Kudret Özersay: "Olası bir çözümde kimden ne bekleyebiliriz, bunu bilerek geleceğe bakmalıyız"

Halkın Partisi (HP) Genel Başkanı Kudret Özersay, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda, uluslararası alanda AB'nin pandemi krizini yönetemediğinin konuşulduğunu ifade ederek, "Kıbrıs Rum tarafına gönderilmiş olan aşı miktarına ama özellikle ülkemize AB tarafından güney Kıbrıs üzerinden gönderilen miktara baktığımızda aşılama açısından AB’nin hiç de iç açıcı ve güven veren bir noktada olmadığını görebiliyoruz" dedi.

Özersay, bu açıdan Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs Türk Halkına vermekte olduğu desteğin kıymetini bilmek gerektiğini ifade etti.

"KİMDEN NE BEKLEYEBİLİRİZ, BUNU BİLEREK GELECEĞE BAKMALIYIZ"

"Bizler de olası bir çözümde veya çözümsüzlüğün devamında kimden ne bekleyebiliriz, kim neyi yapmaya muktedirdir, değildir bilerek geleceğe bakmalıyız" diyen Özersay, "AB’nin özellikle demokrasi, insan hakları, laiklik gibi çağdaş değerler bağlamında geliştirdiği ve/veya kodifiye ettiği kurallara, standartlara bağlı kalarak, bunları hedefleyerek ilerlemek, çağdaş dünyanın, Avrupa’nın bir parçası olmaya evet diyebilmek, öte yandan onun da zafiyetlerini, sınırlarını bilerek beklentiyi gereksiz şekilde yükseltmeden geleceğe bakmak…" ifadelerini kullandı.

Özersay'ın paylaşımı şöyle:

"Avrupa Birliği çok sancılı bir süreçten geçiyor. Pandemi ile ilgili krizi iyi yönetemediği, zamanında hareket edemediği, hantal bürokrasi nedeniyle takılıp kaldığı tartışılıyor. Salgının ilk aylarında bu şikayetler önce İtalya’dan gelmiş, bu ülke yalnız bırakıldığı noktasında sitemkar açıklamalarda bulunmuştu.

Şimdi ise özellikle aşılarla ilgili politikasında ve attığı ve atamadığı adımlar noktasında AB ciddi bir eleştiri altında. Salgının ilk aylarında krizi çok kötü yöneten Birleşik Krallık şimdilerde özellikle aşılamada AB’ye göre çok daha ileri bir noktada ve genel anlamda başarılı. Oysa AB Komisyonu Londra’ya göre iki ay gecikmeli olarak ilaç firmalarıyla sözleşme yapabilmiş durumda ve bu da pek çok AB üyesi ülkenin vatandaşlarını aşılama oranları açısından Londra’nın çok gerisine düşmelerine, bu duruma bakıp bakıp hayıflanmalarına, yerinmelerine neden oluyor. İsrail kendi vatandaşlarının yarısından fazlasına ilk aşıyı yapmış durumda, Londra da çok hızlı hareket ediyor.

AB’nin krizi yönetmekle ilgili bir diğer sorunu da aşıların AB dışına ihraç edilmesine getirilen sınırlama konusunda oldu. Brexit çerçevesinde kuzey İrlanda’ya verilen güvenceye rağmen AB Komisyonu bahse konu bölgedeki sınıra normal bir sınır gibi muamele etmeye kalkınca “ortalık kalktı, oturdu” ve AB Komisyonu geri adım attı. “Hata yaptık” dedi.

"AB'NİN SÜRECİ İYİ YÖNETEMEDİĞİ ULUSLARARASI ALANDA KONUŞULUYOR"

Evet doğrudur normal şartlarda sağlık konusu AB’nin olağan yetkileri içerisine giren bir konu değildir, üye devletlere bırakılmış olan yetki alanlarındandır. Bu nedenle “AB de ne yapsın yani?” diyebilirsiniz. Ancak AB Komisyonu bünyesinde sağlıktan sorumlu bir Komiser var ve genel anlamda AB’nin bu süreci iyi yönetemediği konuşuluyor uluslararası alanda.

Şu ana kadar Kıbrıs Rum tarafına gönderilmiş olan aşı miktarına ama özellikle ülkemize AB tarafından güney Kıbrıs üzerinden gönderilen miktara baktığımızda aşılama açısından AB’nin hiç de iç açıcı ve güven veren bir noktada olmadığını görebiliyoruz. Bu açıdan Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs Türk Halkına vermekte olduğu desteğin kıymetini bilmek gerekir.

"LONDRA, HANTAL KALAN AB'DEN AYRILDIĞI İÇİN MUHTEMELEN MUTLUDUR"

Özetle dünyanın tecrübe etmekte olduğu bu global krizin Avrupa Birliği gibi uluslararası örgütlerin geleceği açısından da çok belirleyici sonuçları olacağını görmek lazım. AB kendini bu konularda hızlı bir biçimde geliştiremez, üye devletler arasındaki dayanışmayı güçlü ve hızlı hareket edebilen bir koordinasyon anlayışıyla pekiştirmezse bir bölgesel uluslararası örgüt olarak ciddi çatırdamalar yaşayabilir. Londra tam da böyle bir global krizin eşiğinde kriz yönetiminde ağır hareket eden, hantal kalan AB’den ayrılmış olduğu için muhtemelen mutludur.

Bizler de olası bir çözümde veya çözümsüzlüğün devamında kimden ne bekleyebiliriz, kim neyi yapmaya muktedirdir değildir bilerek geleceğe bakmalıyız. AB’nin özellikle demokrasi, insan hakları, laiklik gibi çağdaş değerler bağlamında geliştirdiği ve/veya kodifiye ettiği kurallara, standartlara bağlı kalarak, bunları hedefleyerek ilerlemek, çağdaş dünyanın, Avrupa’nın bir parçası olmaya EVET diyebilmek, öte yandan onun da zafiyetlerini, sınırlarını bilerek beklentiyi gereksiz şekilde yükseltmeden geleceğe bakmak…"