EKONOMİ & FİNANS
okuma süresi: 22 dak.

Ticaret Odası 2021-22 Kuzey Kıbrıs Rekabet Edebilirlik Forumu yapıldı

Ticaret Odası 2021-22 Kuzey Kıbrıs Rekabet Edebilirlik Forumu yapıldı

KTTO tarafından hazırlanan Rekabet Edebilirlik Raporu’nun bu yılki ana teması “KKTC Tarım Sektörünün Dış Pazar Rekabet Gücü ve İhracat Fırsatları” olarak belirlendi.

Yayın Tarihi: 01/07/22 17:00
okuma süresi: 22 dak.
Ticaret Odası 2021-22 Kuzey Kıbrıs Rekabet Edebilirlik Forumu yapıldı

Kıbrıs Türk Ticaret Odası (KTTO) tarafından bu yıl on üçüncüsü hazırlanan Rekabet Edebilirlik Raporu, bugün düzenlenen “Kuzey Kıbrıs Rekabet Edebilirlik Forumu”nda kamuoyu ile paylaşıldı.

Raporun ve forumun bu yılki ana teması “KKTC Tarım Sektörünün Dış Pazar Rekabet Gücü ve İhracat Fırsatları” olarak belirlendi.

KTTO Konferans Salonu’nda düzenlenen etkinliğe, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Ekonomi ve Enerji Bakanı Olgun Amcaoğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Hasan Taçoy ve bazı milletvekilleri yanında, iş dünyası, sivil toplum kuruluşları, sendikalar, akademi ve yabancı misyon temsilcileri de katıldı.

DENİZ: SALGININ ETKİSİNDEN KURTULMAYA ÇALIŞIRKEN YENİ BİR FIRTINAYA TUTULDUK

Etkinlik, KTTO Başkanı Turgay Deniz’in konuşması ile başladı. Pandemi nedeniyle ekonomik aktivitelerin durduğunu ve dış talebe dayanan ekonomiye sahip olan KKTC’de büyük olumsuzluklara neden olduğunu vurgulayan Deniz, “salgının etkisinden kurtulmaya çalışırken kurların yükselişinden ve dünyadaki enflasyonist gelişmelerden kaynaklanan yeni bir fırtınaya tutulduk” dedi.

Döviz kurlarındaki yükselişin, tedarik sorunları, uluslararası emtia fiyatlarının ve navlun maliyetlerinin yükselmesi ile birleşmesiyle enflasyonun baskısının daha da arttığını, iş hacimlerinin daralmasıyla özel sektörün krize karşı dayanıklılığının azaldığını dile getiren Deniz, şöyle devam etti:

“Kıbrıs Türk Ticaret Odası olarak bizler, ekonominin sürekli bir yenileşme içinde olması gerektiğini uzun yıllardan beri vurguluyor; bu yenileşmeye yardımcı olmak amacıyla çeşitli konularda   hazırladığımız raporları kamuoyu ile birlikte yetkililerin de hizmetine sunuyoruz. Bu konuda yeterli mesafe almadığımızdan yakınıyoruz.”

“BUGÜN GELDİĞİMİZ AŞAMADA, KKTC’DE HİÇBİR ŞEYİN DEĞİŞMEDİĞİNİ GÖRÜYORUZ”

Sözlerine “Bugün geldiğimiz aşamada, KKTC’de hiçbir şeyin değişmediğini görüyoruz” şeklinde devam eden Deniz, şunları ifade etti:

“KKTC hep aynı KKTC… KKTC'de bizler, daha önce de olduğu gibi kamu kaynaklarını nasıl paylaşacağımızın kavgasını yapıyoruz. Halktan topladığımız vergiler ile verimsiz kamu yönetimini finanse etmeye çalışıyoruz. Kamu yönetimi ise eğitim ve sağlık gibi temel insani hizmetleri veremediğini göz ardı etmekte... Doğal çevreyi koruyamadığımız gibi ormanları geliştirmek bir yana yakıp yok ettiğimizi görmezlikten geliyoruz. Ama ne hikmetse! Bu düzen devam etsin diye hep birlikte çırpınıp duruyoruz”

Değişimin zorunlu olduğunu vurgulayan Deniz, Kıbrıslı Türklerin siyasi ve ekonomik bir varlık olarak gelişmeye devam edeceğine inanan çok az insan kaldığını kaydetti, “Bunun sonucunda bir kısmımız Türkiye'ye iltihak etmekten, diğer bir kısmımız Rum tarafının dayattığı koşulları kabullenerek Avrupa Birliği'ne girmekten yanadır. Bu durum, çok büyük bir manevi yıkımı işaret etmektedir. Ülkemize inancımız zayıflıyor. Bunun önüne geçmezsek, sorunları hakkında konuşacağımız bir ülkemiz kalmayacak. Değişim, dönüşüm veya yenilenme işte tam da bu nedenle kaçınılmazdır. ‘Değişmeye gerek yok. Biz böyle iyiyiz’ diyebilen yurttaşlarımız da artık yolun sonuna geldiğimizi anlamalıdırlar” dedi.

“GÜÇLÜ YAPISAL REFORM AJANDASINA İHTİYAÇ HER GEÇEN GÜN ARTIYOR”

Güçlü bir yapısal reform ajandasına ihtiyacın her geçen gün daha da arttığını dile getiren Deniz, daha az kırılgan bir ekonomik yapı için güçlü bir reform programı ile yola devam etmek gerektiğini dile getirdi.

Bu bağlamda orta vadeli dayanıklılık sağlayıcı ve toparlanmayı hızlandırıcı politikaların belirlenmesinin önümüzdeki sürece ışık tutacak imkan sağlayacağını anlatan Deniz şöyle devam etti:

“Odamızın hazırlamış olduğu orta vadeli program taslağında kapsayıcı ve güçlü bir ekonomik toparlanmanın sağlanması için somut faaliyet önerileri sunmaktadır. Bugünlerde hükümetimize düşecek başlıca sorumluluk işsizliği önlemek, işyerlerini korumak, pahalılığa karşı mücadele etmek, kamuda tasarruf ve verimlilik tedbirlerini almak, ekonomik aktivitelerin devamlılığını sağlamaya yönelik destek ve kredi programları uygulayarak büyümeyi tetikleyecek önlemler almaktır”

“REFORMLAR ÖNCELENDİRİLEREK HAYATA GEÇİRİLMELİ”

Odanın, başta kamu reformu olmak üzere reformların önemini her vesile ile vurguladığını anımsatan Deniz, “Bu süreçte kapsayıcı ve güçlü bir ekonomik toparlanmanın sağlanması için reformlar önceliklendirilerek hayata geçirilmelidir” dedi.

Deniz, kamusal hizmetlerin etkinliğini artırması ve çalışma saatlerinin özel sektör ile uyumlu hale getirilmesi, kamusal sağlık ve eğitim hizmetlerine erişimi kolaylaştırması, kayıt dışılığı azaltırken enflasyon muhasabesi uygulamasına geçerek kayıt altındaki işletmelerin enflasyona karşı korunması, teşvik sistemini yeniden düzenleyerek kamu kaynaklarını korurken teşviklerin hedefine ulaşmasını sağlaması ve yeni çağdaş toplu taşıma sistemi ile halkımızın ulaşım maliyetlerini düşürmesi gerektiğini anlattı.

Konuşmasında dün açıklanan ekonomik destek paketinden de bahseden Deniz, bu paketle ilgili değerlendirmeyi aynı gün kamuoyu ile paylaştıklarını ve yapılması gerekenleri sıraladıklarını ifade etti.

“Dün açıklanan ekonomik destek paketinde yapısal dönüşüm yoktur” diyen Deniz, şöyle devam etti:

“Kamu yönetiminin özel sektöre ayak uydurmasını sağlayacak, kamu çalışma saatlerinin düzenlenmesi yoktur. İşletmeleri sürdürülebilir kılacak önlemler yoktur.  Enflasyon muhasebesi yoktur; garipleşen vergi sistemini güncelleme çabası yoktur. Ama işletmelerden haksız yere, elde etmedikleri gelirler üzerinden vergi almak vardır”

Kıbrıs Türk Ticaret Odasının, mal ve hizmet üretimi olanaklarını geliştirmek için çalıştığını vurgulayan Deniz, “Yeşil Hat ticaretini, dünya ile olan ilişkilerimizi geliştirmek için de çalışıyoruz” dedi.

Deniz, ihracat olanakları artarken, uygun fiyat ve kalitede rekabetçi mal veya hizmet üretmeyi de başarabilmek gerektiğini vurguladı.

Rekabet edilebilirlik raporunda bu yılın temasının “KKTC Tarım Sektörünün Dış Pazar Rekabet Gücü ve İhracat Fırsatları” olduğuna işaret eden Deniz, Pandemi süresi boyunca ve sonrasında ortaya çıkan gıda kıtlığının, arz zincirindeki kırılmanın ve iklim değişikliğine bağlı yaşanan aşırı fiyatların, tarımsal üretimin ne kadar önemli olduğunu gösterdiğini kaydetti.

“TÜRKİYE’DEN GELEN SU TARIM SEKTÖRÜ İÇİN YENİ BİR SAYFA AÇACAK”

“İşte bize bir fırsat! KTTO, Türkiye'den gelen suyun KKTC Tarım sektörü için yeni bir sayfa açacağına inanmaktadır” diyen Deniz, mevcut tarımsal ürünlerin yanı sıra yüksek katma değerli ve avantajlı olabilecek tarımsal ürünler için yeni stratejilerin belirlenmesi ve buna bağlı olarak tarım sektörünün dış pazar rekabet gücü üzerine görüş ve önerilerin raporda yer aldığını belirtti.

ÜÇ AKADEMİSYEN RAPOR HAKKINDA SUNUM GERÇEKLEŞTİRDİ

Deniz’in ardından raporu hazırlayan Prof. Dr. Mustafa Besim, Doç. Dr. Kamil Sertoğlu, Yrd. Doç. Dr. Yenal Süreç rapor hakkında sunum gerçekleştirdi. Akademisyenlerin sunumu ve raporun yönetici özeti, dünyada ve Kuzey Kıbrıs’ta ekonomik durum, dönüşüme hazırlık ve KKTC tarım sektörünün dış pazar rekabet gücü ve ihracat fırsatları başlıklarından oluştu.  

Küresel düzlemde konjönktürel olarak yaşanan ekonomik sorunların başında yüksek enflasyon ve ekonomide daralma riski geldiği dile getirilen raporda, savaşın patlak vermesiyle stagflasyon yaşanma riskinin fazlasıyla arttığı dile getirildi.

Artan küresel ısınma, salgın sorunları ve küreselleşmenin getirdiği ekonomik bağımlılığın dünya ekonomilerini daha kırılgan bir hale getirdiği belirtilen raporda, gelinen aşamada tüm ülkelerin küresel sorunları birlikte ele alması ve devam eden küresel salgın, Ukrayna’daki savaş, jeo-ekonomik şoklar ve iklim değişikliği dahil dünyanın en acil sorunlarına çözümler bulmak için çalışması gerektiği kaydedildi.

“KKTC KENDİ ÇAPINDA ENFLASYONLA MÜCADELEDE POLİTİKADAN YOKSUN”

Kamu maliyesindeki yapısal sorunlardan oluşan bütçe açıklarının karşılanması için fonlarda yapılan artışlar ve bahsedilen diğer sorunların, yıllık enflasyonun 2022 Mayıs ayı sonunda yüzde 98.2’ye ulaşmasına neden olduğu dile getirilen rapor, şöyle sürdü:

“Küresel düzlemde devam eden riskler ve KKTC’nin kendi çapında enflasyonla mücadelede politikadan yoksun olması ülkede enflasyon sorununun devam edeceğini işaret etmektedir. KKTC pandemi sürecine hem konjonktürel hem de yapısal olarak zayıf bir ekonomik yapı ile girdi. 2018-19 yıllarında yaşanan düşük oranlı ekonomik büyüme, yine aynı dönemde kur ve enflasyon sorunu ile para piyasalarında artan riskler, KKTC ekonomisini pandemi sürecinde hazırlıksız yakalamıştır”

Pandemi dönemi başlangıcından beri hükümetlerde de istikrar sağlanamadığı dile getirilen raporda, “Yaşanan pandemiye karşı hükümetlerin etkin, tutarlı ve sonuç alıcı kararlar alamamış olmaları krizin derinleşmesine ayrıca neden olmuştur. Bunun yanında Türkiye ile gerçekleştirilen ve bütçede yer alan mali desteğin hükümetlerin reformları hayata geçirememesinden dolayı zamanlı ve tam olarak sağlanamaması maliyede sıkıntı yaratmış, maliyenin asgari yükümlülüklerini yerine getirmek için iç borçlanmayı artırmasına ve fon gibi dolaylı vergilerin artışlarına başvurmasına neden olmuştur” denildi.

“FİRMALARIN SADECE YÜZDE 17,92U FAALİYETLERİNİ ARTIRABİLDİ”

KTTO üyelerine telefon yöntemiyle anket düzenlendiği dile getirilen raporda, anket sonuçlarıyla ilgili şu bilgilere yer verildi:

“Her ne kadar da TL cinsinden firma satışları ankete katılan 134 (yüzde 66) firma için son bir yıl içerisinde artış gösterse de aynı dönemde ankete katılan firmaların yüzde 36,8’i faaliyetlerinin azalarak devam ettiğini, yüzde 45,27’nin aynı düzeyde ve yalnızca yüzde 17,9’un artarak devam ettiğini belirtmiştir. Ankete katılan işletmelerin sırası ile yüzde 83,3’ü vergi yükünün, yüzde 74,5’in de istihdam yükünün artığını belirtmişlerdir. Daha da kötüsü, ankete katılan firmaların yüzde 88’i 2022 yılı içeresinde vergi yükünün değişik oranlarda, yüzde 25’ten yüzde 100’e kadar artacağı beklentisi içerisindedirler.

Krediyi kullananların yüzde 45,5’i var olan borçlarını ödemek ve yüzde 39,7’i işletme sermayesi için kullanmış ve işletmelerin yalnızca yüzde 14,7’si krediyi yatırım için kullanmıştır. Bu aslında işletmelerin pandemi döneminde daralan faaliyetleri nedeniyle likidite sıkıntısına girdiklerini, yükümlülüklerini yerine getirmekte zorlandıkları ve yalnızca var olan faaliyetlerini sürdürebilmek ve hayatta kalabilmek için krediye başvurduklarını göstermektedir. İşletmelerin yüzde 50,8 ekonomide iyileşmenin başlayacağını, yüzde 36,2’si kötü olmaya devam edeceğini ve yüzde 12,6’sı ise ekonominin daha da kötü olacağını düşünmektedir”

“HİÇBİR ÜLKE DÖNÜŞÜME HAZIR DEĞİL”

Dünya Ekonomik Formu tarafından yapılan Küresel Rekabet Edebilirlik çalışmasında hükümetlerin “dönüşüme hazırlık” kapasitelerinin puanlandığına işaret edilen raporda, “Çalışmanın en çarpıcı sonuçlarından bir tanesi hiçbir ülkenin dönüşüme hazır olmadığıdır” denildi.

Raporda bu çerçevede Kuzey Kıbrıs’ın yargı bağımsızlığı, çalışma yaşamı ve sağlık harcamaları gibi alanlarda yeterli olmasa da diğer alanlara göre daha iyi performans gösterdiği ifade edildi.

“TARIM SEKTÖRÜ GELİNEN AŞAMADA TÜM DÜNYADA DAHA DA ÖNEM KAZANDI”

Raporda, tarım sektörünün bugün gelinen aşamada tüm dünyada daha da önem kazandığı kaydedildi ve şu ifadelere yer verildi:

“Gerek pandemi süreci boyunca ve sonrasında ortaya çıkan gıda kıtlığı, arz zincirindeki kırılmaya ve iklim değişikliğine bağlı yaşanan aşırı fiyatlar göstermektedir ki tarımsal üretim bölgesel ve küresel sorunlara karşı daha hassas bir hale gelmiştir. Bu gerçeklerden yola çıkılarak bu yılki özel sayının tema konusu Kuzey Kıbrıs tarım sektörünün ihracat potansiyeline ayrılmıştır. Kuzey Kıbrıs’ın sınırlı ihracat potansiyelinin ana damarını teşkil eden tarımsal ürünler için Türkiye’den gelen suyla birlikte yeni bir sayfa açıldığı aşikardır.

Bu noktadan hareketle tarımda hem yeni stratejilere hem de gelecek olan suyu yüksek katma değerli ve tarım sektörünün sahip olduğu avantajları realize edecek yeni alanlarda kullanmak gerekmektedir. Günümüz ülke koşulları, üretim maliyetleri, kapasite vs. gibi unsurlar dikkate alındığında KKTC’nin; sınırlı ihracat potansiyelini katma değerin en yüksek olduğu alanlara yönlendirmesini gerekli kılmaktadır. Ülkeye yakın ihracat pazarları da düşünüldüğünde bu alanların başında niş ürünler ve organik pazar gelmektedir. Bu noktada özellikle taze meyve-sebze alanında ihracat potansiyelinin yüksek olduğu düşünülmektedir. Özellikle Avrupa Birliği ve İngiltere gibi gelir düzeyi yüksek olan ancak giriş standartları da bir o kadar yüksek olan pazarlara erişimi sağlayacak politikaların ortaya konması önem arz etmektedir”

“TÜRKİYE’DEN GELEN SUYU MEVCUT ÜRÜN DESENİNDE KULLANMAYA DEVAM ETMEK, YANİ DIŞ TİCARETTE FIRSATLARI GÖZ ARDI ETMEK OLACAKTIR”

Mevcut tarımsal politikalarda ısrar edip Türkiye’den gelen suyu mevcut ürün deseninde kullanmaya devam etmenin, Kuzey Kıbrıs’ın suyla birlikte oluşan potansiyelini hayata geçirmemek; yani dış ticarette fırsatları göz ardı etmek anlamına geleceği kaydedilen raporda konuyla ilgili şunlar kaydedildi:

“Bu bağlamda ilgili bakanlık tür değişimini politikalarının özüne koymalı ve dış ticaretten en üst düzeyde kazanç sağlanacak alanların üretimine yönelik olarak ülkenin üretim faktörlerini yönlendirmelidir. 2020 yılında dünyayı etkisi altına alan pandemi süreci ve sonrası gelişmeler tüm sektörlerde olduğu gibi tarım sektöründe de farklı bir dünyaya evrildiğimizi göstermektedir. Pandeminin sebep olduğu sıkıntılara ek olarak, 2022 yılı itibarıyla Rusya-Ukrayna savaşı ve buna bağlı arz şokları küresel tarım pazarının işleyişini ileri düzeyde bozmuştur. Günümüz itibarıyla temel tarımsal ürünlerde ve girdilerde özellikle ulaşılabilirlik ve fiyat bağlamında olağanüstü bir belirsizlik durumu hâkimdir. Bu da sektördeki oyuncuların risk algısını aşırı artırmaktadır. An itibarıyla serbest piyasa ekonomisinin en önemli unsuru olan fiyatlama davranışlarının tamamen bozulduğu günlerden geçmekteyiz. Tüm bu gelişmeler sonucunda dünya tarım piyasalarında son dönemlerin en büyük fiyat artışları görülmeye başlanmış ve günümüz dünyası büyük bir gıda krizi ile karşı karşıya kalmıştır. Tüm bu gelişmelerin ise çok büyük ekonomik, sosyal ve insani etkileri olacağı aşikârdır. Bu süreçte yaşayacağımız hasarın boyutunu da ülke ekonomisine yön veren hükümetler belirleyecektir”

Etkinlikte, Cumhurbaşkanı Tatar ve Ekonomi ve Enerji Bakanı Amcaoğlu birer konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Tatar, konuşmasında, bu yıl Kuzey Kıbrıs Rekabet Edebilirlik Raporu’nun 13’üncüsünün yayınlandığını ve bugüne kadarki tüm sunumlara katılmış olduğunu belirterek, turizm, öğrenci sektörü ve tarım gibi mukayeseli avantajlara sahip olan bu ülkede ihracatın öneminin yanında, öğrenci ve turistlerle birlikte ülkede artan nüfusa, halkın ürettiklerinin sunulabilmesinin gerekliliğine değindi.

Tatar, ülkedeki beşeri sermayenin çok değerli olduğuna, İngiltere’de bir çok Kıbrıslı Türk’ün büyük başarılar elde ettiğine işaret ederek, bu ülkede de halka imkan verildiğinde büyük başarılar elde edebileceğini söyledi ve ülkede durmadan çalışan, geleceğe inanan, tüm olumsuzluklara rağmen yatırım yapan büyük dinamiklerin olduğuna dikkat çekti.

TATAR: “EK MESAİ ÖDENMEDİ DİYE MECLİS’TE BİR MİLLETVEKİLİNİN SÖZÜ KESİLMESİ KABUL EDİLEBİLECEK BİR ŞEY DEĞİLDİR”

Cumhurbaşkanı Tatar, her ne kadar rapor içerisinde sendikal düzenlemeler konusunda ülkenin ileri seviyede olduğu belirtilmiş olsa da, Meclis’te ek mesainin ödenmemesi nedeniyle, önemli bir yasanın oylanması öncesi bir milletvekilinin sözü kesildiğini söyledi ve “ Bu asla kabul edilecek bir şey değildir. Bunun ne sağ ve ne solla, ne farklı siyasi görüşle alakası yoktur. Dünyada birinci geldiğimiz nokta buysa, bunun notu aşağıya çekilebilir” şeklinde konuştu.

Türkiye’den su gelmesi projesinin başarısı ve önemini de vurgulayan Tatar, bu proje, ileride yapılacak yatırımlar, ülkenin mukayeseli avantajlarına bağlı olarak niş ürünlerin hem bu ülkenin tüketimi için hem de ihracat imkanları sayesinde, ülkede sürdürülebilir bir yapı oluşmasında güven sağladığını kaydetti.

“TÜM HAKSIZ KISITLAMALARA RAĞMEN 144 FARKLI ÜLKEDEN ÖĞRENCİNİN OLDUĞU BİR ÜLKEDE YAŞIYORUZ”

“Umudumuzu hiçbir zaman kaybetmememiz lazım. Akdeniz’de dünyanın en güzel ülkelerinin birinde yaşıyoruz”  ifadelerini kullanan Tatar, ülkenin kültür ve tarihiyle büyük bir turizm potansiyeline sahip olduğunu ve üniversitelerin her şeye rağmen büyük başarılar elde ettiğini, tüm haksız kısıtlamalara rağmen 144 farklı ülkeden öğrencinin ülkeye geldiğini kaydetti.

“E-DEVLETİ BAŞARMAK HEPİMİZİN GÖREVİ OLMALI”

Tatar, ülkede verimlilik ve refahın sağlanması için e-devletin başarılmasının önemi hakkında da konuşarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin bunu başarabildiğini, Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın bir önceki ziyaretinde pandemi döneminde e-devlet sayesinde Türkiye’de hiçbir vatandaşın işlerini halletmek için devlet dairelerine gitmek zorunda kalmadığını anlattığını söyledi.

Tatar, “Bu ekonominin sürdürülebilir olması, refahın artması için verimlilik esastır. E-devleti başarmak ve bunu siyasi anlamda istismar etmemek, başka yerlere çekmemek hepimizin görevidir. Bir an önce e-devlet, bir an önce verimlilik” dedi.

“ENFLASYON MUHASEBESİNE BAKILARAK, VERGİLERİN YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ LAZIM”

Hükümetin açıkladığı ekonomik pakete dair Ticaret Odası’nın değerlendirmeleri hakkında da konuşan Tatar, “yüzde yüzü bulan enflasyon içerisinde mutlak surette enflasyon muhasebesine bakılması lazım” diyerek, hükümetin bu noktada vergileri devamlı surette gözden geçirmesi gerektiğini ifade etti.

Tatar, Ticaret Odası’na ve etkinlikte emeği geçen herkese teşekkürlerini sunarak, tebrik etti.

AMCAOĞLU: “EKONOMİ VE ENERJİ BAKANLIĞI OLARAK MEVZUAT ÇALIŞMALARINI TAMAMLAMAK ÜZEREYİZ”

Ekonomi ve Enerji Bakanı Amcaoğlu ise, sunumlarında aktardıkları bilgiler için akademisyenlere teşekkür ederek, söz konusu programların yapılabilmesi için, mevzuatların çağdaş hale getirilmesinin bilincinde olduklarını, Ekonomi ve Enerji Bakanlığı olarak bu noktada çalışmalarını tamamlamak üzere olduklarını kaydetti.

Amcaoğlu, uzun zamandır verimliliği tartışılan organize sanayi bölgelerine dair, yeni Organize Sanayi Bölgeleri Yasası’nın Meclis’te komitelerde görüşülmeye başlandığını, Bakanlar Kurulu’nda ise, ilgili odaların da katılımı ile protokol hayata geçirildiğini ve 18 organize sanayi bölgesinin kendi sahipleri tarafından yönetilmesi ve devletin de bunu gözetmesi noktasında adımlar atılmaya başlandığını bildirdi.

Maliyetlerin aşağıya çekilmesi yönünde görüşmeler yapıldığını aktaran Amcaoğlu, enerji, enerji verimliği ve Enerji Üst Kurulu’na ilişkin yasalardaki gelişmeleri aktararak, yasaların geleceğe dair programların yapılmasına fırsat vermediği takdirde, her yıl bu platformlarda sorunların tartışılmaya devam edileceğini söyledi.

Amcaoğlu, “Bizim sorumluluğumuz hat safhada. Bu yıl bizlere tatil yok. Yaz dönemlerde, komitelerde mevzuatlar görüşülecek. Ekim ayında ise bunları ete kemiğe büründürmek zorundayız. Biz üzerimize düşen görevi yapacağız” dedi.

Etkinlik soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.