İÇ HABERLER
okuma süresi: 13 dak.

Dr. Hayriye Kahveci Özgür : "Çözüm varsa gaz da var!"

Dr. Hayriye Kahveci Özgür : “Çözüm varsa gaz da var!”

ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Programı Öğretim Üyesi Dr. Hayriye Kahveci Özgür, "hidrokarbon konusunda ancak Kıbrıs sorununun çözülmesi yeni açılımları gündeme getirebilir" dedi…

Yayın Tarihi: 18/04/15 12:50
okuma süresi: 13 dak.
Dr. Hayriye Kahveci Özgür : “Çözüm varsa gaz da var!”
A- A A+

Kıbrıs Postası - Vatan MEHMET

Kıbrıs Postası'nın Kıbrıs'ta müzakere süreci ve bölge jeopolitiğine ilişkin sorularını yanıtlayan Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Kuzey Kıbrıs Kampusu, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Programı Öğretim Üyesi Dr. Hayriye Kahveci Özgür, ada çevresindeki hidrokarbonun yakın gelecekte çıkartılmasının mümkün görünmediğini ifade ederek "ancak Kıbrıs sorununun çözülmesi yeni açılımları gündeme getirebilir" dedi…

Düşen petrole bağlı azalan doğalgaz fiyatlarının bölgenin ekonomik potansiyeli açısından iç açıcı olmadığını, Kıbrıs açıklarındaki sondajların bölgesel ihracat rejimi açısından belirleyici olma gücünün İsrail'in atacağı adımlara bağlandığını ve İsrail'in en büyük yatağı Leviathan'ın geliştirilmesini 2020'li yılların sonrasına ötelemiş olduğunu anlatan Kahveci, adanın aktörler açısından 'acil çözüm' özelliğini çoktan yitirdiğini söyledi.

Uluslararası ilişkiler uzamanı Kahveci, "çözüm sonrası gazın, doğal gaz olarak değil; elektrik olarak dünya piyasalarına taşınması gibi mevcut parametrelerin dışında birtakım açılımların gündeme gelmesi ada kaynaklarının ihracatını İsrail'e bağımlı olmaktan kurtarabilir ve daha erken zamanda ekonomik gelir haline dönüştürülebilir" şeklinde konuştu.

ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Programı Öğretim Üyesi Dr. Hayriye Kahveci Özgür, Kıbrıs Postası'nın sorularını yanıtladı.

Kıbrıs Sorunu eğer halledilmiş olsaydı…

Özgür, "Kıbrıs'ta hidrokarbon eksenli çözüm çabalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Şubat 2014 Ortak Açıklama metninden bu yana bu hususta pek çok gelişme oldu (şirketler çekildi, askıya aldı… Türkiye-İsrail/Türkiye-Mısır ilişkileri) son tabloyu hidrokarbon çerçevesinde nasıl okuyorsunuz?" şeklindeki soruya şu yanıtı verdi; "11 Şubat Ortak Açıklamasıyla başlayan süreci hidrokarbon eksenli çözüm olarak tanımlamak doğru olmayacaktır. Doğu Akdeniz'deki doğal gaz potansiyeli uzun süredir başlaması beklenen müzakere sürecinin hayata geçirilmesi için itici güç rolü oynadı ama bu konunun kırk yıldan uzun bir süredir devam eden kemikleşmiş meselelerin bir uzantısı haline gelmesi hepimizin gözleri önünde gerçekleşti… Doğalgaz meselesine ilişkin olarak Şubat 2014'ten sonra yaşanan süreçte bölgenin potansiyeline yönelik kalıcı bir ihracat rejiminin geliştirilmesinin Kıbrıs Sorunundan bağımsız başka birçok nedenden dolayı ötelendiğini söyleyebiliriz.

Kıbrıs Sorunu eğer halledilmiş olsaydı bile belki de bu süreçte bir öteleme Kıbrıs dışı faktörler nedeni ile gündeme gelecekti…"

"İspatlanmış kaynakların İsrail'e ait olduğunu artık herkes biliyor"

"Öncelikle bölgedeki gerçek anlamda ispatlanmış kaynakların İsrail'e ait olduğunu artık herkes biliyor.

Kıbrıs açıklarında yapılan sondajların bugünkü verileri ışığında bir değerlendirme yaptığımızda ilk başlarda beklenen miktarın çok altında olduğunu görmekteyiz. Bu süreç kendi doğallığı içerisinde bölgesel ihracat rejimi açısından belirleyici olma gücünü neredeyse tamamıyla İsrail'e ve atacağı adımlara bağlamıştır.

Bugün İsrail'e baktığımız zaman ülkenin sahip olduğu doğal kaynakların yüzde kırkını ihraç etme yönünde alınmış bir karar olmasına rağmen özellikle İsrail içinde yaşanan siyasi nedenler dolayısıyla bu süreçte hızlı adım atılması mümkün olamamıştır. Bir yandan ihracat kararı alınması çok zaman kaybettirmiş diğer yandan da ülkede yaşanan çeşitli kaygılar nedeni ile doğal gaz sektöründe olası bir tekelleşmeye ilişkin yaşanan korkular bölgede faaliyet gösteren şirketlerin manevra alanlarını daraltmıştır..."

"Fark yaratmayacak bir kaynağı çıkarmak yakın gelecekte mümkün görünmüyor"

"Doğu Akdeniz bölgesi doğal gaz potansiyelinin ciddi anlamda dikkate alınmaya başlandığı 2010 başlarında konunun uzmanlarının görüşleri bu kaynakların bir an önce dünya piyasalarına ulaştırılması yönündeydi…

Çünkü başka bölgelerde gündeme gelecek olan yeni keşifler bu bölgenin dünya piyasaları açısından küçücük potansiyelinin rekabet edebilirliğini çok aşağılara çekebileceği öne sürülüyordu.

O dönemde öngörülemeyen ancak bugün gündemde olan 'düşen petrol fiyatlarına' bağlı azalan doğal gaz fiyatları da bölgenin ekonomik potansiyelinin geliştirilebilmesi açısından hiç de iç açıcı bir resim değildir.

Bir yandan bölgesel siyasi istikrarsızlığın hâkim olduğu bir coğrafyada faaliyet göstereceksiniz, bir yandan çok derinlerde çıkarma maliyeti yüksek bir gaza sahip olacaksınız, bir yandan da bu gazı uluslararası mekanizmalara taşıyacak altyapınız olmayacak…

Tüm bunlara düşük doğal gaz fiyatlarını da eklediğiniz zaman bu bölge için önemli ancak dünya piyasaları açısından pek de büyük bir fark yaratmayacak olan bir kaynağı çıkarmak yakın gelecekte pek de mümkün görünmemektedir…"

İsrail, aslında Güney Kıbrıs'ı zor durumda bırakıyor

"Örneğin İsrail en büyük doğal gaz yatağı olan Leviathan'ın geliştirilmesini 2020'li yılların sonrasına ötelemiş durumdadır. Bu da bugün için doğal gaz geliştirme ve ihracat mekanizması oluşturma konusunda eli kolu İsrail'in atacağı adımlara bağlı olan Kıbrıs Cumhuriyeti liderliğini çok zor durumda bırakmaktadır.

Mısır ile yapılan işbirliği anlaşmaları da gerek kısa vadede gerekse uzun vadede İsrail'den bağımsız olarak hayata geçirilebilecek ve tarafları bağlayıcı antlaşmalar değildir…"

"Kıbrıs Sorununun çözümüyle yeni açılımlar mümkün"

"Bu nedenle hem Kıbrıs için hem bölge için ancak Kıbrıs sorununun çözülmesi yeni açılımları gündeme getirebilecektir. Örneğin bir çözüm sonrasında ada çevresinde olan gazın, doğal gaz olarak değil de elektrik olarak dünya piyasalarına taşınması gibi mevcut parametrelerin dışında birtakım açılımların gündeme gelmesi adanın doğal kaynaklarının ihracatını İsrail'e bağımlı olmaktan kurtarabilir ve daha erken bir zamanda ekonomik gelir haline dönüştürülmesine katkıda bulunabilir…"

"Bölgesel jeopolitik dinamikler değişti"

"Sizce Kıbrıs'ta uluslararası aktörlerin çabaları samimi mi? BM'nin son özel danışmanı olduğunu bizzat ifade eden Eide'nin performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna karşılık ise Özgür şöyle dedi; "Kıbrıs sorunu uluslararası toplum nezdinde acil çözümlenmesi gereken bir konu olma özelliğini çok uzun yıllar önce kaybetmiştir…

Buna rağmen BM hala buradadır ve soruna çözüm getirilebilmesi için çaba sarf edilmektedir. Burada yapılması gereken sorgulama uluslararası toplumun samimiyetinden ziyade tarafların samimiyetine ilişkin olmalıdır. Çünkü uluslararası toplum ne kadar samimi olursa olsun nihayetinde adaya gerçek çözümü getirecek olan tarafların samimiyetidir.

Belki soğuk savaş döneminde Kıbrıs sorununun devamı bölgesel güç dengeleri için anlamlı bulunuyordu ve uluslararası toplum da bunun bu şekilde devam etmesinde herhangi bir sıkıntı görmediği için sadece süredurumu korumaya yönelik girişimler yapmış olabilir. Ancak bugün soğuk savaş dönemi çok gerilerde kalmış ve bölgesel jeopolitik dinamikler değişmiştir."

"Çözümsüzlük Rumları bölgede önemli aktör olmaktan soyutlar"

"Yeniden yapılanan bölgesel dengeler ışığında artık Kıbrıs'taki tarafların vermesi gereken karar Kıbrıs'ın eski jeopolitik konjonktürün tutsağı olarak mı yoluna devam edeceği yoksa bu lanetten kurtulmasının mı daha doğru olacağı sorusunun cevabı olmalıdır. Bu soruya hem Kıbrıslı Türklerin hem de Kıbrıslı Rumların uzun süredir kafa yormadıklarını, eskinin siyasi birikimleri ile bir kazan-kaybet yarışı içerisinde gündelik konuları ele aldıklarını görmek hiç de zor değil…

Eğer eski hamam eski tas denilecekse tarafların kendi toplumlarının geleceğine dair bir gerçeklik kontrolü yapmalarının zamanı gelmiş ve geçmiştir bile…

Çözümsüzlük halinde Kıbrıslı Rumlar bölgede önemli bir aktör olma, bölgesel istikrara katkı sağlayan etkili bir AB üyesi olma ihtimalini bir yana bırakacaklardır.

Kıbrıslı Türkler de bilmelidirler ki yıllardır hayalini kurdukları dünyalı bireyler olmak yerine 40 yıldır içine hapsoldukları kavanozun sınırları dâhilinde kendi geleceklerinde karar verici olma güçleri her geçen gün eriyecektir…"

Rusya ile ilişkiler…

Kıbrıs PostasI'nın "Enerji politikaları çerçevesinde özellikle son süreçte Güney Kıbrıs -Rusya ilişkilerini nasıl değerlendirmek, yakın müstakbel için nasıl okumak gerekir?" sorusuna ise "Güney Kıbrıs Rusya ilişkileri uzun yıllara dayanan ilişkilerdir… Gerek siyasi gerekse ekonomik anlamda gerek Sovyetler Birliği döneminde gerekse sonrasında birçok örnek sıralamak mümkündür.

Enerji alanına ilişkin olarak Rusya'nın bugün için Türkiye ile karşılıklı bağımlık temelinde ilişkilerinin kendi enerji güvenliğinde Rusya'nın istikrarlı piyasalar bulabilme açısından önem verdiği bir ülke olduğunu dikkatlerden kaçırmamak gerekir. Bu aşamada Güney Kıbrıs'la kurulabilecek herhangi bir enerji işbirliği Türkiye ile ilişkileri riske atacak bir seviyede olmayacaktır. Nitekim Anastasiadis'in son Rusya ziyaretinde de öne çıkan konular enerji değil diğer ekonomik işbirlikleri olmuştur. Yakın gelecekte bunun değişeceğini düşünmüyorum…" dedi.

"Egemenlik sorunu olarak ele alınıyor"

"Gaz ve hidrokarbon bundan sonraki süreçte seçimden sonra kurulacağı ve kaldığı yerden devam edileceği ifade edilen müzakere masasında neyi ifade edecek? Bu hususta kritik nedir?" sorusuna ise Özgür "Gaz meselesine ilişkin olarak Türk tarafının bugüne kadar izlemiş olduğu tavır mütekabiliyet esası çerçevesinde şekillenmiştir. Bu tavrın bundan sonra da bu şekilde devam edeceğini kestirmek zor değildir. Doğal gaz konusu ile Kıbrıslı Rumlar tarafından Kıbrıs sorununun en özlü meselelerinde biri olan egemenlik sorunu olarak ele alınmaktadır ve bugüne kadar bu konuda geri adım atmayacaklarını dile getirmişlerdir…" yanıtını verdi.

"Ne var ki gaz, kendiliğinden bir mesele haline geldi"

Özgür sözlerini şöyle sürdürdü; "Son yaşanan NAVTEX krizi her iki tarafa da bu konuyu gerdirerek bir yere varmanın mümkün olmadığını, karşı tarafı gaz meselesi üzerinden sıkıştırmanın ise uluslararası toplum nezdinde çok da umursanan bir siyaset olmadığını anlamış durumdadırlar.

Bundan sonraki aşamada tarafların önceliği müzakere masasının bir an evvel kurulup özlü konuların ele alınıp tamamlanacağı bir aşamaya getirmeleridir.

Kritik olan mesele şu ki Rum tarafı doğal gazı müzakerelerin bir parçası olarak ele almayı kabul etmemektedir ne var ki bugüne kadar gaza ilişkin olarak atmış oldukları adımlar nedeni ile kendiliğinden meselenin bir parçası haline gelmiştir.

Bu nedenle bu konuda yapılması gereken özellikle Türk tarafının konuya ilişkin yapıcı önerilerini sürdürmesidir."

ahenk şart"

"Doğal gazın müzakere sürecinde tarafların birbirlerine olan güven kaybını ortadan kaldırabilmek için her iki tarafın da kazanç sağlayabileceği, Kıbrıs adasını dünya ve bölge için sorun olmaktan ziyade önemli stratejik ortak haline getirebilecek AB, Türkiye ve bölgedeki İsrail gibi diğer aktörlerin vizyonları ile uyumlu öneriler ve politikalar geliştirebildiğimiz oranda barışa bir adım daha yaklaşmamız mümkün olacaktır."

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.