İÇ HABERLER
okuma süresi: 17 dak.

"Mal gibi bizi sattılar"

"Mal gibi bizi sattılar"

<P>Gazeteci Selda İçer bir ilke daha imza attı. Selda İçer, Havadis Gazetesi'nde yurt dışından getirilerek ülkede "Mal" gibi satılan kadınlarla konuştu ve karanlık dünyanın kapılarını araladı. Ülkemizde hep bilinen ama bir türlü bu olayı yaşayanların ağzından duymadığımız insan ticareti konusunda iki Moldovalı kadın çarpıcı açıklamalarda bulundu.</P>

Yayın Tarihi: 26/04/10 07:47
okuma süresi: 17 dak.
"Mal gibi bizi sattılar"
A- A A+

2 binli yılları yaşadığımız bu dönemde, Orta Çağ'daki gibi modern geçinen çağdaş bir ülke olduğumuzu savunarak kadınları "mal" gibi satmak, satın almak her nedense doğal karşılanır oldu

SELDA İÇER'İN HAVADİS'TE YER ALAN RÖPORTAJI ŞÖYLE:

Uzun zamandır meslek hayatımda işlemek istediğim konulardan biri, bu ülkenin kanayan yaralarından biri olan gece kulüpleri idi. Ancak bir yıldan fazladır bu konuda yaptığım girişimler sonuçsuz kalmıştı. Ne gece kulübü sahipleri ne de çalışan bayanlar şu veya bu şekilde konuşmak istemedi. Özellikle yabancı ülkelerden çalıştırılmak için ülkeye getirilen bayanlar, bu konuda konuşmaktan inanılmaz korktukları için konuşmak istemediler. Gece kulübü sahipleri de sanırım söyleyecek bir şeyleri olmadığı için her zaman bundan kaçtılar. Geçtiğimiz günlerde tamamen tesadüfen ülkemizde ve Türkiye'de çalıştırılan Moldovalı iki bayanla karşılaştık havaalanında. Bir anda sohbet başladı ve konuştukça bana güvenen ve başka kadınların da bu duruma düşmemesi için yaşadıklarını anlatan bu iki kadının söylediklerini, ibretle okuyacağınızı tahmin ediyorum. Kendi güvenlikleri için isimleri, çalıştıkları yer bizde saklı. Buradaki isim tamamen uydurma. Fotoğraflarını da çekmedik. Sanırız burada önemli olan bilinen, ancak yaşayan tarafından ilk kez dillendirilen insan ticareti olayı. Ülkemize, birçok kadın ne yapacağını bilmeden getirildi. Hep duyduk, dinledik, okuduk ama hiçbir zaman onların ağzından hikayeleri yazılmadı.

Moldova'daki hayattan kurtulma arayışı

Havaalanında karşılaştığımız iki kadının da ortak noktası Moldova'dan geliyor olmaları. Her ikisi de oradaki ailevi sorunlarından dolayı yabancı bir ülkede çalışarak daha iyi bir yaşam sağlamak için ülkesini terk etmiş. Ülkelerinde o kadar sıkıntılar yaşamışlar ki biri 2, diğeri ise 3 kez intihar girişiminde bulunmuş, günlerce komada yatmış. Tüm bu yaşananlar sonucunda da yurt dışında çalışıp para kazanıp, kendi ayakları üzerinde durmayı seçmişler. Hikaye bu noktadan sonra başlıyor. Ancak hemen şunu söyleyeyim ki bu okuyacağınız onların güvenliği için yaşananların sadece üçte biri. İnanın insanoğlu insanlığından utanıyor duydukları karşısında. Tek istediğim bu hikayeleri okurken (ki hemen hemen ikisi de aynı olduğu için ayırmadan yazıyorum), hayal gücünüzü kullanarak daha ne kadar olabilir ki sorusunu sorabilmeniz. Şimdilerde kendilerini bu hayattan kurtaran her iki kadın da yaşananları hala hafızalarından silememişler ve silemeyeceklerini de söylüyorlar. Yaşadıklarını da bir daha kimse yaşamasın diye anlatıyorlar. Tüm bunları onlara yaşatanlara da şu sözümüz olacak. Acaba sizin hiç aileniz yok mu, gece başınızı yastığa koyarken hiç mi vicdanınız sızlamıyor?

HAVADİS: Yurt dışında çalışmaya gelirken neden Kıbrıs'ı seçtiniz?

LUDMİLA: Ben Kıbrıs'ı seçmedim. Kıbrıs'la ilgili açıkçası çok da fazla bilgim yoktu. Ben Türkiye'ye gideceğimi sanıyordum.

LUDMİLA II: Ben önceleri Türkiye'de idim. İstanbul'da kısa bir süre çalıştım.

Hasta bakacağız sandık, satıldık. Otellerde kaldım, dayak yedim.

HAVADİS: Peki nasıl oldu da bu ortama düştünüz?

LUDMİLA: Benim ailevi sorunlarımdan dolayı sıkıntılarım vardı. İş aramaya başladım. Gazetelerde sayfa sayfa ilanlar vardı yurt dışında çalışmak ister misiniz diye. Ben de Türkiye'de hasta bakıcılığını seçtim. Ben bu işi yapabilirim diye düşünmüştüm.

HAVADİS: Adaya geliş sürecini bize anlatır mısın?

LUDMİLA: Ben, gazetede bulduğum bir ilana başvurdum. Bir şirkete gittim. Türkiye'de hasta bakabileceğimi söyledim. Onlar da bana biletimi kestiler, ilk aylığımı da buna karşılık kendilerine vermem gerektiğini ifade ettiler, ben de tamam dedim. Uçağa bindik biz 3 kızdık. İstanbul Havaalanı'nda bizi iki kadın karşıladı. Bizim üzerimizde hiç para yoktu. Onlar bizi aldılar Kıbrıs için uçak beklerken bir şeyler ısmarladılar. Sonra da Kıbrıs için bilet işlemlerini yapınca ortadan kayboldular.

HAVADİS: Peki siz bu kişileri tanıyor muydunuz?

LUDMİLA; Hayır hayatımda hiç görmedim, zaten bir hayalet gibi çıktılar, işlemleri yaptılar ve kayboldular, anlamadık.

Havaalanında gerçeklerle karşılaştılar

HAVADİS: Peki sonra ne oldu?

LUDMİLA: Daha sonra uçak Kıbrıs'a indi, biz bakınıyoruz bizi kim alacak diye. Sonra yanıma bir adam geldi. "Sen nereye geldin" diye sordu. Moldova'daki şirket benim beynime bir isim kazımıştı. Sana "kime geldin" dediklerinde, "…ya" diyeceksin diye. ( Bu arada, her gece kulübü için bir şifre sözcük var. Kızlar havaalanına geldiklerinde kendilerine öğretilen o tek kelimeyi söylüyorlar ve bunun gidecekleri kişinin adı olduğunu sanıyorlar) Ben de onu dedim. "Hah, tamam anladık" dediler.

HAVADİS: Ne zaman öğrendiniz hasta bakmayacağınızı?

LUDMİLA: Orada havaalanında. Adam bana siz " bunu, bunu" yapmak için adaya geldiniz dedi. Ben şok oldum. "Hayır, yapmam" dedim. "O zaman bize olan 2 bin dolar borcunu öde, seni geri gönderelim" dedi. Çünkü ben Moldova'da bir anlaşma imzalamıştım. Bilet paramı da onlar ödemişti. O gece bizi havaalanından aldılar, önce duş aldırdılar, ardından da hastaneye götürüp muayene ettirdiler. Ondan sonra da gece kulübüne götürdüler. Bana, 6 ay çalışıp 2 bin dolarlık borcumu ödemem gerektiği ifade edildi.

Mal gibi idik, albümden bizi pazarlıyorlardı

HAVADİS: Ne yaptınız oraya gidince?

LUDMİLA: İlk gece pe….. aldı bizi gece kulübüne götürdü. Orada fotoğraflarımızı çektiler bizim, çıplak olarak. Sadece bikininin altı üzerimizde kalacak şekilde fotoğraflarımızı çektiler poz, poz. Poponu kaldır, bacağını kaldır, göğsünü aç. Çok utandım ben. Kendimi çok kötü hissettim. O fotoğraflardan albüm yapıp müşteriye gösteriyorlardı. Büyük göğüslü isteyen, küçük göğüslü, uzun bacaklı, poposu yuvarlak gibi o albümden seçerdi müşteriler, bizi görmeden. Mal gibi idik resmen.

Gecede 2 saat uyku, kilo almamak için de gece yemek yok

İlk gece adaya geldikten sonra birkaç saat uyuduk. Ertesi gün bizi erkenden kaldırdılar ve işe götürdüler. Çünkü yeni gelenlere daha fazla ilgi varmış. Gece dışarı çıktığımızda müşteriye sabah saat 08.00'de gelirdik. Saat 10.00'dan sonra ise uyumak yasaktı. Yani 2 saatlik uyku ile devam ederdik güne. Biz yeni geldiğimizde dans etmesini bilmezdik. Bir kadın vardı gündüz müşteri olmadığında bize dans etmesini öğretirdi. Direklerde hem dans etmeye hem de soyunmaya çok zorlanırdım. Yemeklerimizi biz yapardık, ancak kilo alırız diye gece yemek vermezlerdi. Bazı gece kulüplerinde normal kıyafetle kızlar konsomatrislik yapardı ama biz resmen striptiz yapardık.

HAVADİS: Günde ne kadar müşteriye giderdiniz?

LUDMİLA: Ne kadar müşteri gelirse, o kadar çıkardın. Sayısı belli olmazdı.

HAVADİS: En fazla kimler gelirdi müşteri olarak?

LUDMİLA: Her türlüsü vardı. 80 yaşında bastonla gelen bir adam bile vardı, inanamazsınız. Türkiye'den kumara gelenler de gelirdi. Onlar çok bahşiş verirdi. Önce gece kulübüne gelir "sipariş" verirdi "bunu" isterim diye. Sonra kumara giderdi, çıkınca da gelir kızı alır giderdi. Çünkü önceden sipariş vermezse kızı ilerleyen saatlerde bulamazdı. Kumarcılar hep sarhoş gelirlerdi. Çok ilginç tipler vardı. Bir kumarcı sırf yanındakilere hava atsın diye gelir kadın alırdı ama yatmazdı. "Karımı seviyorum, sen yanımda dur, görsünler sadece" derdi. Çok bahşiş verirdi. "Keşke bir aylığına alsa bizi" derdik.


Kıbrıslı erkekler prezervatif sevmiyor

HAVADİS: Hastalık kaparız diye hiç korkmadınız mı? Prezervatif kullanılıyor mu peki?

LUDMİLA: Hayır, Kıbrıs'taki erkekler hiç prezervatif kullanmıyorlar. Zevk alamıyorlarmış. Kızlar bu yüzden çok hastalık kapıyorlardı. Ben çok savlon kullandım.

HAVADİS: Siz kullanmalarını önermiyor muydunuz?

LUDMİLA: Biz mecburen onlar ne derse kabul ediyorduk. Çünkü patron öyle istiyordu. Müşteri ne derse onu yapmak zorundaydık. Çok zor şartlarda çalışırdık. Herkesle gitmek zorundasınız. Kimi kokar, yıkanmaz kimi yaşlı kimisi 2 kız birden ister… Grup isteyenler... Bir akşam gece kulübünde şov yaparken bir çift otururdu yukarıda, uzaktan beni gösterdiler. Daha sonra bir taksi gönderdiler beni aldı götürdü bir eve. Hiç unutmam adam bana " Gir yıkan, dişlerini fırçala da öyle gel" dedi. Önce adam vardı odada, biz başlayınca kadın da geldi. Ben çok şaşırdım, kadının bana dokunmasını istemedim. Adam bana "Sen ne biçim davranın, ben seni beğenmedim, geçen sefer gelen çok iyiydi, her şeyi yapardı" dedi. Ben bir süre onları izledim. Sonra beni geri gönderdiler. Patron da bana paramı kesti istediklerini yapmadım diye.

HAVADİS: Çalışma sisteminiz nasıldı?

LUDMİLA: Gündüz kaldığımız yerde çalışırdık, gece programa çıkardık. Bazen 24 saat çalıştığımız olurdu. Konsomatrislik yapardık. Masasına gittiğimiz kişinin yanında patron, "bir sigara bitene kadar, bir bira içeceksiniz. O bitince başka söyleyeceksiniz, aksi halde paranızı silerim" dedi. İlk zamanlar bana böyle paramı çok sildiler çünkü içemezdim. Pe…. işten gelmeye 5 dakika geciksem beni döverdi. Bazı müşteriler çılgındı. Müşteri ne isterse onu yapmak zorundasınız. Kaba davranmayacaksın. Müşteri ne derse yapacaksın, yatırmazsa yatmayacaksın. Cep telefonu kullanmamız yasaktı. Sadece programa çıkacağımızda bize verilirdi. Onu da sırf özel müşterilerimizi arayıp da oraya çağırmamız için verirlerdi. " Napan canım, neredesin, hadi gel ben şova çıkıyorum, özledim seni" derdik. Sırf gelsinler diye.

HAVADİS: Kazanılan paranın ne kadarı sizindi?

LUDMİLA: Yarı yarıya bölüşülürdü. Ama hiçbir zaman bizim elimize para verilmezdi. Hep hesabımıza yatırılırdı. Her hafta hesaplaşırdık. Ne zaman ki ülkene gideceksin o zaman havaalanında hem pasaportunu hem de paranı alırdın. Benim paramı çok kesti patron. Neredeyse yarısını geri aldı ceza olarak. Hatta havaalanında ben dönerken bir başka gece kulübü sahibi bana para verdi, geri dönersem onun yerinde çalışayım diye. Gece müşteriye gidersen sabah sekizde dönmek zorundaydın. Müşteriye bir saat verirdi. İki saatte çıkarsa iki saat parası öderdi. Müşteri bizi gece uyutmazsa uykusuz gelir işe devam ederdik.

HAVADİS: Patron size nasıl davranırdı?

LUDMİLA: Patron kızar, çok döverdi içki içen kızları. İçki içmek yasaktı. Köpek gibi davranırdı. Mecburduk içmeye, aksi halde işleyemezdik. Çünkü çeşit çeşit adam vardı. Bir iki tek viski içer ona göre çıkardık. Patron görmesin diye alır saklardık içkileri, gündüz içemezdik çünkü. Elimize hiçbir zaman para verilmezdi. Kıyafet alınmazdı. Biz elbise, iç çamaşırı, parfümümüzü hep bize verilen bahşişlerden alırdık. İhtiyaçlarımızı bahşiş paralarından giderirdik.

HAVADİS: Ne kadar bahşiş alırdınız?

LUDMİLA: Müşteriye göre değişirdi. Kimisi 5, 10 lira kimisi 100 dolar verirdi.

HAVADİS: Nerelerden alışveriş yapardınız?

LUDMİLA: Salı günleri hastaneye giderdik kontrole. Daha sonra Önder ve Metropol'de alışveriş yapardık. Başka yere götürmezdi bizi, sadece oralardan alışveriş yapardık. Biz istediğimizi alırdık, pe…. de öderdi. Sonra içeri gelince herkese borcunu söyler parasını alırdı.

Arkadaşım İstanbul Havaalanı'nda beni sattı

HAVADİS: Peki Moldova'dan buraya neden geliyorsunuz. Çok mu para var burada?

LUDMİLA: Bizim memlekette arkadaş arkadaşı, kardeş kardeşi satar. Çok fakir değil ülke ama çok para duyunca geliniyor. Biraz da özenti var tabii ki. Ama düşünebiliyor musunuz? Ben, arkadaşımla İstanbul'a tatile gittik ve havaalanında sattı beni, haberim olmadan. Adam bana "arkadaşın seni bana 500 dolara sattı, yürü gidiyoruz "dedi. Ben de onunla gitmeyeceğimi söyledim, tartıştık, beni dövdü. Daha sonra ben de o uyurken kaçtım. Ben bu hayatta ne kadar dayak yedim, hayvan gibi sattılar beni.

HAVADİS: Size "Nataşa" denilmesinden rahatsız mısınız?

LUDMİLA: Hayır, o bir isimdir, rahatsız olmam. Biz yabancıyız diye bizim çok fantezimiz var sanıyorlar. Ama biz çok daha tutucuyuz. Biz bu hatalardan geçtik ve evlendikten sonra namusumuzla oturmayı biliriz. Evlenince eşimizi aldatmayız. Bize Nataşa derler ama evli kadınlar kocalarını aldatır. Yerli kadınlar, kapalı kadınlar aldatıyorlar eşlerini. Ben yolda yürürken kafam önümdedir. Biz yapmayız, onlar cilve yaparlar, sonra da bize "Nataşa" derler.

Artık kimse gelmesin diye konuşuyoruz

HAVADİS: Neden bunları şimdi bir gazeteciye anlatıyorsunuz?

LUDMİLA: Biz neden konuşuyoruz, bir daha kimse gelmesin diye. Burada hayat tozpembe değil. Görüp duydukları gibi değil. İleriki hayatlarında yaptıklarından çok pişmanlık duyacaklardır. Evlenip çocuk sahibi olunca pişman olacaklar. Çünkü doğan çocuğunun geleceğine zarar veriyorsun. Onlar sizin bu yaşadıklarınızı duydukları zaman üzülür, utanırlar. Evlenseniz de eşiniz ileride sizin yüzünüze vurur yaptıklarınızı. Bu pez….lerin hiç mi vicdanları yok? Ya da bir gün Allah onlara sırf bizlere bunları yaptıkları için bir hastalık verecek diye korkmuyorlar mı? Kapatsınlar bu yerleri. Patron bile bizimle yatardı. Hatta iki kişi ile birden. Normalde yasaktı aslında.

HAVADİS: Bu size yapılanları hiç şikayet etmeyi düşünmediniz mi?

LUDMİLA: Her ikimiz de ülkemize döndüğümüz zaman polise şikayette bulunduk, aracı şirketi. Ama mafya oldukları için onlara hiçbir şey yapmadılar. Polisler bile korkuyor.

HAVADİS: Peki Kıbrıs'ta hiç çalıştığınız yerden kaçmayı düşünmediniz mi?

LUDMİLA: Hayır düşünmedim, çünkü ne param vardı ne de pasaportum.

Kadınlar artık bilerek geliyor

HAVADİS: Peki Moldova'dan hala buraya sizin gibi bilmeden mi geliyorlar?

LUDMİLA: Hayır, kızlar artık bilerek geliyor. Hatta ikinci, üçüncü kontratı olanlar var.

HAVADİS: Peki, erkekler neden size geldiklerini söylerler miydi?

LUDMİLA: Kimisi "karım hasta" derdi. "Şişmandır", "çok para ister" derdi. Hatta birisi vardı, "ben karımı çok seviyorum ama hamiledir" diyerek bize gelirdi. Bizim de ülkemizde ailemiz var ama buradaki insanlar biz "havadan" geldik gibi düşünürler. Sanki biz insan değiliz. Ama ben merak ettim ve bir gün sordum. "Neden siz Kıbrıslılar yabancı kadın istersiniz?" diye. Bana "Çünkü bizim Kıbrıslı kadınlar çok şey ister. Ev, araba, takı isterler" dediler. Biz fakirlikten geldik diye sanki biz bir şey istemeyeceğiz. Biz de isteriz. Dil öğrenip de konuşmaya başlayıp bir şeyler isteyince bozuluyorlar.

Kadınlar kocalarına sahip çıksın

Kadınlar kocalarına sahip çıksınlar, gözleri dışarıda olmasın. Erkekler fantezi arıyorlar. Ceplerinde para olunca bize gelirler, para bitince karılarına dönerler. Burada herkes birbirinin karısı kocası ile gider. Hayat çok karışık burada.

HAVADİS: Neden bu yapılır sizce?

LUDMİLA: Erkekler genelde arkadaşlarına hava atmak için yapar. Yapmazsan "light erkeksin" derler. Erkek mi olur yani başka bir kadına gidince adam, ben anlamadım. Ayrılıklardan hep çocuklar zarar görür. Çocuklar babalarını yanlarında görmek isterler.

HAVADİS: Neden şimdi konuşmayı seçtiniz?

LUDMİLA: Bugüne kadar bunları kimseyle konuşamadık. Güvenemezsiniz herkese. Anlatmazsak hafızamızdan sileceğimizi sanıyoruz ama bunlar hafızdan hiç silinmiyor.

Havadis Gazetesi

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.