Sağ bir hükümet gelirse kaos mu çıkar?
<P>Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat Kıbrıs konusunda seçimden sonra mevcut politika izlenmezse kaos çıkacağını söyledi. Cumhurbaşkanı Talat, Birgün Gazetesi'ne verdiği özel mülakatta '19 Nisan seçimlerinden sonra kendisine ters sağ bir hükümet gelirse ne olur? Ergenekon bağlantıları konusuna nasıl bakyor' gibi soruları da yanıtladı.</P>
İşte Birgün Gazetesinde yer alan konuyla ilgili haber:
Talat Rum tarafıyla sürdürdüğü ikili görüşmelerin kritik aşamasında ve kendisiyle ters, sağ bir hükümete yol açabileceği konuşulan 19 Nisan seçimi öncesinde BirGün'ün sorularını yanıtladı. Görüşmemizin bir gün sonrasında, Talat'ın çok önemsediği, Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hristojiyas'la üzerinde anlaştıkları ve anlaşmadıkları noktalan not ettikleri "gizli belge" Rum basınına sızdı. Belgeye göre, taraflar arasında Federal Hükümet'in yetkilerine ilişkin derin görüş ayrılıkları bulunuyor.
KKTC "zayıf bir federal hükümet" isterken, Rumlar kuvvetli bir başkanlık sistemi istiyor.
SORU: İsterseniz şöyle bir soruyla başlayalım. Siz görüşmeleri sürdürüyorsunuz Hristofyas ile belli konularda da uzlaşma sağlandı ama uzaktan edindiğimiz izlenim önemli konuların hiçbirinde de pek bir uzlaşma sağlanmadığı, uzlaşılanların da zaten Rum tarafının da kabule hazır olduğu konular olduğu. Böyle bir değerlendirme doğru mu?
Mehmet Ali Talat: Çok doğru değil. Şu bir gerçek ama, taraflar genel olarak kendi pozisyonları çerçevesinde bir uzlaşılan doku oluşturdu. Büyük tavizler vererek ortak noktalara varılmış değil. Ancak, Kıbrıs sorununda unutulmaması gereken bir özellik var. Kıbrıs sorunu en eski ve üzerinde en fazla çalışılan sorunlardan birisi olduğundan nasıl çözüleceği, en azından bu sorunun parametreleri çerçevesinde bellidir. O nedenle uzun yıllarda oluşmuş parametreler çerçevesinde bir uzlaşma dokusu yaratıldı. Ama tarafların kendi pozisyonları halen korunmaktadır. Değişmiş değildir. Bu, ancak bütün konuların üzerinden geçildikten sonra, bir al-vere gidildiğinde ulaşılacak noktadır.
O nedenle, biz sürecin çok hızlı olmasını isterken bu olmadı. Çünkü Rum tarafı buna hazır değildi. Herhangi bir zemin, herhangi bir yazılı metin istemedi. Süreç hızlı ilerlemedi. Bu nedenle de, şu anda yürüttüğümüz görüşmelerde henüz daha işin ne başındayız ne de sonunda, ama yarısındayız diyebilirim.Bir kısım noktalarda, ciddi noktalarda uzlaşma sağlanmamış olsa da, hangi noktalarda uzlaşıldığı da kağıda dökülmüş haldedir. Bu da son derece önemli bir gelişmedir. Geçmişte böyle şeyler çok az yapılmıştır.
Yani, müzakere sürecinde taraflar oturup şu, şu, şu noktalarda anlaştık diye ortak bir kağıt hazırlamamışlardır. ilk defa mıdır, bilmiyorum. Bu kadar iddialı konuşmayayım, ama sanıyorum geçmişte olmayan bir şey olmuştur ve Yönetim ve Güç Paylaşımı başlığı altında ele alınan 15 konuda uzlaşılan ve uzlaşılmayan noktaları gösteren ortak belge hazırlanmıştır. Ortak kağıt hazırlanmıştır ve bunun altında her iki tarafın da imzası vardır.
SORU:
Görüşmeleri kaç ana başlık altında sürdürüyorsunuz?
Mehmet Ali Talat: Toplam 6 ana başlık var, şimdi ikincisindeyiz. Diğer ana başlıklardan iki tanesi epey önemli ve karmaşık. Biri Avrupa Birliği, diğeri ekonomi. Diğer başlıklar; Güvenlik ve Garantiler, Toprak, yani harita anlamında, nitelikleri bakımından zor olmakla birlikte daha az karmaşık. En önemli başlık aslında Yönetim ve Güç Paylaşımı'ydı. Çünkü Kıbrıs sorununun nedeni de oydu. Yönetim ve Güç paylaşımındaki sorunlar, kavgalar, uzlaşmazlıklar, çatışmalar nedeniyle Kıbrıs sorunu başlamıştır. Mülkiyet onun sonucuydu. O bakımdan genel olarak baktığımızda olaya, işte bir uzlaşmadan uzak olduğumuz söylenemez. Oldukça önemli noktalarda yakınlaşma sağlandı. Belli bazı noktalarda henüz sağlanamadı. Yine de bence oldukça önemli bir iş başarıldı. Özellikle birinci başlık bakımından. Mülkiyette ciddi farklılıklarımız var. Ama inanın bu ciddi farklılık, bir uzlaşma, çözüm olduğunda (yönetim ve güç paylaşımı konusunda) çorap söküğü gibi halledilecek. Mülkiyet; tazminat, takas ve geri iadeler yöntemiyle çözülecek. Bunda anlaştık. Aramazdaki fark; biz diyoruz ki önce bu kriterler belirlenecek ve her mülk sahibi bu kriterler çerçevesinde değerlendirilecek. Rum tarafı diyor ki, bunu kabul ediyoruz, ancak eski mülk sahibinin malıyla ilgili nihai karar hakkı olmalıdır. Yani bu üç seçenek olmalıdır ama nihai kararı eski mülk sahibi vermeli. Farkımız buradadır. Şimdi, burada bir uzlaşmaya vardığımız anda zaten gelişme ortaya çıkacak. Mülkiyet sorununu çözmek için, galiba ya sıkı sosyalist olmak lazım ya da sıkı İslamcı. Mülkiyet Allahındır veya devletindir diyebilseniz ne kolay çözerdiniz. (Gülerek) (Gülerek) Söyledim kendine onu. Sen dedim Hristofıyas'a, komünist adamsın hâlâ neden özel mülkiyete bu kadar kıymet veriyorsun? Demek ki senin komünistliğin sahte. Denktaş bile senden daha komünist, diyorum kendisine. Çünkü Denktaş, her şeyi devletleştirdi ve halka dağıttı. Tabii ki bunu söyleyince bozuluyor, öfkeleniyor.
SORU: Peki, Rum Meletiu Apostolidi'nin buradaki arazisi üzerine ev yapan İngiliz Orams çiftinin davalarını kaybetmeleri Hirstofyas'ı mülk konusunda daha katı bir noktaya çekmiyor mu?.
Mehmet Ali Talat: Daha kazanılmadı ki o dava. Oramslar İngiltere'deki davayı kazandılar. Oramslar kazandı. Yani Rum tarafının aleyhine oldu. İngiliz İstinaf Mahkemesine gitti konu. İstinaf Mahkemesi Avrupa Toplulukları Adalet Divam'na 5 soru sordu. Bunların cevabı geldikten sonra karar verecek İstinaf Mahkemesi. Ama o sorulara Avrupa Toplulukları Adalet Divanı savcısı bizim aleyhimize sayılan, bizim aleyhimize olacak yorumlar getirdi. Konu oradadır. Oramsların aleyhine olan bir mahkeme kararı değil. Savcının raporudur mahkemeye. Henüz mahkeme bu konuda kararını vermiş değil.
Soru: Fakat karar savcının raporu doğrultusunda olursa...
Mehmet Ali Talat: Bu karar İngiliz Mahkemesi'ne gidecek. İngiliz Mahkemesi de ona dayanarak karar verecek. Eğer o kararlar tabii ki bizim aleyhimize olursa bizim savunduğumuz tezlerin aleyhine olursa, doğrudur, bizi fena hırpalayacak..
Soru: Bu sürecin başlangıcında şöyle demiştiniz: Tamamen yeni bir süreç, her şey masada olacak. Bir de Annan Planı vardı, geride kalan. Ama sanki bütün bu konuştuklarınız, bu süreç üç aşağı beş yukarı o hat üzerinde ilerliyor...
Mehmet Ali Talat : Evet, o hat üzerinden ilerliyor. Yani çerçeve o. Dedim ya, Kıbrıs sorunu dünyada en fazla irdelenen sorundur. Yoktur başka böyle irdelenen. Tabi ki öyle olacak. Plan zaman zaman bir fırsat olarak kullanılır. Şöyle kullanılır: Eğer biz bir şey istersek, şöyle bir düzenleme ve onu Rum tarafı aşırı bulursa, "Annan Planı'ndan da öteye geçtiniz" der bize. Biz de deriz ki, Annan Planı bizim için bir sınır, ama size sınır yok. Böyle şey olur mu? Yani biz Annan Planı'ndan ötesine geçemiyoruz ama kendileri açısından olunca Annan Planı'da böyleydi bizi bağlamaz diyorlar.
Soru: Görüşmelerde anlaşamadığınız konuları atlayarak ilerliyorsunuz... Böyle nereye kadar sürecek.
Mehmet Ali Talat: Onların not ediyoruz uzlaşamadık diye... 6 ana başlığı böylece tamamlayacağız. 6 başlık tamamlandıktan sonra yeniden başa döneceğiz ve uzlaşamadıklarımızın üzerinden gitmeye başlayacağız. Onları göreceğiz. Yönetim ve güç paylaşımı, mülkiyet, ekonomi AB konularında... Sonra da sen bunu yaparsan ben bunu yaparım şeklinde gidecek.
Soru: Ne zamana kadar sürecek bu süreç? Uzlaşılamayan konularda bir üçüncü taraf mı çağrılacak çözüm için?
Mehmet Ali Talat: Benim öngörüm tabii ki BM'nin daha aktif olarak devreye girmesidir.
Rum tarafı bunu kabul etmiyor. Hakemlik kabul etmiyor. Ve dolayısıyla bunun nasıl olacağını şu anda benim söylemem mümkün değil. Ama şu an itibarıyla Rum tarafının görüşü müzakereye devam etmek şeklinde.. Bu sorunu çözünceye kadar müzakereye devam edeceğiz. Söyledikleri bu...
Soru: Çözünceye kadar... 19 Nisan'da seçim var burada. Gördüğüm kadarıyla, ki anketler de onu söylüyor, bir sağ hükümet olasılığı yüksek gibi. Böyle bir hükümet sizin görüşmeci pozisyonunuzu zayıflatmaz mı? Çözüm istiyorsa, Hristofyas'ın işini de zorlaştırmaz mı?
Mehmet Ali Talat: Tabii şunu söylemek istiyorum. Bir hükümet, kurulacak olan bir hükümet eğer Türk tarafının şu an yürüttüğü politikayı engelleyici, ona zarar verici bir tutum takınırsa, eğer bu politikayı sürdürmezse, bu politikayı zarara uğratacak adımlar atarsa o zaman kaos olur. Bu çok açık ve net. Bunu ifade ettim. Tabii ki ben tarafsız bir konumdayım. Öyle olmak durumundayım, bu konuda daha ileri bir şey söylemeye hakkım yok. Halk karar verecek. Ancak şunu da söyleyeyim, kurulacak hükümet her halükârda bu politikayı izlemek.
durumunda.
Soru: Tarafsız konumdasınız ama herkes sizi biliyor; siyasi pozisyonunuz, geçmişiniz, düşünceleriniz malum. Burada sizi de cumhurbaşkanlığına taşıyan sol bir yükseliş gördük ve bu da genelde sol açısından umut verdi. Şimdi bir gerileme, bir düşüş olduğu açık. Neden? Sadece dış etkenlerle açıklamak doğru mu?
Mehmet Ali Talat: Vallahi, her şey var... Yani dış faktörler de var. Dünya, başta da AB sözlerini yerine getirmedi. Rum tarafının dünyayı kandırarak Annan Planı'na hayır denmesine duydukları öfkeyle ayağa kalktılar. Bir sürü laf edip, sözler verdiler. Keşke o lafları etmeselerdi. Sonra sözlerini yerine getirmediler. "Ne yapalım, bununla yaşayıp öğreneceğiz. Hayat bu" diyerek geri çekildiler. İngilizler de böyle yaptı, Amerikalılar da böyle yaptı. Amerikalılar bu öfkeyle gelip havaalanını bile incelediler. Teknik heyet gönderip havaalanını incelediler; güya ABD'den buraya direkt uçuş için. AB 26 Nisan 2004'de, yani referandumundan iki gün sonra, Kıbrıslı Türklerin izolasyonunu kaldıracağız diye karar aldı. Doğrudan ticaret tüzüğü yaptı. Hâlâ bekliyor,- geçiremedi. Yani verdikleri sözleri yerine getirmediler. Bu da, halkta, dünyaya ve AB'ye karşı güvensizlik yarattı. Dolayısıyla da, burada AB'yi savunanlara karşı olan destek düştü. Tabii, iç faktörler de var. İçte de ciddi hatalar yapıldı. Ekonomik hatalar yapıldı. Dere kütük getirirken yapılması gerekenler vardı, çünkü derenin kütük getirmediği zamanlar da olacaktı. O zamanlar hesaplanmadı. Ne geliyorsa o üleşildi. Gelmediği zaman, üleşim devam edemeyecekti tabii. Böylece sıkıntılar yaşandı. Başka hatalara da yapıldı. Hükümet çeşitli durumlarda kararsızlıklar gösterdi. Bir karar verip sonra geri adım attı. Bir de, genel bir alışkanlık var. Hangi parti hükümete gelirse onun sempatizanları ve destekçileri ayrıcalık bekler. Devletin olanakları belli, herkese ayrıcalık yaratması da mümkün değil. Bu da ciddi bir sorun yarattı. Dolayısıyla görülen (sol açısından) sıkıntılı durum ortaya çıktı.
Soru: Bir çürümeden, yozlaşmadan mı söz ediyoruz?
Mehmet Ali Talat: Belirgin olarak böyle bir suçlama yapılmadı. Hükümet ortaklarından biri için bazı suçlamalar yapıldı, ama sol olan için değil. CTP için yapılan eleştirilerin çoğu yozlaşmayla ilgili değil. İşte, yapamama, becerememe, yumuşak davranma, fazla esnek olma gibi eleştiriler oldu. Öyle rüşvet kayırma gibi iddialar pek olmadı. Daha önceki dönemde, benim başbakan olduğum dönemde de CTP'ye yönelik yolsuzluk iddiası pek olmadı. Tabii seçim dönemine yaklaşıldıkça bazı iddialar ortaya atıldı. Falan kişiye ki CTP'ye yakın bir işadamıdır, kredi verildi. Ama sadece ona değil, o kadar çok insana kredi verildi ki bu insanlardan bir tanesi de CTP'ye yakın olacaktı doğal olarak. Tabii unutmayın, ben bir gözlemciyim. Yani olayın içinde değilim. Oldu mu olmadı mı yüzde yüz görmedim. Ancak benim anladığım ve bildiğim ölçüler içerisinde olmaması lazım.
Soru: Takip ediyorsunuzdur, Türkiye'de bir Ergenekon davası, soruşturması sürüyor. Ergenekon sürecinde sık sık bir Kıbrıs bağlantısından söz edildi, ediliyor. Burada da tartışılıyor. Siz Ergenekon konusunda ne düşünüyorsunuz? Burada da bu konuda bir araştırma, soruşturma gerekmez mi?
Mehmet Ali Talat: Ergenekon konusunda bir şey düşünmüyorum. Yargı son şeklini vermeden burada neyin araştırılması gerektiğini bilemem. Bu konuda net bir resim de yok. Orada geçen isimlerin birçoğunun buradakilerinin birçoğuyla ilişkisi var. Birçoğu KKTC vatandaşı yapıldı, ama bu vatandaşlık Ergenekon nedeniyle mi bilemem. Biliyorsunuz, eski bir başbakan tarafından Sinan Aygün'e götürülüp kimlik kartı verildi. Bir kere bu yasalarımıza aykırı. Vatandaş olabilmek için insanın kendisinin şahsen başvurması ve Bakanlar Kurulu'na gitmesi gerekir. Şimdi ben nasıl bir yorum yapayım! Bizde Adalet Bakanlığı yok. Bir soruşturma olacaksa burada, bunu savcılık yapar. Türkiye'de yürütülen bir soruşturma nedeniyle savcılığın harekete geçmesini gerektirecek bir durum olup olmadığına ancak savcılık karar verir. Ya da, bizim "Bak burada bu var" diye istemde bulunmamız lazım. Biz burada bunları görmedik. Görmedik böyle bir şey. Herhalde, mahkemenin soruşturmasının belli bir aşamasında Türkiye'den ilgili kurum, savcılık, bir bağlantı işaret edecek bizde de bunun bir uzantısı olduğunu gösteren. Zaten Türkiye ile suçluların ve suçların takibi ile ilgili anlaşmamız var. O zaman o çerçevede bir işlem başlayabilir burada. Ancak öyle olur. Yani, Türkiye'de olanları görüp, heyecana kapılıp, "aynı düşüncede olan insanları biz de burada soruşturalım" dersek, demokrasiyle ilişkimiz kalmaz. Hatta, hukuk devleti olmaktan çıkarız.
Soru: Peki, son olarak, kriz üzerine değerlendirmenizi alabilir miyim? Dünya da Türkiye de krizle yatıp kalkıyor. Küresel kriz size nasıl yansıyor?
Mehmet Ali Talat: Kriz bizi doğrudan vurmadı. İzolasyon altında olduğumuz için. Ancak, şu oldu; dünyadaki kriz bizi birçok yönde etkiledi. Turizm açısından, emlak satışı açısından, eğitim açısından etkiledi. Dolaylı etkiler bir süre sonra ortaya çıkar. Maliyemiz eskisi kadar gelir elde edemiyor. Ekonominin boyutu küçülüyor, bu ciddi bir sorun. Doğrudan mali kriz, İngiltere'deki Amerika'daki gibi bir kriz yok belki, ama canımızı çok yakacak bir durumla karşı karşıya olduğumuz da kesin.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.