Aziz Gülbahar: 2026 savunma değil, egemenliğimizi tescil yılı olmalıdır
Milli Mücadele Vakfı Başkanı Aziz Gülbahar, 2025’in Rum baskıları ve uluslararası suskunlukla geçtiğini vurgulayarak, 2026’nın savunma değil KKTC’nin egemenliğinin tescil ve tanınması yılı olması gerektiğini söyledi.
Milli Mücadele Vakfı Başkanı Gülbahar, 2025 yılını değerlendirdi. 2026 için taleplerini ortaya koydu.
“2026 SAVUNMA DEĞİL, EGEMENLİĞİMİZİ TESCİL YILI OLMALIDIR”
Milli Mücadele Vakfı Başkanı Aziz Gülbahar “Kıbrıs milli davasında bir yılın daha oyunlarına dur denilememesi nedeniyle Rum tutuklama, tehdit ve ambargolarıyla geçtiğini, Türkiye ve Kıbrıs Türkü’nün hakikaten yararına olacak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti’nin egemenliğinin tescili ve tanınması yolunda gerekenlerin yapılamadığını” vurguladı.
Gülbahar, “tarih ve yaşananlardan ders çıkarılmalı, Rum liderliği ve onların destekçilerinden Kıbrıs Türkü’nün hakları yönünde bir anlayış beklenmemelidir. Kendi göbeğimizi Anavatan Türkiye ile birlikte biz kesmeli ve bir an önce tanınma, tanıtma yoluna çıkılmalıdır” dedi.
Aziz Gülbahar, 2026 yılının tüm insanlık, Türk milleti, İslam dünyası ile Kıbrıs Türk Halkına sağlık, adalet, refah ve barış getirmesini diledi.
Gülbahar yeni yıl bildirisinin devamında şunları kaydetti:
“Kıbrıs Türk halkı, 2025 yılını da Rum liderliğinin düşmanca politikaları, açık provokasyonları ve sistematik baskıları altında geçirmiştir. Geride kalan yıl, Rum tarafının çözüm istemediğini; hedefinin Kıbrıs Türk halkını ekonomik, siyasi ve askeri yollarla teslim almak olduğunu bir kez daha net biçimde ortaya koymuştur.
2025 yılı boyunca Rum liderliği, Kıbrıs Türkü’nü ekonomik olarak çökertmeye yönelik organize bir saldırı süreci yürütmüştür. Mülkiyet meselesi bahane edilerek Kıbrıs Türk yatırımcılarına, iş insanlarına ve yabancı sermayeye yönelik başlatılan hukuk terörü, uluslararası hukukun açıkça istismar edilmesidir. Amaç açıktır: KKTC’yi nefessiz bırakmak, Kıbrıs Türk halkını çaresizliğe sürüklemek ve siyasi teslimiyeti dayatmak.
Rum yönetimi aynı dönemde askeri gerilimi bilinçli şekilde tırmandırmış, Ada’yı silahlandırma politikasını hızlandırmıştır. Yabancı ülkelerle imzalanan askeri anlaşmalar, ortak tatbikatlar, üs faaliyetleri ve silahlanma girişimleri; barış söyleminin arkasına gizlenmiş açık bir meydan okumadır. Kıbrıs’ı bir barış adası olarak değil, Doğu Akdeniz’de bir askeri cepheye dönüştürme niyetleri gizlenememektedir.
Bununla da yetinmeyen Rum liderliği, 2025 yılı boyunca yaptığı açıklamalarla Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğini inkâr etmeyi sürdürmüş, Türkiye’nin garantörlüğünü hedef almış, federasyon adı altında üniter devlet dayatmasını pervasızca dile getirmiştir. Kıbrıs Türkü’nü azınlık statüsüne mahkûm etmeyi amaçlayan bu zihniyet, 1960 ortaklık ruhunu değil, 1963’ün karanlık anlayışını temsil etmektedir.
Daha vahimi ise, Birleşmiş Milletler ve sözde “uluslararası toplumun” bu açık saldırılar karşısındaki suskunluğu ve çifte standardıdır. Rum tarafının her provokasyonu görmezden gelinirken, Kıbrıs Türk halkına sürekli “uzlaşın”, “taviz verin” telkininde bulunulması artık kabul edilemez bir ikiyüzlülüktür. Bu tutum, adalete değil, dayatmaya hizmet etmektedir.
2025 yılı bir gerçeği artık tartışmasız biçimde ortaya koymuştur:
Federasyon tamamen bitmiştir.
Bu model, Rum tarafının Kıbrıs Türk halkını eşit ortak olarak görmeyi reddetmesi nedeniyle çökmüş, tarihin çöplüğüne atılmıştır. Bu gerçeği hâlâ görmek istemeyenler ya gaflet içindedir ya da Kıbrıs Türk halkının iradesini yok saymaktadır.
Milli Mücadele Vakfı olarak açıkça ilan ediyoruz:
Kıbrıs’ta tek gerçekçi, tek onurlu ve tek sürdürülebilir çözüm; iki egemen, eşit uluslararası statüye sahip devlet temelinde çözümdür. Bunun dışındaki her öneri, Kıbrıs Türk halkı için kayıp, risk ve tehdit anlamına gelmektedir.
Dolayısıyla 2026 yılına girerken beklentimiz değil, talebimiz şudur:
-
KKTC’nin yeni Cumhurbaşkanı Sayın Tufan Erhürman belirttiği üzere asla egemenliğimizden taviz vermemeli, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünü tartışma konusu yapmama kararlılığından geri adım atmamalı, çözüm istemediği net olan Rum lider Hristoduludis ile zaman kaybetmemelidir
-
KKTC Cumhuriyet Meclisi’nin federasyonu çözüm formülü olmaktan çıkaran, KKTC’nin tanınması için adım atılmasını öngören kararı uygulamaya konulmalı, Türk Devletleri Teşkilatı’na tam üyelik için kararlı bir diplomatik mücadele başlatılmalıdır.
-
Rumların olumsuz tutumlarının AB ve BM’ye anlatılması için yeni bir diplomatik atak sürecine girilmelidir.
-
Rum tarafının ekonomik, hukukî ve askeri saldırılarına karşı daha sert, daha kararlı ve daha görünür bir duruş sergilenmelidir.
-
Anavatan Türkiye Cumhuriyeti ile olan tarihi ve stratejik bağlar, tartışma konusu yapılmadan güçlendirilmeli, Türkiye’nin garantörlük haklarına halel gelmeksizin KKTC ile Türkiye arasında bir Savunma İşbirliği Antlaşması imzalanmalıdır.
-
İçteki malum sıkıntılar Devletimize zarar vermektedir. Bu sıkıntıların aşılması için kim ne yapması gerekirse yapmalı Devletimiz tertemiz, dip diri, güçlü bir noktaya getirilmelidir. 2026 yılı, haklılığımızı savunma değil, egemenliğimizi tescil yılı olmalıdır.”
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.