İÇ HABERLER
okuma süresi: 26 dak.

Denktaş: Bir gecede kurmadık

"Bir gecede kurmadık"

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin 26'ıncı kuruluş yıldönümünde Birinci Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Havadis Gazetesi'nden Selda İçer'e o tarihi günleri ve gelişmeleri anlattı.

Yayın Tarihi: 15/11/09 14:49
okuma süresi: 26 dak.
"Bir gecede kurmadık"
A- A A+

Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, "KKTC'yi beni eleştiridikleri gibi bir gecede kurmadık" dedi.

Türkiye'de askeri yönetimden sivil hükümete geçiş günlerini beklediklerini kaydeden Denktaş, "Türkiye bizi tanıdı derhal Rumlar şikayet etti. Tekrar ben Güvenlik Konseyi'ne gitmek durumunda kaldım. Bu kez Ankara'dan geçerken talimat, 'devletin federasyona açık olduğunu vurgula, ABD yeniden silah ambargosu koymaya kalkmasın. Vaziyeti idare et ' yönündeydi gittim öyle yaptım " diye konuştu.

Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, savunduğu tezlerin arkasında kararlı duruşu, esprili ve sivri dili ile yakından tanıdığımız birisi. Kimi politik kimi de kişisel duruşuna hayran. Konulara yaklaşımı ve etkileyici konuşmaları ile bulunduğu ortamda hemen otoritesini kabul ettiriyor. Biz gazetecilerin de meslek hayatında çok büyük bir yeri var Rauf Denktaş'ın. Birçok haberde öz ve tavırları ile bizlere zaman zaman sıkıntılar yaşatan, zaman zaman ders veren sözleri ile her zaman önem arz etti. Benimle olan diyalogları ise her zaman "Gene nesten da geldin" sözleri ile başlayıp kahkahalar ile devam eden ve sonunda da "Hade yeter bu kadar git" sözleri ile noktalandı. Sayın Denktaş ile yıllar sonra yeniden bir araya geldik. Röportaj öncesinde sohbet ettik, özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tavrının ne olacağını " yazılmamak kaydı ile" uzun uzun konuştuk. Daha sonra "erkeklerin" dedikodusunu yaptık ve bana tavsiyede bulundu. "Sakın erkeklere güvenme". Allah bile erkekleri yaratırken koordinatları bulamadı onun için sen de uğraşma onları çözmek için tavsiyesinde bulundu. Hatta bir de fıkra anlattı erkekler hakkında. O andaki muzipliğini fotodaki gülüşünden de görebilirsiniz.15 Kasım KKTC'nin 26'ncı kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Rauf Denktaş ile gerçekleştirdiğimiz röportajda Sayın Denktaş birçok önemli konuya parmak bastı.
Bir gece yatıp da ertesi gün devlet kurmaya karar vermedim

HAVADİS: 14 Kasım gecesi ile başlayalım isterseniz. O gece yemekte neler oldu?

DENKTAŞ: "Muhalefet gençlere 'Denktaş bir gece yattı, ertesi sabah kalktı, yarın devlet kuracam dedi. Hem Türkiye'yi, hem de bizi oldu bitti ile karşı karşıya bıraktı' derler. Halbuki 14 Kasım'a gelinceye kadar 1983'ün başından kasım ayına kadar yaptığım beyanatlarda ve Türkiye'den gelen seslerde Rum tarafını devamlı sürekte ikaz ettik. 'Görüşmelerde ciddi ol, bunu bitirebiliriz. Sakın yine masayı bırakıp yok Bağlantısızlara gidecen, yok BM'ye gidip görüşmelerle ilgili olmayan kararlar çıkarıp gelme oyunundan vazgeç. Aksi takdirde bizi yeni bir statüde bulacaksın' dedik. Rumların bağlantısızlardan çıkardıkları karar son damla oldu. Kıbrıs meselesinin bir denge meselesi olduğunu ve federasyonun devletten devlet konuşulması çerçevesinde bizim de devlet olmamızı Türkiye ile zaten ben konuşuyordum. Böyle olursa dünya bizim azınlık olmadığımızı anlayacak ve Rumların bize hükmedemeyeceğini gözler önüne serecektik. Bunda anlaşmıştık. Zamanlama meselesini ise en son New York'ta İlker Türkmen ile konuştuk."

Türkiye'de hükümet değişikliği dönemini seçtik ki suçlama olmasın
Türkiye'de hükümet değişikliği olacağı bir zamana rast getirelim istedik ki yeni gelen hükümeti kimse suçlamasın.15 Kasım'ı tespit ettik.15 Kasım'dan 5 -10 gün önce New York, Washington ve Londra temsilciklerine kapalı zarf içinde bir talimat gönderdik. Birinci zarfta "kapalı zarfı yeni bir talimat gelince açılsın" diye mesaj verdik. Ve bu mektupları elden gönderdik. Halk zaten görüşmelerden bir fayda gelmeyeceğini anlamış, "boşuna zaman harcıyorsunuz" mesajları hemen hemen her köyden gelmekteydi. Biz o hafta köylere güvenilir insanlar göndererek bu düşünce etrafında halkı aydınlatmalarını sağladık.

TKP'den de birkaç arkadaşı yanımıza almıştık

HAVADİS: Hangi köylerdi bunlar?

DENKTAŞ: "Akıncılar, Mesarya'daki büyük köylerin çoğuna gönderdik. Örneğin, Gönendere. Karpaz'daki köylere. O beklentinin heyecana dönmesini sağlayacak konuşmalar yapıldı. TKP'den de görüşmelerin boşuna yapıldığının, denge kurulmadıkça hiçbir yere varılamayacağını gören birkaç arkadaşı da yanımıza alabildik."

HAVADİS: Kimdi bunlar?

DENKTAŞ: "Fuat Veziroğlu, Ekrem Ural. Onlar da bizimle hemfikir olduklarını duyurmuşlardı. Dolayısıyla damdan düşer gibi bir 'oldu bitti' meselesi değildi. Rum tarafını bizim kurucu ortaklık statüsünden vazgeçmeyeceğimizi, kendilerini meşru hükümet olarak asla kabul etmeyeceğimizi ve yeniden iç içe yaşamak gibi bir sonuca varmak niyetinde olmadığımızı, ama ortaklıktan yana olduğumuzu gösterip motive etmek için bu adımın atılması şart olmuştu.
Gençleri cumhuriyetin nedenleri konusunda aydınlatmak için "Doğuş" kitabı

Ben cumhuriyeti neden ilan ettiğimizi anlatan bir kitap yazıyorum. "Doğuş" adını verdim kitaba.1983 başından sonuna kadar ikazlar, beyanatlar ve hazırlıklar nelerdi, nedenleri ne idi. Bunu gençliğin görmesi için yakında yayınlayacağım. Birkaç ay sonra yayınlanır.

HAVADİS: Neden yemek davetini tercih ettiniz milletvekillerine bu kararı açıklamak için?

DENKTAŞ: "14 Kasım akşamı saat 24.00'ten önce söyleyemezdim. O nedenle yemek davetini seçtim. Saat 20.00'de yemeğe oturduk. Yemekte yine Kıbrıs meselesini, zorluklarımızı, Rumların anlaşmaya niyeti olmadığını konuştuk. 24.00'e doğru 'Arkadaşlar' dedim. Herhalde sizi niye davet ettim diye düşünüyorsunuz. Kara kaşınıza kara gözünüze değil herhalde. Yarın bir devlet ilan ediyoruz. Dengeyi kurma ve Rumları motive etmek, yapılacak anlaşmanın sağlam temele dayanması için bunu öngörüyoruz. Meclis'te bunu yapmak için kafi oy sayımız var. Ümit ederim ki oy birliğiyle bir sonuca varırız ve Rumlar hakikaten kendilerine boyun eğmeyeceğimizi, gasp etmek istedikleri haklarımızı, yani egemenliğimizi, kendi kaderimizi tayin hakkımızı Türkiye'nin garantörlüğünü bağışlayamayacağımızı anlarlar ve dengeli bir anlaşmaya varırız dedim kendilerine."

HAVADİS: Peki nasıl bir tepki aldınız muhalefetten?

DENKTAŞ: "Tabii muhalefetin beklemediği bir şeydi. Derhal ilk soruları 'Türkiye'ye sordun mu?' oldu."

HAVADİS. Kim sordu bunu anımsıyor musunuz?

DENKTAŞ: "Şu an kim olduğunu anımsamıyorum. Ama ilk soru bu idi. Ben de onlara 'Yahu, bugüne kadar beni her şeyi Türkiye'ye sorup da hareket ederim diye eleştirdiniz. Şimdi beni bununla suçlarsınız, çok acayip' deyip soruyu geçiştirdim. Cevap vermedim. 'Telefon edelim' dediler. Dedim ki 'edemezsiniz yemeğe oturduğumuz andan itibaren telefonlar kesildi.' 'Nasıl yaparsın' dediler. 'Vallahi yaptım' dedim. Kalktılar benden sonra birkaçı gidip beni TC Elçisi İnal Batu'ya şikayet ettiler. Batu da kendilerine 'Denktaş yaparsa yapar' dedi."

Devlet aleyhine oy verirseniz siyasi partiler olarak yaşamınıza aynı şekilde devam edemezsiniz

HAVADİS: O gece siyasi partilere uyarıda bulundunuz mu?

DENKTAŞ: "Yarın devletin doğmasının aleyhine oy verirseniz, karşı çıkarsanız, siyasi partiler olarak aynı şekilde devam edemezsiniz dedim. Yani, yeni partiler kurabilirler ancak devleti istemeyenlerin aynı isimlerle devam edemeyeceklerini söyledim. Bunu tehdit olarak aldılar ama ben bir gerçeği beyan ettim. Yani, devlet kuruyoruz ve devletin kurulmasını istemeyen partiler ilk gününden bunu yıkmak için faaliyete geçecekti. Doğal olarak buna izin veremezdim. O gece hiç uyumadım. Sabah kalktım Doktor Küçük'e gittim, onu da alarak Meclis'e gittik. Osman Örek de orada idi. Saat 08.30-09.00'du sanırım."

HAVADİS: Halkın sabah nereden haberi olmuştu ki Meclis'in önünde toplandı?

DENKTAŞ: "Köylere bir gün önce akşamüzeri 'Denktaş çok önemli bir açıklama yapacak, sizleri bekliyor' diye mesaj gönderdik. Allah razı olsun halktan, geldiler. Zaten halk da bir beklenti içindeydi. Biz Meclis'e gittiğimizde meydan artık dolmuştu."

Kararın oy birliği ile çıkması beni çok mutlu etti
Meclis'te oy birliği ile karar çıktı. Çok sevindim. Dünyaya ve Rumlara büyük bir mesajdı. Doktor Küçük, Osman Örek ve ben halkı selamlamak için Meclis'ten dışarı çıktığımızda Doktor Küçük "o kısık, hasta sesi ile" gözleri dolu dolu "Bugünü gördüm ya, artık gözlerim arkada kalmaz" dedi. Hepimizi ağlatan bir şeydi bu. Çünkü bu sadece sevinç sözleri değildi. Doktor Küçük'ün son zamanları olduğunu da biliyorduk. Kendisine bunu yaşattığımız için, biz de çok duygulandık. Ancak muhalefet anayasa halka sunulduğu zaman kabul edilmemesi için büyük çaba harcadı. Bu bizi üzdü. Buna rağmen büyük çoğunlukla anayasa da kabul edildi. Şimdi biz devlet ilan ettik diye derhal BM Güvenlik Konseyi'ne götürüldük. Güvenlik Konseyi'nde herkesin beğendiği konuşmayı yaptım. Devletin ilan edilme nedenlerini açıkladım. Bazı ülkelerin sefirleri bu konuşmadan çok etkilendiklerini söyleseler de baskılar yüzünden aleyhimize oy kullandılar.

24 saat sonra Türkiye bizi tanıdı

24 saat sonra İnal Batu talimatını aldı ve geldi bana güven mektubunu verdi. Türkiye bizi tanıdı. Derhal Rumlar şikayet etti, tekrar ben Güvenlik Konseyi'ne gitmek durumunda kaldım. Bu kez Ankara'dan geçerken talimat "Devletin federasyona açık olduğunu vurgula, ABD yeniden silah ambargosu koymaya kalkmasın, vaziyeti idare et" yönünde idi. Gittim ve öyle yaptım. Türkiye'ye hiç olmazsa Rumlar ayrı devletimizi kabul etmeden masaya oturmayalım önerisinde bulundum. Ancak Türkiye kendi problemleri nedeni ile görüşmelere devam edilmesini seçti. İşte, kesilerek, tekrar başlayarak, "son şanstır" denerek bildiğiniz gibi görüşmelere devam ettik.

Annan Planı dönemine geliş sürecini de uzun uzun anlatan Denktaş, Klerides'i görüşmelere nasıl zorladığını, Rumların AB üyelik müracaatını ve müracaatın desteklenmesi şartı ile Rumların görüşmeyi kabul etme teklifi sohbetimizde uzun uzun anlatıldı. Türk tarafının Rum tarafı ile görüşme talebi ise bu sefer BM'den de birinin görüşmelerde hazır bulunması idi. Türk tarafı da "gözlemci" olması kaydı ile bu teklifi kabul etti ve 2002'de görüşmeler başladı. Denktaş, BM'nin bir süre sonra Rumlardan yana tavır ortaya koyduğunu ve 2003'te kalp ameliyatı için ABD'ye gittiği zaman BM'nin Annan Planı'nı ortaya koymasını şöyle anlatıyor.

Nefes alamadığım bir dönemde hastanede Annan Planı önüme kondu

DENKTAŞ: "Ben ameliyata gittim, hastanedeyim. Bir hafta sonra daha nefes alamadığım bir dönemde Annan Planı önüme getirildi. Ergün Olgun müsteşarım olarak yanımda idi, planı okudu. Derhal gözüme batan şey TC'nin AB üyesi olmadan bizi, 1960 benzeri bir anlaşmaya bağlaması AB üyesi yapmak suretiyle Türk -Yunan dengesinin bozulduğu idi. TC'den Dışişleri Bakanı Sayın Yaşar Yakış heyeti ile geldi hastaneye. Onlardan anladım ki TC yeniden görüşmelerin devamından yana ve "aman reddetme" tavsiyesinde bulunuyor. Bunun üzerine genel sekretere "müzakere edilebilir" diye cevap verdim. Bunun anlamı da "değişmek istediğim çok şey var" idi…

Ya imza, ya istifa... Azrail nerdesin? Canını al kurtulalım

Ben ABD'de hastanede iken Kıbrıs'ta nümayişler başladı. "Ya imza ya istifa." "Azrail nerdesin, canını al kurtulalım" gibi yaftalar açıldı. Benim ikinci ameliyatı olmam gerekti mikrop aldığım için ve doktorlar 3-4 hafta daha hastanede kalmamı istiyorlar. Bu sırada Türkiye'den bir mesaj aldım "Kıbrıs'ta devlet ortadan kaldırıldı, Kıbrıs gidiyor sen ne yapıyorsun" diye. Bunun üzerine adaya döndüm. Planın tadilatına çalıştım birkaç şey tadil edildi ancak esas nokta kabul görmediği için Planı kabul edemezdim ve etmedim. Neticeyi biliyorsunuz zaten.

HAVADİS: Türkiye'nin tutumu kalbinizi kırdı mı?

DENKTAŞ: "Kalbimin kırılma meselesi değil bu. Kırılmadım, üzüldüm. TC'nin neden bu kadar yumuşadığını, TBMM'de konfederasyon kararı varken, iki halk, iki devlet ortaklığı esastır denirken, bir hükümet değişikliği ile devlet politikasının nasıl ve niçin değiştiğini anlamakta zorluk çektim. Yani ben 'evet' demiş olsaydım derhal anlaşma olacakmış, birlikte AB'ye girecekmişiz ve TC'nin AB'ye girmesi için kapılar ardına kadar açılacakmış. TC yetkililerinin söyledikleri bu idi. Ben Türkiye'nin kararlı olduğunu anlayınca son safhasına gitmedim. Başbakan Talat ile Dışişleri

Bakanı Serdar'ı gönderdim.
Ben dış dünyada devletine sahip çıkarak halkının egemenliğinden vazgeçmeyen, uzlaşma isteyen bir lider olarak algılandım. Bunu uzlaşmaya engel olarak gören, Rum tarafını dinleyenler tabii ki beni uzlaşmaz addetti.

Şimdiye bakarsak Sayın Talat'ın gördüğü itibar; ayrı devlet, ayrı egemenlik istemeyen tek halkın içinde yüzde 20 bir cemaatin lideri olan, birleşmeye, bütünleşmeye can atan bir lider olarak algılanması."

Talat'a sesleniş

Ümit ederim ki Talat bunları iyi değerlendirir ve Girne Amerikan Üniversitesi'nde "Ben yeminime sadığım" demişti. Yeminine sadık kalarak devleti ve halkın egemenliğini sonuna kadar savunur. Çünkü girdiği tek halk, tek egemenlik, tek devlet ve TC AB'ye girmeden giriş, bizim sonumuz olur.

HAVADİS: Cumhurbaşkanı Talat'ın politikasını desteklemiyor musunuz?

DENKTAŞ: "Ben görüşmelerin zorluğunu biliyorum ve kendisine yardımcı olmak için zorlukları gösteriyorum. Dünyanın sempatisini kazanmak için ayrı egemenlik ve devletten vazgeçtiğini beyan edersen bunları sana kimse geri vermez. Bunları yapma hakkı da yoktur. Dünya ile kavga edilerek bir yere varılamaz diyor. Devlet ve egemenlik savunmamızı dünya ile kavga şeklinde görüyor. Bu kavga değildir. Ama bana 'uzlaşmaz' adını yakıştıranlar Kıbrıs'ta Türklerin başına ilerde ne gelecek sorunsunu sormayanlardır. Bunu düşünmek benim ve Talat'ın görevidir. Bu gibi görüşmelerde başka devletlerin çıkarları tabii ki etkin olur ama öyle bir durumdayız ki kimse zorla bizim devletimizi ortadan kaldıramaz. 'Siz egemen değilsiniz, kendi kaderinizi tayin hakkınız yoktur' diyemez. İki ayrı referandum bunun kanıtıdır. Referandumdan sonra elimize gelen en büyük fırsatı kaçırmış olduk. Rumlar 8-9'uncu defa BM önerilerini reddediyorlar. Genel sekreter 'Bu sadece bir planın reddi değil, uzlaşmanın reddi' diye rapor verir. Biz dünyaya 'görüyorsunuz Kıbrıs'ı istiyorlar önlerinde iki engel var KKTC ve garanti anlaşması. Bunların ortadan kalkması için uğraşıyorlar biz bunda yokuz. Devlet olduğumuzu kabul ettiğinde buyursunlar konuşalım' deme şansı bulduk. Bunu da heba ettik, garantiler kalsın diye. Şimdiki gidişat bence teslimiyete gider."

Eğer Hristofyas'ın da evet diyebileceği bir anlaşma yaparlarsa teslim olduk demektir

Talat, GAÜ'de "haklarımızdan taviz verileyeceğini söyledi. Egemenlik hakkımız değil mi? diye sordum. "Tabii ki hakkımız" dedi. "O halde neden Rum'la paylaşıyorsunuz?" sorum ise havada kaldı. Benim dileğim TBMM de de alınan karar KKTC Meclisi'nin çoğunlukla alınmış benzeri karar var iki halk iki devlet ki egemenlik arasında kalıcı sağlam bir ortaklık. Atatürk'ün sözü vardır egemenliğe dayanmayan eşitlik eşitlik değildir. Ben de diyorum ki ayrı egemenliğimize dayanmayan sınırlar, sınır değildir. Nasıl ki Hristofyas merkezi hükümet zaman zaman bunları değişebilir diyor. Devletimize sahip çıkalım."

Üstü kapalı destek
HAVADİS: Nisan ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tavrınız ne olacak?

DENKTAŞ: "Seçimlere bakacağız. Talat-Hristofyas ile anlaşarak ortaya bir belge çıkarırsa, bu belgeyi Kıbrıs Türk halkının onaylama ihtimali sıfırdır. Meclis'in de böyle bir belgeyi onaylayacağını sanmıyorum . Adayları görelim, belge çıkarsa belgeyi görelim. Bence devlete, egemenliğe, Türkiye'nin garantörlüğünün devamına gerçek anlamda sahip çıkan taraf ile, Rum'la 60 anlaşmasına benzer bir ortaklık yaparak Türkiye AB üyesi olmadan AB'ye girelim mesajı veren taraf arasında cereyan edecek bir seçimde; 'devletim' diyen tarafın kazanma ihtimali daha fazladır."

HAVADİS: Peki seçimlerde destekleyeceğiniz aday için sokağa inecek misiniz?

DENKTAŞ: "Hayır. Adayları göreceğiz. Düşüncemi basın yolu ile duyuracağım."

HAVADİS: DP aday çıkarır mı?

DENKTAŞ: "Onların ne yapacağı ile ilgili değilim ben. Ortaya bağımsız, partiler üstü bir aday çıkmaza ve her parti kendi adayını çıkarmaya başlarsa, bu tabii ki bir bütün olarak hareket eden tarafın lehine olacaktır. Bunu herkesin görmesi gerekir. Bu Kıbrıs Türklerinin kaderini tayin yarışıdır. Devletin devamını tayin etmek veya devletten vazgeçerek Rum'a sığınma yarışıdır. Talat'ın karşısına kim çıkacaksa bunu bilerek hareket etmelidir. Parti rozeti ile çıkarsa başka partilere de 'rozetini tak' mesajı verecektir. Dolayısıyla kendileri bilir, ancak bunu bilerek hareket etsinler."

HAVADİS: Başbakan Eroğlu ile aranız nasıl?

DENKTAŞ: "Bir kavgam yok. Kendisine yazılar yazıyorum. Bana cevap veriyor. Ki şunu da söylemem lazım CTP zamanında yazılan yazılara hiç cevap almış değilim."

HAVADİS: Ne tür yazılar bunlar?

DENKTAŞ: "Bunlar halktan gelen istekler, benim gördüğüm bir eksiklik olabilir. Dava ile ilgili bir yerden örneğin BBC'den aldığım haber olabilir. Kendisine gönderiyorum.Gerekirse Sayın Talat'a da gönderiyorum."

HAVDİS: Sayın Eroğlu'na geçmişten kalma bir kırgınlığınız var mı?

DENKTAŞ: "Ben öyle şeyleri hatırlamam. Bana yapılanları hatırlasam ve onlarla meşgul olurum, başka iş yapamam. Aklımda bir öfke, kırgınlık, kızgınlık yoktur. Kafasında devamlı suretle şuna buna karşı geçmişte olan nedenlerle öfke, kin taşıyan insan rahat uyuyamaz."

HAVADİS: Cumhurbaşkanı Talat ile aranız nasıl? Yazılarınıza cevap alıyor musunuz?

DENKTAŞ: "Görüştüğümüzde cevap veriyor. Toplantılarda, mitinglerde. Yan yana oturduğumuzda konuşuyoruz. Bir kez ben ona gittim, bir kez de o bana geldi. Medeni bir ilişkimiz var, kavgamız yok."
Türkiye'ye hiçbir şekilde kırgın değilim

HAVADİS: Türkiye ile ilişkileriniz nasıl. Annan Planı dönemindeki tutumdan dolayı kırgınlık oldu mu?

DENKTAŞ: "Hayır, hiçbir şekilde. Türkiye'nin kendi çıkarları doğrultusunda verdiği kararlar vardır. Ama bu kararlar Kıbrıs'ı da ilgilendiriyorsa, Kıbrıs'ı bir milli Türklük davası olarak bilen yetişmiş kişiler olarak Türkiye'yi ikaz etmek, düşünce söylemek görevdir. Bundan kimsenin alınmaması lazım. Bu halk Doktor Küçük'e, bana inanarak her şeyini ortaya koyarak büyük bir mücadele vermişse, doktorun da, benim de, Türkiye'ye inanarak güvenerek yol gösterdiğimizi bildiği içindir. Şimdi Türkiye'den herhangi bir makam '40 yıl yanlış yaptınız' derse bu halk şok olur. Ama yine TBMM'de Kıbrıs bizim milli davamız değil, iki devlet, iki halk kararı ortadan kalkmıştır denmedikçe biz, Türkiye milli ve güvenlik davası olan Kıbrıs'ta kendi haklarımız kadar Türkiye'nin de haklarını korumak mecburiyetindeyiz. Milli davada görülen bilineni söylerim."

HAVADİS: Son dönemlerdeki gelişmelerden siz de bazı siyasiler gibi halkın çatışmaya gittiği yorumunu yapar mısınız?

DENKTAŞ: "Allah korusun. Annan Planı döneminde her iki tarafın liderliği soğukkanlı olmasa, çok büyük kavgalar çıkardı. Aynı sorumluluk tüm liderlerde var. Bu halkı kavgaya değil, medeni şekilde kaynaşmaya yöneltsinler. Hiçbir şekilde kimse kimseye söz söylemesin, kendisi gidi düşünmez diye."

HAVADİS: Hükümetin icraatlarını nasıl buluyorsunuz?

DENKTAŞ: "Hükümetin zorluğu boş bir hazine devralması. Türkiye'den göreceği destek nispetinde herhalde seçimde vaat ettiklerini yapmaya çalışacaktır. Milli davada inşallah birlik içerisinde hareket etmeyi becerirler aynı görüşte olan partilerle."

Erdoğan ve Gül döneminde Kıbrıs'ın kaybedildiğini görmek istemem

HAVADİS: Türkiye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile aranız nasıl?

DENKTAŞ: "Türk Devleti'nin Başbakanıdır. Sayın Gül de Cumhurbaşkanı'dır. Bazı konularda veya Kıbrıs konusu temelinde Annan Planı devrinde ayrı düşündük. Barışa engel ben olduğum söylendi. Aradan çekildim. Beş yıl geçti benim ve benimle çalışan hükümetlerin asla vermeyeceği tavizlerin verilme arifesine geldik. Sayın Talat'ın tek halk, tek devlet formülünü ben böyle görüyorum. Türkiye AB üyesi olmadan bizim girmemizi büyük taviz ve talihsizlik olarak görüyorum. Bunları beyan etmekle kesinlikle bu makamlara karşı bir saygısızlık etmiyorum. Memleketin bu yüksek makamlarını halkın iradesi ile tutmakta olan kişilere hem makam sahibi olarak, hem kişi olarak saygılı olmak benim karakterim ve görevim. Kimseye karşı kızgınlık ve kırgınlığım yoktur. Ancak kendi devirlerinde Kıbrıs'ın kaybedilmesini görmek istemem, eminim ki kendileri de görmek istemezler."

HAVADİS: Sayın Erdoğan ile görüşmeniz oldu mu?

DENKTAŞ: "Erdoğan adaya geldiği zaman görüştüm. Daha sonra benim görüşme talebim olmadı. Çünkü artık kendimi görevli olarak görmüyorum. O nedenle talepte bulunmadım."

HAVADİS: Görevden ayrıldıktan sonra hiç kendinizi yalnız hissettiniz mi?

DENKTAŞ: "Hayır, yalnız değilim. Başımı kaşıyamayacak kadar meşgulüm. Anadolu'nun birçok yerinden devamlı suretle davet ve mail alıyorum. Onları cevaplıyorum. Görevli olduğumdan çok daha meşgulüm şimdi."

HAVADİS: TC Başbakanı Erdoğan ile Sayın Talat'ın Başbakan olduğu dönemdeki telefon görüşmelerinin yayınlanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

DENKTAŞ: "O görüşme 'malumun ilanından' başka bir şey değildi. Benim üzüldüğüm husus Türkiye'de telefon görüşmeleri nedeni ile dostların dostlarıyla telefonda konuşmaktan korkmaya başlaması. Bu telefon konuşmalarının sadece mahkeme tutanaklarına kalmayarak el altından basına sızdırılması ve en kötüsü Sayın Başbakan'ın bile telefon konuşmasının dinlemiş olması düşündürücü. Ergenekon davasının bu gibi yasa dışı belge ve ihbarlara dayanarak vatansever insanların aylarca yıllarca tutuklu kalması, baroları feryat ettiriyor. Usulsüzlük var diye kimse aldırmıyor. Bunlar beni hem insan olarak, hem bir hukukçu olarak, Atatürk aşığı olarak çok üzüyor."
Bunca yıllık icra mevkiinde hata yapmamış olamam

HAVADİS: Hayatınız boyunca hiç bu noktada yanlış yaptım diyeceğiniz bir kararınız oldu mu?

DENKTAŞ: "Kıbrıs meselesinde ben daima Türk hükümetleri ile hareket ettim. Yapılmasını istediğim şeyleri 'şimdilik erteleyelim' dediler, birkaç sene sonra 'keşke yapsaydık' dediler. Ama bunca yıllık icra mevkiinde hata yapmamış olamam. Ama düşünüp de 'keşke yapsaydım' diyemem. O dönemin konjenküründe yapılmış bitmiştir. Onun karşılığını görmüşsündür. Yoluna devam edeceksin."

HAVADİS: Peki sizi en çok üzen olay nedir siyasette?

DENKTAŞ: "Çok yakın addettiğim bazı arkadaşların birden bire saf değiştirerek karşıma geçmeleri. O günkü durumda beni çok üzdü. Ama bugün onları hatırlamak bile istemem. O arkadaşlarla yüz yüze aynı şekilde yolumuza devam ediyoruz. İcrada olan kişiler olarak bunun üzerinde durmayız. Bunun üzerinde duran gazetecilerdir."
Kadınlar kavga anında her zaman haklıdır

HAVADİS: Peki ya aşk?

DENKTAŞ: "Temmuz ayında eşimle birlikteliğimizin 60'ıncı yılını kutladık. Sırrını öğrenmek isteyenlere söyleyeyim. Eşinizle hiçbir zaman münakaşa etmeyin, kaybedersiniz. Daima kadın kazanır. O bağırdığında sen yürüyüşe çıkacaksın. Sakın bağırmaya kalkma kaybedersin, suçlu olursun. Allaha çok şükür bugünleri gördük. Çocuk kaybettik, acıları paylaştık. En çok acıyı eşim çekti. Ben Kıbrıs meselesi diye kendimi meşgul edebildim."

HAVADİS: Son olarak "yeterince yaşayamadığım" diyeceğiniz bir şey oldu mu?

DENKTAŞ: "Hayır, böyle bir sıkıntım olmadı. Özel hayatıma ve çocuklarıma bakamadım. Ama kimse bir şey demesin, söz olmasın diye kendilerine destek olamadım yeterince. Geriye baktığımda bunlara üzülüyorum ama şükrederim, sağlık içinde hep birlikteyiz. 'Denktaş' soyadı yüzünden onlar da pek bir hayat yaşayamadılar."

HAVADİS

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.