İÇ HABERLER
okuma süresi: 14 dak.

Elcil: "Eylemde Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı taşınmasında sıkıntı yok"

Elcil: "Eylemde Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı taşınmasında sıkıntı yok"

KTÖS Yönetim Kurulu üyesi Şener Elcil, Levent Özadam'ın AS TV'de hazırlayıp sunduğu "Günaydın Dünya" programına katılarak son dönemde yaşanan eylemler ve Sendikal Platform çalışmaları hakkında bilgi verdi.

Yayın Tarihi: 13/04/11 11:21
okuma süresi: 14 dak.
Elcil: "Eylemde Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı taşınmasında sıkıntı yok"
A- A A+

"SENDİKACILIK BİR YAŞAM BİÇİMİ"

Sendikacılığın bir yaşam biçimi olduğunu vurgulayan Elcil, düzenli bir yaşantılarının olmadığını ve ailelerini ihmal ettiklerini belirterek, "Girdik bir kez, şimdi çıkamıyoruz. Üyelerimiz çalışmalardan memnunlar ve bizi sürekli destekleyip itiyorlar. Bundan da vicdanen mutluyuz ve ailemizden fedakarlık yapıyoruz" dedi.

"KTÖS GENEL KURULU'NDA CTP DEĞİL, UBP ETKİNDİ"

Gerçekleşen KTÖS Genel Kurulu'nda CTP'nin direkt bir teması olup olmadığı yönündeki soruyu da yanıtlayan Elcil, CTP'nin etkisi olmadığını düşündüğünü, karşılarında bir ekip bulunduğunu ancak partinin bizzat devrede olduğunu gösteren bir delil görmediğini söyledi.

"CTP'nin direkt kendisinin bu konuda bir kararı olduğunu düşünmüyorum. UBP bu konuda daha etkin" diyen Elcil, Eğitim Bakanlığı'ndan aranan kişiler olduğunu ve adaylıkların geri çekilmesi gibi olaylar yaşandığını hatırlattı.

Sendikaların siyasi partilerin güdümünde olmasını da, partilere emir vermesini de doğru bulmadıklarının altını çizen Elcil, bu durumun ilişkilerin çarpık olmasını getirdiğini, sendikalarla partiler arasında hedef birliği varsa buluşup otak mücadele etmesini doğru bulduklarını kaydetti.

"SADECE SENDİKALAR DEĞİL, SİYASİ PARTİLER DE GAYRET GÖSTERMELİ"

Sendikal Platform'un oluşum süreci hakkında bilgi veren Elcil, sendikaların çok örgütlü olduğunu ve doğru hedefe birlikte yürünmesi gerektiğini vurguladı. Elcil, "Bölünmüşlük hükümete ve egemen sınıfın işine yarar. Bu birliktelik olurken ilkelerden vazgeçmemek lazım. 13 maddemiz var. Biz siyasi partilerle eylem birlikteliği yapıyoruz. Bizler toplumun menfaati için ekonomik paketin alternatifleri vardır diyoruz. Ama bu gayret sadece sendikalar tarafından gösterilemez. Siyasi partiler de gayret göstermeli" dedi.

"PARTİLERE 'KİTLEYİ OYA DÖNÜŞTÜRMEYİN' DİYEMEM... BU, ONLARIN GÖREVİ"

13 maddelik ilkeler manzumesini kabul eden partilerle eylemleri birlikte organize ettiklerini vurgulayan Elcil, bazı partilerin mücadeleyi oy potansiyeli olarak kullandığı tespitinde bulundu. Elcil, şöyle konuştu:

"Bunu ben engelleyemem. Bunu yapacaklar. 'Seçimlere girmeyin veya kitleyi oya dönüştürmeyin' diyemem. Bu, onların görevi. Bir parti de seçimlere girmeme görüşünde. Buna da saygı duymak lazım. Biz sadece katkılarını istiyoruz. İlkeli duralım. Partilerin karar alma mekanizmalarında bize göre zaafiyet olarak gördüğümüz seçime girme, hükümet olma gibi durumları dikkate almayalım, yok oluşu durduralım diye düşünüyoruz. Böylelikle farklı partileri bir araya getirdik".

Son dönemde Sendikal Platform ile siyasi partiler arasında bazı sorunlar yaşandığına da dikkat çeken Elcil, "Eylemle ilgili olarak durumu partilerle paylaşıyor, değerlendiriyoruz, bir eylem komitesi oluşturuyoruz. Bu süreçte bir anlaşmazlık ve kesinti oldu. Ama o aşılacaktır. Dünkü toplantıyla bunu aştık. Partiler üst düzey katıldılar. Süreç sürüyor. Partiler kendi özgür iradeleriyle bir araya gelerek eylem yapabilirler. Sendikalar da bunu yapabilir. Bundan kimsenin rahatsızlık duymaması lazım" diye konuştu.

"AKÇA'NIN ATANMASI VE KABİNE DEĞİŞİKLİĞİ TAMAMEN MAKYAJ"

Elcil, hükümetin toplumsal tepkiyi önlemeye çalıştığını da ifade ederek şunları kaydetti:

"Hükümet, çok fazla sivri açıklamalar yapmıyor. Ama bu yapmayacak demek değil. 12 Haziran'a kadar daha rahat bir süre geçirmeyi hedefliyorlar. Makyaj yapıldı. Sn. Türkmen görevden alınarak Sn. Akça göreve getirildi. Hükümet içinde bir değişiklik oldu. Bunların hepsi makyajdır. Hükümetin istifası hamlemize karşılık revizyona gittiler. UBP'de de zaten ciddi çalkantılar vardı. Bu yapay gündemlerle süreci götürmeye çalışıyorlar. 12 Haziran'daki Türkiye seçimlerinden sonra hükümet, dayatılan ekonomik paketi geçirmek için faaliyete devam edecek. Görüşme süreciyle ilgili olarak da 12 Haziran sonrası beklentiler var".

"MÜZAKERE MASASINDA NELER DÖNDÜĞÜNÜ TAM OLARAK BİLMİYORUZ"

"Müzakere masasında neler döndüğünü tam olarak bilmiyoruz" diyen Elcil, Eroğlu'ndan istedikleri randevunun verilmediğini belirterek; Hristofyas'la görüştüklerini ve Hristofyas'ın müzakerelerle ilgili kendi vizyonunu ortaya koyduğunu açıkladı. Elcil, "Eroğlu'nu dinlemeden Hristofyas'ın söylediklerini yorumlamak doğru olmaz" diye konuşarak, İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat döneminde kendilerine bilgi verildiğini, şu anda Halk Konseyi adında bir kurum oluşturulduğunu ancak orada 'bir yığın naylon örgüt' olduğunu savundu. "Biz naylon örgüt değiliz. Oraya katılmadık. Eroğlu'nun konseyde yaptığı açıklama da ciddi bir çelişkidir. Türk-sen, KTOEÖS ve Kamu-Sen'den katılan arkadaşlar oldu. Eroğlu, alınmayan bir kararı alınmış gibi göstererek New York'a gitti" diyen Elcil, Eroğlu'nun Halk Konseyi'ne katılan örgütleri kullandığını belirtti.

"KIBRISLI TÜRKLER, RUMLAR KADAR AKTÖR OLMALI"

Müzakere konusunda tek taraflı suçlamaların doğru olmadığını da vurgulayarak, "Kıbrıs sorunu Kıbrıslı Rum liderliğinin Kıbrıs Cumhuriyeti'ni paylaşmak istememesi, Kıbrıslı Türk liderliğinin de ayrılıkçılığıdır" diyen Elcil, "Kıbrıslı Türkler olarak her geçen gün sahneden çekilen taraf halindeyiz. Bizim, Kıbrıslı Rumlar kadar sahnede aktör olmamız lazım. Ciddi bir tavır değişikliği var ve gerileme görüyorum. Bir anlaşmanın ortaya çıkması önemli ve çabalanmalı. Güney'deki parti liderleri de Hristofyas'ın ciddi bir zaman kaybı yarattığını söylüyorlar. Annan Planı'nda revizyonla süreç sonlandırılabilirdi deniyor" şeklinde konuştu.

"UBP, HALK DESTEĞİNİ YİTİRDİ, ARTIK SADECE EMİRLERİ YERİNE GETİRİR"

Elcil, sözlerini şöyle sürdürdü:

"22 Mayıs'ta Güney'de, 12 Haziran'da da Türkiye'de seçimler var. Bizde de seçim olabilir. Halk desteğini yitirmiş bir UBP var. Halkı hiçe sayan bir UBP var. Erdoğan, 'Maaşınız kaç?' dediği zaman, Başbakan'ın verdiği yanıt bu iradenin ortadan kalktığını gösteriyor. Aşağılanmayı kabul ediyorlar. UBP'nin arkasında halk desteği yok, böyle bir hükümet ancak emirleri yerine getirir. Çeşitli taraflarla temaslarımız var. Yabancı elçiler de ziyarete geliyor. Toplamda ortaya koyduğumuz duruş itibarıyla, yabancıların süreci zorlayan bir tavrı var. 12 Haziran sonrası sürecin hızlanması gündeme gelebilir. Doğalgaz meselesi çok önemli. Bu, gündemden kaçırılmaya çalışılıyor. Ülkenin durumunu değiştirebilecek bir olaydır. Dünyanın üçüncü büyük doğalgaz rezervi olduğu söyleniyor. Petrol olduğu da belirtiliyor. Boru hatlarının nereden döşeneceğiyle ilgili Rusya ve Almanya arasında ciddi görüşmeler var. Ancak biz sadece kim bakan olacak, kim koltuk alacak'ı tartışıyoruz".

"BAZI GENÇLER, TÜRKİYELİ İŞÇİLERİ DÖVÜYORMUŞ... BU, NAZİ MANTIĞIDIR"

Elcil, ülkede bazı kesimlerin insanların orijini, kökeni üzerinden politika yaptığının da altını çizerek, "Bu; Rum, Türk, Türkiyeli-Kıbrıslı şeklinde speküle ediliyor ve seçim zamanında birileri çıkıp bu ayrılıkçı, ırkçı hareketler üzerinden oyları harmanlamaya çalışıyor. Bu ayrılık tohumları da yaşamını sürdürüyor. Gençler Türkiye'den gelen işçileri yalnız bulduklarında tutup dövüyorlarmış. Bu, Nazi anlayışıdır. Ama bazı menfaat çevreleri bunları kullanıp bize çamur atmaya çalışıyorlar" dedi. Kıbrıs'a daha iyi yaşam ve çalışma koşulları için gelmiş insanlarla sorunları olmadığını vurgulayan Elcil, sözlerini şöyle sürdürdü:

"TÜRKİYELİ İŞÇİLERİN HAKLARI VE SAVUNULMASI VAR..."

"O insanların hakları ve savunulması vardır. Eğitimden, sağlıktan, sosyal devlet imkanlarından yararlanması gerekiyor. Bunun kavgasını veriyoruz. Eğitim Bakanlığı okullara yazı göndererek çocuklar üzerinden kaçak nüfusu tespit etmeye çalışıyor. Çocuklar arasında sınıf içinde ailesinin çalışma izni var mı yok mu diye ayrıma tabi tutarsanız bu durum aileye ve sınıfa yansır, çatışma doğar. Bunu yapan devlet olamaz. Polisiniz, muhaceretiniz, 45 bin askeriniz var bu ülkede. Limanı, sınırı belli. Bu kabul edilemez. 6 yıl önce broşür çıkardık. Nüfusun kontrol edilmesini, insanların sanayi devrimindeki çalışma koşullarında çalıştırıldığını, sendikalaşmanın engellendiğini, insanlık dışı koşullarda yaşatıldığını, çocuk ve cinsel istismarın arttığını, yaşanan ortamların korkunç olduğunu vurgulayıp eylem koyduk. O dönemin Büyükelçisi Aydan Karahan'dı. Kendisiyle görüştük. 'Bunları biliyoruz' dedi. 'Sahip çıkın' dedik, ses çıkmadı. Siyaseten bu sorunlara yol açanlar kadar Türkiye'nin makamları da sorumludur".

"MERKEZ BANKASI'NI İDARE EDECEK YETİŞMİŞ KIBRISLI TÜRK YOK MU?"

Kıbrıslı Türklerin varoluş kavgasında en büyük desteği veren ülkenin Türkiye olduğunu belirten Elcil, buna rağmen çok çarpık ilişkilerin geliştiğini ve bunun rahatsızlık verdiğini kaydetti. "Maliye Bakanlığınız var, Türkiye Elçiliği'ndeki mali müşavir idare ediyor. Veya Merkez Bankası... Bizim ülkemizde Merkez Bankası'nı idare edecek yetişmiş insanımız yok mu? Eğitim Müşaviri'ne sorulmadan Eğitim Bakanı birşey yapamıyor" diye konuşan Elcil, bu durumdan her iki tarafın da suçlu olduğunu ifade etti.

"KIBRIS CUMHURİYETİ BAYRAĞI ÜVEY DOĞDU"

Elcil, eylemlerde açılan Türkiye karşıtı pankartlarla ilgili yorum yapmaktan kaçınarak şöyle konuştu:

"Kıbrıs'ta çözümsüz bir durum söz konusu. 1983'te de Sn. İlter Türkmen de, Kenan Evren de ifade ettiler. Sn. Denktaş'ın tekrar seçilmesiyle ilgili olarak KKTC'nin ilanı söz konusu oldu. ABAD kararları uygulandı. Ambargolar başladı. Biz Kıbrıs Cumhuriyeti'nin eşit bir parçasıyız. Kimliğini, pasaportunu alıp kullanıyoruz. Bizim engellendiğimiz nokta temsiliyet noktasıdır. Yönetimin paylaşılması meselesi sorunlu. Bayrağa da sahip çıkamadılar. Örneğin Rum Eğitim Bakanlığı'nda Kıbrıs Cumhuriyeti değil Yunan bayrağı asılıdır. Rum Eğitim Bakanlığı da anayasal olarak olmaması gereken bir kurum. O bayrak üvey doğdu, Rum işine geldiğnde kullanıyor, işine gelmediğinde kullanmıyor".

"EYLEMDE KIBRIS CUMHURİYETİ BAYRAĞI TAŞINMASINDA BENİM İÇİN BİR SIKINTI YOK"

Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağını çizen kişinin bir Kıbrıslı Türk olduğunu hatırlatan Elcil, "Eylemde Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı açılması, Kıbrıs Cumhuriyeti'ne dönülmesini savunan bir kısım insanın görüşüdür ve saygı duyulmalıdır. Ancak bunun belli çevrelerce provoke edilmesi doğru değildir. Bu bayrağın Elçiliğin içine dikilmesi ne derece doğru? Belli çevreleri provoke eden bir anlayış taşır. Bu bayrak benim açımdan taşınabilir, bir sıkıntı yoktur. Eylemi yapan arkadaş 'ben bu bayrağın arkasındayım, ben yaptım' diyor. Provokasyon olsa saklanırdı. Ama sahipleniyor. O kişiye sorulması lazım. Bayrağın taşınmasında benim için bir sıkıntı yok. Türkiye, 1974'te anayasal nizam ve toprak bütünlüğünü koırumak için geldi. Türkiye'nin burada bulunması ve 1974'ten sonraki siyaseten icraatları da gözden geçirilmeli. Türkiye'nin adanın kuzeyinde ayrı bir devlet kurdurması, nüfus taşıması söz konusu değildi. Uluslararası taahhütlerine bağlı davranmadı" dedi.

"GÜÇLÜ BİR KIBRISLI TÜRK TOPLUMU, GÜÇLÜ TÜRKİYE DEMEKTİR"

"Eğer Türkiye, Kıbrıs'ta Kıbrıslı Türklerin sayesinde bulunuyorsa, burada yaşayan toplumuın güçlenmesi için tedbir almalı" diyen Elcil, güçlü bir Kıbrıslı Türk toplumunun, güçlü bir Türkiye anlamına geldiğini belirterek, "Ben burayı kontrol edeceğim demek doğru değil, Buradaki ekonomik ve siyasi olarak güçlü bir Kıbrıslı Türk toplumu, dünyada önde gelen bir toplumdur. Bu da Türkiye'yi güçlendirir" ifadelerini kullandı.

"BRÜKSEL'DEKİ KONUŞMAMI HERKES İZLESİN"

Elcil, Brüksel'deki temaslarıyla ilgili olarak da bilgi verdi ve şunları söyledi:

"Üç başlık halinde ilkelerimiz oldu. 1. Kıbrıs Cumhuriyeti'nin, Rumlar tarafından işgal edilen makamların bizimle paylaşılmadığı konusu... Kıbrıslı Rumlar uluslararası alanda tanınmış, Kıbrıslı Türkler bunun dışında. Biz herhangi bir yerde değiliz. Toplumsal yok oluşa doğru gittiğimizi vurguladık. 2. Türkiye'nin toplumu ayakta tutan değil göçünü hızlandıran, nüfus taşıyan durumda olduğunu vurguladık. 3. AB'yi de sorguladık. 2004ten beri Kıbrıs, AB toprağıdır. Ama çözüm olmadığı için AB muktesebatı kuzeyde askıya alındı. Çözüm olana kadar da uygulanmayacak. Sen beni buraya kapattın, Türkiye ile bile ekonomik faaliyette bulunamıyorum. Adanın kuzeyi kumarhane, fuhuş, karapara cenneti oldu. AP'deki konuşmada da vurguladığım şudur ve herkes youtube'dan konuşmayı izleyebilir. Devlet Planlama Örgütü'nün açıkladığı rakamlar var. Nüfus artış hızı 1999'dan 2004'e kadar %1.1'dir. Doğum hızı da değişmiyor. 2005'te bu 1.0 oluyor. 2006'da 16.9 oluyor. İnsan neslinin bu kadar çoğalamayacağını, bu hızla çoğalabilecek olanın tavşan ve kediler olacağını söyledim. Bu söylemim, bu artışın doğumla olamayacağına yapılan bir vurguydu".

Kıbrıs Postası

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.