İÇ HABERLER
okuma süresi: 15 dak.

"Evde kalıp da güvende kalmak bazılarımız için mümkün olmayabilir”

"Evde kalıp da güvende kalmak bazılarımız için mümkün olmayabilir”

LTB Şiddete Karşı Yan Yana Proje Koordinatörü Dr. Ömür Yılmaz, ev içi şiddetin artacağı yönünde endişelerinin olduğunu söyleyerek "Evinde kalıp aynı zamanda güvende kalmak bazılarımız için çok zor, hatta mümkün olmayabilir” dedi.

Yayın Tarihi: 09/04/20 17:55
okuma süresi: 15 dak.
"Evde kalıp da güvende kalmak bazılarımız için mümkün olmayabilir”

Koronavirüs salgınının baş gösterdiği ilk günlerden itibaren ev içi şiddetin artacağı yönünde endişelerinin oluştuğunu söyleyen LTB Şiddete Karşı Yan Yana Proje Koordinatörü Dr. Ömür Yılmaz, hem aile içi şiddete dair uluslararası literatüre hem de ülkemizde alanda verdikleri hizmetler ve mücadelenin kendilerine öğrettiklerine dayanan bu endişe ve öngörü kısa bir sürede dünyanın farklı yerlerinden gelen verilerle teyit edildiğini vurguladı.

Örneğin Kıbrıs’ın güneyinden ve Fransa’dan aile içi şiddet vakalarında yüzde 30 artış haberlerinin geldiğini belirten Yılmaz, “Aile içi şiddet tehdidiyle yaşayan kadın ve çocuklar için ‘evde kal’ sloganı ve ardından gelen sokağa çıkma yasağı birçoğumuzun aksine güvende kalmak değil, korku ve şiddet ortamına hapsolmak anlamına geliyor” dedi.

“KADININ AİLESİ VE ARKADAŞLARIYLA İLİŞKİLERİ SINIRLANIYOR”

Yılmaz açıklamasına şu şekilde devam etti: “Bugün yaşadığımız olağanüstü koşullarda hepimizin uymakla mükellef olduğu ‘sosyal izolasyon’ kuralı aslında aile içi şiddetle mücadele eden direnişçiler için çok tanıdık.”

“Şiddet uygulayanlar için ise sistematik bir şekilde uygulanan kontrol ve tahakküm kurma mekanizmasının sıkılıkla başvurulan, önemli bir aracı” diyen Yılmaz, “Onlar seni dolduruyor, aramızı bozuyorlar” veya “sana güvenmiyorum değil, dışardaki insanlara güvenmiyorum” gibi bahanelerle kadının ailesi ve arkadaşlarıyla ilişkilerinin sınırlandığını ifade etti.

Böylece bir yandan kadının şiddet yaşadığında ulaşabileceği sosyal destek mekanizmaları ortadan kalkarken, diğer yandan konuşacak başka hiç kimsesi kalmayan direnişçinin kendisini şiddet uygulayıcısının gözünden görmeye başladığını kaydeden Yılmaz, kendisini güçsüz ve çaresiz gördüğünü ifade etti.

“PSİKOLOJİK ŞİDDET YÜZDE 60”

Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve Lefkoşa Türk Belediyesi tarafından uygulanan Şiddete Karşı Yan Yana Projesi kapsamında bir anket çalışması yürüttüklerine dikkat çeken Yılmaz, “Mart 2020 başında Prologue Consulting tarafından ilk etabı tamamlanan bu çalışma bize şu anda içinde olduğumuz durumun aile içi şiddeti nasıl etkileyeceğine dair de önemli bilgiler veriyor” dedi.

Koronavirüs dönemi başlamadan toplumumuzda fiziksel şiddete maruz kaldığını ifade eden kadınların oranı halihazırda yüzde 40 (boğmaya çalışma yüzde 20, silah veya kesici bir aletle saldırma yüzde 18) olduğuna dikkat çeken Yılmaz, psikolojik şiddetin yüzde 60 ve cinsel şiddetin yüzde 25 olduğunu kaydetti.

Nereye gidileceği veya kiminle görüşüleceği vb. konulardaki sınırlamanın ise yüzde 50 olduğuna dikkat çeken Yılmaz, “Sosyal ve psikolojik gerilimin arttığı, ekonomik sıkıntıların ve belirsizliğin yükseldiği, aile bireylerinin sınırlı bir alana hapsolduğu bu dönemde, şiddetin artmaması da kadınları şiddet döngüsüne prangalayan çaresizlik duygusunun pekişmemesi de mümkün değil” dedi.

“POLİSE YAPILAN ŞİKAYETLER SON NOKTADA YAPILIYOR”

Yine bu anketin verilerine göre kadınlar şiddet gördükleri zaman bunu paylaşmaları en muhtemel ilk beş kişinin; Psikolog, polis, anne-baba, avukat ve yakın arkadaşları olduğunu söyleyen Yılmaz, “Ancak polise yapılan başvuruların çok büyük bir çoğunlukla fiziksel şiddet ve korkunun tavan yaptığı, artık son noktada geldiğini biliyoruz” dedi.

Yılmaz şu şekilde devam etti: “LTB Kadın Sığınma Evi’ne gelen başvuruları da değerlendirdiklerinde, polis veya Sosyal Hizmetler tarafından yapılan yönlendirmelerin dışında direnişçilerin bize genelde bir arkadaş, aile bireyi veya tanıdık aracılığıyla ulaştığınızı görüyoruz.”

Şu anda söz konusu kanalların büyük ölçüde kapanmış durumda olduğunu belirten Yılmaz, “Güvenilir kişilerle fiziksel temas neredeyse imkansız hale gelirken, telefoniyen veya mesaj yoluyla şiddetin anlatılacağı ve çıkış yolu aranacak etkili bir iletişim ise özellikle küçük bir yaşam alanına sıkışmış kadınlar için büyük bir lüks” dedi.  

“GELEN ŞİKAYETLERDEKİ DÜŞÜŞ KORKUTUCU”

Peki Kadına Karşı Şiddete Müdahale Şubesi Amiri Mehmet Sözmener’in açıklamasına göre Mart 2020’de polise gelen aile içi şiddet şikayeti sayısında önceki aylara göre ortalama yüzde 12’lik bir düşüşün olduğunu belirten Yılmaz, “Mart’ın ilk 10 gününde bizi bekleyen salgın tehlikesinden bihaber ‘normal’ hayatlarımıza devam ettiğimizi de göz önünde bulundurursak, eve kapanma sürecindeki gerçek düşüşün aslında bu oranın daha da üstünde olduğunu söylemek mümkün. Ve korkutucu. Maalesef benzer bir düşüşü bize gelen başvurularda da görüyoruz” dedi.

Bu salgın döneminde ev içi şiddet başvuru sayılarında düşüşün sadece bize özgü olmadığını ifade eden Yılmaz, örneğin İngiltere’nin bazı bölgelerinde ve Amerika’nın New York eyaletinde özellikle direnişçilere destek sunan programlara yapılan başvuru sayılarında “endişe verici” bir düşüşten bahsedildiğini kaydetti.

“DESTEK HİZMETLERİNE ERİŞMEK İMKANSIZ OLABİLİYOR”

Yılmaz bu şekilde devam etti: “Neden endişe verici? Çünkü aile içi şiddetin bu şartlarda artacağına kesin gözüyle bakılırken, bu veriler şiddet yaşayanların destek mekanizmalarına ulaşamadıklarını gösteriyor. Şiddet uygulayan yanı başında veya yan odada otururken, daha fazla şiddete uğrama riskini almadan telefon veya sosyal medya aracılığıyla destek hizmetlerine erişmek imkansız olabiliyor.”

Bazı direnişçiler salgın önlemleri çerçevesinde birçok hizmet gibi bu hizmetlerin de durdurulduğunu düşünebildiğini kaydeden Yılmaz, “Sağlık açısından izole olmanın ve evde kalmanın önemi her kanaldan bilinç altımıza sokulurken, direnişçiler evden çıkmayı, hele de sığınma evleri gibi kolektif yaşam alanlarına girmeyi kendi ve çocuklarının sağlık güvenliği için bir seçenek olarak görmeyebiliyor” dedi.

“SONRA GELİP BANA DAHA KÖTÜSÜNÜ YAPAR”

Polise yapılan şikayetlerdeki düşüşünü ayrıca değerlendirmek gerektiğine dikkat çeken Yılmaz, muhtemel sebepleri şu şekilde sıraladı:

1-“Aile içi şiddet yaşayan kadınları “normal” zamanda polise şikayetçi olmaktan geri tutan en önemli sebeplerden bir tanesi “sonra ne yapacağım?” çaresizliği, bir diğeri ise “en fazla bir gece tutarlar, sonra gelip bana daha kötüsünü yapar” korkusudur. Psikolojik olarak hepimizi güçsüz ve çaresiz hissettiren bu salgın döneminde, işsizliğin, ekonomik sıkıntıların ve belirsizliğin de artmasıyla direnişçilerin şiddet yoluyla yaşattırıldıkları çaresizlik duygusunun ve korkunun daha da büyümesi çok normal. Yani belki de bir ay önce polisi aramakla sessiz kalıp şiddete boyun eymek arasında karar vermek için tüm artıları eksileri değerlendirip polisi aramaya karar verecek olan bir direnişçi, bugünkü şartlarda tam tersi karar veriyordur.”

“DAHA AĞIR ŞİDDETE MARUZ KALMA KORKUSU”

2-“Şiddet uygulayanla aynı mekanda hapsolmuş bir direnişçinin, o kararı verse bile, dışarıya çıkarak veya telefoniyen polise ulaşma özgürlüğü ve fırsatı olmayabilir. Polis müdahale edene kadar daha ağır bir şiddete maruz kalma korkusu yaşayabilir.”

“DEVRİM ETKİSİ YARATAN BİR ADIM OLDU”

3-“Daha önce birçok platformda dile getirdiğim gibi poliste Kadına Karşı Şiddete Müdahale Şubesi’nin aile içi şiddete karşı verdiğimiz mücadelede devrim etkisi yaratan bir adım oldu. En azından Lefkoşa’da... Ve en azından “normal” zamanda... Şube, Lefkoşa Polis Müdürlüğü bünyesinde kuruldu ve diğer ilçelerde ancak irtibat görevlileri aracılığıyla takip yapabiliyor. Bu irtibat kişilerinin tek görevleri de maalesef kadına karşı şiddete müdahale değil. İçinde bulunduğumuz olağanüstü hal koşullarında, hem bu irtibat görevlilerinin hem de genel olarak polis teşkilatının sokağa çıkma yasağı gibi kuralların denetlenmesiyle gelen ağır bir iş yüküyle boğuştuğunu tahmin etmek zor değil. Aile içi şiddet vakaları mağdurun şikayetçi olup olmadığına bakılmaksızın polisin işlem yapmasını gerektiriyor. 24 saate kadar tutukluluk, tahkikat, teminat duruşması, ceza davası dosyasının tanzimi... Özellikle tek görevi aile içi şiddet vakaları olmayan polis memurlarının yüklerini hafifletmek için önemsiz gördükleri bazı vakaları görmezden gelmeleri (ve işlem başlatmamaları) veya bundan birkaç yıl öncesine kadar kurumsal olarak kabul gören arabuluculuk yöntemine başvurmaları (yani yine yasal süreç başlatmamaları) oldukça muhtemel. Bunlar da kayıtlara geçmeyen ve hiç yaşanmamış gibi görünen vakalar olarak kalacaklar.”  

“HEPİMİZE BÜYÜK SORUMLULUK DÜŞÜYOR”

Farklı ölçülerde de olsa bu üç sebepten hepsinin polise ulaşan şikayetlerdeki düşüşte etkili olduğunu düşündüğünü belirten Yılmaz, içinde bulunduğumuz koşullarda aile içi şiddetin yükseldiği ve yükseleceği ön kabulüyle, hepimize büyük sorumluluk düştüğünü vurguladı.

“Bir şekilde polise ulaştığını ancak işlem yapılmadığını bildiğimiz vakalar varsa Kadına Karşı Şiddete Müdahale Şubesi’ne veya PGM’ye bildirelim” diyen Yılmaz, daha önce buna benzer konularda Şube’ye yapılan bildirimlerin büyük bir sorumlulukla dikkate alındığını ve gereken müdahalelerin sağlandığını gördüklerini belirtti.

“OLAYI DURDURACAK MÜDAHALE YAPABİLİRİZ”

Yılmaz şu şekilde devam etti: “Şiddete ortak olmamak için ev içi şiddet yaşadığını veya şiddet riski altında olduğunu bildiğimiz kişilerin destek mekanizmalarından haberdar olmalarını ve bu hizmetlere ulaşmalarını sağlayabiliriz. Acil durumlarda, örneğin komşu evden veya sokaktan çığlık veya şiddetli kavga sesi geldiğinde, ALO 155 Polis ve ALO 183 Sosyal Hizmetler Şiddet İhbar Hattı’nı aramalıyız. Hatta polis olay yerine intikal edene kadar oturup beklemek yerine, kendimizi riske atmadan, şiddet uygulayıcısının dikkatini başka yere çekecek, olayı durduracak bir müdahale yapabiliriz. “Polis yolda” diye bağırabiliriz, kapıya veya duvara vurabiliriz... 155 ve 183’e yapacağımız ihbarlarda kimliğimizi deşifre etmemiz gerekmez, sadece müdahale edilecek adresi vermemiz yeterlidir.”

“EVİNDE KALIP AYNI ZAMANDA GÜVENDE KALMAK BAZILARIMIZ İÇİN ZOR”

Yılmaz: “Şiddet yaşayan veya risk altında olan kişi bir yakınımızsa ve polise başvurmak veya destek almak için adım atmaya hazır değilse, onunla bize polisi aramamız gerektiğini anlatacak bir şifre oluşturmalıyız. Belli bir kelime veya cümle olabilir, birkaç kez telefonu çaldırıp kapatma olabilir... Unutmayalım, bu zorlu süreç bazılarımız için çok daha zorlu. Evinde kalıp aynı zamanda güvende kalmak bazılarımız için çok zor, hatta mümkün olmayabilir.”

Yılmaz sözlerini şu şekilde sonlandırdı: “Her türlü bilgilendirme, yönlendirme, adli yardım ve sığınma talepleri için Lefkoşa Türk Belediyesi Aile İçi Şiddetle Mücadele Ekibi’ne 0542 876 30 30 ve 0533 855 30 30 numaralı telefonlardan 7/24 ulaşabilirsiniz. Sosyo-ekonomik durum, yaşadığı bölge, cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği, vatandaşlık veya muhaceret durumu gibi hiçbir ayrım gözetilmeksizin destek talep edebilirsiniz.”

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.