Çocuk suçlular %100 arttı
<P>KKTC'de 'çocuk suçlu' sayısı son 3 yılda hızlı bir artış içerisinde. Her "üç" günde, "bir çocuk" adli raporlara geçecek suçlar işliyor.KKTC'de 'çocuk suçlu' profilinin sayısı son 3 yılda hızlı bir artış içine girdi. Suç işleyen çocuk sayısı neredeyse %100 oranında arttı. Ülkemizde her üç günde "bir çocuk" adli raporlara geçecek suçlar işliyor. Uzmanlar önlem alınmaması halinde bu sayının önümüzdeki yıllarda daha da artacağına dikkat çekiyor.</P>
Yüksek Mahkeme Genel Sekreterliği tarafından hazırlanan rapora göre geçtiğimiz yıl 130 çocuk, şahsa ve mala karşı işlediği suçlar gerekçesiyle mahkeme huzuruna çıkarıldı ve yargılandı.
2006 yılında adli suçlar işleyerek mahkeme önüne çıkarılan çocuk suçlu sayısı 86 iken bu rakam 2007 yılında 162'ye yükseldi, 2008 yılında ise 130 çocuk çeşitli suçlardan dolayı hüküm giydi.
Hazırlanan rapor, 16 yaşından küçük olup da suç işleyenlerle ilgili olarak mahkemelerde 103 dava görüldüğünü gözler önüne seriyor. Bir önceki yıldan askıda kalanlarla birlikte geçtiğimiz yıl içinde sonuçlanan 130 davada, 130 çocuk muhtelif suçlar ile itham edildi. Ne yazık ki söz konusu bütün gençler, suçlu bulunarak mahkûm edildi. Mahkûm edilenlerin 116'sı erkek çocuk, 14 ise kız çocuğu olduğu açıklandı.
BÜYÜKLERE YETİŞİYORLAR
Çocuk suçluların suç profiline bakıldığı zaman, ülkemizin kanayan sosyal yaralardan biriyle daha karşı karşıya bulunduğumuz apaçık ortada. Ülkemizde 2008 yılında Ağır Ceza Mahkemeleri'nde soygun yapmak, ev dükkân açmak, sirkat ve tasarruf suçlarından yargılanan yetişkin sayısı 79 kişi.
Ancak aynı yıl içerisinde ağır ceza mahkemelerinde yargılanacak kadar ağır olan bu suçları işleyen 16 yaşından küçük çocuk suçlu sayısı ise 54 olarak tespit edildi. Ağır ceza mahkemelerinde yargılanan sanık sayısı kadar aynı suçu işleyerek yargılanamayan çocuk suçlu sayısının da hemen hemen aynı olduğu net bir şekilde ortaya çıkıyor.
KİM İÇİN ÇALIYORLAR?
Zanlı ve sanık olarak çeşitli hırsızlık suçlarından dolayı mahkeme huzuruna çıkan ve yargılanan pek çok çocuğun, suçu kendileri için işlemedikleri herkes tarafından biliniyor. Aile geçindirmek, zorda kalmak, rahat bir yaşam sürmek, kıskanmak, imrenmek ya da başkası için suç işlemek olarak sıralanan nedenlerden dolayı, çocuklar hep birilerinin baskıları sonucu suç işlemeye itiliyor ya da yönlendiriliyor.
LEFKOŞA BAŞI ÇEKİYOR
Çocukların en çok suç işlediği bölge Lefkoşa Bölgesi, en az çocuk suçlunun olduğu bölge ise Lefke olarak görülüyor. Çocuk suçlarının ülkeye dağılımına bakılınca nüfus yoğunluğunu da göz önüne alırsak Lefkoşa Bölgesi başı çekiyor.
Yüksek Mahkeme Raporu'nda 2008 yılı içerinde meydana gelen olaylar da gözaltına alınarak mahkeme huzuruna çıkarılan çocuk sayısının Lefkoşa'da 53, Gazimağusa'da 40, Girne'de 23, Güzelyurt'ta 10 ve Lefke'de 4 olduğu açıklanıyor.
ERKEKLER KAT KAT FAZLA
Suçun niteliği yanında, suçu işleyen çocukların sayısında da kız oranının, erkek oranına nazaran çok düşük olduğu gözden kaçmıyor. 2008 yılı baz alındığında yargı huzuruna çıkarılan çocuk suçlulardan sadece 14'ünün kız olduğu görülüyor. Raporda erkek çocukların kız çocuklarına oranla kat kat daha fazla suç işledikleri, aynı oranda da hüküm giydiklerine vurgu yapılıyor.
ÇOCUK MAHKEMELERİMİZ BİLE YOK
Dünyanın birçok ülkesinde çocuk suçlular için kurulmuş özel çocuk mahkemeleri var ve bu mahkemeler başta pedagog olmak üzere uzmanlar refakatinde çalışıyor. Suçlu bulunan çocukların ttekrar topluma kazandırılması için ıslahevlerinde rehabilite programları uygulanıyor.
Ancak ülkemizde ne bir çocuk mahkemesi ne de ıslah evi mevcut. Yetişkinlerin yargılandığı mahkemede yargılanıp, yetişkinlerin yattığı cezaevlerine ömür tüketiyorlar. İşlediği suçun cezasını çekmek için cezaevine gönderilen küçük çocukların çoğu ise cezaevinde görüp yaşadıklarından dolayı ne yazık ki özgürlüklerine kavuştukları zaman, artık bir suç makinesi haline geliyor.
ÇOCUĞU, TOPLUM SUÇA TEŞVİK EDİYOR
star KIBRIS'a konuşan Doçent Doktor Tülin Bodamyalı, KKTC Yüksek Mahkeme Genel Sekreterliği tarafından hazırlanan raporu yorumlayarak, tehlikelere dikkati çekti.
Bodamyalı, ülkenin ekonomik açıdan iki kutuba ayrıldığını ekonomik seviyesi yüksek ailelerin çocuklarının genellikle uyuşturucu, trafik ve kavga olaylarına karışarak suç işlediklerini, ekonomik sıkıntı çeken ailelerin çocuklarının ise "onda var bende niye yok" düşüncesi ile hırsızlık yaptığını ve buna bağlı etkilerle uyuşturucu batağına saplandığını anlatıyor.
LİSTEDEKİ 91 ÇOCUK DAHA TEHLİKELİ
Doç. Dr. Bodamyalı, savaş sonrası Kuzey Kıbrıs'ın bir bütün olarak Türkiye'nin desteği ile de ekonomik açıdan çok geliştiğini, ailelerin ekonomik durumunun orta sınıfın üzerine çıktığını ve ekonomik anlamda güçlenen ailelerin savaş sırasında yaşadıkları sıkıntıları çocuklarına yaşatmamak için çocuklarını parayla eğitme yanlışına düştüğünü vurguladı.
Bodamyalı, 15- 16 yaşındaki gençlerin riskli davranış sergilemeyi sevdiklerini söyleyerek, bunların ehliyetsiz olarak önce kendi mahallesinde, daha sonra da şehir içinde dolaşmaya başladıklarını, yakalanınca ebeveynler tarafında korunan çocukların potansiyel olarak suça eğilim gösterdiklerini vurguladı.
Bodamyalı bunun, "Bana bir şey olmaz, olursa da annem babam beni kurtarır" düşüncesinden kaynaklandığını anlatarak, toplumun büyük çoğunluğunun yaklaşım tarzını özetliyor.
Doç Dr. Bodamyalı, Yüksek Mahkeme'nin hazırladığı raporda belirtilen "Başka şekilde halledilen" ibaresi altında serbest bırakılan 91 çocuğun, genellikle bu tür ailelerin çocukları olduğunu ve bu çocukların ileriki yaşlarında suç işleme olasılığının, diğer çocuklara nazaran çok daha fazla olduğunu da kaydetti.
EKONOMİK UÇURUM HIRSIZLIĞI TETİKLİYOR
Tülin Bodamyalı, ülkede günden güne artan hırsızlık olaylarının nedeni olarak da toplum içindeki ekonomik anlamdaki uçurumu hedef gösteriyor. Ülkede bulunan iki katmanın bir birinden etkilendiğini, zengin sınıf ile yoksul sınıf arasındaki uçurumun her gün daha da büyüdüğünü, bu durumun da alt tabakanın üst tabakadaki insanlarda olan şeylere imrenerek, üst tabakadakilerin olanaklarına sahip olabilmek için hırsızlığa başvurdukları belirtiyor.
Bodamyalı, "Hırsızlık yine ekonomik nedenlerden dolayı meydana geliyor. Ülkede ekonomik anlamdaki uçurumdan kaynaklanan bazı sorunlar ortaya çıkıyor. 1974 sonrası ülkeye göç eden aileler burada ekonomik anlamda yerli halkın seviyesine ulaşmakta zorlandı. Ekonomik boyutun farklı olması toplum içinde bölünmelere yol açıyor. 'Onda var bende yok' düşüncesi yüzünden hırsızlık suçları artıyor.
Genel kanı olarak Kıbrıs Türkü'nün 'hazır yiyici'olarak görülmesi, paranın Türkiye'den geliyor olması, dışarıdan gelen insanların aynı şeyi istemelerine neden oluyor. Yeterince üreten bir toplum olamayışımız, tüketmeye mahkum edilmemiz de doğal olarak bu sorunu hızlandırıyor" diye anlatıyor.
UYUŞTURUCU BÜYÜK SORUN
Bodamyalı, yoksulluğun getirdiği adalet arayışının, kavga etmeyi ve adaleti kendinin sağlama isteğini tetiklediğini de vurgularken, hırsızlık yanında, uyuşturucu kullanım yaşının da ülkemizde bir hayli düştüğünü ve uyuşturucunun artık liseleri de aşarak ortaokullara kadar indiğinin altını çiziyor.
Bodamyalı "Birçok çocuğun uyuşturucu kullandığını biliyoruz ama mahkemelik olan olay sayısı bu rakamlara göre sadece bir kişi, bu nedenle rakamlar da yanıltıcı olabilir" diyerek, gerçeğin başka bir boyutuna da dikkat çekiyor.
GÜÇLÜ AİLELER DAHA DİKKATLİ OLMALI
Cezaevine gönderilen çocukların çoğunun ailesinin ekonomik anlamda zorluk çeken ailelerden oluştuğunu söyleyen Bodamyalı, şöyle devam etti:
"Ekonomik gücü yüksek olan aileler zaten çocuklarının ceza almasını bir şekilde engelliyor. Yargılanarak ceza almayan çocuklar, ileriki yaşamlarında suç işleme potansiyeli diğer çocuklara nazaran daha fazla olduğu aşikârdır. Aslında bu 91 kişi topluma kazandırılmıyor aksine bu çocukların suç işlemeye yönelik cesareti daha fazla artıyor. Bu kesim diğer kesimden daha tehlikelidir. Bu nedenle ekonomik açıdan güçlü ailelerin daha dikkatli olması gerekir."
TOPLUMSAL MÜCADELE
Doç Dr. Tülin Bodamyalı, çocuklarımızın suça bulaşmaması için herkesin "elini taşın altına koyması" gerektiğini, devletin ve sivil toplum örgütlerinin bu işe daha önem vermesi gerektiğini ayrıca, ailelerin sadece çocuklarını okula göndermekle sorunu ortadan kaldıramayacağını vurguluyor.
Bodamyalı "Toplumun iyileştirilmesi sadece eğitimle de giderilemez. Özel okula gönderilen bir çocuk da çok rahatlıkla suç işleyebilir. Aileler çocuklarını özel okula göndererek bütün sorunları ortadan kaldırdıklarını düşünüyor. Çok para verilerek, çocuğa iyi eğitim verilmez. Toplumsal duyarsızlık devam ettikçe bu sorun ortadan kalmayacaktır." diyerek sorun ile bütün toplum olarak mücadele edilmesi gerektiğini altını çiziyor.
İNTERNET CAFELER ÇOK TEHLİKELİ
Doçent Bodamyalı internet cafelerde çocukları bekleyen tehlikelere de dikkat çekerken şunları söyledi:
"Çocuğa verilecek eğitimde, çocuğun yaşam kalitesini geliştirmesi gerekiyor. Birçok çocuğun okuma alışkanlığı yok, devlet bunu teşvik etmiyor. Küçücük çocuklar internet cafelerde zaman geçiriyor.
Oralarda çoğunlukla herhangi bir kısıtlama getirilmediği için, istediği sitelere girip çıkabiliyor. Özellikle şiddet oyunları çocuklarını olumsuz yönde etkiliyor. Ayrıca pek çok uyuşturucu satıcısının sapıkların mesken tuttukları bu cafelere giden çocuklar kurulan birçok tuzağa da rahatlıkla düşebiliyor.
Bizim kültürümüzde kütüphaneye gitme alışkanlığı yok. Avrupa'da çocukların zihinsel gelişimi için kütüphanelerin belirli bölümleri inter-aktif bir şekilde dizayn ediliyor. Böylece çocuklar internet cafe yerine kütüphaneye gitmeye başlıyor.
Ayrıca söz konusu kütüphanelerdeki internette çocukları olumsuz yönde etkileyebilecek sitelerin erişimi kısıtlanıyor."
Doç. Dr Bodamyalı son olarak, çocuklarımız için herkesin biraz çaba göstermesi gerektiğini vurgulayarak, "Bizim ülkemizde açıklanan bu rakamları takip eden kimse yok mu, sivil toplum örgütleri ne yapıyor? Eğer eğitim seviyemizi doğru şekilde yükseltebilirsek çocuklarımıza kaliteli bir yaşam sağlayabilirsek, ayrımcılığı ortadan kaldırabilirsek, toplum yapısında fark yaratabiliriz" diyerek yapılması gerekenleri de özetledi.
starkıbrıs
(VOLKAN KARACA)
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.