Ben mi Türkiye'ye güvenmiyorum?

Yayın Tarihi: 20/03/10 03:50
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Perşembe günü benim için zor günlerden biri oldu.Sabahleyin ,Mart ayı sonunda Lefkoşa "Golden Tulip Otel'de" WAPC-Dünya Basın Konseyleri Birliği Yürütme Kurulu" toplantısını yapacağımızdan hazırlık çalışmalarını tamamlamaya çaba harcıyoruz.Çeşitli ülkelerden 35'i aşan sayıda katılım bekliyoruz.Başta Anavatan Türkiye olmak üzere Azerbaycan'dan,Hindistan ve dünyanın tavanı olan Himalâyalar'da Nepal'e;Afrika'da Tanzaniya'dan,Zimbabweye;öte tarafta Balkan ülkelerine Pasifik'te Hawaii'ye uzanan coğrafyadan konuklarımız olacak.2000 yılında WAPC'nin Genel Kurulunu GaziMağusa Salamis Bay Otel'de yaptığımız gibi başarıyla sonlandırmak istiyoruz bu etkinliği.

Toplantı gündemine KKTC Medyası ile konuk Medya mensuplarının kendi ülke sorunlarını tartıştırmak isityoruz.Onların deneyimleri ve de bizlerin deneyimleri elbette önem taşımaktadır.Çoğu ülke ya İngiliz,ya Fransız veya Alman sömürgesi idi.Neler çektiğimizi biz de onlar da bilmekteyiz.Bu etkinlikle burada bağımsız bir devletin varlığı,özgür medya çalışmaları,yabancı medya mensupları ile ilişkilerin arttırılması sağlanacaktır.

Onun için Perşembe sabahını hazırlıklarla geçirdik.Bu hazırlıklar sürecektir.Ülkemizden olumlu izlenimlerle ayrılmalarını öte yandan da yeni dostlar edinmelerini de sağlayacağız.Mart sonuna kadar basına bilgi aktarmamız sürecektir.

&&&

Perşembe öğleden sonra Milli Konsey olarak Lefkoşa'dan ve KKTC'nin her tarafındaki aktif üyelerimizle Başbakanlıkta noktayı oturttuk.UBP ve Milli Güçler adayı Dr.Derviş Eroğlu'nu ziyaret ederek seçimde kendisine tam destek olunacağını aktardık.Çünkü Milli Konsey'in "Kıbrıs Milli Davamıza ait Milli Manifestomuz" vardır.Bir taraf Ruma yama olmayı ileri sürer ve ödünler verirken, Eroğlu Kıbrıs davasına bu pencereden bakmaktadır.Bunun için tam destek açıkladık.

Buradan BRT'ye geçtim.18.00'de Pembe Paşaoğullar'ın programında Cumhurbaşkanlığı seçimini konuştuk.Hristofyas'ın son açılımlarını değerlendirdik. Saat 21.00'de ART'de Ahmet Ötüken'in bir buçuk saatlik programına katıldım.Ufuktaki Cumhurbaşkanlığı seçimini konuştuk.Telefonla bağlanmak isteyenlere görüş bildirme olanağı tanındı.

Londra'dan katılan kardeşimiz bizden öte KKTC'ye sahip çıktı.Halka Eroğlu'nu desteklemesini salık verdi.KKTC içinden katılanların çoğu da Milli Davaya sahip çıktı.Talat'ın ödüncü politikasını reddetti.Ben bugüne kadar Talat'ın Hristofyas'a verdiği ödünleri ,dün bu köşemde çıkan yazımdan aktardım.Gün gele "Çapraz oy" dayatmasının Batı Trakya gibi Belediye Başkanlarına,Belediye Meclis üyelerine ve hatta köyde muhtar ve ihtiyar heyeti üyelerine yayılacağını işaret ettim.Seçme ve seçilme hakkımızı Ruma emanet edemeyeceğimizi, egemenlik hakkımızın Ruma teslim edilemeyeceğini,Garantilerin sürmesi gerektiğini,Talat'ın Türk askerinin adadaki varlığını bile tartıştırdığını;oysa Türk askerinin her durumda adada kalması gerektiğini işaret ettim.

Rum ve Yunanlının "Önü Enosise kapalı" bir anlaşmayı imzalamayacağını belirttim.Talat'ın masadan kaçmamak uğruna verdiği ödünleri onaylamadığımı üzerine basa basa belirttim.Bu tutumun bize Kıbrıs'ı kaybettirme tehlikesi olduğunu ileri sürdüm.

Bir telefon geldi."20 yıldan bu yana Kıbrıs'tayım.Siz Türkiye'ye güveniniz;halkın gözünü korkutmayınız;halkı korkutuyorsunuz" dedi.İsmini söyledi ama ben bunun gerçek ismi olduğuna inanmıyorum.Gerçek ismi de olsa farketmez.Bu kişiye acıdım.Belli ki kimin kim olduğunu bilmeden Talat'ın ve arkasındakilerin avukatlığına soyundu.Ama bunu "Türkiye'ye güvenle" ört bas etmek istedi...

Ben Türkiye'ye güveniyor muyum? Herkes de bilir ki ben ve benim gibiler sadece ve de yalın olarak "Türkiye" demeyiz;biz "Anavatan Türkiye" deriz.Talat kamu oyu önünde Türkiye diyeceğinde "Garantör devletlerden biri" demektedir.

Ben o kızgın 1956 yazında tam16 yaşında halkımın bu topraklarda tutunması için vuruşurken ilk şehidimizi kucakladım.Ali bugün GaziMağusa Şehitliğinde yatmaktadır.Bugünkü Çayırova'da Rumlar tarafından ,herkes kaçarken göç etmeyen ve köyde kalan "Ayşe ninenin" evinin avlusunda bir dilim ekmek yeyip,destiden su içerken kurşunlandığını ve onu kucağımda taşıdığımı anımsarım.

O gün de Türkiye için "Anavatan" diyorduk;TMT hızmetinde, 21 Aralık'tan sonra o çarpışma yıllarında; daha sonra Milletvekili ve Bakanken ;binlerce kardeşimi Türkiye'den KKTC'ye taşırken ve bugün de ben "Anavatan Türkiye" derim...Ve de sadece Anavatanıma güvenirim.Kıbrıs Milli Davamızın arkasında olduğu için...

Telefonla ona buna yaranma uğruna çamur atmaya kalkan şom ağızlılar bizleri yolumuzdan döndüremez.Bunlar "Annan Plânını" Türk Halkına kabul ettirmek için de böyle oyunlar oynamışlardı.Kıbrıs'ı Ruma yama yapmak isteyenlerin sahte politikalarına da kanacak değiliz...

Perşembe gecesini ART'de tamamladım.Görevini başarmanın huzuru içinde evime döndüm ve başımı yastığa koydum;yeni bir günde Milli Dava yolunda kavga vermek için...Kulaklarımda Rum Lideri Yoldaş(!) Hristofyas'ın sözleri: ""Türk askerini Kıbrıs'tan uzaklaştırmak için federasyon istiyorum!"...

Teslimiyet politikası güdenlerle, onlara alkış tutanlara duyurulur.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.