Josep Borrell: "AB'nin federal çözüme olan desteği ve bağlılığı sürüyor"

Yarın adaya yapacağı ziyaret öncesinde Kıbrıs Haber Ajansı (CNA)'ye konuşan Josep Borrell, çözümün dışarıdan gelmeyeceğini, bilakis Kıbrıslıların kendi sorumluluğunda olduğunu belirtirken, bulunacak olan çözümün ada ekonomisinin yanı sıra bölge genelinde de yeni ufuklar açacak derecede büyük potansiyeli olduğuna işaret etti.

Türkiye'ye de çağrıda bulunan Borrell, BM parametreleri altında ve AB prensipleri ile normlarına uygun, bütünlüklü, adil ve kalıcı bir çözüm bulunması yönünden çabaları aktif olarak desteklemesini istedi.

"Bu çabalar elbette sil baştan bir noktadan başlamayacaktır. Ortada-BM Güvenlik Konseyi kararları ışığında bir çerçeve vardır. Bunların bir tarihi ve garantör ülkeler, AB ve BM'nin de desteğiyle ulaşılan uzlaşılar vardır" diyen Borrell, çözüm sürecine desteğini yineleyerek "Kıbrıs'a, bu sorunun çözümüne yol açacak sürecin yeniden başlamasına olan kendimin ve AB'nin desteğini sunmak için gidiyorum. Bu uzun süreli sorununun bitmesi sadece Kıbrıs'a ve AB'ye değil, tüm bölge ülkelerinin güvenliğine büyük katkılar sağlayacak" şeklinde konuştu.

AB'nin adadaki yeniden birleşme sürecinde toplumlara ne gibi yardım ve destek sağlayacağı konusunda eski komisyon başkanı Jean Claude Juncker'in verdiği sözlere de atıfta bulunarak nasıl bir yol izleyeceğinin sorulduğu Borrell "BM parametreleri çerçevesinde ulaşılacak olan bir çözüm yeni ufuklar açacak büyük bir ekonomik büyüme potansiyeline sahiptir. AB Komisyonu uzun yıllardır sürece hem teknik, hem de hukuksal katkılar sağlamaktadır. 2017 görüşmelerinde de AB politik bir düzeyde katkı koydu ve süreçte BM ile birlikte çalıştı. Bu desteğimiz hala daha masadadır" dedi.

AB'nin 2006'dan beri Kıbrıslı Türklerin için 600 milyon Euroluk mali yardım yaptığını hatırlatan Borrell, bunun Kıbrıslı Türklerin ekonomisinde büyük katkı yaptığının görülmesinden cesaret aldıklarını, böylesi bir gelişmenin yeniden birleşme durumunda ekonomilerin entegrasyonunu kolaylaştıracağını belirtti.

BM gözetiminde yapılacak olan yeni görüşmelerde de AB'nin masada gözlemci olarak bulunacağını dile getiren Borrell "Süreci destekliyoruz. Tüm taraflara her türlü desteği sunmaya hazırız. AB  bu görüşmelerde gözlemci sıfatını sürdürecektir" dedi.

Maraş konusunda atılan adımları yorumlaması istenen Yüksek Komiser, "Bu noktada şüpheleri ortadan kaldıralım. AB için, Maraş'ın statüsü ile ilgili BM Güvenlik Konseyinde alınan kararlar hayati önem arzetmektedir. AB, bu noktada kentle ilgili atılan adımlardan son derece endişelidir ve bu adımlar hemen geri alınmalıdır. BM Güvenlik Konseyi kararları dışında herhangi bir girişimi kabul etmiyoruz. Bu konuda Aralık atında yapılan AB Konseyi zirvesinde ve onun öncesinde AB devlet ve hükümet başkanları zirvesinde aldığımız kararlar ortadadır. Kentle ilgili yeni müzakere sürecini tehlike altına alacak adımlar atılmaması gerekir. Bu konuda AB, BM ile yakın temas halinde gelişmeleri izlemektedir" ifadelerini kullandı.

AB'nin iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayanan bir federasyonu çözüm için tek yol olarak görüp görmediği sorulan Borrell, çözümle ilgili AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Margaritas Schinas'ın sözlerini hatırlatarak "başka çözüm yollarına kafa yoranların bunu AB'ye sormamasını" istedi.

Borrell "AB, BM kararları çerçevesinde ortaya çıkan parametreler ve bulunacak olan çözümün AB prensipleri ile normlarına uygun olması yönündeki tutumunu sürdürmektedir. BM Güvenlik Konseyi en son 29 Ocak 2021'de 2561 sayılı kararında adil ve kalıcı çözümün bir kez daha iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayanan bir federal çözüm olacağını bir kez daha vurgulamıştır. AB için bulunacak çözümün kendi kapasitesi içinde uygulanabilir olması çok önemlidir. Bu yüzden de AB bu sürece daha da iyi bir anlaşmaya ulaşılabilmesi için er ya da geç müdahil olacaktır" dedi.

Kıbrıs sorununa çözümün dışarıdan gelmesinin beklenmemesini, bunun Kıbrıslıların kendi sorumluluğu olduğunu dile getiren Borrell, "İlgili Güvenlik Konseyi kararları ve AB prensipleri çerçevesinde bir çözüm olacağı nettir. Bu çözüme ulaşmanın öncelikli sorumluluğu Kıbrıslılara aittir. Zaten belli olan çerçeve, tarihsel gerçekler ve bugüne kadar ulaşılan uzlaşılar ışığında bir çözüme ulaşılmalıdır. En baştan başlayacak bir çözüm süreci olamaz" diye konuştu.