Yakovu: Şeytan ayrıntıda gizli
<P>Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hirstofyas'ın doğrudan müzakereler prosedürüne başlamaları günü yaklaştıkça; iki taraf arasında uzlaşılanlar ve uzlaşılmayanlar hakkında çok fazla senaryolar üretildiğine dikkati çeken Rum Alithia Gazetesi, Rum Başkanlık Komiseri Yorgos Yakovu'nun bu gazeteye verdiği özel mülakatta durum hakkında detaylı bilgi verdiğini bildirdi.</P>
Gazete, "Yorgos Yakovu: Şeytan Ayrıntılarda Gizli İşte Bunlar Üzerinde Uzlaşıldı" başlığıyla manşete çektiği söyleşide, Yakovu'nun; Perşembe günü Ankara'da gerçekleştirilen Talat-Gül zirvesinde alındığı öne sürülen ve SABAH gazetesinde 7 madde olarak yayınlanan kararları yorumladığını, Kıbrıs sorunuyla ilgili diğer sorulara da yanıt verdiğine işaret etti.
Gazeteye göre, Yakovu, Türkiye'nin doğrudan müzakerelere katılmayacağını, ancak Cumhurbaşkanı Talat'ın üzerinde büyük bir nüfuza sahip olmasının müzakere salonundaki ilave bir gölge olacağını savundu. Gazetenin "Türk tarafının doğrudan müzakerelerde Birleşik Kıbrıs Federasyonu'nun anayasası üzerinde ısrar edeceğini ve anayasa faslı bir sonuca ulaştırılmadan toprak konusunu görüşmeyeceğini" hatırlatması üzerine Yakovu, bir müzakere yapılamayacağı görüşünü ortaya koydu.
Yakovu, garantör ülke olmaya devam etmenin, Türkiye'nin ortaya koyduğu çeşitli şartlardan biri olduğunu belirterek, "Ancak, elbette bu kabul edilemez" dedi ve şöyle devam etti:
"Çalışma gruplarında, çok yönlü olan güvenlik konusu ele alındı ve bu konular üzerinde müzakere edilmesine karar verildi. Dolayısıyla Türkiye kendi argümanlarını ortaya koyacak, biz de bizimkileri. Biz argümanlarımızı; garanti anlaşmalarının ne Kıbrıs Cumhuriyeti'nin varlığına ne de Ada'daki barış ve istikrara hizmet ettiğine dayandıracağız. Dahası Türkiye bu anlaşmayı; çoğu maddesini görmezden gelerek, tamamen keyfi şekilde tercüme ediyor. Bu meselenin tanrı kelamı olduğunu kabul etmemiz de mümkün değildir. Türk tarafının söyleyecek nesi varsa, müzakerelerde söylemelidir."
Yorgos Yakovu, Kosova örneğinde olduğu gibi, Güney Osetya ve Abhazya'daki konjonktürün de Türkiye'nin Kıbrıs sorunundaki tezlerini etkilemeyeceği görüşünü ortaya koydu. Rum Yönetimi'nin petrol aramalarına izin vermesi halinde Türkiye'nin dinamik şekilde tepki göstereceğini açıkladığının hatırlatılması üzerine ise, Yakovu özetle şunları söyledi:
"Bu bir güven yaratıcı önlem meselesi değildir. Kıbrıs haklının tamamının çeyizidir ve çözümün bulunması yönünde bir teşviktir. Türklerin işitmekte olduğumuz bu aslan kesilmeleri beni endişelendiriyor. Ancak Kıbrıs Cumhuriyeti egemenlikle ilgili konulardaki politikasını değiştirmemelidir; çünkü bu, uluslararası hukuka göre hiçbir hakkı olmamasına rağmen Türkiye'ye haklar tanıdığı anlamına gelir. Türkiye Deniz Hukuku'na ilişkin uluslararası sözleşmeyi imzalamadı ve kendisini bağlamadığını ilan etti. Ancak Sözleşme'ye çok sayıda ülke imza attı ve BM'ye de sunulmuştur. Türkiye'nin ne dediğinin hiçbir önemi yoktur. Dolayısıyla Ankara, dinamik tepki gösterme lüksüne sahip değildir."
Rum Başkanlık Komiseri; Lokmacı geçidinin açılması müzakereleri sırasında BM'nin kendilerine, Yeşilırmak geçidi konusunda Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'la uzlaştığı teyidinde bulunduğunu, Talat'ın da; yalnız bu barikatın değil başka barikatların da açılacağı teyidini verdiğini ileri sürdü. Yakovu; "Talat, Limnidi ve diğer barikatlar demişti, anlaşmada Limnidi ve diğer barikatlar ifadesi yer aldığına ve barikatın ne olduğuna ilişkin bir de ifade yer aldığına göre Pile konusunun tartışması bile yapılamaz" ifadelerini kullandı.
Gazetenin "Acaba iki tarafın görüşleri arasında üzerine köprü kurulamaz bir uçurum var da bunu doğrudan söyleyemiyor muyuz?" sorusuna karşılık da Yakovu, özetle şunları aktardı:
"Ben her zaman; önemli olanın iki tarafın müzakere salonunda ne dedikleri olduğunu söylüyorum. Müzakere salonu içerisinde önemli kararlar var. Daha önce hiç yapılamayan bir anlaşma var, yani; iki toplum lideri arasında, Güvenlik Konseyi kararlarında tarif edildiği şekliyle siyasi eşitliğe sahip, tek egemenliği, tek vatandaşlığı, tek uluslararası temsiliyeti olan iki bölgeli iki toplumlu federasyonun müzakere edileceği anlaşması.
Gül ve Talat Perşembe günkü ortak basın toplantılarında; sanki Hristofyas-Talat görüşmelerinin sonucu olarak açıklananlar hiç açıklanmamış gibi; iki devlet arasında müzakereler yapıldığı ve yeni bir ortaklık oluşturulacağını açıkladılar. Bunu işitmek hiç de hoş bir şey değil ancak doğrudan müzakereler
masasına oturduğumuzda Talat'ın bu meseleleri gündeme getireceğini veya bu tür konular üzerinde ısrar edeceğini zannetmiyorum.
Kıbrıs Türk tarafının Limnidi (Yeşilırmak) sakinlerinin Omorfo'da (Güzelyurt) bir ayin yapmalarına izin vermekte neden bu kadar zorlandığını anlayamıyorum. Ay. Mama yortusu Salı günü, yani müzakerelerin başlamasından bir gün önce gerçekleşecek ve Türk tarafının bütün davranışı bazı ciddi soru işaretleri yaratıyor. İbadetçilerin Ay. Mama Kilisesi'ne Limnidi üzerinden gitmelerine izin vermemesinin arkasında yatanın ne olduğu gibi Bu, Limnidi barikatının açılması konusuyla da birlikte; ortamı bir miktar etkiledi."
Kıbrıs Türk tarafı, müzakerelerin iki toplum ve iki toplum lideri arasında yapıldığını kabul etmekte zorlanıyor diye Rumların; müzakereler sürecinin tamamında kendi çıkarlarına hizmet eden tezlerini terk etmekte aceleci olmaması gerektiği görüşünü de ortaya koyan Yakovu, bunu şöyle izah etti:
"Literatürde bir netlik olmasını istiyoruz çünkü maalesef Kıbrıs Türk tarafının elde etmeye çalıştığı; müzakereler iki devlet arasında yapılmakta olduğu ifadesi bizim için kabul edilemezdir. Müzakereler iki devlet arasında yapılamaz. Neyin doğru olduğunu çok iyi biliyoruz ve Güvenlik Konseyi'nin kınamakla kalmayıp tamamen yasadışı ilan ettiği ve diğer ülkeleri de alış veriş yapmamaya çağırdığı bir şeyle (KKTC) alışveriş yapamayacağımızı vurguluyoruz. Dolayısıyla, şüpheli ifadelerle müzakere etmemiz mümkün değildir. Dahası Kıbrıs Türk tarafı görüşme salonunda; iki devletten ve iki halktan söz etmeyerek; çözüm bulabilecek olanın iki toplum olduğunu ve müzakerelerin iki toplum arasında yapılmakta olduğunu kabul etti."
Çalışma gruplarında; dönüşümlü başkanlık, Yüksek Mahkeme ve diğer bazı önemli konuların ele alındığını söyleyen Yakovu, ancak bunlar üzerinde anlaşmaya varılmadığını belirterek şunları söyledi:
"Ancak, dönüşümlü başkanlığın geçerli olacağı, mesela; 1960 Anlaşması'nda da belirlendiği şekliyle bazı bakanlıklar gibi bazı konularda görüş birliği var. Yine; zaman zaman bizim tarafça kabul edilen belgelerde tarif edildiği şekliyle siyasi eşdeğerlik/eşitlik konusunda da görüş birliği var. Dolayısıyla dönüşümlü başkanlık süresi bazı meselelerde kağıt üzerindedir ancak uzlaşılmış bir tez değildir.
İki taraf, yabancı yargıçlar için özel bir neden olmadığını saptadı. Bu olumludur çünkü; yargıçların sayısının eşit olması halinde anlaşmazlıkların nasıl çözüleceği konusunda bazı sorunlar çıkacak olmasına rağmen bunu öteki taraf da kabul etti. Bugüne kadar yapılan görüşmelerde bu nokta üzerinde duruldu ve benim öngörüm; üst düzeyli müzakereler sırasında bu nokta üzerinde müzakere yapılacağıdır. Yabancı yargıç istemiyorum demek zor değil ancak bunun işlemesi yöntemini bulmak zordur. 3 Kıbrıslı Türk ve 3 Rum yargıçtan oluşacak 6 üyeli bir mahkeme üzerinde anlaştık demek yetmez çünkü sonunda bir karar çıkamayacak. Yabancı yargıç istemiyoruz ama halen bir çözüm bulamadık."
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.