Çağıner: Ülke ucuzlatılmalı
Kıbrıslı Türk İşadamı Turizmci ve yılın girişimcisi Ünal Çağıner, Kıbrıs meselesinin bir mazaret olarak öne sürülmemesini bunun ekonominin önünde bir engel olamayacağını söyledi.Ünal Çağıner, bir süre önce Kıbrıs Postası'nın sorularını yanıtlamış ve ülkenin ucuzlatılması gerektiğine vurgu yaparak, hayat ucuzlarsa ülkenin kazanacağının altını çizmişti. İşte o röportaj:<BR>
İşte Çağıner'e sorulan sorular ve yanıtları:
Soru:
Kıbrıs meselesi bir işadamı olarak sizi nasıl etkiliyor?
Ünal Çağıner:
Kriz biz doğduğumuzda da vardı. Kıbrıs meselesi de vardı. Doğduk, büyüdük, çocuklarımız oldu, Kıbrıs meselesi devam ediyor. Bu mesele de öyle bitecek değildir. Rumla kalıcı bir anlaşmanın olabileceğine ben inanmıyorum şahsen.
Çünkü Rum, bize hiçbir şey vermek istemiyor. Bizi azınlık bir toplum olarak görüyor. Azınlık haklarıyla bu anlaşmanın olmasını istiyor görebildiğim kadarıyla. Bu görüşlerinden ve düşüncelerinden vazgeçmediği sürece kim hazmedebilir böyle bir anlaşmanın olmasını. Yani diyor ki: "Türkler barış istemiyor" Esas barışı isteyen biziz. Barışa ihtiyacı olan da biziz. Her türlü ekonomik ambargolar altında inlemekte olan da biziz.
Onların herşeyi yerindedir. Onlardır barışı istemeyen, yoksa Sayın Cumhurbaşkanımız daha önce Sayın Denktaş, şimdi Mehmet Ali Bey ve Türkiye Cumhuriyeti barış olmasını istiyor. Ama onlar bu barışı istemiyor. Kendi kendilerine hesap yapıyorlar kafadan. Bu bölgede bu kadar memur var, bu kadar polis var, bu kadar gider var, bu kadar masraf var ben bu masrafı niye göreyim. Niye Kıbrıs Cumhuriyeti'ne mal edeyim. Onlar orda kalsın. İnşallah barış olur . Bence zor. Sayın Mehmet Ali Talat'ın da sabır taşı. Onun da sabrını taşırdılar.
Soru:Ekonomik krizi nasıl yorumlayacaksınız?
Ünal Çağıner:
Bu ekonomik kriz bizde daha önceden başladıydı. Bu yeni bir olay değil. Türkiye'de de başladıydı daha önce. Bu durgunluk dönemine girilmişti.
Amerika'da olay açığa çıktıktan sonra bizimkiler de cesaret buldu ve "Evet, kriz var bizde de ama bizde teğet geçecek dendi, etkilemeyecek bizi" diye söylediler. Ama maalesaf etkiliyor işte. Şu anda etkiliyor bizi.
Bu kriz Amerika'da başladığı andan itibaren bizim turizm pazarlamamızda ve satışlarımızda düşüş oldu. Etkiledi bizi. Örneğin; bayramlarda. Bu bayramda bütün oteller boştur. Yüzde 30 civarında yüzde 20 civarında doluluklarla geçecek bu bayram öyle görünür.
Yılbaşında da herhangi bir olay olacağını da zannetmiyorum. Bütün oteller biz de dahil, izin vermeye başladık. Yıllık izinleri biz genelde yılbaşından sonra verirdik. Şimdi vermeye başladık yıllık ödenekli izinleri.
Bütün imkanlarımızı seferber etmeye başladık. Hiçbir personelimizi işten durdurmamak için bütün imkanlarımızı seferber ettik. Ama bazı tahsilatlarımız var ki yeni öğrendik maalesef, alamayacağız. Türkiye'deki krizden dolayı. Acentelerden alacaklarımızı alamayacağız. Kayıplar olacak.
Soru.Kongre Turizmi ne kadar katkı sağlayacak?
Ünal Çağıner.
Bu kongre turizminin katkısı, esasında yanlış değerlendirilmektedir. Katkı sadece bu otele değildir, ülkeye bir katkıdır ve bütün otellere katkıdır. Örneğin geçen gün alerji kongresi oldu. Gelen sayı 1000 kişi civarındaydı, biz sadece 300 kişisini aldık. Diğerlerini otellere dağıttık. Ondan önceki kongrede yine aynı. Bütün otellere gidiyor, bu müşteri sadece bize değil. Otelin kapasitesini biz büyütmedik. 4 yıldan beri aynı yatak kapasitesine sahip.
Sadece salonlar büyütüyoruz. Bu adada 4000 kişilik kongrelere hitap edecek salonlar, teknik donanımlar mevcuttur. 5000 kişiye hitap edebilecek salonlar ve kongreler. Yani kış aylarında, ilkbaharda ve sonbahar aylarında, turizmin düşük olduğu dönemlerde olmaktadır bu kongreler. Bu dönemlerde bu kongreler sayesinde, Lefkoşa'daki oteller, Mağusa'daki otellerde Girne'deki oteller de hep dolacak. Girne bölgesindeki yatak sayısı yetmeyecek onlar da dolacak. Nisan, Mayıs ve Haziranda çok büyük kongrelerimiz var. Bu kongrelerde hedefimiz Kıbrıs'taki bütün otelleri pazarlamadır. Merkez burası olacak ve bütün otellere müşteri verilecek. Her otel verebildiği yatak kadar verecek.
Soru: Böylesi bir tesis hedefini yapmayı önünüze ne zaman koydunuz?
Ünal Çağıner:
Programımız ta başındandır. Biz bu hedefi 1974 önce, 1970'lerde koyduk. 1970 yılında Limasol'da turizm kooperatifi kurduk. Evdim denizine yakın 24 dönümlük bir arazim vardı. O arazinin yanında vakıflara ait geniş bir arazi vardı. O arazi üzerinde bize rahmetlik mimar Hüseyin Ateşin bir tatil köyü projesi hazırlamıştı. İsmet Kotak bey de kooperatif işlerinden sorumlu cemaat meclisi üyesiydi. Biz o dönemde kredi çıkarma aşamasındaydık böyle bir proje için. Ve Rum bize inşaat iznini maalesef vermedi.
Alamadık inşaat iznin vermedi. Ardından savaş çıktı tabii. Tabii biz bunun mücadelesini uzun zaman sürdürdük. Yani turizm yatırım düşüncesi benim kafamda 74 öncesinde vardı. Daha üniversiteyi yeni bitirmiş, çiçeği burnunda bir ateşli vatandaş. İngiliz üstlerinde de çalışıyordum o zaman. 13 kişiden oluşan bir kooperatif kuruldu Limasol'da. Bu kooperatif hala daha kooperatif merkez bankası kayıtlarında mevcuttur. Programladığım hedefe maalesef ulaşamadım.
Soru: Acapulco olayı nasıl başladı?
Ünal Çağıner:
Kıt kaynaklarla mücadele ediyoruz. Bizim dönemimizde Acapulco'ya başladığımızda turizm kredisi yoktu. Kredi mekanizmaları yoktu. Devlet planlama örgütü Acapulco'da turizm yatırımı yapma fikrimi benimsememişti. Gerekçesi şuydu. Bu kadar boş otel vardır. "Gel sana Boğaz Oteli, Rebeka Oteli verelim. Para vermeden ucuz bir fiyata kiralayalım. Böyle riske girme . Oteller boş."
O zamanlar, turizm işletmelerinin elinde oteller vardı ve bu oteller boştu. Gel sana bunlardan verelim dediler. Yani kolay ikna edemedik yöneticilerimizi tatil köy projesine.
Soru: Bundan sonraki hedefiniz nedir?
Ünal Çağıner:
Hedef Acapulco tatil köyünde 1500 yatağa ulaşmaktır. Yani altyapı tesisleri hemen hemen tamamlanıyor. Salonlar, restaurantlar hemen hemen hazırlanıyor. Bir tek 500 yatak ilave yapılacak. Onu da 3 sene içerisinde yapacağız heralde ve ondan sonra hedefe varmış oluruz ve biz de emekliye ayrılmış oluruz. Kendimizi emekliye ayıracağız. Hedefim bu. Programım bu. Ben ayrılmasam bile ayırtacaklar beni. Yeni nesil bizden daha heyecanlı.
Soru: Başka yatırımlarınız var mı?
Ünal Çağıner:
Bir tek acapulco değil yani? Akgünler turizm var, Akgünler denizcilik var Tarsan çiftliği var.
Soru:Burada yani Acapulco'da kullandığınız ürünleri Tarsan'da mı üretiyorsunuz?
Ünal Çağıner:
Büyük bir kısmını. Et çeşitlerini. Eskiden hepsini üretirdik ama susuzluktan dolayı sebzeden vazgeçtik. Tavuktan vazgeçtik. Sadece şimdi büyük baş ve küçük baş hayvan üretimi yapıyoruz. Ondan da ne zaman vazgeçeceğiz Allah bilir. Ondan da bu sene sonunda vazgeçeriz. 3 senedir kuraklık büyüyor.
Soru:Yatırımcı olarak hükümetten ne bekliyorsunuz?
Ünal Çağıner:
Hükümetin elektrik tarifelerini acilen adil ve makul seviyelere çekmesi gerekir. Bu tarifelerle elektirik kurumu bizden haksız kazanç sağlamaktadır. Bu ücretler, bu tarifeler adil değildir. Mantıki değildir. Hükümetin turizm sahasına daha fazla inanması gerekir. Daima turizm koalisyon dönemlerinde , koalisyonun küçük ortağına verilmiştir. Büyük ortak ile küçük ortak arasında siyasi çekişmelerin kurbanı olmuştur turizm ve hava yolu şirketleri. Her ne kadar da koalisyon ortakları her dönemde "hayır aramızda hiçbir itilaf yoktur, kardeş kardeş anlaşıyoruz ve kardeş kardeş bu memleketi idare ediyoruz" deseler de, icraatlarından dolayı maalesef bizi bu konuda inandıramıyorlar. İleride yine koalisyonlar olacaksa koalisyonun kuvvetli olan ortağına turizm bakanlığının verilmesi sorunlarımıza daha kolay çözüm bulabilmek açısından önem arzetmektedir. Bu bütün koalisyon dönemlerinde maalesef böyle olmuştur. Bundan sonraki koalisyon dönemlerinde turizmi koalisyon başbakanı masasının yanına alması gerekir. Turizm reklamları hükümet tarafından iyi niyetle en iyisi yapılır inancıyla yapılmaktadır.
Kanaatimce turisti getirene reklam ücretinin verilmesi en iyi çözüm olacaktır. Çünkü geçmişte 400 bin, 500 bin euro reklam ücreti alan firmalar maalesef memlekete turist getirmemiştir. Ve memleket de zarar görmüştür. Halbuki, memlekete turisti getiren acenteye, "ben bu kadar reklam vereceğim" dendiği takdirde, acente ne yapıp yapar turisti getirir memlekete.
Nasıl reklam edeceğini, ne reklamı yapacağını kime ne teklifte bulunacağını özel sektör daha iyi bilir. Devlet sektörü de turist getirirse otellere ona da versinler. Ben sadece özel sektöre demiyorum. Her şeyi kötüye yorumlamıyorum.
Her hangi birini üzecek bir şey söylemek içimden gelmiyor. Doğruları da söylemek kaçınılmazdır bu ülkede. Doğrusu nedir?
Turisti otelde konaklatan acentelere uçak katkı payı vermeleri lazım. Uçak şirketlerine değil. Bu acentelere reklam katkı payı verilmesi lazım. Hiç turist getirmeyen firmalara değil.
Bir de Kuzey Kıbrıs'ı tanıtım fonu artırılmalıdır. Küçük rakamlarla ancak küçük işler yapılabilir. Küçük işlerde bizim ekonomimizin çarklarını maalesef döndüremez artık. Çünkü bu çarklar çok büyüdü. Yeteri kadar yağ bu çarklara verilmese bu çarklar gıcırdar da kopar da!. Büyüdü artık bu çarklar. İş gücümüzü turizmde çalışan bir kişinin ücreti ile bir makinistin, bir inşaatta çalışan ustanın ücreti aynı olmaması lazım. Asgari ücretler belirlenirken, iktisat dallarına göre belirlenmesi lazım. Şu anda Kuzey Kıbrıs'ta otellerimiz fiyatlarını indirebildiği kadar indiriyor. Ama maalesef yine turistin gözünde Kıbrıs pahalı oluyor neden çünkü maliyetler pahalı. Rum tarafındaki ücretlerden daha yüksektir bizdeki ücretler. Rum tarafında iş gücü de bize göre ucuz. Kuzey Kıbrıs pahalı olduğu takdirde ki öyledir, bu memlekete nasıl insan gelsin? Eskiden kapalı bir ekonomiydik. Para duvarlara çarpar yine çarşının içerisinde dolaşır geri dönerdi. Şimdi açık bir ekonomideyiz. Vatandaş alır maaşını geçer gider Rum tarafına daha ucuz bulduğu yerden alır. Devlet aldığı personelin maaşını karşılayabilmek için vergi koyar, fon koyarsa bu hizmetler otomatikman Rum tarafından daha pahalı olur ve tercih edilmez olursunuz. Geriye dönemeyeceğine göre, bu kapıları kapatamayacağına göre ucuzlatmanız lazım. Ucuz bir ülke haline getirmen gerekir ki bu ülkeye gelsin turist. Hükümetin başta gelen görevi bu memleketi ucuzlatmaktır. Başta gelen görevi budur. Mümkün mertebe bu memleketi acilen ucuzlatacak. Aksi takdirde bu çarkın içerisinde hepimiz ezileceğiz.
Soru:Krizin etkileri daha da artar mı?
Ünal Çağıner:
Bu krizin etkileri Ocak- Şubat'ta başlayacak. Hareket getirip turist çekebileceksin, onun için de ucuz hale getirilmeli.ülkeyi. Güzel bir adada yaşıyoruz. Bu güzel adada; eşit, mutlak egemen, iki ayrı bölge esasına göre varılabilecek her türlü çözüm her iki toplumu da rahatlatır ve bir daha da savaşa girmez. Ama ben şimdi anlaşma yapayım ileride bakarım yine hesabına girersek olmaz. 1974'te yine göçmen olduk. Bu dönemlerde uğradığımız zarar ziyanın hiç hesabını birilerine soramıyoruz. Nedendir acaba? Suçlumuyuz? Hayır. Aksine büyük bir mağduriyetimiz var ortada. Kaç tane köyümüzü bırakmak mecburiyetinde kaldık. Ben kişi olarak aile olarak 3 kez göçmen oldum.
Gidecek başka bir yerimiz yok ki. Ne bizim ne de çocuklarımızın gidecek başka bir yeri yok. Vatanımız burası. Hayatımız bu toprakları vatan yapmak için mücadelede geçti. İki defa savaş yaptık. İnsan nereye giderse gitsin geldiği yeri özlüyor. Şimdi çocuklarım da aynı acıyı mı çeksin? Çekmesini istyemiyorum. Bu yüzden çok hesaplı, çok dikkatli bir çözümle bir anlaşmaya varılması gerekir. Böyle bir anlaşmaya da Rum'un imza atacağına inancım yoktur. Atsa bile ertesi gün o sözünden dönecek. Nasıl ki geçen gün Sn. Cumhurbaşkanımıza "sana hesap vermek mecburiyetinde değilim" dedi Hristofias. Bu çok ağır bir laf. Sen ortak olacağın bir cumhurbaşkanı yardımcısıyla konuşuyorsun. O cumhurbaşkan yardımcısına hesap vermek mecburiyetindesin. O zaman niye bu görüşmeleri yapıyorsun? Sen benimle oturuyorsun, biz siyasi anlaşma yapalım ve ben de senin yanında cumhurbaşkan muavini olacam senin yanında o anlaşmalarda. Sen masaya oturuyor ve diyorsun; ben sana hesap verme mecburiyetinde değilim. Hayır mecbursun. Sayın cumhurbaşkanımızın bu çıkışlarını yerinde buluyorum ve yürekten tasvip ediyorum. Rum geliyor diyor ki, sizin güneydeki mallarınızı yeniden değerlendirelim ama biz kuzeydeki mallarımızı da alalım. Bu sözün altında ne yatıyor? Türk'ün malını ben satın alayım, sen de Rum'un malına ya kira öde, ya da bana malımı geri ver. Söylediği açıkça budur. Oturduğun eve kira öde bana veya ben gelip oturacağım. Daha toprak konularına girmedik, girdiğimizde neler çıkacak. Bir siyasi anlaşmanın olmasını en fazla isteyenlerden birisi de benim. Çünkü turizimciyim. Turizm barışta yeşerir, büyür, gelişir. Barış olmadığında turizm olmaz. Bugün Irak'ta turizm yok. Savaşın olduğu yerde turizm yok. 1960 cumhuriyetinde olduğu gibi bir yıl sonra bozulacak bir anlaşmanın altına imza atmanın da manası yok. Çünkü bir yıl sonra tekrar savaşa girecek. İnanırım ki, gerek Kıbrıs'tan, gerekse Türkiye'den yetkililerimiz ve görevlilerimiz durumu bizden daha iyi değerlendirmektedir. Ve doğru olan yolu görmektedirler. Buna inanıyorum ve güveniyorum. Ekonomi çarklarını çevirebilmek için ölü yatırımlara para atmaya devam ettirmememiz lazım. İnşaat ve apartmanlara yatırım yapmaya devam etmememiz lazım. Mevcutlar değerlendirilsin. Daha sonra ihtiyaç olursa belli bir program çerçevesinde inşaat yapılır.
Soru: Hükümetten ne bekliyorsunuz?
Ünal Çağıner:
Hükümet artık devlet dairelerine memur alma yarışında olmasın. Çünkü ödeyemiyoruz artık. Ve hükümet, devlet masraflarını koyacağı vergiler fonlarla karşılayabilecek inançlardan uzaklaşması aksine, bunları azaltması ucuzlatması gerekir. Bize geleni çok şişiriyoruz. Çok gelir getirmiyor gazinolara gelen Rumlar.
Kıbrıs Türk Hava Yollarında da sıkıntılar var. Dışardan birileri Kıbrıs Türk Hava Yollarını satın almak istermiş. Öyle bişey olduğu takdirde bu ekonomi daha da batacak. Hâlbuki Kıbrıs Türk Hava Yollarını eğer özelleştireceklerse, bu memleketin saygın iş adamlarının oluşturacağı bir şirket Kıbrıs Türk havayollarını uygun şartlarda devralmaya hazırdır. Dıştan Kıbrıs Türk Havayollarını devretmek için şirket aramaya gerek yoktur. Çoğu iş adamı böyle bir yatırıma hazırdır. Türkiye'den bir başka havayolu şirketine Kıbrıs Türk havayolu şirketini devretmeye çalışmak bu memleketin iktisadi hayatına vurulabilecek en büyük darbedir. Çünkü biz, turizmci olarak ve havacılıktan anlayan yatırımcı olarak, bu memleket için çok büyük tehlike arz ettiğini biliyoruz. Kıbrıs Türk havayolları özelleştirilecekse, öncelikle Kıbrıs'taki iş adamların hükümet tarafından teklif götürülmesi lazım. Kıbrıs'taki şirketlere getirmeden önce dışarıdan müşteri aramak haksızlıktır. Ve tehlikelidir. Böyle bir arzu vardır demiyorum ama dolaştırılan sözler vardır eğer bunlar doğruysa bu memlekete yapılabilecek en büyük kötülüktür. Kıbrıs Türk Havayollarının bu şekilde devamı daha iyidir bu memleket için, dışa verilmektense.
Akılcı, planlı programlarla biz bu krizi de atlatırız, siyasi krizleri de atlatırız. Rum'u çatlatırız biz. Avrupa'dan turist de getiririz, Orta Doğudan turistte getiririz yeter ki bizim önümüzü açsınlar.
Personel durdurmak bir işletme için en tehlikeli şey. Çünkü turizm de personel bulmak öyle kolay değil. Eğitmek, kazanmak kolay değil.
Manchester'dan bu memlekete gelmek isteyen çok turist var ama koltuk yok. Haftada bir uçak. Görünmeyen bir el bu memleketin ekonomisinin kötüye gitmesi için elinden geleni yapıyor. Manchester'dan Kıbrıs'a turistin en fazla geleceği yer. Manchester'dan Kıbrıs'a hafta da bir uçak var, o da doludur. Biz tur operatörleri olarak Kıbrıs Türk havayollarına uçak koyun biz kotluk riskinize girelim diyoruz, son güne kadar oyalıyorlar bizi ve olmuyor. Yani ekonominin kötüye gitmesi için kötü bir el vardır. Haftada 2-3 uçak koysalar bu memleketteki oteller dolar.
Bu ülkede iş gücü açığı var. Biz bu iş gücü açığını akıllıca kullanamıyoruz. İzin ver girdileri düşüreyim de bizde daha ucuzlayalım.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.