TÜRKİYE
okuma süresi: 18 dak.

Erdoğan: "Asıl hedef Suriye değil, Türkiye'dir"

Erdoğan: "Asıl hedef Suriye değil, Türkiye'dir"

Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Meseleyi sadece İdlib parantezinde değerlendirmek bizi yanıltabilir. Burada asıl bakılması gereken Türkiye'nin bütünüyle bir Suriye politikasıdır" dedi.

Yayın Tarihi: 01/03/20 08:26
Güncelleme Tarihi: 01/03/20 09:07
okuma süresi: 18 dak.
Erdoğan: "Asıl hedef Suriye değil, Türkiye'dir"

Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Meseleyi sadece İdlib parantezinde değerlendirmek bizi yanıltabilir. Burada asıl bakılması gereken Türkiye'nin bütünüyle bir Suriye politikasıdır. Yani bunu etraflıca ele almamız lazım. Şayet biz bugün Suriye sınırlarımızı terör örgütlerinden arındırmaz isek, yarın karşılaşacağımız manzara açıkça ortadadır. Bugün Kamışlı'da, Resulayn'da, Tel Abyad'da, Aynularab'da, Cerablus'ta, Münbiç'te, El Bab'da, İdlib'de vermediğimiz savaşı, Allah göstermesin yarın Şırnak'ta, Mardin'de, Şanlıurfa'da, Gaziantep'te, Hatay'da vermek zorunda kalırız. Çünkü karşımızdaki senaryonun asıl hedefi Suriye değil, Türkiye'dir." dedi. 

Partisinin İstanbul milletvekilleriyle Dolmabahçe Ofisi'nde bir araya gelen Erdoğan, 3,7 milyon Suriyeliyi ülkede barındırdıklarını dile getirerek, şimdi yeni bir göç dalgasını kaldıracak durumda olmadıklarını söyledi. 

Ayrıca İdlib'deki onca insanı rejimin insafına terk etmenin de ne tarihlerine ne kültürlerine ne de inançlarına sığacağını aktaran Erdoğan, "Mesela diyorlar ki; 'Sizin orada ne işiniz var? Şu anda Suriye tabii ki işgal altındaki topraklarını korumak durumundadır.' Bunu da çok açık net söyleyenlere söyledim. Dedim ki 'Kusura bakmayın biz oraya Esed'in davetlisi olarak gitmedik. Biz oraya Suriye halkının davetlisi olarak gittik ve Suriye halkı 'Tamam iş bitti.' demeden bizim oradan çıkma niyetimiz de yok. Bunu da bilmenizi özellikle istiyorum.' dedim." ifadelerini kullandı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı telefon görüşmesine değinerek, şunları anlattı:

"Dün Sayın Putin'e de söyledim, 'Sizin orada ne işiniz var? Eğer siz üst kuracaksanız, üssü yine kurun ama şu anda orada siz, bizim önümüzden çekilin, bizi rejimle baş başa bırakın. Biz de rejimle gereğini yaparız.' Tabii ona da 'Biz çekildik.' diyemiyorlar. Menfaatleri nedir inanın bunu çözebilmiş değiliz. Yani 2-3 tane üsse, Tarsus'ta bir deniz üssü, içeride iki tane işte Lazkiye'de, vesairede üsse işte bir Hmeymimleri var bunların var meşhur, kurun, bundan bizim bir derdimiz yok. Dün gece Trump diyor ki 'Ya burada Putin'in ne beklentisi var? Ne istediği var?' Bunları söyledikten sonra bir de 'Kamışlı'da bir petrol olayı bunların var.' dedim. 'Orada petrol var mı?' dedi. 'Orada petrol var.' dedim, 'Ama Deyrizor kadar değil.' dedim. Ondan sonra böyle bir tabloyla karşı karşıyayız. Fakat bizim böyle bir derdimiz yok. Bizim ne petrol derdimiz var ne orada toprak derdimiz var. Biz sadece bir güvenli bölgeyle sınırlarımızı teminat altına almak istiyoruz."

"SURİYE'DE İSTEDİKLERİNİ ALANLAR NAMLULARI HEMEN TÜRKİYE'YE ÇEVİRECEKTİR"

İdlib'de, şu anda 3-4 milyon insanın yaşadığı yerde, her tarafın acımasızca yerle yeksan edildiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"İdlib'deki ısrarla bu mücadeleyi sürdürmemizin arkasında işte bu yavruların, bu insanların oralardaki muhatap kılındıkları acımasız felakettir. Meseleyi sadece İdlib parantezinde değerlendirmek bizi yanıltabilir. Burada asıl bakılması gereken Türkiye'nin bütünüyle bir Suriye politikasıdır. Yani bunu etraflıca ele almamız lazım. Şayet biz bugün Suriye sınırlarımızı terör örgütlerinden arındırmaz isek, yarın karşılaşacağımız manzara açıkça ortadadır. Bugün Kamışlı'da, Resulayn'da, Tel Abyad'da, Aynularab'da, Cerablus'ta, Münbiç'te, El Bab'da, İdlib'de vermediğimiz savaşı, Allah göstermesin yarın Şırnak'ta, Mardin'de, Şanlıurfa'da, Gaziantep'te, Hatay'da vermek zorunda kalırız. Çünkü karşımızdaki senaryonun asıl hedefi Suriye değil, Türkiye'dir. Suriye'de istediklerini alanlar namluları hemen Türkiye'ye çevirecektir. Bugün Suriye'yi fiilen üçe bölenlerin, Türkiye'nin bütünlüğüne saygı göstereceğini düşünmek gafletten öte bir durumdur. PKK'nın 1984 yılında gerçekleştirdiği ilk eyleminden itibaren kendi topraklarımızda 7 bin 500'e yakın güvenlik görevlimiz ile 6 bin 800'e yakın sivil vatandaşımızı kaybettiğimizi unutmayalım. Bugün sadece Suriye'de eğitilmiş ve donatılmış bölücü terörist sayısı 40 ile 60 bin arasında ifade ediliyor. Şayet Suriye'de verdiğimiz mücadeleyi başarıyla sonuçlandıramazsak bu teröristlerin çoğu ülkemize yönelecektir. Aynı şekilde Suriye'de ülkemize düşmanlığı temel misyon edinmiş, topraklarımızda gözü olduğunu da asla inkar etmeyen bir rejim varken biz burada nasıl huzurla yaşayabiliriz? Öyleyse Suriye'de verilen mücadelenin hepimizin geleceğiyle ilgili olduğunu herkesin görmesi ve kabul etmesi gerekiyor."

"MİLLETİME SORUYORUM, TERÖR ÖRGÜTLERİNE TESLİM Mİ OLALIM?"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Şu anda ekranları başında bizi izleyen milletime özellikle sesleniyorum." diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye'nin Suriye'de ne işi var? sorusu aslında 'Türkiye terör örgütlerine ve kendine düşman bir rejime teslim olmalı.' önerisini bize tavsiye ediyorlar, bunların yaptığı budur. Buradan şimdi milletime soruyorum, terör örgütlerine teslim mi olalım? Ülkemize düşman rejime boyun mu eğelim? Bunları kullanarak vatanımızın bütünlüğüne ve milletimizin birliğine göz dikenlerin önünde diz mi çökelim? Bölgemizde her yerde evinden, yurdundan olanların gidecek yerleri var, en azından onları koyalım bir kenara, hiçbir şey olmasa bile Türkiye var. Peki bizim evimizden, yurdumuzdan olduğumuzda gidecek bir yerimiz var mı? Kimileri Avrupa'yı, kimileri Amerika'yı, kimileri daha başka yerleri aklından geçirebilir ama milletimin herhangi bir ferdinin böyle bir durumda gitmeyi düşünebileceği hiçbir yer olmadığını biliyorum. Şahsen benim yok. Sizlerin de olmadığına inanıyorum.

Öyleyse ülkemize, devletimize, vatanımıza sıkı sıkıya sahip çıkacak, bunların bekası için nerede, hangi mücadeleyi vermemiz gerekiyorsa verecek, hangi bedeli ödememiz gerekiyorsa ödeyeceğiz. Bu mücadelede şehit düşen her evladımızın acısı yüreğimizi dağlıyor. Bin yıldır bu topraklarımızı vatanımız kılmak için yürüttüğümüz mücadeleyi, verdiğimiz sayısız şehitler kervanına bunu da ilave etmemiz gerekiyor. Ve şehitler tepesi hiçbir zaman boş kalmayacak. Tabii bu vesileyle İdlib harekatımızda önceki gün vermiş olduğumuz 34 şehidimiz inanıyorum ki bu milletin vatan kılınması mücadelesinin zirve yaptığı noktalardır. 20 günlük hareket boyunca vermiş olduğumuz şehitlerin ailelerine şahsım, milletim adına baş sağlığı dilerken, milletimizin de başı sağ olsun diyorum."

Erdoğan, bu kutlu mücadele için bütün bu adımların, bu milletin verdiği mücadelede alacağı mesafenin işaret fişekleri olduğuna inandığını belirterek, yaralı kahramanlara da acil şifalar diledi. 

Amaçlarının ülkeyi şehitler vermedikleri huzurlu, güvenli, müreffeh bir geleceğe taşımak olduğuna işaret eden Erdoğan, "Bugün canımız dahil her şeyimizi ortaya koyacağız ki yarın bu hedefimize ulaşabilelim." dedi. 

"UĞRUNA NİCE GÜNEŞLER BATSA DA ALLAH'IN İZNİYLE BU HİLÂL HİÇBİR ZAMAN İNMEYECEK"

Konuşmasında şehitleri, Mehmet Akif Ersoy'un "Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar/ O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar / Yaralanmış tertemiz alnından, uzanmış yatıyor/ Bir hilâl uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor" dizeleriyle anan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Uğruna nice güneşler batsa da Allah'ın izniyle bu hilal hiçbir zaman oradan inmeyecek. Hamdolsun şehitlerimizin kanlarını yerde bırakmıyoruz, bırakmayacağız. Şu ana kadar 2 bin 100'ün üzerinde rejim unsuru, artık rejim unsuru da demeyelim, onların askerleri öldürülürken, aralarında 94 tank, 37 obüs topu, 28 çok namlulu roket atar, 17 zırhlı aracın da bulunduğu 300'e yakın araç gereç imha edilmiştir. Ayrıca aralarında uçak pistlerinin de silah mühimmat depolarının, hava savunma sistemlerinin, uçak hangarlarının, kimyasal silah üretim tesislerinin yer aldığı pek çok yer de ağır ateş altına alınmak suretiyle onlar da tahrip edilmiştir. Her geçen gün bu baskıyı artıracak, rejime de onları destekleyenlere de kararlılığımızı göstereceğiz. Hatta dün akşam itibarıyla 7 kimyasal ürünlerin olduğu depo onlar da yine patlatılmıştır. İşin bu noktaya gelmesini asla arzu etmezdik ama madem ki kendileri bizi buna zorladılar sonuçlarına da katlanacaklar. Bir an için empati yapalım ve 'Suriye'de ne işimiz var?' diyenlere hak verip hemen bugün son askerimize kadar oradan çıktığımız düşünelim. Böyle bir durumda Türkiye olarak yarın sabaha daha güvenli, huzurlu, mutlu, güçlü bir şekilde mi uyanacağız? Rusya'sından Amerika'sına, rejiminden terör örgütlerine kadar mücadele ettiğimiz herkes tüm projelerinden vazgeçip bizi mi alkışlayacaklar? Ülkemizdeki ve sınırlarımızdaki milyonlarca Suriyeli güle, oynaya evlerine dönüp kendilerine yeni bir gelecek mi acaba kuracaklar? Türkiye'nin etrafındaki kuşatma kalkacak ve herkes bize destek vermek için seferber mi olacak? Yoksa Suriye içinde tuttuğumuz sorunların daha biz soluklanmadan peşimizden sınırlarımıza dayandığını mı göreceğiz? Cesaretlenen terör örgütleri ve rejim yeniden şehirlerimizi, topraklarımızı tacize, bombalamaya, işgale mi yeltenecek? Türkiye'yi kendilerince yola getirdiğini düşünen güçler, karşımıza yeni dayatmalar, taleplerle mi çıkacak?"

Bütün bunlar olurken gün boyu sürekli liderlerle görüşmelerinin olduğunu aktaran Erdoğan, "Ana muhalefetin başı hariç. O arama lütfunda bulunmadı. Neymiş 'Ben onu arayacakmışım.' Ben seni niye arayayım ya? Dünya bizi arıyor, sen de bizi ararsın biz de sana bütün detaylarıyla her şeyi veririz. Aklı ve vicdanı olan herkes için bu soruların cevabı bellidir. Milletimiz kendi zihninde ve yüreğinde bu meseleyi çözdüğü için mücadelemize kayıtsız, şartsız destek veriyoruz. Böyle olduğu için de biz kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz." şeklinde konuştu.

"NE DEDİK AYLAR ÖNCE?”

Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, aylar önce mülteciler konusunda Türkiye'ye yeterli desteğin verilmemesi durumunda sınır kapılarını açmak zorunda kalacaklarını söylediklerini hatırlatarak, "Rahatsız oldular, inanmadılar bizim bu söylediklerimize. Biz de dün ne yaptık? Kapıları açtık, şimdi bu sabah itibarıyla yaklaşık 18 bin oldu, kapıları zorlayıp geçenler. Ama bugün 25-30 bini bulabilir. Biz bu kapıları bundan sonraki süreçte de kapatmayacağız." dedi.
Erdoğan, şöyle konuştu:

"Barış Pınarı Harektı bölgesinin sağındaki ve solundaki bölgelerde bize verilen sözlerin tutulmadığını, terör örgütünün serbestçe faaliyet gösterdiğini biliyoruz. Dün Sayın Putin'e de söyledim, Sayın Trump'a da ve diğerlerine de... Bize verilen söz neydi? YPG'yi, PYD'yi bunlar bu bölgelerden çıkaracaklardı. Ne Rusya verdiği sözü tutabildi ne Amerika... Çıkaramadılar. Şu anda PYD de YPG de buralarda yine terör estiriyorlar. Bunları her iki liderle de paylaştım. Kalkıp şunu diyemiyorlar: 'Hayır çıkardık.' diyemiyorlar. Ama biz yazılı sözleşmemizde onlardan bunun sözünü aldık. Altında imzaları var. Bu sözleri yerine getiremediler. Ne Rusya, ne Amerika... Şimdi kalkıp bize 'Yok şöyle, yok böyle.' diyorlar. Biz gereğini yapıyoruz ama onlar gereğini yapamıyorlar. Teröristler her fırsatta harekât bölgelerimize saldırıyor veya sızmaya çalışıyor."

"İDLİB'DE MUTABAKATLARA UYULMADI"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdlib'de de mutabakatlara uyulmadığını vurgulayarak şöyle konuştu:

"Rejim neredeyse yüz bin defa ateşkesi bozduğu halde bunu asla gündeme getirmeyenler, kendi topraklarını savunan muhalifleri terörist gibi gösterip saldırılarına gerekçe yapıyor. Sivil yerleşim yerleri insafsızca yerle bir edilip, masum insanlar öldürülürken seslerini çıkarmayanlar, bizim huzuru koruma çabalarımıza ateşle karşılık veriyorlar. Bu iç acıtıcı fotoğrafı sadece seyretmekle kalıp sözde üzüntü beyanında bulunanların beyanları da farklı değildir. Hiçbirinin samimi olmadığını, sorunun çözümü için en küçük bir katkı sağlamadığını yaşayarak görüyoruz. Terör örgütlerine binlerce tır silah, mühimmat, araç, gereç vesaire yardımını yapanlar, rejim çok ciddi manada silah, mühimmat, araç, gereç, füze her şeyi yine bu ülkelerden alırken kimse Türkiye'ye ne bu konuda herhangi bir destek veriyor ne de bu mültecilerle ilgili bize destek veriyor."

"KAPILARI KAPATMAYACAĞIZ"

Aylar önce, "Bu böyle giderse biz kapıları açmak zorunda kalacağız." dediklerini hatırlatan Erdoğan, "Rahatsız oldular, inanmadılar bizim bu söylediklerimize. Biz de dün ne yaptık? Kapıları açtık, şimdi bu sabah itibarıyla yaklaşık 18 bin oldu, kapıları zorlayıp geçenler. Ama bugün 25-30 bini bulabilir. Biz bu kapıları bundan sonraki süreçte de kapatmayacağız. Bu devam edecek." dedi.

Avrupa Birliği'nin sözünü tutması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Biz bu kadar mülteciye bakmak, onları beslemek durumunda değiliz. Eğer dürüstseniz, samimiyseniz o zaman siz de buradan bir paylaşımda bulunacaksınız. Bulunmadığınız takdirde biz bu kapıları açarız. Hep yaptığımız gibi yine kendi göbeğimizi kendimiz kesecek, bu mücadeleyi öyle veya böyle mutlaka başarıya ulaştıracağız. Hava savunma sistemlerinde mi sorun yaşıyoruz, en iyisini geliştirecek, en modernini imal edeceğiz. Mühimmatta, tankta, topta, uçakta mı sıkıntı çekiyoruz en ileri teknolojiye sahip olanını üreteceğiz. Bunlar bize biliyorsunuz İHA'yı vermediler, ilk iktidara geldiğimiz zamanlar. İHA'yı yaptık. SİHA'yı zaten hiç vermediler. Hamdolsun onu da yaptık. Şimdi en üst olanını, Akıncı'yı inşallah yapıyoruz, test uçuşları yapıldı. Şu anda başarılı. Seri üretim için hazırlıklar devam ediyor. Daha da ileri gidiyoruz, Allah'ın izniyle insansız denizaltını da yapacağız. Onun da çalışmaları şu anda yapılıyor. Zihinsel tamam, bunun dışındaki adım da atılacak. Muharip asker sayımız mı yetersiz ne kadar gerekiyorsa o kadarını eğitecek, donatacak, ordumuzun saflarına katacağız. Diplomaside yalnız mı bırakılıyoruz. Elimizdeki kozları ve imkanları en etkili şekilde kullanarak bunun da üstesinden geleceğiz. İşte bu anlayışla büyük ve güçlü Türkiye'nin inşası yolunda gece gündüz çalışmayı sürdüreceğiz."

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.