DÜNYA
okuma süresi: 10 dak.

Arap düzeyinde sakinleşme yaşanırken İsrail ile İran arasında gerilim artıyor

Arap düzeyinde sakinleşme yaşanırken İsrail ile İran arasında gerilim artıyor

İran, bölgedeki kazanımlarından vazgeçmek istemiyor ve bunun istikrar açısından derin sonuçları mevcut...

Yayın Tarihi: 31/05/23 15:00
okuma süresi: 10 dak.
Arap düzeyinde sakinleşme yaşanırken İsrail ile İran arasında gerilim artıyor
A- A A+

Ortadoğu’nun dört bir yanındaki hükümetlerin eski hasımlarla ortaklık kurma ve ilişkileri normalleştirme rüzgarının esmeye devam ettiği bir zamanda artık Arap Baharı devrinin sona erdiğini söylemek mümkün. Bu yeni değişen ve sürekli dinamiğin merkezinde, büyük Arap devletlerinin İran’la yeniden ilişkiye girme ve Tahran’ın Suriye, Yemen ve Irak gibi sahnelerde yürüttüğü operasyonlara karşı tutumlarının şiddetini hafifletme kararı yer alıyor.

İran’a yönelik yalnızlaştırma ve mücadele şeklindeki bölgesel yaklaşıma yıllarca liderlik eden Suudi Arabistan Krallığı, Birleşik Arap Emirlikleri ve diğer ülkeler şimdi ortaklığı ve dayanışmayı güçlendirmeye çalışıyor. Arap ülkeleri daha önce, İran’ı sürece ortak etmenin onun davranışlarını değiştirebileceği yönündeki düşünceyi benimseyen Obama yönetimini kınamıştı. Ancak aynı yaklaşım şimdi Arap stratejisinin belirleyicisi olabilir. Zaman faktörü, hangi stratejinin daha etkili olduğunu belirleyecektir.

Siyasetin ve diplomatik ilişkilerin dışında kaçınılmaz bir gerçek var ki o da İran’ın bu yeni bölgesel oyuna giriyor olmasıdır. Gerçekten de içerideki pek çok yerel sıkıntıya rağmen İran halihazırda 2011 yılından bu yana Suriye, Lübnan, Filistin, Irak ve Yemen’de elde ettiği kazanımları güvence altına almak, pekiştirmek ve üzerine bir şeyler inşa etmek için çabalıyor.

İlk kez 1979 İran Devrimi ile başlayan bölgesel vizyon pek çok bakımdan büyük ölçüde gerçekleşti mi?

“Arap ülkeleri daha önce, İran’ı sürece ortak etmenin, onun davranışlarını değiştirebileceği yönündeki düşünceyi benimsediği için Obama yönetimini kınamıştı. Ancak aynı yaklaşım şimdi Arap stratejisini belirliyor olabilir.”

ABD’nin, İran’la bir nükleer anlaşmaya varma ihtimalinden uzak durmakla birlikte, giderek artan bir şekilde ilgisiz ve bölgesel ve diplomatik krizlerden kopmuş göründüğü bir zamanda, Ortadoğu’nun tüm bölgelerinde gerilimi azaltma dalgası aslında İran’ın önemli kazanımlarını pekiştiriyor. İran ekonomisi, ABD yaptırımları ve bölgesel yalnızlaşmadan ötürü aşağı meyilli olabilir ama yine de yeniden bütünleşme ve toparlanma dönemine hazır görünüyor. Yani İran Devrim Muhafızları, herhalde bundan daha mutlu olamazdı.

İsrail ile Gazze arasındaki son çatışma, İran’ın durumunun ve bu durumun endişe verici sonuçlarının bir kanıtıydı. Hamas, saldırı eylemlerinde herhangi bir rol oynamadı. Bizzat Hamas’ın ve aynı zamanda Mısır ve Katar’ın gösterdiği yoğun çabalara rağmen Filistin İslami Cihad Hareketi dizginlenemedi. Malumat sahibi bölgesel güvenlik yetkililerine göre İslami Cihad’ın hamlesi, Gazze tarafından ve hatta Lübnan ve Suriye’de bulunup İran Devrim Muhafızları ile yan yana faaliyet yürüten liderler tarafından dahi bilinmiyordu. Bu durumla başa çıkmak için geleneksel gerilimi azaltma mekanizmalarından hiçbiri planlanmadı.

Ağustos 2022’de İsrail ile Gazze arasında yaşanan daha önceki çatışmada olduğu gibi İsrail ve Hamas, saldırmazlık anlaşmasına bağlı kaldı. Ancak sonuç, İslami Cihad Hareketi’nin büyük güven artışını ve İran’ın bölgesel düzeydeki vekillerinin altyapısıyla bağlantısını doğruladı. Hizbullah’ın Mart 2023’te İsrail’in kuzeyinde bombalı saldırı başlatması da dahil olmak üzere Lübnan’daki konumunun yükselmesine bakıldığında buradaki gidişat tedirgin edici.

“İran’ın ekonomisi, ABD yaptırımları ve bölgesel yalnızlaşmadan dolayı aşağı meyilli olabilir ama yine de yeniden bütünleşme ve toparlanma dönemine hazır görünüyor. Bu yüzden İran Devrim Muhafızları bundan daha mutlu olamazdı.”

Bu sırada Husi liderlerinden biri, Irak’a nadir rastlanan bir ziyarette bulunarak Bağdat’ta İran destekli milislerin liderleriyle ikili görüşmeler gerçekleştirdi. Zamanlama ve genel vizyon bakımından maksadın, Yemen’deki Husilerin kendi lehlerine çevirmeye çalıştığı sürekli bir ateşkesin ortasında Husilerin sergilediği tutuma bir işaret olduğu çok açık. Aynı ateşkes, Yemen’de yıllardır süren çatışmanın çözümüne yönelik diplomatik çabalar için bir güven verse de iç savaşın derinlerindeki temel etmenlerin çözümünde bir ilerleme kaydedilmedi.

Irak’ta da İranlı vekillerin ve silahlı cephelerin cüreti son haftalarda arttı. Nitekim ABD’nin Irak Büyükelçisi Alina Romanowski’yi ve Bağdat’taki ABD Büyükelçiliği’ni açıktan açığa tehdit ettiler. Daha sonra da ABD güçlerine karşı ölümcül saldırıların sorumluluğunu üstlendiler. Irak’ta yoğunlaşan aşırılık yanlısı İranlı milisler, bundan sadece iki ay önce Suriye’nin kuzeydoğusunda intihar eylemcisi bir insansız hava aracı fırlattı ve bu, sözleşmeli bir Amerikalının ölümüne ve 24’ten fazla Amerikan askerinin yaralanmasına sebep oldu. Bu saldırı, büyük ve üzerinde çalışılmış bir koordinasyonu gözler önüne serdi. Zira gerçekleşmesi için ABD üssündeki ana hava savunma sisteminin bakım nedeniyle durdurulduğu bir zaman seçildi ve böylece nadir rastlanan ve geçici bir fırsattan istifade edilmiş oldu.

Irak’taki komşu İranlı aktörlerin, Suriye’deki sınırlar yoluyla bu tür hassas bilgilere nasıl sahip olduklarına veya nasıl keşfedebildiklerine dair isabetli sorular mevcut. O dönemde hava sahasında Rus uçaklarının tekrar tekrar görülen varlığı ve Suriye ve Ukrayna’da İran ile Rusya arasında giderek güçlenen stratejik ortaklık göz önünde bulundurulursa Rusya’nın suç ortağı olması muhtemel.

Moskova’nın ulusal sınırlar ötesi yaptırımlardan kaçınmak için yapılan ve İran Devrim Muhafızları, Kudüs Gücü ve Hizbullah tarafından yürütülen karmaşık bir planı kolaylaştırmadaki rolüne dair son keşif, bu konudaki şüpheleri artırıyor.

Son olarak, İran’ın bölgesel gündem tacındaki mücevher, Suriye’dir.

İbrahim Reisi 3 Mayıs’ta, 12 yıl aradan sonra cumhurbaşkanlığı düzeyinde ilk Şam ziyaretini gerçekleştirdi ve cümle âleme zafer ilan etti. Onu, Şii sloganlar atmaları ve Farsça tezahürat yapmaları için rejim tarafından organize edilen kalabalıklar karşıladı. Bu, Suriye’de benzeri görülmemiş olmamakla birlikte çok da alışıldık olmayan bir sahne. Bunu, en az bir düzine ekonomik anlaşma ve Suriye topraklarında Suriye-İran ortak savunma sanayi tesisleri açmaya yönelik olası planlar izledi. Ziyaretin ve sonuçlarının mesajı açıktı: İran, Suriye’dedir ve orada kalacaktır; stratejik ayrıcalığının dış güçler tarafından etkilenmesi de pek ihtimal dahilinde değildir.

İran neredeyse her halükârda bölgenin dört bir yanında elde ettiği kazanımlarından vazgeçmemeye niyetli. Bu; bölgesel dinamikler, uzun vadeli gerçek istikrar ufukları ve ABD’nin (halen istiyorsa şayet) bölgesel meselelerde katılımcı ve merkezî bir aktör olarak kalabilmesi açısından derin sonuçlar doğurabilir.

“İbrahim Reisi’nin Suriye ziyaretinin ve ardından yaşananların verdiği mesaj açıktı: İran Suriye’dedir ve orada kalacaktır; stratejik ayrıcalığının dış güçler tarafından etkilenmesi de pek ihtimal dahilinde değildir.”

İran’ın bölgesel kazanımlarına ek olarak şu an herhangi bir nükleer anlaşmanın olmaması, İran’ın nükleer programını hızlanmaya doğru gerçek bir potansiyel haline getirdi. Dolayısıyla gelecekte herhangi bir nükleer anlaşma ihtimali, tamamen ortadan kalkmış görünüyor. Bu arada İran, zenginleştirme işlemini her zamankinden daha yüksek seviyelere çıkarmaya ve kendisini dış saldırıya karşı güçlendirmeye devam ediyor. Üst düzey İsrailli güvenlik yetkililerine göre İran’ın Natanz’daki yeni nükleer tesisi, yerin derinliklerine gömülü. Ki bu da en yeni askerî teknolojiler aracılığıyla bile oraya sızılamayacağı anlamına geliyor.

Arap ülkeleri, İran’la gerginliği azaltmaya yatırım yaparken İsrail ile İran arasındaki gerilim yükseliyor. Nitekim İsrailli güvenlik teşkilatları, İran’ın Suriye’den gelen ve İsrail’in oradaki operasyonlarını 2023’te ikiye katlayacak kadar çok artan stratejik tehditlerinin yanı sıra Hizbullah’ın olası komploları ve Körfez’de İran’a ait ‘yüzen terörist üsler’ konuşlandırılmasının oluşturduğu artan tehditler konusunda uyarılarda bulunmaya başladı. Gerçekten de İran’ın vekilleri, Suriye’deki ABD güçlerine iki yıl içinde en az 84 kez saldırırken İranlı deniz güçleri de 2021’den bu yana Körfez’de uluslararası bayrak taşıyan en az 15 kargo gemisine karşı koydu ya da saldırdı.

Nihayetinde Arap ülkelerinin önderliğinde gerilimi azaltma süreci, şüphesiz ki bölge için teşvik edici bir gelişmedir. Ancak istikrarsızlığın ve gerilimin altında yatan köklü sebepler gerçekten halledilene kadar krizler, kuvvetle muhtemel daha önce patlak verdiği bölgelerde yaşanmaya devam edecek. Son bölgesel gelişmelere ve hâkim dinamiklere bakılırsa İran, yakın bir gelecekte karşılık vermek için daha iyi bir vaziyette olacak.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.