Emekli Korgeneral Öznal: "Kumpaslarla donanmayı mahvettiler"
Dün ilk bölümünü yayınladığımız Emekli Havacı Korgeneral Eroğan Öznal Paşa ile röportajımızın 2.bölümünde emeklilikten sonra yaptığı YÖK Üyeliği, Türk eğitim sisteminin noksanlıkları, 28 Şubat darbesi, Rusya uçağı ve diğer meseleleri konuştuk.
Paşa'ya göre Türk eğitim sisteminin en büyük eksiği meslek okulların olmayışı. YÖK üyeliği sırasında en çok ilgilendiği konu bu olmuş.
Kıbrıs'ın üniversitelerinin geliştirilmesi konusunda da emekleri var.
Paşa'ya göre Ergenekon ve diğer davalardan yargılanmasının en büyük sebebi de YÖK üyeliği sırasında yaklaşık 100 bin gencin teknik okullardan mezun olması
Orduya yapılanları bir kumpas olarak niteleyen Öznal Paşa, bu süreçte en büyük darbeyi Türk Donanmasının yediğini belirtiyor.
"Firkateynlere komutan bulamıyorlar" diye bu durumu anlatan Paşa, "esas hedefleri kendi kendine yeten, kendi gemisini yapan, denizaltısını yapan donanmaydı. Bunu başardılar, donanmanın 25 yıllık kadrolarını tasfiye ettiler" diyor.
ABD'nin 'stratejik ortak' olmadığını da anlatan Paşa bu durumu biraz şaka biraz da ciddi bir tabirle anlatıyor; "Siz hiç stratejik ortağınızın özel kuvvetlerinin başına çuval geçirir misiniz?"
Rusya uçağının düşürülmesi işine ise temkinli bakıyor "Ben olsam daha toleranslı davranırdım yoksa Ege üzerinde çok Yunan uçağı indirirdim" diyen Paşa'ya göre, Rus uçağının düşürülmesi olayında kararı pilot bile almış olabilir
Röportaj: Ulaş Barış
"Benim suçum 100 bin genci okutmak"
YÖK üyeliğiniz nasıl gerçekleşti?
1996'da 40 yıl orduya hizmet ettikten sonra emekli oldum.
40 yıldan sonra da hemen beni Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK)'e verdiler. O zamanlar bu üyelik çok mühim görevdi ve Genel Kurmayın orada bir üyeliği vardı ki o zamanın Anayasasında da yeri var. Ocak 1997'de bu göreve geldim, ardından 28 Şubat 1997 oldu. Bize de ucu dokundu. Hala daha bu davalardan yargılanıyoruz. Ne yaptık? Hiç.
"Bizde meslek okulları hor görülür"
Suçum 100 bin genci okutmak. Benim görevim gereği meslek eğitiminden sorumluydum. Meslek Yüksel Okulları kurduk çünkü Türkiye'deki eğitim sisteminin kurtuluşu bundan geçer. Kıbrıs'a da bunu çok öneririm. Almanya'da ortalama yüzde 70 mesleki eğitimdir, gerisi liselerden üniversiteye gider. Oradaki hükümet bu konuda kararlar alır, bu çocuk mesleki eğitime kalmalıdır der ve öyle de olur. Anası babası dedesi istediği kadar itiraz etsin o çocuk o meslek okuluna gider. Bizde ise meslek okuluna gitmek hor görülür, küçük görülür.
Anneler babalar başlıyor "eyvah çocuğum elektrikçi mi olacak?" diye. Yahu resmen para kırıyorlar bu mesleklerde olanlar. Yok çünkü, hiç yok. Mesela biz yazları Bodrum, Milas taraflarına yazlığa gideriz. Orada arıza olur elektrikçi ararız, yok, muslukçu ararız yok, marangoz ararız yok.
Jandarma zoru ile getirirdik, tabii parasını verip.
"Eğer üniversiteler konusun da ciddi olursanız bütün Orta Doğu size akar"
Görevdeyken Kıbrıs Üniversiteleri ile de ilgilendiniz sanırım. Neydi o zamanlar durum? O zaman yeni yeni gelişen bu sektöre emeğiniz geçmiştir herhalde?"
Kıbrıs'a defalarca gelip gittim ve Kıbrıs'ın eğitim sistemine üniversiteler alanında bir nebze de olsa katkım olduğunu düşünüyorum.
O zaman daha süreç yeni başlamıştı. Bir tane vardı gelip kapatmıştık. Uluslararası Amerikan Üniversitesi ile ilgili şikâyetler gelmişti, para alınıyor, eğitim yok diye. Geldik baktık hakikatten de de yok, kapattık.
O zamanlar tabii daha yeni yeni başlayan, gelişen bir sektördü üniversiteler, biz gelip yardımcı olduk. Kıbrıs'ın bir kurtuluş yolu da üniversitelerden, eğitimden geçer. Bir diğeri ise malumunuz turizmdir. Öyle sanayi imiş başka şeymiş hiç gerek yok. Ama bunun için ne lazım biliyor musunuz? Ciddiyet lazım. Kalite. Bütün Orta Doğu gelir size. YÖDAK geliştirilsin Orta Doğu ve tüm bölge akar buraya ama ciddi hocalar getireceksiniz. Ciddi plan program yapacaksınız.
1996'da YÖK'e başladık, 2004'te Anayasa değişti benim pozisyonum da ortadan kalktı. Ondan sonra kitaplar yazmaya başladım. Bir kitabım Sosyal Davranış Kuralları adını taşıyor. Politik askeri konular çok hoşuma gider.
"Deniz Kuvvetlerimiz kumpasla mahvoldu"
28 Şubat sonrası yaşananlar ve sonrasında açılan davalarda yargılandınız. Hala daha devam eden davalarınız var. Bu kadar yıl hizmetten sonra bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şu anda TSK'nın ihtiyaçlarının yüzde 67'si yerli imkanlarla sağlanıyor. 2023 yılına kadar bu rakam yüzde 100'e ulaşacak, hedef bu. En çok dışarıya bağlı olan kısım hava kuvvetleridir çünkü en çok teknolojinin kullanıldığı yer bu kısımdır. Deniz Kuvvetlerimiz ise kendi gemisini yapar haldeydi. Milyem Projesi kapsamında software bile ürettik. Denizaltı da yaptık. Ama ne oldu?
Deniz Kuvvetlerimiz bu son kumpas olaylarında mahvoldu, bütün yönetim kadrosu duman oldu.
Deniz Kuvvetlerinin 50 amiral kadrosu vardır ve bu kumpas olayları sayesinde 25 tanesi tasfiye edildi. Balyoz, Ergenekon, Fuhuş, Askeri Casusluk, Poyrazköy Bunlar davaların isimleri. Orduya 20 tane dava açıldı ve ordumuz bunlarla uğraşmaktan kafasını kaldıramadı.
"300 kişilik fuhuş davası açıldı. Hakaret edildi, aşağılandık"
Yahu düşünebiliyor musunuz orduyu nasıl aşağıladılar, nasıl hakaret ettiler? Amiraller fuhuş davasında yargılandı hem de 300 kişilik davalardan. 300 kişilik fuhuş davası mı olur? Neticede bunların hepsi beraat etti ama birçoğunun aile düzeni, hayatı bozuldu.
Şuraya getirmeye çalışıyorum; amaçları vardı o da Deniz Kuvvetlerini mahvetmek. Sonucunda Deniz Kuvvetlerinin ilerdeki 25-30 yıllık kadrosu tasfiye edildi. Pırıl pırıl çocuklar gitti. En sonunda dönemin Başbakanı Erdoğan da itiraf etmişti; "Firkateynlere, Muhbirlere komutan bulamıyoruz" diye. Bulamazsın tabii Bu tasfiye edilen çocukların hepsi yurt dışında okumuş, doktorları, mastırlı çocuklardı. Birden çok lisan bilen, kafası çalışan çocuklardı, hepsi gitti.
Şimdi Hava Kuvvetlerimiz çok gelişti. Mesela tanesi 100 milyon dolardan 120 tane F-35 uçağı alıyoruz. Bunlara bildiğiniz F-16 modellerinin üst modelleri. Seneye teslim alıyoruz.
Savunma sanayimiz de gelişti, eskiden hiçbir şeyimiz yoktu. Yani hatırlarım da ben Brüksel'de NATO karargahında çalışırken, memlekete geri döndüğümde tuvalet kağıdı getirirdim. Niye? Memlekette yoktu çünkü o halde idik ama şimdi? Çok geliştik. İşte o gelişmeler hep cumhuriyetin temelleri üzerinde oldu, oradan gelişti."
"Ege'deki 'it dalaşlarında' çok Yunan uçağı indirebilirdik ama olmazdı. Rus uçağı konusu da benzer ama farklı "
Son yaşanan Rusya uçağının düşürülmesi konusunda ne düşünüyorsunuz Paşam? Siz olsanız aynı emri verir miydiniz? Size bu olay bir hata mı?
Rusya uçağının düşürülmesi konusunu düşününce hep kendimi oradaki komutanın yerine koyuyorum çünkü o bölge benim eski görev bölgem. Yani ben olsaydım ben karar verecektim.
Şimdi benim Eskişehir'deki görevim icabı Yunanistan ile sürekli 'dog fight' dediğimiz 'it dalaşı' denen şeyler yaşıyorduk. Yani çok olayda savaşın eşiğine geldiğimiz olurdu. Ancak orada ses çıkarmıyorduk, nasıl Rus uçağını hemen düşürdük? Öyle olsa çok Yunan uçağı indirirdik.
Şimdi Ege'de durum da sorun da farklı idi. Oradaki sorun Yunan Adalarından kaynaklanan kıta sahanlığı sorunu. 1931 yılında Yunanlılar bu 10 mil hava sahası işine Kraliyet kararı olarak almışlar. Adamlar diyor ki, benim hava saham var Biz de ses çıkarmamışız, maalesef doğru. Biz o zamanlar 6 mil, 10 mil bir şey bilmiyoruz ki. İşte tüm bu olayların farkına varmamız 1974 Kıbrıs olayı ile oldu, bu sorunun da o zaman farkına varıldı. Yani şöyle, kıta sahanlığı 6 mil, hava sahanlığı 10 mil. Bu olmaz ki. Dolayısıyla bir 7 mile girince Yunan 'hava sahamı ihlal ettin' diye yaygara yapıyordu. Halbuki 7 mil bana göre ihlal değil, Amerika'ya göre ihlal değil, Yunana göre ihlal. Bir başka sorunumuz da FIR hattı konusu. Onlar diyor ki tüm kaldırdığın uçaklar için bana rapor vereceksin çünkü FIR hattı bende. O kararın alınması da bir büyük hatamızdı aslında. Ama yine de biz haklıyız çünkü FIR hattı askeri uçakları kapsamaz. 1944 Chicago Konvansiyonu, madde 3, bu konuda çok açıktır.
"Ben olsam Rus uçağı konusunda daha toleranslı olurdum"
Yani Rus uçağını düşürme konusu düşünme kaldırır mıydı?
Gelelim Rus Uçağına Eskiden de bunlarla uğraşıyorduk ama hiç sorun yaşamadık. Onlar Karadeniz'de Batum'dan kaldırırdı, biz Merzifon'dan uçak kaldırırdık, kaçar giderlerdi. Ancak Suriye'de angajman kurallarını değiştirdik. Niye? Çünkü bir tane F-16'mızı düşürdüler. Biz de dedik 'sınırı ihlal ederseniz düşürürüz'.
Söylenenlere göre birçok kez ihbar ettik, ihlal yaptılar. Biliyorsunuz 2 ay evvel Rusya Hava Kuvvetleri Komutan yardımcısı geldi, ona da söylendi. İhlal etti düşürüldü. Düşürülmeli miydi? Bence hayır. Bu konuda tolerans lazımdır. Barış dönemi ve gerginlik dönemi angajmanları vardır. Gerginlik dönemlerinde bu angajman kuralları pilota kadar iner. Bu konudaki kararı pilot da almış olabilir. Sonuçta pilot üzerine füze kilitlendiyse, saldıracağını düşünüp kendini korumuş olabilir.
Düşmanca pozisyon alınmışsa pilot tek başına inisiyatif alabilir. Bu tüm dünyada böyledir.
"Amerika ile stratejik ortak olduğumuz doğru değil"
Şimdi hep deniliyor, biz Amerika ile stratejik ortağız diye. Bir kere biz Amerika ile stratejik ortak filan değiliz. Bunu bilelim. Neden değiliz?
Kıbrıs harekâtından sonra yıllarca ambargo koyan bir ülke bizimle nasıl ortak olabilir? Özellikle hava kuvvetleri bu durumdan çok çekti çünkü teknolojik olarak Amerika'ya çok bağımlıydık. Hatırlarım da 150 uçağımız Amerika'dan parça beklenirdi diye yerinde kaldı, uçamadı. Böyle stratejik ortaklık olur mu?
"ABD, Kürt devleti istiyor"
Yıllardır PKK'yı destekleyen, Kürt Devleti kurmak isteyen bir ortak olur mu?
Stratejik ortak hiç özel kuvvetlerin başına çuval geçirir mi? O baskında ele geçirdiği Türkmen Liderlerinin isimlerini PKK'ya verir mi? O liderler tek tek PKK tarafından infaz edilmedi mi? Bu nasıl stratejik ortaklıktır?
Dolayısıyla rahmetli İsmet İnönü'nün lafı çok doğrudur. Nedir o? "Büyük devletlerle yatağa girmek ayı ile yatağa gitmeye benzer." Niye?
Çünkü ayı ayıdır ve ne yapacağı hiç belli olmaz.
Rusya da ayı işte ki simgeleri de ayı zaten. Bak işte onlarla da stratejik ortağız dediydik girdik, pat gitti ortaklık. Dolayısıyla, Türk yetkililerin dediği gibi böylesi bir uçağı vurmak için daha toleranslı karar verirdim.
Kürt Sorunu hükümet isterse çözülür. Bu konuda kararlı adımlar atılmalıdır ama bana sorarsanız o 2,5 yıllık barış döneminde çok zaman kaybedildi. O dönemde PKK örgütlendi, şehirlerde yığınak yaptı. Biz ise hiçbir şey yapmadan oturduk. Hâlbuki eğer niyet olsaydı bu işler çoktan çözülürdü ama öyle olmadı.
"Kıbrıs NATO üyesi olabilir"
Son olarak, Paşam, gelinen durumda Kıbrıs adası, Rusya'nın Suriye'ye gelmesine istinaden, çözümle birlikte NATO üyesi olur mu sizce? ABD'nin böyle bir planı olabilir mi?
Yeni Kıbrıs NATO üyesi olabilir. Aslına bakarsanız biz TSK olarak NATO'dan çok şey öğrendik. Bir zaman bizim ordu hakkında rapor yazmışlar, ordunun paşalarını üçe ayırmışlar. Nedir onlar?
Atlantikçi Paşa, Ulusalcı Paşa, NATO'cu paşalar. Yahu böyle şey olur mu? Paşaların hepsinin ortak derdi kendi ülkelerini korumaktır. Ama bizi siyasete bağlama istediler, kendi fikrimizi söylememizi karşı çıktılar. Sonra bir paşa çıkıp 'NATO'dan çıkalım, Şangay Beşlisine' girelim dedi, kıyamet koptu. Halbuki aynı şeyi hükümet de söylemişti. Bizden biri söyleyince hemen 'NATO düşmanı' ilan edilmişiz. Böyle şeyler oldu. Fikrinizi beyan ederken den hemen 'vatan haini 'damgası yiyorsunuz. O kadar ucuz ki son zamanlarda böyle damgalar, aklım almıyor.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.