İÇ HABERLER
okuma süresi: 12 dak.

Şifa dağıtan bir merkez "Şifahane Akademia"

Şifa dağıtan bir merkez "Şifahane Akademia"

Ankara'da başlayan ve ülkemizde devam eden serüvende yolu düşen herkese şifa dağıtan bir merkez 'Şifahane Akademia'… Uyguladıkları birçok teknikle, hem bedensel hem de ruhsal sorunları çözmeye yardımcı oluyorlar.

Yayın Tarihi: 25/02/14 08:31
okuma süresi: 12 dak.
Şifa dağıtan bir merkez "Şifahane Akademia"
A- A A+

"Taa ortaokuldan itibaren hep düşünürdüm. İnsanlar neden hasta olur, neden ölürler, neden bazıları iyileşir de bazıları iyileşemiyor gibi… Bunların cevabını klasik tıpta bulamadım. Araştırmaya başladım. Klasik tıpta bu sorguladıklarımın cevabı çok çok yüzeysel."

"Biz hemen hemen bütün hastalıkları kabul ediyoruz. İyileşmek isteyen herkesi. Bir migren hastasını da alabiliyoruz, bir göz problemini de tedavi ediyoruz, Bir kanser hastasıyla da çalışıyoruz."

"DNA aktivasyonu benim geliştirdiğim bir yöntem. DNA düzeyinde şifa yapmaya yarayan bir teknik. Yani DNA düzeyinde çalıştığımız içinde bir sürü hastalıkta etkili çalışmalar yapabiliyoruz."

Kıbrıs Postası - Elif ŞEN

Amaçları iyiye, güzele, sağlığa doğru yol almak. Ruhtan başlayan, bedene doğru uzanan sağlık yolculuğunda atılabilecek ilk doğru adım. 'Bir defa tanışalım, gerisini isterseniz getirisiniz' diyerek davet ettikleri merkezde her şey gönülden isteyerek, sevgiyle yürütülüyor. Adı Şifahane Academia. Şifalı dokunuşlar yapılıyor bedene ve ruha. İçinizdeki şifayı bulun, hayata bambaşka gözlerden bakabilin diye. Beş bin yıllık şifa tecrübelerinin yanı sıra kendi kattıklarıyla harmanlanan özel tekniklerle merkeze yolu düşen herkese bir tutam şifa sunuyor. Olması gelen gerektiği zaman başımıza gelir inancıyla, burada bulunmaları gerektiği için, zamanı şimdi olduğu için, Kıbrıs'talar. Zamanı geldiği için yolu düşenlerle buluşup, birlikte yol alabilmek için… Kapılarını Kıbrıs Postası'na açan Şifahane'de Musa Kocatepe'yle merkezi ve merkezde yaıpalnları konuştuk.

"Cevapları klasik tıpta bulamadım"

Türkiye'den buraya geldiniz. Buraya gelişiniz, bu yolculuğa çıkışınız hakkında bilgi verebilir misiniz?

Burası klasik bir tıp kliniği değil. Daha çok bütünsel tedavi verilen bir yer. Ben normalde fizyoterapistim. Hacettepe Üniversitesi'nden mezun oldum. Aslen Kıbrıslıyım. Ankara'da eğitim aldıktan sonra orada çalışmaya başladım. Önce spor sakatlıkları üzerine çalışmalar yaptım. Uzmanlığım bu. Küçük yaştan beri hep benim ilgimi çekerdi bütünsel tedaviler. Yani hastalık, sağlık bunları hep düşünürdüm. Ta ortaokuldan itibaren. İnsanlar neden hasta olur, neden ölürler, neden bazıları iyileşir de bazıları iyileşemiyor gibi…

"Sadece bedeni iyileştirmek işe yaramayacaktır"

Bunların cevabını klasik tıpta bulamadım. Araştırmaya başladım. Klasik tıpta bu sorguladıklarımın cevabı çok çok yüzeysel. Klasik tıp semptoma yönelik tedaviler uygular. Yanı başınız ağrıyorsa başınızın ağrısını tedavi eder. Araştırdım; birçok eğitimden geçtikten sonra, şunu gördüm; insan denen varlığı iyileştirmek istiyorsanız sadece fiziksel olarak, sadece bedeni iyileştirmeniz işe yaramayacaktır. Aynı zamanda onun duyguları olduğunu bir zihni olduğunu, bir çevresi olduğunu, bir ailesi olduğunu unutmamak gerekir.

"Bütünsel tedavi uygulanmalı"

Yani bütünsel bir tedavi uygulamak gerektiğini fark edip kabul ettikten sonra çalışmalara başladım. Ankara'da Sayaka adında bir kliniğimiz vardı. Orada yoğun bir şekilde çalışmalara başladık. Eşim de doktor ve onun da ilgisi vardı. Birlikte çalışmaya başladık. Baktık ki birçok insanın bu yöntemlere ihtiyaçları var.

Çünkü çok büyük bir bilgiden bahsediyoruz. Düşünsenize. Şu an uygulunan tıp geçmişi yaklaşık olarak 100 senelik. Çin Tıbbı'nın neredeyse 5 bin senelik bir geçmişi var. Hint Tıbbı, ya da Uzakdoğu Tıbbı, ya da bizim önemli büyüklerimizden İbni Sina'nın çalışmaları… Çok eski…

"Her Kıbrıslı dönmek ister"

Çok eski tedavi uygulamaları var. Türkiye'de bir süre çalışmalarıma devam ettikten sonra Kıbrıslıyım, her Kıbrıslı memlekete dönmek ister. Bu sene eşimle birlikte buraya dönmeye karar verdik ve bu merkezi açtık. İsmini 'Şifahane Akademia' koyduk. Çünkü hastane; hasta kelimesi çok sevimsiz bir şey. Şifa kelimesi çok daha anlamlı geliyor bana. Akademia ise Ploton'un öğrencilerine ilk ders verdiği zeytinliğin ismi. Zeytin aynı zamanda şifa ve uzun ömrü temsil

Şifahane'ye talepler nasıl? Buraya gelenlere tam olarak neler uygulanıyor?

Oldukça yoğun. Akapuntur, Su Jok akapuntur, bu da bir çeşit akapunturdur, Kore akapunturu. El ve ayaktan yaptığımız. Cranio-Sacral Osteopati yöntemi var. Manuel yapılan bir uygulama elle yapılıyor. DNA aktivasyonu yapıyoruz bir de.

Bu yöntemlerle kimler şifa buluyor?

Biz hemen hemen bütün hastalıkları kabul ediyoruz. İyileşmek isteyen herkesi… Bir migren hastasını da alabiliyoruz, bir göz problemini de tedavi ediyoruz, Bir kanser hastasıyla da çalışıyoruz. Belki onu yüzde yüz tedavi etmek değil ama rahatlatmak adına gerekli olan şeyleri yapıyoruz.. Her türlü hastayı biz kabul ediyoruz. Ancak bazı durumlar var ki onlara çok fazla müdahale edemiyoruz. Örneğin çok fazla ilerlemiş kanser hastalıkları. Onlara ağrılarını gidermek için yardımcı oluyoruz. Sadece fiziksel değil, ruhsal rahatsızlıkları da kabul ediyoruz. Panik atak gibi, depresyon rahatsızlıkları gibi şikâyetlere de yardımcı olmaya çalışıyoruz. İlaç kullanmadığınız için hiçbir yan etkisi de yok.

"Tanrı'nın bana verdiği bir yetenek"

Verilen hizmetler arasında en ilginç olanlarda biri de DNA Aktivasyonu.

Bu benim geliştirdiğim bir yöntem. DNA düzeyinde şifa yapmaya yarayan bir teknik. Yani DNA düzeyinde çalıştığımız içinde bir sürü hastalıkta etkili çalışmalar yapabiliyoruz. Biz anne babadan bir geni getirmiş olabiliriz. Ama pasif bir gendir… Örneğin akciğer kanseri geni. Bu geni taşırsınız, ancak pasif bir gen olduğu için rahatsızlanmazsınız. Ne zamanki bu gen aktifleşir akciğer kanseri olursunuz. Bu aktif genleri kapatabiliyoruz…

Bunu nasıl görüyorsunuz? Bunu işin eğitimini alan Genetikçiler yapmıyor mu?

Bunu açıklaması zor. Hissediyorum… Çocukluğumdan beri tanrının bana verdiği bir yetenek bu bana. Ben hissediyorum.

O zaman sizin yaptığınız bilimsel olarak bir öğretiden ziyade Tanrısal bir vergi…

Evet. Ama öğretebiliyorum insanlara. Bir teknik haline getirdim ve öğretebiliyorum. Burada gruplarımızda var. Bunu öğrenmek isteyen insanlar için belirli günlerde bir aktivasyon var. Çok da eğlenceli bir çalışma oluyor.

"Hiçbir şey yapmadan gelin demiyoruz"

Anladığım kadarıyla öncesinde de tanı konulabiliyor hastalıklara? Örneğin kanser olabilme ihtimali olan bir hastaya siz önceden tanı koyabiliyorsunuz.

Evet. Ama biz daha çok koruyucu tedavi amacıyla çalışma yapma yönünde ilerliyoruz. Şu iddiamız yok açıkçası. Tıbbı bırakın da bize gelin. Hiçbir şey yapmayın gelin demiyoruz. Aksine biz de birçok şey istiyoruz hastadan. Örneğin röntgen, MR istiyoruz hastalardan. Ya da benzeri şeyler. Ama DNA farklı bir şey... Bizim çalışmalarımız DNA'da biraz daha farklı. Biz DNA'nın etkilendiği bazı renkler, bazı şekiller, bazı formlar var. Onları kullanarak bunları yapabiliyoruz.

Hiç yanıldığınız oldu mu?

Yanılma dediğiniz? Akciğer kanseri olmazsın dediğimiz birinin akciğer kanseri olması gibi mi?

Ya da olacaksın dediğiniz birinin hasta olmaması gibi…

Hayır… Biz hastaya bu konuda bir açıklama yapmıyoruz. Bize gelen hasta örneğin diyo rki anne babadan gelen bir rahatsızlık var ve ben korkuyorum. Böyle böyle… Bir şey varsa bakıp bu geni kapatıyoruz. Biz bu işi bir teşhis yöntemi olarak kullanmıyoruz.

"Burası son durak oluyor"

Biz tedavi yöntemlerini uyguluyoruz. Zaten buraya gelen pek çok şeyi bilerek geliyor. Burası genelde son durak oluyor. Hasta gidiyor fizik tedaviye. Beli rahatsız diyelim.30 seans, 40 seans tedavi oluyor. Rahatsızlığı geçmiyor. Bize geliyor. Ya da kanserdir kemoterapi alıyor, radyoterapi alıyor ilerliyor hastalığı bize geliyor.

"Yoldaki Ahmet amcayı çevirip gel demem"

Uygulamalarda spritüal faydalar, fiziksel faydalar, duygusal faydalar var. Biraz bunları açalım. Nedir bunlar?

Fiziksel aktivasyonumuz var. Hiçbir şey yokken genel olarak yapabiliriz. Sizin hiçbir rahatsızlığınız yoktur ama uygulayabiliriz. O zaman ne olur toksinler atılır. Daha genç görünmeye başlar, saçlarımız daha gür çıkar vs… Tırnaklarımız daha sert uzar. Duygusal faydalarda ise daha fazla kendimize güvenme daha fazla ne istediğimizi bilme. Spritüal, spirütelliğin içindeki insanlar için geçerlidir. Yani yoldaki Ahmet amcayı çevirip de gel bir aktivasyon yapalım demem.

Gelmesi gereken gelmesi gerektiği zamanda gelir. Diye bir söylem vardır. Buna siz de katılıyor musunuz?

Kesinlikle. Bunun içinde biz ilk muayenelerde hiç para almıyoruz zaten. İsteyen gelsin diyoruz. Bir kahvemizi içisin. Muayene edelim ve ardından gelmek isteyen devam etsin. Bu Türkiye'den bu yana hep böyleydi. Biz hiçbir hastamızdan ilk muayenede para almadık.

Bütün kaygılar ruhsal rahatsızlıklar tedavi edilebiliyor mu?

Şimdi bir şizofren için olmaz. O ilaç kullanması gereken bir hastadır. Ama depresyon, panik-atak gibi rahatsızlıklar da oldukça başarılı olabiliyoruz.

"Şifa içimizde, yeter ki tanışalım"

Fiziksel rahatsızlıklarda hangisi olmaz diyebiliriz peki?

Çok ağır kanser vakalarında… Hamilelerde yapmıyoruz. Çok fazla bir kısıtlama da koymuyoruz. Yeter ki gelin tanışalım diyoruz biz şifanın kişiyle alakalı olduğunu düşünüyoruz. Yani ne tedavi yaparsanız yapın. Kişinin kendini tedavi edebilme gücünü aktive edebilme gücünü ortaya çıkarıyoruz. Aslında şifa içimizde. Bunu tekrardan kişinin görmesini sağlıyoruz.

Siz tıbbı tamamen reddetmiyorsunuz. Yaptığınız işi tıpa alternatif olarak değerlendirebilir misiniz?

Bir tür tamamlayıcı diyelim… Alternatif güzel bir tabir değil. Çünkü doktor arkadaşlara çok ayıp etmiş oluruz. 10 sene bu işin eğitimini almış arkadaşlarımıza ayıp olur. Ayrıca ben tıbbı kesinlikle reddetmiyorum. Hatta gerekirse yardım almaktan yanayım. Bence buraya gelenler ilk önce doktora gitsin. Doktor kontrolünden geçilsin. Teşhis konulsun, tedavi verilsin. Sonra bizi ziyaret etsinler. Tedaviyi birlikte yürütsünler.

Dünyada iç huzur arayışı yükseldi mi? Bu konuda sizin görüşleriniz nelerdir?

Çok fazla yükseldi. Çünkü madde artık yetmiyor bize. Yoksul birinin evine gidin dolabında yiyecek var. Artık aradığımız bu değil. Biz içimizdekini keşfetmeden önce, ne istediğimizi bilmeden aradığımızı bulmadan önce savrulup gidiyoruz. Rüzgârla… Yaşadığımız son kargaşalar bunlar bence. Dünyada büyük bir karmaşa dönemi bu. Maddeye çok fazla odaklı insanlar. Ama bir geçiş dönemine girdiğimizi düşünüyorum. Bir karmaşa içerisinde olduğumuz doğru. Bu geçici bir süreç… Altınçağ dönemine girdiğimizi düşünüyorum. Bu bir aydınlanma çağı. Ben ce bu senenin sonunda birçok şey değişecek. Ben çok umutluyum… En fazla önümüzdeki beş yıl içerisinde birçok şeyin değişeceğine inanıyorum.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.