'Siyasi bir dehâ' olarak Makarios ve mücadelesi...
Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi Dr. Şevki Kıralp, milli tarih tezlerinin anlatamadığı Makarios'u idelojik yaklaşımlardan sıyrılarak anlatan ilk kitabı "Başpiskopos Makarios ve Kıbrıs Rum Milliyetçiliği Bir Lider, Siyaseti ve 'Ötekileri' adlı eserini Kıbrıs Postası için tanıttı, soruları yanıtladı "O'nun siyaseten bir 'dehâ' olduğunu düşündürecek pek çok şey var" diyen Kıralp, kitabında Atina dâhil olmak üzere özellikle 1968 sonrası tüm dış güçlerin Kıbrıs'a müdahalelerine karşı çıkan Makarios'un hem dini hem de siyasi karizmatik bir lider olarak mücadelesini resmediyor
Kıbrıs Postası - Vatan MEHMET
Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ) Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi Dr. Şevki Kıralp, ilk kitabı "Başpiskopos Makarios ve Kıbrıs Rum Milliyetçiliği Bir Lider, Siyaseti ve 'Ötekileri'-" adlı kitabını Kıbrıs Postası için tanıttı, soruları yanıtladı
Akademik çevrelerin Kıbrıs Sorunu tarihi açısından önemli bir katkı olarak saydığı eserin önsözünü akademisyen Niyazi Kızılyürek yazdı.
Akademisyen-Yazar Şevki Kıralp, Mihail Hristodulu Muskos veya III. Makaryos, Kıbrıs Ortodoks Kilisesi başpiskoposu ve bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı Makarios'un klasik tarih kitaplarında katıksız bir Enosis'çi olarak anlatıldığını, resmi söylem içinde hedefinin Enosis'i ertelemekten ibaret olduğunun yazıldığını ancak 'Makarios siyaseti' incelendiğinde bunun sığ bir yaklaşım olduğuna dikkat çekti.
Kitabında Makarios'un siyasal yaşamında yola Atina'yı ulusal merkez olarak kabul eden ve temel ilkesi Enosis olan Yunan Milliyetçiliğiyle çıktığını, daha sonra ise Lefkoşa'yı merkez sayan, Kıbrıslı Rumların iradesini esas alan; Kıbrıslı Türkleri veto gibi ortaklık hakları sınırlandırılmış bir azınlık haline getirmek isteyen, Enosis'e sırt çeviren ve Atina dâhil olmak üzere tüm dış güçlerin müdahalelerine karşı çıkan bir bağımsızlığı amaçladığını anlatan Dr. Şevki Kıralp, kitabında Makarios'un nasıl bir Kıbrıs hayal ettiğini; neden belli noktalarda dönüşümler yaşadığını; Kıbrıslı Türkleri kucaklamamasının yaptığı en büyük hata olduğunu ortaya koymayı hedeflediğini ifade etti.
İki Makarios: Biri "ENOSİS temsilcisi" Diğeri "Kıbrıs Rum Milliyetçisi"
Kıralp, ideolojik sınırların dışına çıkarak ele aldığı Makarios'u 1950-64 arası Enosis için mücadele veren; 64-74 arası ise Bağımsız Rum egemenliği için mücadele veren bir lider olarak tanımlıyor Dr. Kıralp, "Başpiskopos Makarios ve Kıbrıs Rum Milliyetçiliği Bir Lider, Siyaseti ve 'Ötekileri'" adlı eserini Kıbrıs Postası'na anlattı.
"Makarios: Komplike bir lider. Dönemin şartlarında ise dünyanın gözünde tam bir ant-i emperyalist" diyen Şevki Kıralp şöyle konuştu; "1960 Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmadan öncesi ve sonrasında da hatta 74 sonrasına kadar yani 1950'lerin başından ölümü 1977'ye kadar kendisini Kıbrıs Sorununu tarihinin baş aktörü olarak görüyorum. Makarios'un İki eğilimi oldu: Başpiskopos olarak, yani 'kutsanmış' sıfatını alışıyla birlikte 1968 Enosis mücadelesinin, Yunan milliyetçiliğinin Kıbrıs'taki lideri
68-74 Kıbrıslı Rum Milliyetçiliğinin lideri.
Yunan Milliyetçiliği, Atina'yı ulusun merkezi olarak görür ve Yunanistan'a bağlanmış bir Kıbrıs tahayyül eder. Kıbrıslı Rum Milliyetçiliği ise Kıbrıslı Rumların yönetileceği\yönlendirileceği merkez olarak Lefkoşa'yı hayal eder ve Kıbrıslı Rumların çoğunluk iradesine dayalı bağımsız-egemen bir Kıbrıs, der
İşte bu bağlamda Makarios Yunanistan'la ilk problemini 1955'te yaşadı: -bilindiği gibi- İngiltere, Kıbrıs'ın geleceğini görüşmek üzere Londra'da 3'lü bir konferans düzenledi ve Türkiye ile Yunanistan'ı da çağırdı. Makarios ise Yunanistan'ın bu konferansa gitmemesi için ısrarcı oldu ve bunun bir hile olduğunu savunarak 'İngiltere Türkiye'yi Kıbrıs sorununa taraf yapmaya çalışıyor. Kıbrıs sorunu Kıbrıslılarla İngiltere arasındadır ve Kıbrıs'ta çoğunluğun iradesi de Yunanistan'a bağlanmaktır ' diyerek karşı çıktı.
O dönemin Yunan Dışişleri Bakanı Stefanopulos buna karşı çıkarak Londra'ya gidiyor. İşte Makarios ilk kez Atine ile bu noktada ters düşer
Müsteşarı anılarında Makarios'un canının çok sıkıldığını ve Yunan Bakanın milli davaya zarar verdiğini Makarios'tan atıflarla yazmıştır Bu 55 zıtlaşması ilkidir; Sonrasında da 1959'da Zürih-Londra Anlaşmasını imzalarken Garantörlük Anlaşmasına ilişkin Türkiye'nin kalıcı bir şekilde taraf olacağına itiraz eder 60 Anlaşmalarında da -68'de de Yunan hükümetleriyle ters düştü
63'te Anayasa teklifini yaparken de Atina ile ters düştü ki orada itirazı 'yüzde 80 Rum, yüzde 20 Türk ama Kıbrıslı Türklerin Veto hakkı var. Çoğunluk demokrasisi işleyemiyor bunu değiştirelim' demişti ama Yunanistan da Türkiye gibi buna Hayır diyor. Yani Yunanistan da o zaman Makarios'un bu ünlü Anayasa değişimi teşebbüsüne karşı idi "
64'te Karpaz'ı vermiyoruz itirazı bir bahane
"1964'te çatışmalar başlayınca ABD, Karpaz'ın Türkiye'ye verilmesi; adanın geri kalanının Yunanistan'a bağlanması planını getirince Makarios, 'Kıbrıs'ın ya tamamı bağımsız olur ya da tamamı Yunanistan'a bağlanır diyerek buna da karşı çıkıyor. Yunan Başbakan Papandreu Makarios için 'sana birisi bir apartman veriyor, sen o apartmanda bir daireyi başka birine hediye etmiyorsun!' demiştir.
Makarios'un 64'te 'Hayır, Karpaz'ı vermiyoruz' itirazı ile Kıbrıslı Türklerin siyaset mekanizmasından uzaklaşması ve De-Facto olarak azınlık durumuna düşmesi nedeniyle adayı tek başına kontrol ettiğini (fark etmiş) ve Kıbrıslı Rumların ekonomik kazanımları ile refahının yükseldiğini de görerek 'ENOSİS olmasa da olur, hatta gereksiz' noktasında kendi siyaseti açısından- bir sapma gösterir ve bir bahane olarak 'ada Yunanistan'a ya tamamen bağlanır ya da tama manen bağımsız oluruz' yaklaşımı sergiler
Nitekim 1964 itibariyle eylemlerinin çoğunluğu da Enosis değil, bağımsızlık yönündedir. İçerikte de çoğulcu demokrasi' demiştir. İşte bugün de Güney Kıbrıs'ta 'Üniter Devlet' vurgusu da buraya dayanır Yani 'bir vatandaş, bir oy' Veto hakkına karşı Makarios'un yaklaşımı bu "
3 dilli bir bakış açısı
Kitabını yaklaşık 2 yılda tamamlayan Kıralp, çalışmanın mutfağına ilişkin ise "Kitabı yazarken Yunanca kaynaklardan da yararlandım. Dönemin Rum ve Türk gazetelerini taradım. Güney Kıbrıs'ta Basın-Enformasyon Ofisi arşivlerini inceledim. Ki bu birim Makarios'un hükümet sözcüsü tarafından yönetilmiştir. İngiliz arşivlerini de bizzat giderek taradım. İnternet üzerinden erişim veren Amerikan arşivlerini de inceledim. Milliyet Gazetesi'nin de arşivlerini gördüm. 3 dilli bir bakış açısı-kaynak sağlamaya gayret ettim. Makarios'un konuşmalarını, mevcut videoları da elde ettim" diyerek özetledi.
"Makarios, Türkiye Cumhuriyeti için Atatürk ne ise Kıbrıslı Rumlar için de odur"
Makarios'un Rum devlet geleneğinde bugün neyi temsil ettiğine ilişkin ise Şevki Kıralp şöyle konuştu; "2004 Annan Planı Referandumu döneminde Güney'de Hayır çıkmasının arkasında Makarios-çu bir gelenek arandı çoğu zaman ki bu, büyük oranda doğrudur
O dönem Tasos Papadopulos, federasyona hiç bir surette sıcak bakmayan Makarios-çu bir çizgiyi temsil ediyordu. Annan Planı için Kıbrıslı Türkler, bu planla Güney'de ortak; Kuzey'de de egemen olacaklar' diyordu Federasyonu Taksim olarak lanse ediyordu. İşte bu 'bir insan bir oy' anlamında Makaios'tan derin ve belirgin siyasal izler taşır Makarios, Türkiye Cumhuriyeti için Atatürk ne ise Kıbrıslı Rumlar için de odur. Bu izginin dışına çıkmaya çalışanlar da var tabi mesela Anastasiadis bu çizginin dışında Batı'cı "
"Kızıl Papaz yaftası Kissinger'a ait"
"Makarios sosyalist değildi ama içeride AKEL'le dışarıda Sovyetlerle, 'Bağlantısızlarla' işbirliği yaptı. 50'lerde yola çıktığında milliyetçi-muhafazakâr biri olarak yola çıktı. Bu çizgide ENOSİS zaten Kıbrıs'ın Batı kampında olmasını öngören bir idealdi. Bir yerde batıcı idi bu ideal
Ondan sonra baktı gördü ki Kıbrıs'ta Rum egemenliğinin tahsis edilebilmesi için NATO'dan destek gelmiyor. Türkiye'nin de NATO'nun bir parçası olması nedeniyle 3. Dünya ile işbirliği yaptı
Makarios hakkında 'Kızıl Papaz ve 'Akdeniz'in Castro'su' söylemini oluşturan ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger'dır. Çünkü BM Genel Kurulunda en çok destekleyen liderlerden biri Castro Bundan rahatsız oluyor. Ayrıca Arap-İsrail Savaşında Makarios'un söylemleri de eylemleri de Arapların yanında İsrail'in karşısında Özellikle Ortadoğu güvenlik algısı nedeniyle Kissinger, bu yaftayı yakıştırdı."
"Grivas Atina merkezci, Makarios ise Lefkoşa merkezli"
Milli tarih tezinin Makarios'u anlatamadığını vurgulayan Şevki Kıralp "1950'lerin sonlarıyla EOKA ile Grivas arasında bir liderlik yarışı oldu ve ters düştüler. EOKA-B özellikle Makarios'un düşmanı ki tek amacı başında Makarios'u istifa ettirmek. Grivas Enosis politikalarına geri dönülmesi için baskı yapıyordu. Georgios Grivas Atina merkezci, Makarios ise Lefkoşa merkezli Lefkoşa merkezli siyasetin mimarıdır Makarios" tespitinde bulunuyor
"Şimdiki kilisenin tutumu Makarios'a kıyasla daha milliyetçi-muhafazakâr"
Öte yandan Kıralp, Makarios'un kilise ile de ters düştüğüne dikkat çekti; "Makarios ait olduğu kilise ile de 72-73'lerde çok ciddi bir çatışma yaşamıştır. O dönemin piskoposları, Makarios'a 'kilise darbesi' dediğimiz olayı gerçekleştirmiştir. Kilise Makarios'u 'hem kilisenin hem de devletin başısın. Birini seç olmaz' diyerek papazlıktan atıyorlar
Makarios'ta işini biliyor ve 'bunlar beni papazlıktan çıkardı' diyerek geniş bir konsey toplamak üzere dünyanın dört bir yanından patrikleri, piskoposları getirerek kendisine itiraz eden üç papazı kiliseden çıkarttı. Makarios döneminin kilisesi, Makarios'a kıyasla çok daha muhafazakâr. Yani öyle komünizmle iş birliği yapma noktasına tahammülleri yok. Oysa Makarios bunu da yapmıştır. Şimdiki kilisenin tutumunu ise Makarios'a kıyasla daha milliyetçi-muhafazakâr buluyorum. Makarios kadar radikal bir kilise olduğunu düşünmüyorum"
"Siyaseten bir 'deha' olduğunu düşündürecek pek çok şey var"
Şevki Kıralp sözlerini şöyle sürdürdü; "Makarios'un, bugün siyaseten bir 'deha' olduğunu düşündürecek pek çok şey var. Her şeyin başında çok iyi bir diplomat
Uluslararası dengeleri çok iyi kullanan karizmatik bir lider. Halkının yüzde doksanı arkasında. Sürükleyici Aynı zamanda da başına buyruk, Atina ile çatışmaktan geri durmuyor. İlginçtir 1970'lerde cuntanın ilk kanadı (Albay Papadopulos'un) Makarios'tan 'Kıbrıslı Türklerin yerel özerklik talebini gerçekleştir. Kabul et ki Türkiye ile ilişkilerimi bozuyorsun' talebini reddetmiştir ve 'Kıbrıs'la ilgili son kararı biz veririz' diye çıkışmıştır.
Sonra darbe içindeki darbe sonrası ise Atina yönetimine ' EOKA-B'yi destekliyorsunuz. Yunan subaylarını geri çek. Devletimizi yıkmaya yelteniyorsun' diyerek çok sert mektuplar yazmıştır. Yani Atina'ya karşı da başına buyruktur Makarios, BM Güvenlik Konseyinde Atina darbesi için 'Kıbrıs Yunanistan'ın işgali altındadır' ifadelerini dahi kullanabilmiştir"
"Kıbrıslı Türkleri hiçbir zaman 'dini' kimlikleri ile ötekileştirmemiştir"
Kıralp, Makarios'un hiçbir zaman Kıbrıs'ta dini bir ötekileştirme tutumu sergilemediğine de işaret etti.
Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ) Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi Dr. Şevki Kıran şöyle dedi; "Öte yandan Makarios, Kıbrıslı Türkleri hiçbir zaman 'dini' kimlikleri ile ötekileştirmemiştir. Hep etnik milliyetçilik üzerinden Kıbrıslı Türklerle Türkiye'nin aralarında etnik bir bağı olduğunu, bölme planları yaptığını söyledi ama hiçbir zaman Kıbrıslı Türkleri 'İslam, Müslümanlık' üzerinden ötekileştirmedi. Bu dikkat çekicidir
68'den İtibaren yaklaşımı; 'veto haklarınızdan vazgeçin barış içinde yaşayalım' Milli Cephe örgütü sözgelimi döneminde Kıbrıslı Türklere Batı Trakya'daki Türklerden daha fazla hak verilemez, diye eleştirmiştir. Makarios'un bu anlamda o dönemdeki Yunan milliyetçilerinden farkı var; Kıbrıslı Türkleri bireysel olarak Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit yurttaşı görmekte bir sıkıntısı yok ama toplumsal olarak veto hakkı vermede sıkıntısı var. Bütün tantanayı da bu noktada koparıyor Yunan milliyetçiliğinden Kıbrıslı Rum milliyetçiliğine dönüşümü var. Bu net Milliyetçi muhafazakâr biri olarak bir anda komünizmle işbirliği yapabiliyor. Kritik dönüşümleri var. 68 sonrası hep kendi siyasetinde istikrarlı oldu. Yani 'Kıbrıs'ta son sözü Kıbrıslı Rum çoğunluk söylesin' fikri siyasetinin merkezi oldu "
"Denktaş, Türkiye'den hep destek almıştır ancak Yunanistan Makarios'a hep köstek olmuştur"
"Fazıl Küçük'le de benzeştiği bir nokta var: O da ikisinin de anavatanları tarafından ekarte edilmek istenmesidir. İkinci adamlar var: Rum toplumunda Grivas ve Yorgacis Bizde Denktaş. Türkiye birinci adamı, Fazıl Küçük'ü ekarte ederek Denktaş'ın önünü açmıştır ancak Yunanistan Makarios'a bunu yapamamıştır.
Yunanistan'da o dönemin derin cuntası Makarios'u öldürmeye dahi çalışmıştır. 73'ten sonra Denktaş, Türkiye'den hep destek almıştır ancak Yunan hükümetleri deyim yerinde ise Makarios'a hep köstek olmuştur. Denktaş-Makarios ekseninde birinin şanssızlığı anavatanı tarafından ekarte edilmesi diğerinin ise desteklenmesidir Makarios Atina ile ne denli çatıştı ise Denktaş Ankara ile o denli işbirliği yaptı "
"Atina'nın istekleri İncil sözü değil, ama Denktaş'a göre Ankara Kuran"
"Makarios bir konuşmasında Denktaş'a atfen biz barış sürecini Kıbrıslı Türklerle müzakere edelim, konuşalım diye yapıyoruz ama aldıkları talimatlar nedeniyle Kıbrıslı Türkler üzerinden Türkiye ile müzakere ediyoruz' der Makarios, müzakerecisi Klerides'i de anarak 'biz Atina ile işbirliği yaparız ama her dediğini İncil'den çıkmış gibi kabul ederek her söylediğini yerine getirmeye çalışmayız ama Denktaş Bey Ankara'nın ağzından çıkan her şeyi Kuran'dan çıkmış gibi benimsiyor ve ötesi bunu yapmaktan da zevk alıyor' der "
"Atina'daki ilerici kesim için demokrasi sembolü"
"Makarios Yunanistan'da nasıl anılır?" sorusu üzerine ise Kıralp, "Yunan halkı, 1968-74 Yunan Cuntası iktidarını telin eder. Lanetler Zaten yargıladılar. İşte Makarios cunta döneminde Atina'da yıldızı parlamıştır. Yani cunta karşıtı duruşuyla, meydan okuyuşuyla hatırlanır. Demokrasi ve cuntaya direnişin sembolüdür Atina'daki ilerici kesim için Bir kesimde 'bir türlü anlaşmadı, sürekli inat etti, başımızı derde soktu' diye sevmezler. Güney Kıbrıs'ta ise bugün Makarios'u DİKO, EDEK ve kısmen EVROKO siyaseti temsil eder" dedi.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.