"

Dolayısıyla bu seçimlerde sandığa gidenlerin daha aza olacağını düşünüyorum ve bundan eski bir politikacı olarak üzüntü duyuyorum. Ortadaki bu tatsızlığın giderilmesinin bundan sonrası için güzel bir politika çizeceğini düşünüyorum.

Soru: Sizin siyaset yaptığınız dönemde bu tür olaylar yaşanmaz mıydı?

1976 seçimlerinden sonra oluşan politik düzenlemede hizmet için çalışan bir ekip vardı. Ve Bakanlıklarda bir boşluk olduğu zaman teklif ettiğim arkadaşlardan bazılarının kendilerini ehil görmediklerinden ya da hizmetin güçlüğü karşısında bu teklifleri reddettikleri olmuştur. O zaman teklifi kabul etmezken bugün Bakan olmak için her türlü oyunu göze alan, parti değiştiren siyasetçi profili ortaya çıktı. Bundan halkında büyük üzüntü duyduğunu düşünüyorum.

"BAKAN OLAN HER İŞTEN ANLAMAYABİLİR AMA…"

Göreve gelen bir Bakan her işten anlamayabilir ama önemli olan etrafında tecrübeli kamu görevlilerini bulundurmasıdır. Siyaseten değil, toplum için hangisi daha uygundur diye hareket etmelidir.

Soru: Seçim ve Halkoylaması Yasasını siz hazırlamıştınız yanılmıyorsam. O Anayasanın olumlu-olumsuz yönlerinden söz eder misiniz?

Rumlarla birlikte yaşanamayacağı belli olunca Rauf Bey (Denktaş) bizi çağırdı ve Federe Devletin ilan edileceğini söyledi. "Bir Kurucu Meclis oluşacak ve sen Anayasa'yı hazırlamak üzere görevlendirileceksin. O zamanki sosyal kuruluşların temsilcileri de bu Kurucu Meclis'te yer alacak. Anayasa komitesinde Bakanlar Kurulu'nu temsilen bir kişi görev alacak. Bunun için de seni uygun gördüm" dedi. Ben Adalet Bakanıydım bu teklif geldiğinde.

Ben "Tabi Rauf Bey" dedim. Ben onun teklifini hiç itiraz etmeden kabul ettiğim için daha sonra diğer arkadaşlara "Ben Nejat'a böyle bir teklifte bulundum ama bakanlığını bırakıp oraya gidecek olmasına rağmen hiç itiraz etmedi, acaba ne dediğimi anlamadı mı" demiş. Tabi Bakanlık herkesin istediği bir mevki. Ben, "Yeni kurulan devletin anayasasına katkıda bulunacağım. Bundan daha güzel ne olabilir" dedim. Ama şimşekleri çekmemek için Komite Başkanı olmayacağımı söyledim. Çağatay başkan olacaktı. Benim için güzel bir deneyimdi. Kurucu Meclis çok üreten, çok iyi randıman veren bir meclisti. Biz Kurucu Meclis'te Seçim Yasasını ve Anayasayı hazırlarken dünyaya örnek olacak bir sistemi hayata geçirdik. Buranın işgalci bir yapı değil, bir devlet olduğunun görülmesini sağlayacak bir Anayasa tasarladık.

****

"1976 SEÇİM YASASI DÜNYAYA ÖRNEK OLACAK YASALARDIR"

1976 Seçim Yasası, Siyasi Partiler Yasası dünyaya örnek olacak mükemmel yasalardır. Bu yasayı yaparken bir tek şunu düşünemedik, düşündük te yapmaya fırsat bulamadık. Seçim bölgelerini üç gölge olarak düşünmüştük. Üç bölge nispeten fena değildi ama küçük bir toplum olmamız nedeniyle adanın tümünü tek seçim bölgesi yapsaydık partizanlık daha az olurdu. Tek seçim bölgesi olarak düşünüldüğünde bir politikacı, seçilmek adına kendi bölgesinde her tür partizanlığı yapabiliyor.

"İKİ ŞEYİ YAPMADIĞIM İÇİN ÇOK ÜZGÜNÜM"

Ben iki şeyi yapamadığım için çok üzgünüm. Birincisi tek seçim bölgesi, ikincisi parti liderlerinin sultasını ortadan kaldırmak için adayların, partiye en az 6 ay önce kaydını yaptırması, Yüksek Seçim Kuruluna benzer bir organ tarafından onaylanması, bir ön seçimden geçmesi şartı.

"PARTİ LİDERLERİNİN İKİ DUDAĞI ARASINDA OLMAMALI"

Bugün milletvekillerin kaderi parti liderlerinin iki dudağı arasında. Aday olup olmayacaklarını parti başkanı belirliyor. Şayet o söylediğim yapı oluşturulmuş olsaydı, parti liderlerinin sultasından korunmuş olacaktık. Bunları yapmaya siyasi ömrüm yetmedi.

Soru: Siyasete nasıl girdiniz?

Ben Türkiye'de okuduğumdan ve okul sonrası orada kaldığımdan Denktaş Bey'le hiçbir tanışıklığımız yoktu. Ben her yıl adli tatil dönemlerinde Kıbrıs'a gelir, dönerdim. İhtilal yapıldığı için yurt dışına çıkış yasağı gelmişti. O yasak nedeniyle ben ancak 25 Ağustos'ta Kıbrıs'a gidebildim. 25 Ağustos'ta Kıbrıs'a gittiğimde 16 Ağustos 1960'ta Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilmiş ve Temsilciler Meclisi üyeleri belli olmuş, Türk Cemaat Meclisi oluşturulmuş, Rauf Bey'de Türk Cemaat Meclisi Başkanı olmuştu. Osman Mısırlı'nın apartmanında Tabipler Birliği diye bir yer vardı. Bir gün arkadaşlarım oraya götürdüler. Burhan Nalbantoğlu da oradaydı. Burhan Nalbantoğlu ağabeyimin sınıf arkadaşı olduğu için oradan tanıyordum. Cemaat Meclisi İcra Komitesi Üyesi Ali Niyazi Fikret'i de tanıyorum. Bana, "Türk Cemaat Meclisi kuruldu. Sayın Denktaş da başkan oldu. Halit Bey vardı, hukukçu. Türk Cemaat Meclisi'ne yardım edecek ama biz istiyoruz ki İngiliz hukuku yerine Türkiye hukukunu adapte ederek Türk Cemaat Meclisi olarak yasalar hazırlayalım. Sana ihtiyacımız var" dediler.

"BAŞTA BANA KARŞI MESAFELİYDİ"

Bana Denktaş'la görüşmemi söylediler. Evkaf'ın bir salonunda toplantı yapılıyor. Denktaş geldi, üyelerle toplantı yaptı. Çıkışta Ali Süha ile birlikteydik. O Denktaş'la sıkı fıkıydı. Ben kendisini tebrik ettim. Ondan sonra arkadaşlar kendisine teklif etmişler benim orada çalışmamı. Seneler sonra öğrendiğime göre Nalbantoğlu ve Ali Niyazi Fikret benden "İyi bir hukukçudur, yararlı olur. Genel sekreter olarak onu atamanız uygun olur" diye bahsettiklerinde, Denktaş "Ben Ali Süha'ya söz verdim. Ben tanımadığım insanla da çalışmak istemem" demiş. Bunlar ısrarcı olmuşlar. Rauf Bey başta, bana karşı mesafeliydi ama zaman içerisinde çok iyi anlaştık.

***

"YASA HAZIRLADIK, İTİRAZI OLAN VAR MI DİYE SORUYOR"

Neticede 24 Ekim 1960'ta Rauf Bey'in genel sekreteri olarak kendi avukat yazıhanesinin katipler için ayrılan bölümünde çalışmaya başladım. Türk Cemaat Meclisi sınırlı olmakla beraber, yasama, yürütme ve yargı erkine sahip bir Meclis'ti. Bu Meclis'in kendi içerisinden bir icra heyeti vardı. Başkan- başkan yardımcısı ve beş üyesi vardı. Ben Türk Cemaat Meclisi binasının kullanıma açılması için her şey ile ilgilenen kişiydim. Türk Cemaat Meclisi'nde ben ve Salih Bey yasaları hazırlıyorduk. Rauf Bey, oturumu açıyor. Yasa hazırladıklarını söyleyip "itirazı olan var mı" diye soruyor, Yasa geçiyordu. İtiraz eden olursa da kale almıyorduk.

"KUTLU ADALI CEMAAT MECLİSİNDEYDİ"

Ayrıca alınan kararların icraya konulması konusunda Başbakanlık Müsteşarı gibi de görev yapıyordum. Kutlu Adalı da bizim Cemaat Meclisi'nde görev aldı. Kadromuz, Kutlu Adalı, Halil Paşa ve bir de birkaç tane santral memuru ve odacıdan ibaretti. Belediyeler ve sosyal işler de bize bağlıydı. Maliye işleri, Evkaf, kooperatifler, Maarif bize bağlıydı ve yürütmek kolay bir iş değildi. Türkiye'de okuduğum için dil konusunda eksikliğim vardı. Sayın Denktaş bu eksiğimi bildiği için İngiltere'ye gitmem ve bir lisan kursuna katılmam için British Council'dan bir burs ayarladı.

"TAM LİSAN KURSUNA GİDECEKKEN…"

Tam lisan kursunagideceğim sırada Lefkoşa Sancağı tarafından görev teklifi geldi. Kursa gideceğim günün arifesinde Zir'e gittim. Eylül'ün de 20-25'inde lisan kursu için Londra'ya gitmeye hazırlanıyorum. Remzi Bey isminde bir sancaktar var. Evkaf'ta müfettiş olarak görev yapıyordu. Beni ona götürdüler. Saffet hoca diye bir arkadaş var öğretmen o zaman. O meğer Lefkoşa Sancağı'nda Serdar'la beraber çalışan Dal üç görevini yapan kişiymiş. O da İngiltere'ye kursa gidecek. Bana dal 3 görevini Saffet'in yerine teklif ettiler. Ben kabul ettim, İngiltere'ye gitmedim.

****

"DÖRT-BEŞ MAKAMIN YAPTIĞI İŞLERİ YAPARDIM"

Zaten, 1960'dan sonra Rauf Denktaş'ın Genel Sekreteri olarak Türk Cemaat Meclisinde göreve başlamıştım. Genel Sekreterdim ama sanki müsteşarlık yapıyordum. Kanunları hazırlayan bir kişi olarak şimdi 4-5 makamın yaptığı işleri yapıyordum. 1960'da göreve başladığımda TMT vardı. Herhangi bir saldırıya karşı hazırlıklı olmak için yeraltı çalışmaları yapılıyordu. Görev teklif edildiğinde, memnuniyetle kabul etmiştim. İngiltere öncesinde ikinci kez TMT'ye girmiş oldum. Sancaktar'da görev üstlenmiştim. Denktaş Bey Londra'da bir konferansa katılmak için İngiltere'ye gitti. Yasal olmayan yollardan gittiği gerekçesiyle ülkeye girişi yasaklandı Denktaş Bey'in. O zaman Cemaat Meclisindeki hizmetleri askıya aldık. Kutlu Adalı'da Cemaat Meclisinde.

"ADALI VE VEZİROĞLU NACAK'TA ÇALIŞIYORLARDI"

Soru: Kutlu Adalı fikir olarak Rauf Bey'e karşı bir kişi. O dönem nasıl bir arada çalıştılar?

1960 öncesinde Nacak diye bir gazete var. TMT'nin yayın organı. O zaman Fuat Veziroğlu ve Kutlu Adalı bu gazetede çalışıyorlardı. Denktaş Bey, Cemaat Meclisi Başkanı olunca hizmeti geçenleri yanına, (Cemaat Meclisi'ne) aldı. Ben, Halil Paşa Cemaat Meclisinin hemen hemen tüm işlerini yapıyorduk. Şemsi Kazım'da Denktaş'a vekalet ediyordu.

"KUTLU ADALI, KIBRIS'TA OLAN BİTENİ MEKTUPLA DENKTAŞ'A AKTARIYORDU"

Denktaş ülkeye dönemediği için Kutlu Adalı ülkede olan biteni mektupla Denktaş Bey'e aktarıyordu. Denktaş'ın en güvendiği adamlardan biriydi. Kalemi güçlü, çalışkan bir arkadaştı. Denktaş'ın adaya dönmesinden sonra ne olduysa oldu, araları açıldı. Sebebini bende bilmiyorum.

"1968'DE TOPLUMLAR ARASI GÖRÜŞMELER BAŞLADI"

1968'de toplumlara arası görüşmeler başladı. O dönemde yürütme kurulu vardı, Bakanlar Kurulu gibi… Adalet ve İçişleri Üyeliği (Bakanlık seviyesinde) Ümit Süleyman Onan'ın istifasıyla boşaldı. Denktaş beni tayin etti. Benim politikaya girişim, 1969'un Şubatında oldu. Sağlık Bakanı olan Niyazi Manyera'nın yerine Burhan Nalbantoğlu getirildi. Mülkiye'den gelen İsmet Kotak'ta Kooperatif İşleri Bakanı oldu. Biz görev yapmaya başladık. O dönem Denktaş ile Adalı arasında ne oldu bilmiyorum ama Adalı Denktaş'a cephe aldı.

"ŞEMSİYE GRUBU OLARAK SEÇİME GİRDİK"

Biz 1970'deki 1970'de ki Cemaat Meclisi seçimlerine Rauf Bey'in liderliğinde girdik ve ben Rauf Beyin ardından seçimi kazandım. Biz beş kişilik "Şemsiye Grubu" olarak seçimden güçlü çıkınca değişiklik yapalım dedik. Rauf Bey'in yönetimi tamamen ele almasını istiyorduk. Cumhurbaşkanlığı muavinliği seçiminde Rauf Denktaş'ta aday oldu. Dr. Fazıl Küçük bunun üzerine bir Ankara ziyareti gerçekleştirdi. Ankara'dan telkin almış olmalı ki, Dr. Küçük adaylığını geri çekti. Gerçi hemen geri çekmedi adaylığını. Sayın Küçük Ankara'dan geri geldiğinde adaylıktan çekilmeyince Ecmel Barutçu adaya gelerek Dr. Küçük'ün adaylıktan çekilmesini sağladı Dolayısıyla seçimi tek aday Rauf Bey kazandı ve Bakanlar Kurulu yeniden oluşturuldu. Ben Adalet ve İçişleri Bakanıydım. Burhan Nalbantoğlu bu hükümette kabine dışı kaldı. Ben buna çok üzülmüştüm. Nalbantoğlu da hazmedemedi ve "yollarımız ayrıldı" dediği Denktaş'a muhalif oldu.

Devam edecek…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.