Derya'ya göre "işbirliği modeline gitmeliyiz" diyen siyasi partiler seçim hesabı yapıyor olabilir
CTP'li vekil Doğuş Derya, Kıbrıs sorunu konusunda "işbirliği modeline gitmeliyiz" diyen siyasal partilerin, aslında Cumhurbaşkanlığı seçimi hesabı yapıyor olabileceğini düşündüğünü söyledi.
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Doğuş Derya, Kıbrıs Postası TV'de Canan Onurer'in hazırlayıp sunduğu 'Sabahın Haberleri' isimli programa konuk olarak gündemi değerlendirdi.
AKEL'den Avrupa Parlamentosu için aday gösterilen Niyazi Kızılyürek ile ilgili soruya Derya, şöyle cevap verdi:
"Bu konu adanın kuzeyinde kalıplaşmış bazı egemen söylemler içerisinden konuşuluyor. Halbuki, adanın güneyindeki kalıplaşmış siyaseti de hesaba katarak düşündüğünüzde AKEL'in çok radikal bir iş yaptığını düşünüyorum. Düşünün ki, uzunca bir süre Kıbrıslı Türkleri siyasi açıdan eşit görmekte zorlanan, 40 yıla aşkın bir süredir Kıbrıslı Türk toplumu ile ortak bir siyasi arenada fiilen çok fazla mücadele etme imkanı olmayan ve gündelik yaşamı bizden apayrı bir mecrada seyreden Kıbrıslı Rum toplumuna AndrosKiprianu çıkıyor ve Kızılyürek'in adaylığı ile ilgili "Birlikte yönetebileceğimizi göstermek istiyoruz" diyor. Milliyetçiliğin Avrupa'nın birçok ülkesinde yükseldiği ve güneyde de ELAM gibi ırkçı partilerin mecliste olduğu bir dönemde bunu söylemek önemli ve anlamı bir iştir. Bunun yanında Niyazi Kızılyürek, Kıbrıslı Türk olma özelliği de olan, ancak özellikleri bununla sınırlı olmayan biridir. Mesela ömrünü adanın birleşmesi için adayan ve resmi tarih dışında bir tarihimiz olduğunu gösteren bir entelektüeldir. Hiçbir zaman etnik kimlik üzerinden konumlanmamış, milliyetçilik karşıtı bir pozisyon alarak adanın her iki tarafına da konuşmuştur. Federalist düşüncenin adada yerleşmesi için güneydeki Rum milliyetçilerine nasıl karşı çıkmış ve Kıbrıslı Türk toplumunun hakikatlerini anlatmışsa, kuzeyde de, adanın kalıcı olarak bölünmesi için ayrılıkçı politika güden Türk milliyetçilerine de karşı çıkmıştır. Bu yüzden adanın her iki tarafında da milliyetçi çevrelerin eleştiri oklarını üzerine çekmiştir. Çünkü Kızılyürek'in arzusu ulus ötesi, çok kültürlü, farklılıkları zenginlik olarak kabul eden birleşik bir Kıbrıs'tır. Bu bağlamda sadece Türkçe dilinde değil, İngilizce, Yunanca, Almanca ve Fransızca birçok makale ve kitap üretmiştir. Kısacası Kızılyürek tam da federalist felsefenin adayıdır. Kendisinin de dediği gibi AP seçimlerinde bir ayrım aranacaksa, bu Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumlar arasında bir ayrım değil, barış isteyenlerle istemeyenler noktasında aranmalıdır.
Ayrıca şunu da unutmamak gerekir, AP seçimleri etnik kimlikler üzerinden yapılan bir seçim değil, siyasi pozisyonlar üzerinden yapılan bir seçimdir. Avrupa Parlamentosu'nda hangi ülkeden geldiği fark etmeksizin Sosyalistler, Yeşiller gibi gruplar vardır ve bu gruplar etnik kimliklerine göre değil, dünya görüşlerine göre birlikte hareket eder.
Bir diğer önemli nokta, Avrupa Birliği vatandaşı bir kişi sadece doğup büyüdüğü ve yurttaşı olduğu ülkede seçme seçilme hakkına sahip değildir. İkamet ettiği herhangi bir AB ülkesinden de aday veya seçmen olarak seçime katılabilir. Mesela eğer Annan Planı hayat bulmuş olsaydı ve biz bugün Kıbrıs Türk Oluşturucu Devleti'nin çatısı altında yaşıyor olsaydık, ülkemizde ikamet eden herhangi bir AB vatandaşı buradan aday çıkabilecek ve yine burada oy kullanabilecekti. Sayın Kızılyürek de uzun yıllardır adanın güneyinde yaşayan fakat kuzeyi ile bağını koparmamış, her iki toplumu da çok iyi anlayan ve kendisini her iki topluma da ait hisseden biridir. Bunu kendisinin bilgi üretme süreçlerinde ve siyasal aktivizminde de görebilirsiniz."
KIZILYÜREK'İN ADAYLIK KONUSU NEDEN BU DENLİ GÜNDEMDE?
Niyazi Kızılyürek'in adaylığının neden bu denli gündemde olduğuna ilişkin soru üzerine konuşan Derya, şöyle yanıt verdi:
"Bir sebebinin büyük oranda AKEL'den aday olması olduğunu düşünüyorum. Çünkü daha önce de bağımsız aday olarak çıkan ve küçük aktivist grupların desteklediği isimler oldu. Bu arkadaşlarımızın aday olması da bence manalıydı. Çünkü bugün ayrılığın en önemli üç nedeni, ihtiyacı, duyguyu ve aklı birlikte tasavvur etme imkanlarımızın olmamasıdır. Uzunca bir süredir ayrı yaşayan toplumlar olarak, farklı sosyolojik koşullarda yaşıyoruz ve bu koşullarda ihtiyaçlarımız farklı olabiliyor. Ortak ihtiyaçları saptamak ve ihtiyacı birlikte örgütlemek gerek. İhtiyaçları ortaklaşan toplumların duyguları da ortaklaşır, duyguları ortaklaşan toplumların aklı da ortaklaşır. İşte bu ihtiyaçlar politikasını üretebilmek, beraberinde ortak duygular olduğunu görebilmek, herkesin kendi kanaatini hakikat sandığı kısır toplumsal yapılardan çıkmak için AP seçimleri önemli bir unsur. İşte bu yüzden Kıbrıslı Rum toplumunun en eski partilerinden AKEL'in bu adımı atması önemlidir. Niyazi hoca da hayatı boyunca her türlü milliyetçiliğe kafa tuttuğu için her iki tarafta da milliyetçiler tarafından eleştirilmiştir. Çünkü biliyorsunuz, ne zaman milliyetçiliğe karşı olup barışı savunsanız buradakiler sizi "Rumcu", güneydekiler de sizi "Türkçü" ilan eder. Niyazi beyin de önemli özelliklerinden biri, güneye konuşurken, Kıbrıslı Rum toplumdaki milliyetçilerin körelmiş bakışına nokta atışı yapması, kuzeye konuşurken de Türk milliyetçiğine eleştiri getirmesidir.
Bakın bugün güneyde ayrı yaşamak isteyen en büyük kurum hangisidir? Kilisedir. Kuzeydeki milliyetçi çevrelerle, güneyde milliyetçi çevrelerin, özellikle Kilisenin, bu tip konularda demeçleri neredeyse tornadan çıkmış gibi çok benzerdir. Yani ayrılıkçılık konusunda bir kardeşlik olabiliyor. Böyle toplumsal kesimler olduğu gibi, adanın her iki tarafında da ülkenin birleşmesi için, birlikte yaşamak isteyen ve bu bağlamda birlikte hareket eden insanlar da var. Kızılyürek bu insanların adayıdır."
ÇAVUŞOĞLU ZİYARETİ "BEN 'FEDERASYON BİTTİ' DİYE BİR ŞEY DUYMADIM"
"Sayın Çavuşoğlu buraya geldikten sonra en azından Sayın Akıncı ile birlikte yaptığı basın açıklamasını çok dikkatli izledim. Daha sonra da aslında tam basın toplantısı olmayan basın toplantısı söz konusuydu çünkü bazı medya kuruluşları oradan dışlandı. Orada da sayınÇavuşoğlu'un söyledikleri içerisinde "federasyon bitti" diye bir şey duymadım ben. Daha ziyade federasyon da olabilir, konfederasyon da olabilir, gevşek federasyon da olabilir işbirliği de olabilir minvalinde demeçler verdi. Hatta sayın Akıncı ile yaptıkları ortak basın toplantısında "işbirliği yapmak KKTC'nin tanınması demek değildir" diyerek esnek bir tutum izledi. Bu açıklamaların, ray değişikliği yapan açıklamalar olarak algılanmaması gerektiğini düşünüyorum çünkü orada bir esnek bırakma var stratejik olarak. Çünkü biliyorsunuz Türkiye Mart'ta seçimlere gidiyor. Dolayısıyla her seçim döneminde, milli dava olarak görüldüğü için Kıbrıs sorunun malzeme edilme riski vardır. AK Parti de bu bağlamda kendi önlemlerini almaya çalışıyor ve "Kıbrıs meselesi hepimizin meselesidir" diyerek bence Türkiye kamuoyuna konuşuyor. Bu bağlamda da güneye müzakereler başlayacaksa ne istediğinizi somut olarak ortaya koyun diye çağrı yapıyor."
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ
"Böyle bir boyutu da olabilir. Özellikle çözüm istemeyen partiler, sağ partiler ya da sağ değilmiş gibi yapan sağ partiler, eğer bir müzakere süreci olursa, müzakereyi yürütmekte olan mevcut başkanın daha fazla kazanma şansı olduğunu bilirler. İkincisi, müzakere demek, aslında bir çözüm umudunun olması demek. Çözüm umudu olunca da çözümü isteyen, esasen bunun için çalışan barış yanlısı partiler seçimde daha avantajlı olur. O yüzden bugün aslında "müzakere masası kurulmasın", "müzakere masasını yeniden kurmaya gerek yok", "başka formüller aramalıyız", "işbirliği modeline gitmeliyiz", "paradigma değişikliği lazım" diyen siyasal partiler aslında Cumhurbaşkanlığı seçimi hesabıyla müzakerenin kesintiye uğradığı ve milliyetçiliğin giderek yükseltildiği bir ortamda kendilerinin başarıları olabileceğini hesapladıkları için bunu yapıyor olabilirler diye düşünüyorum. Yani bunu ille herkes seçim sürecine girdi de o yüzden bir oyun kurgulanıyor diye yorumlamamalı, çünkü fazla spekülatif olur.
Bence "işbirliği yapalım" üzerinden ne söylendiğini iyi değerlendirmeliyiz. Biz yıllarca Kıbrıslıtürk toplumu olarak siyasi bir entite olduğumuzu, siyasi eşit haklarımızla, karar alma süreçlerine katılımımızla ve kurumlarımızla uluslararası arenada yer almak istediğimizi söyledik. Şimdi işbirliği denilen durum ile siyasi pozisyonumuz ne olacak? Yani Türkiye ile Güney Kıbrıs arasında mesela doğalgaz konusunda bir geçici işbirliği anlaşması yapılsa, Türkiye de Güney Kıbrıs da bundan kazançlı çıkacaktır; belki biz de uzun vadede maddi olarak kazanırız fakat bir siyasi entite olarak pozisyonumuz ne olacak? Kıbrıs Türk halkı olarak uluslararası pozisyonumuz ne olacak? Biz toplum olarak bunun neresindeyiz? Bunlar belli değil. Halbuki geçici işbirliği anlaşmaları yerine bir federal çözüm olduğu noktada KKTC kurumları ile bayrağı ile Kıbrıs Türk Federe Devleti'ne dönüşecek ve uluslararası tanınma olacak. Kıbrıs Türk toplumu dünyada tanınmış bir siyasal özne olarak yerini alacak. Nerde uluslararası tanınmışlığı olan bir yapı ile kabul edilesiniz, nerde adı belli olmayan, siyasal entite olup olmadığı belli olmayan muğlak bir grup olarak konumlandırılasınız. O yüzden eski statükoyu yeni terimlerle yeniden pazarlamaya çalışanların doğru bilgiler üzerinden konuşmadığını söylemek gerek. Çünkü bugün gerek BM Güvenlik Konseyi nezdinde gerekse uluslararası hukuk bağlamında en rasyonel ve olabilir çözüm federasyondur, aksi üzerine tartışma yapmak topluma zaman kaybettirmektir."
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.