İÇ HABERLER
okuma süresi: 8 dak.

Bir itişme, binlerce çocuğun yaşadığı sorunu hatırlattı: Her 3 öğrenciden 1'i akran zorbalığına uğruyor

Bir itişme, binlerce çocuğun yaşadığı sorunu hatırlattı: Her 3 öğrenciden 1'i akran zorbalığına uğruyor

Uzman Psikolog Nisan Erkan, Lefkoşa'da bir öğrencinin arkadaşı tarafından itilerek yaralanması sonrası dünya genelinde hazırlanan raporlarda her 3 çocuktan 1'inin akran zorbalığına uğradığına işaret etti. Erkan, evde şiddetin, alayın ve küçümsemenin normalleştiği, sınırların net olmadığı ya da aşırı baskıcı aile ortamlarında çocuğun gücü bir kontrol aracı olarak öğrenebildiğinin altını çizdi.

Yayın Tarihi: 16/12/25 14:40
Güncelleme Tarihi: 16/12/25 14:59
okuma süresi: 8 dak.
Bir itişme, binlerce çocuğun yaşadığı sorunu hatırlattı: Her 3 öğrenciden 1'i akran zorbalığına uğruyor

Lefkoşa’da okul saatleri dışında, okul üniformasıyla bir öğrencinin itilmesi sonucu başka bir öğrencinin yaralanması, akran zorbalığını yeniden gündeme getirdi. "Görmezden gelinmeli" uyarılarının yapıldığı akran zorbalığı, mekan fark etmeksizin yaşanabiliyor. Uzmanlar, uluslararası araştırmalara göre her 3 çocuktan 1'inin akran zorbalığına uğradığına işaret ederken, zorbalığın doğuştan gelmediği anımsatıldı. 

Uzman Psikolog Nisan Erkan ailelerden ve okullardan en sık duyduğu başlıklardan birinin akran zorbalığı olduğunu belirterek, “Akran zorbalığı ‘çocuklar arasında olur’ denilerek geçiştirilemeyecek kadar ciddi bir sorun” dedi.

Çocuk ve ergenlerle çalışan bir psikolog olarak ailelerden ve okullardan en sık duyduğu başlıklardan birinin akran zorbalığı olduğunu ifade eden Uzman Psikolog Nisan Erkan, çoğu zaman “çocuklar arasında olur”, “bizim zamanımızda da vardı” denilerek normalleştirilen bu durumun, aslında oldukça ciddi sonuçlar doğurduğunu vurguladı.

“ÇOCUKLARIN ÖNEMLİ BİR KISMI YA DOĞRUDAN MAĞDUR YA DA TANIK KONUMUNDA BULUNUYOR”

Erkan, dünya genelindeki UNICEF ve OECD raporları incelendiğinde, okul çağındaki her üç çocuktan birinin hayatının bir döneminde akran zorbalığına maruz kaldığının ortaya çıktığını belirtti. Avrupa ülkelerinde bu oranın ortalama yüzde 20–30 arasında değiştiğini kaydeden Erkan, dijital zorbalığın da eklenmesiyle özellikle ergenlik döneminde oranların yükseldiğine işaret etti. Türkiye’de yapılan güncel bir araştırmaya göre ise bu oranın yaklaşık yüzde 25 civarında olduğunu ve vakaların büyük çoğunluğunun okul ortamında yaşandığını aktaran Erkan, çocukların önemli bir kısmının ya doğrudan mağdur ya da tanık konumunda bulunduğunu ifade etti. Erkan, özellikle 6–12 yaş grubunda zorbalığın daha sık görülmesinin, sorunun erken yaşlarda başladığını ve okul iklimiyle yakından ilişkili olduğunu gösterdiğini söyledi.

Akran zorbalığına ilişkin sistematik ve güncel istatistiklerin sınırlı olmasının başlı başına önemli bir problem olduğuna dikkat çeken Erkan, “Ölçemediğimiz bir sorunu sağlıklı şekilde çözmemiz mümkün değil” dedi.

Akran zorbalığının; bir çocuğun ya da gencin, benzer yaş grubundaki bir birey tarafından kasıtlı, tekrarlayıcı ve güç dengesizliği içeren biçimde fiziksel, sözel, sosyal ya da dijital yollarla zarar görmesi olduğunu vurgulayan Erkan, bunun tek seferlik bir çatışmadan farklı olarak süreklilik gösterdiğinin altını çizdi.

“ZORBALIĞIN 3 SÜRECİ VAR”

Zorbalığın yalnızca zorbalığa uğrayan çocukla sınırlı bir mesele olmadığını belirten Erkan, bu sürecin üç tarafı olduğunu söyledi. Zorbalığa uğrayan çocuklarda kaygı, okul fobisi, içe kapanma, özgüven kaybı ve depresif belirtilerin sık görüldüğünü ifade eden Erkan, bu çocukların derse odaklanmakta zorlandıklarını, okula gitmek istemediklerini ve zamanla akademik başarılarının düştüğünü kaydetti. Çoğu zaman gözden kaçan noktanın, zorbalık yapan çocukların da risk altında olması olduğunu dile getiren Erkan, zorbalığın altında yatan çeşitli zorlayıcı nedenler bulunduğunu, empati becerilerinin zayıf gelişebildiğini, saldırganlığın kalıcı bir başa çıkma yöntemi haline gelebileceğini ve ilerleyen yıllarda antisosyal davranışların görülebileceğini belirtti. Tanık olan çocukların ise “sessiz izleyici” konumunda kalarak çaresizlik, suçluluk ve korku hissedebildiklerini, bunun da duygusal donukluk ve duyarsızlaşmaya yol açabildiğini söyledi.

“ZORBALIK DOĞUŞTAN GELMEZ”

Zorbalığın doğuştan gelen bir özellik olmadığını vurgulayan Erkan, hiçbir çocuğun doğuştan zorba olmadığını ve zorbalığın çoğu zaman öğrenilmiş bir davranış olduğunu ifade etti. Evde şiddetin, alayın ve küçümsemenin normalleştiği, sınırların net olmadığı ya da aşırı baskıcı aile ortamlarında çocuğun gücü bir kontrol aracı olarak öğrenebildiğini belirten Erkan, dijital dünyada kontrolsüz içeriklerin, sosyal medyada normalleştirilen aşağılayıcı dilin ve okul ortamlarında yeterince müdahale edilmeyen zorbalık davranışlarının bu öğrenmeyi pekiştirdiğini kaydetti. Çocuğun “bunu yapabilirim ve sonuç olmuyor” mesajını aldığında davranışın kalıcı hale gelebildiğini söyledi.

“ZORBALIK EN ÇOK 9–14 YAŞ ARALIĞINDA GÖRÜLÜYOR”

Yurtdışındaki araştırmaların, zorbalığın en sık ilkokulun son yılları ile ortaokul ve erken ergenlik döneminde, yani 9–14 yaş aralığında görüldüğünü ortaya koyduğunu belirten Erkan, bu dönemin kimlik arayışının, aidiyet ihtiyacının ve akran onayının en yüksek olduğu dönem olduğuna dikkat çekti. Güçlü görünme isteği, farklı olana tahammülsüzlük ve duyguları düzenleme becerilerinin henüz yeterince gelişmemiş olmasının zorbalığın artmasına zemin hazırladığını ifade etti.

“OKULLARDA NET ZORBALIK KARŞITI POLİTİKALARIN VE ÖNLEYİCİ PROGRAMLARIN OLMAMASI ÇOCUKLARIN EĞİTİM HAKKINI ENGELLER DURUMDA”

Akran zorbalığının yalnızca bireysel değil, aynı zamanda eğitsel ve toplumsal bir sorun olarak ele alınması gerektiğini vurgulayan Erkan, zorbalığın yaşandığı okul ortamlarında çocukların öğrenime odaklanmakta zorlandığını, öğretmenlerin sınıf yönetiminde güçlük yaşadığını ve eğitim hakkının sekteye uğradığını söyledi. Okullarda net zorbalık karşıtı politikaların, başvuru mekanizmalarının ve önleyici programların olmamasının çocukların eğitim hakkını engeller durumda olduğunu dile getiren Erkan, uzun vadede bunun güvensiz bireyler, düşük akademik yeterlilik ve artan ruh sağlığı sorunlarıyla topluma yansıyabileceğini kaydetti.

Avrupa ülkelerinde bu konuda önemli adımlar atıldığını belirten Erkan, Finlandiya, İngiltere ve Almanya gibi ülkelerde uygulanan “Anti-Bullying” politikalarında, “No Blame Policy” gibi suçlayıcı olmayan yaklaşımların benimsendiğini ifade etti. Bu modellerin zorbalığı yalnızca cezalandırarak ele almak yerine, ilişkiyi onarmayı, empatiyi güçlendirmeyi ve tüm okul iklimini dönüştürmeyi hedeflediğini belirten Erkan, amaçlarının bir “suçlu” bulmak değil, güvenli bir okul ortamı inşa etmek olduğunu söyledi.

“FARKINDALIK DERSLERİ MÜFREDATA YERLEŞTİRİLMELİ”

Hem evde hem de okulda atılması gereken somut adımlar bulunduğunu vurgulayan Erkan, aileler için en önemli noktalardan birinin çocuklarının davranışlarını ve deneyimlerini küçümsememek olduğunu ifade etti. “Takılma”, “alışırsın” gibi söylemlerle normalleştirme yapılmaması ve çocukların duygularının ciddiye alınması gerektiğini belirten Erkan, empati, sınır ve sorumluluk kazandıran bir ebeveyn tutumunun zorbalığa karşı en güçlü koruyucu faktörlerden biri olduğunu kaydetti. Okullarda ise rehberlik servislerinin güçlendirilmesi, öğretmenlere düzenli psikoeğitimler verilmesi, yazılı zorbalık karşıtı politikaların oluşturulması ve çocukların aktif katılım sağladığı farkındalık derslerinin müfredata yerleştirilmesinin zorbalığı azaltmak için şart olduğunu söyledi.

“AKRAN ZORBALIĞI GÖRMEZDEN GELİNDİKÇE BÜYÜR”

Akran zorbalığının görmezden gelindikçe büyüdüğünü, konuşuldukça ve farkındalık kazandıkça küçüldüğünü ifade eden Uzman Psikolog Nisan Erkan, “Bugün sınıflarda sessiz kalan her çocuk, yarının yetişkini olacak. Onlara güvenli, adil ve kapsayıcı bir okul ortamı sunmak yalnızca çocukların değil, toplumun ruh sağlığına yapılan bir yatırımdır” dedi.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.