Kudret Özersay: “Özel jet krizine ilişkin polis soruşturması bir ay önce bitti”

Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu, UBP-DP-YDP üçlü azınlık hükümetinin, hükümet programını görüşmek üzere toplandı.

“HP NİSAP KONUSUNDA OLUMLU YAKLAŞIM ORTAYA KOYACAK AMA…”

Toplantıda kürsüye çıkan Halkın Partisi (HP) Milletvekili Kudret Özersay, “azınlık hükümetinin yaklaşımına bağlantılı olarak” HP’nin nisap konusunda olumlu bir yaklaşım ortaya koyacağını ifade etti.

“AZINLIK HÜKÜMETİ, AYARTILAN ÜÇ VEKİLİN ÜZERİNE İNŞA EDİLMİŞ DURUMDA”

Üçlü azınlık hükümetinin, ülke demokrasisine zarar veren, siyaset etiğine aykırı ve halk iradesine saygısızlık yapılarak ayartılan üç Milletvekili’nin istifası üzerine inşa edildiğini söyleyen Özersay, “Geçmişten ders alınmadığı için, aynı yanlışlar yapılmaya devam ediliyor” dedi, ÖRP örneğine dikkat çekti:

“O dönem, UBP’nin önemli mevkilerinde bulunan Milletvekilleri istifa etmiş, vekiller ayartılmış ve hükümet kurulmuştu. Şu an Siyasi Partiler Yasası izin vermediği için vekil transferi yerine, vekilleri ayartarak istifa etmeleri yoluna gidilmiştir. Bu etik dışı davranış üzerine üçlü azınlık hükümeti inşa ediliyor. Vicdanı olan herkes, kamuoyuna yapılan açıklamalara baktığında bunu görür. Zamanında ÖRP örneğinde UBP’li vekiller, partilerinden koparılmıştı; UBP zarar gören taraf olmuştu. Ancak bugün, UBP kendisi bir azınlık hükümeti kurdurmak için bu koalisyonun parçası olmuştur. O dönem mağdur olan, bugün bu yanlışa, operasyona tenezzül etmiş durumdadır. ÖRP örneğinden sonra, üçlü azınlık hükümeti de siyasi tarihimize ikinci bir kara leke olarak geçmiş durumdadır.”

ÖZEL JET KRİZİ…

Özel jet krizine değinen Özersay, polisin konuyla ilgili soruşturmasını bir ay önce tamamladığını söyledi.

Polis soruşturması sonrası “nasıl bir adım atılacağı, nasıl bir dava açılacağı konularının takip edilmesi” gerektiğini ifade eden Özersay, “Hükümette olan arkadaşlar, o dönem ilk polis raporunu okuyan Serdar Denktaş’ın, raporun geldiği son aşamasını takip etmesini bekliyorum. Ya da hükümetteki diğer arkadaşlar takip etmeli. Bu, samimiyetin ve ilkeli duruşun gereğidir” dedi.  

Özersay'ın mecliste yaptığı konuşmadan satır başları şöyle:

"ÖRP örneğı̇ gı̇bı̇ bu olanlar da demokrasimiz açısından kara bı̇r lekedı̇r. ÖRP olayında mağdur edilen UBP şimdi vekillerin ayartılıp istifa ettirilmesi operasyonuna ortak olmaktadır. Bu, halk iradesine saygısızlık yapılarak kurulmak istenen eğreti bir azınlık hükümetidir.

Böyle bir dönemde sırf muhalefet etmiş olmak için muhalefet edecek değiliz. Toplumun yararı neyse onu esas alarak siyaset yapacak, görüşlerimizi o çerçevede ortaya koyacağız.

Özellikle sağlık ve ekonomi gibi konularda toplum yararına gördüğümüz noktalarda sorumlu bir muhalefet anlayışıyla hareket edeceğiz. Gerek nisap gerekse yasama faaliyetlerinin sürdürülmesi bağlamında olumlu bir yaklaşımımız olacak. Ancak bu yaklaşımımız, azınlık hükümetinin tavrıyla da doğrudan ilişkili olacak.

Bu azınlık hükümeti, Kıbrıs Türk demokrasisine zarar veren, siyaset etiğine aykırı ve halk iradesine saygısızlık yapılarak, ayartılmış şekilde 3 vekili istifa ettirilmesi üzerine inşa edilmeye çalışılan bir hükümettir.

UBP Milletvekilleri Sayın Töre ve Sayın Öztürk’ün kamuoyuna yaptıkları açıklamalara bakıldığında istifa eden vekillere farklı bölgelerden UBP’den kontenjan adaylığı verilebileceği ya da vadedildiği önündeki ifadeler, imalar bu acı gerçeği gözler önüne sermektedir.

Azınlık hükümetindeki bu yaklaşım, siyaset etiği açısından siyasi tarihimize ÖRP’den sonra ikinci bir kara leke olarak geçmiştir. Bu bir azınlık hükümeti, aynı zamanda da seçim hükümetidir. Özellikle komitelerde yapılacak çalışmalarda bu dikkate alınmak zorundadır. Bütçe konusunda bunu dikkate alarak bir duruş sergilenmelidir.

 Hükümetin toplumun üzerinde hassasiyetle durduğu vatandaşlık yasası gibi konularda muhalefetle diyalog halinde ve uzlaşarak hareket etme zorunluluğu vardır. İstihdam ve arazi vb gibi konularda her iki koalisyon ortağı siyasi partinin UBP’yi denetlemesi gerektiği aşikardır. Biz bunu yaşayarak gördük.

 Madem hem hükümet hem Cumhurbaşkanlığı düzeyinde dış politikada bir paradigma değişikliğine gidilmesi konusunda bir konsensus var; o zaman Kıbrıs Türk tarafı federal çözüm dışındaki modelin ne olduğunu tanımlamak zorundadır. Çok iyi çalışılarak altı doldurulmazsa, 50 yıldan uzun bir süredir devam eden bir ezberi ortadan kaldırmak istiyorsak, istediğimiz şeyin ne olduğunu kalem kalem bildirip altını doldurmalıyız.

Hükümet programında, Başbakanlık altında Kapalı Maraş’la ilgili bir komitenin kurulmasından bahsediliyor. Kapalı Maraş’ın Kıbrıs Türk yönetimi altında açılabilmesi için Dışişleri Bakanlığı altında halihazırda bir çalışma grubu ve bir komite oluşturulmuştur. Dışişleri Bakanlığı altında oluşturulmasının nedeni, ciddi bir uluslararası boyutunun olmasıdır.

Her Bakanlık Kapalı Maraş’a dair kendi kafasına göre bazı adımlar atmaya kalkışırsa, olumlu bir şey olmaktan çıkar, kendi ayağımıza kurşun sıktığımız bir siyasete dönüşür.

Siz piknik, kahvaltı yapmak, gezinti yapmak gibi konulara odaklanarak kamuoyu algısı oluşturabilirsiniz ama Kapalı Maraş’ın Kıbrıs Türk yönetimi altında açılması politikası oradaki mülkiyet meselesiyle de doğrudan ilişkidir. Ve bu konuda eşzamanlı adımlar atılması gerekir. Olayın makyaj kısmıyla başlanmıştır, içerik kaybolmaya başlamıştır.

Kurumların şevkini kıracak müdahalelerden kaçınalım. Kurumsallaştıracağız derken yeni bir keşmekeş yaşatmayalım. Devlete istihdamlarda fırsat eşitliği olacağından bahsediliyor. Bir düzenleme yapılmalı ve şeffaf bir biçimde hareket edilmelidir. Bahsedilen fırsat eşitliğinin Bakanlıklar dışında, örneğin; Vakıflar İdaresi, Kıbrıs Sigorta, Lefke Avrupa Üniversitesi, Doğu Akdeniz Üniversitesi ve fonlara yapılacak istihdamları kapsadığını da duymak istiyoruz.

Belli bazı kurum ve kuruluşları Bakanlıklara bağlarken amacımız iyi yönetim sağlamaktı. Önümüzdeki dönemde, Şeker Sigorta, Lefke Avrupa Üniversitesi, Kalkınma Bankası’nın yanı sıra Türk Ajansı Kıbrıs’ın tarafsızlığının takipçisi olacağız. Bu kurumların hangi amaçla talep edildiği önemlidir. İstihdam yapıp partiyi güçlendirme amacı taşınmamalıdır. Bu yanlışların yapılmayacağı yönündeki güvenceyi hükümetten duymak istiyoruz.

Özel jet kriziyle ilgili olduğumuz nokta kayıtlara geçsin: Krizle ilgili olarak ülkeye yasal yollarla girilip girilmediği, usullere uyulup uyulmadığı, girildikten sonra sağlıkla ilgili kurallara uyulup uyulmadığı ve nasıl ayrıldıkları konusunda biz bakanlar olarak Polis Genel Müdürlüğü’nün gönderdiği tahkikat memurlarına ifade verdik. Müdür ve müsteşarlarımız da ifade verdi. Ön raporda bazı görüntülerin formatlandığı ve silindiği yönünde ifadeler vardı. Bunun takipçisi oldum, Başbakan Yardımcısı olarak Polis Genel Müdürlüğü’ne yazı gönderdim, Türkiye’den de gelen teknik destekle görüntülerin geri getirildiği yanıtını aldım. Kayıtlıdır. Polis tahkikatı tamamlanmıştır. Dosya Başsavcılık’a gönderilmiştir. Savcılığın suç unsuru var mı diye bakması, eğer varsa takibinin yapılması gerekir. O dönemde, ilk polis raporunu Meclis kürsüsünden okuyan Sayın Serdar Denktaş’ın bu raporun şimdiki durumunu takip etmesini beklerim. Bakan arkadaşların da çıkan sonucu da bizimle paylaşmalarını beklerim."