İsrail’e göre Tahran ‘nükleer eşiği’ geçti
İsrail'deki siyasi ve askeri liderler, yakın zamanda imzalanacağı düşünülen yeni nükleer anlaşmanın ‘2015 tarihli anlaşmadan çok daha kötü olduğu’ düşüncesindeler...
İsrail Dış İstihbarat Teşkilatı Mossad Başkanı David Barnea ‘stratejik bir felaket’ uyarısında bulundu. Diğer yandan Dimona Nükleer Tesisi’nden üst düzey iki yetkili, İran'ın uranyumu zenginleştirme eşiğini nükleer silah yapma noktasına varacak kadar aştığını iddia etti. Aynı zamanda İran’ı caydırmanın tek yolunun ‘gerçek bir tehdidi ciddi bir askeri seçeneğe yönlendirmek’ olduğunu vurguladılar.
Başbakan Yair Lapid'in ofisine yakın isimler, şu an üzerinde çalışılan konunun yaptırımlar kaldırıldığında Tahran'a yüz milyarlarca dolar transfer etme olasılığını suya düşürmek olduğunu iddia ettiler. Aynı zamanda şu an Washington'da bulunan İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Eyal Hulata'nın ABD’lileri mevcut formatta bir nükleer anlaşma imzalamanın ‘geri dönüşü olmayan stratejik hasara neden olacak ölümcül bir hata’ olduğuna ikna etmeye çalıştığını aktardılar.
Tel Aviv'den güvenlik kaynaklarının bildirdiğine göre İsrail güvenlik servislerindeki tüm liderler, büyük güçler ile İran arasındaki nükleer anlaşmanın yeniden hayata geçirilmesinin ‘stratejik bir felaket’ olduğu konusunda hemfikir. Aynı zamanda İsrail’in ABD'yi anlaşmayı imzalamamaya ikna etmek için elinden geleni yapması gerektiğini düşünüyorlar. Maariv gazetesinin dünkü haberinde, nükleer anlaşmaya karşı kendine has görüşlere sahip olan Mossad Başkanı David Barnea’nın diğer güvenlik birimlerine galip geldiği, sert tutumunun tüm İsrail güvenlik servislerinde baskın hale geldiği ifadeleri yer aldı. Bu kesimin ‘ABD’nin başını çektiği Batı’nın son dönemde hemen hemen her alanda İranlılara teslim olduğu, onlar için önemli olanın anlaşmayı imzalayarak bu konuyu gündemden çıkarmak olduğu’ görüşüne değinen gazete, ancak ‘böyle düşünmeyen İsrail'in güvenliği için çalışmaya ve İran'ın nükleer çabalarını engellemeye devam edeceğini’ vurguladı.
Yediot Ahronot’un askeri ilişkiler yorumcusu Ron Ben Yishai ise dünkü yazısında şu ifadelere yer verdi:
“İranlılar askeri nükleer projelerinde muazzam bir ilerleme kaydetmeyi başardı. Artık, karar verdikleri takdirde beş adet nükleer bomba yapabilecekleri bir mekanizmaları var. Bugünkü sorun, İran’ın askeri projesinin geri kalanı. Bu kapsamda Ortadoğu'da hakim olmak, İsrail'e ve bölge ülkelerine karşı milisleri ve savaş ordularını harekete geçirmek yer alıyor. İran'a yönelik yaptırımların durdurulması, İran’ın Batı'daki varlıklarının serbest bırakılması ve petrol satmasına izin verilmesi büyük bir hatadır. Diğer yandan Ukrayna'daki savaşın ardından bir yanda İsrail ile bölge ülkeleri, diğer yanda ise ABD arasında patlak veren güçlü bir çıkar çatışması var. ABD, Rus doğalgazındaki kesintiyi telafi etmek için İran petrolünü Batı boru hatlarına pompalamakla ilgileniyor. Bu sürecin İran hazinesine milyarlarca dolar enjekte edilmesine yol açacağını biliyor. Bu miktarın bir kısmının kendi himayesi altında bölgede faaliyet gösteren terör örgütleri ve silahlı milislere verileceği, stratejik güvenliği tehdit edecekleri açıktır. Tel Aviv'deki üst düzey bir güvenlik yetkilisi, İran'ın artık katliam gerçekleştirmek için ruhsat elde edeceğini, terörizme ve bölgesel yayılmacılığa aktarılacak yüz milyarlarca dolar alacağını söyledi. Anlaşma, İran'a iki buçuk yıl sonra anlaşmadan ilk çıkış noktasını sağlayacak. Anlaşmanın şu anda elde ettiği tek husus, İran'ın nükleer enerjiye yönelik adımlarını hızlandırmaya devam edebilmesi yönünde üstelik bir de uluslararası sponsorluk altında iki buçuk yıllık bir erteleme. Nitekim bu sadece İsrail'e değil, tüm bölgeye büyük zarar verecek feci bir anlaşmadır.”
Hayom gazetesi dün, Dimona Nükleer Tesisi’nden üst düzey iki yetkilinin açıklamalarını aktardı. Söz konusu yetkililer, İsrailli ve ABD'li siyasi ve güvenlik liderlerini, İran'ın yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşmadığına dair yanlış varsayımları nedeniyle eleştirdi. Aynı zamanda tüm verilerin İran'ın nükleer eşiği aştığını, artık nükleer silah edinmesini engellemenin mümkün olmadığını gösterdiğini vurgulayan yetkililerden biri şu açıklamada bulundu:
“Tahran'ı caydırmanın yolu, nükleer anlaşmayı suya düşürmekten ve İran sadece güç dilinden anladığı için, askeri seçeneğe dair hayali değil gerçek bir tehditte bulunmaktan geçiyor. Önceki nükleer anlaşma, İran nükleer eşikteyken gerçekleşmişti. ABD'nin anlaşmadan çekilmesi ardından artık herhangi bir kontrol veya kısıtlama kalmadı. Bundan yararlanan İran ise yeteneklerini çok hızlı bir şekilde geliştirmeye başladı. Kanaatimce nükleer eşiği aştı. Dolayısıyla İranlılar aslında herkesi kandırdı. İsrail de dahil olmak üzere Batı, Tahran'ın çabalarını zenginleştirme üzerinde yoğunlaştırdığını düşünürken İran ise nükleer silah geliştirme yeteneklerini pekiştirmek için mutlak bir gizlilik içinde çalışıyordu.”
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.