Osman Örek'in hatıra defterinden...

Yayın Tarihi: 24/03/08 00:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Davullu zurnalı açıklamalar sürer ve Kıbrıs konusunu ''ivedi'' olarak çözmek için çizmeler giyilmişken, dün gündeme düşen bir anıyı ve ekrandan yansıyan bulguları burada sizlere aktarmak istiyorum.

Dün Lider,TMT Kurucularından, dava adamı Osman Örek'i mezarı balında andık.

Rahmetli Osman Örek, geriye kalan liderler gibi önce rütbesiz olarak Ulusal mücadeleyi göğüsledi; daha sonra da gereken her görevi yüklenerek üstesinden geldi. Dün mezarı başında O'nu anarken konuşan sevgili kızı, Hatıra Defterinden bir bölümü açıkladı. Oradan aktarılan her sözcükler bugüne uygun düştü. Çünkü bu açıklanmamış bir tarih sayfası idi. Unutulmasın ki Osman Örek, ''Kıbrıs Cumhuriyeti'nde Savunma Bakanı'' idi. Daha sonra Kıbrıs Türk Halkı namına birçok Hükümette Savunma ve Dışişleri Bakanlığı yaptı.

Sevgili Örek'le 1969 Şubat'ında Bakanlar Kuruluna ''Çalışma ve Kooperatif Bakanı'' olarak atandıktan sonra çok yakın olduk. Rahmetli Lider Dr. Fazıl Küçük'ün o daracık Bakanlar Kurulu odasında Sayın Denktaş, rahmetli Örek, rahmetli Nalbantoğlu, Nejat Konuk, Erol Kâzım andaç, Rüstem Tatar, Oğuz Korhan ile birlikte tarihi olayları yaşadık. 15 Temmuz'un ateşlediği ortamı, 19'u 20 Temmuza bağlayan o unutulmaz geceyi ve de 20 Temmuz sabahını ve sonrasını, heyecan ve coşkuyla kucakladık.14 Şubat 1975'de, Kıbrıs Türk Federe Devleti ilânına birlikte karşı çıkıp,''Tam bağımsız Devlet ilânından yana birlikte tavır'' koyduk. Demokratik Halk Partisi'ni rahmetli Örek, 7 milletvekili ve büyük bir halk desteği ile birlikte kurduk. DHP olarak Hükümete girerek KKTC'nin ilânına tam destek verdik. Anayasa Komisyonlarında geceleri de kapsayan çalışmalar yaptık.

Osman Örek, hepimizin kabul ettiği gibi ayaklı tarih, çok sayfalı yürüyen ansiklopedi idi. Yaşanan olayları günü ve saati ile sizlere aktarmak için uzun boylu düşünmesine gerek kalmazdı...

Dün sevgili kızı, Osman Örek'in Hatıra kitabının bir yaprağını araladı.Tümünü haberlerde göreceksiniz. Ben sadece not ettiklerimi aktarayım: ''Yıl 1964. Kıbrıs'ta Rum saldırıları sürüyor. Öldürebildikleri kadar Türk öldürüyorlar. Yolları kesiyor,Türklerin seyahatine engel oluyor, yollardan alınanları kurşuna dizip, kaybediyorlardı. Şimdilerde bunlar ya toplu mezarlarda bulundu veya topluca atıldıkları kuyulardan çıkarıldı. Herşey ''Kıbrıs Cumhuriyeti'ni silâhla ele geçirmek, Türkleri imha ederek, adayı Yunanistan'a bağlamak üzere hazırlanan AKRİDAS PLÂNINDA yazıldığı gibi cereyan ediyordu. Komutan Makarios, güya Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümetinde görevli Rum Bakanları ile çete oluşturarak, Türkleri kıyıma uğratıyordu. İngiltere Garantör olarak, daha önce Kıbrıs'ta görev yapan ''Kırmızı bereli'' olarak tanınan askerlerini adaya göndererek kanın akışını önlemek istedi. Ya da üslerini güvence altına almak için bu girşimi yaptı. Birleşmiş Milletler de 4 Mart 1964'de Güvenlik Konseyi kararı alarak, adaya BM Barış Gücü askeri gönderdi. Finli Tomioja görev yüklendi ama kanser olduğu için bu görevde kısa kaldı.

Cenevre'de Kıbrıs yangınına çare bulmak için toplantı yapıldı. Kıbrıs Cumhuriyeti Savunma Bakanı Osman Örek, Kıbrıs Türk Halkı adına toplantıya katıldı.Hatıratında sürmekte olan olayların konuşulduğu ve sonuçta Tuomioja'nın şunları söylediği not edildi: ''Sayın Örek, ben bu olaylar karşısında Türkiye'nin sabrına hayran kaldım. Aslında Türkiye, Kıbrıs'a çok önceden müdahale etmeli idi''...Tuomioja'nın öngörüsü 20 Temmuz 1974'de gerçekleşti.

Elbette bunun devamı orada, Hatıra Defterinde vardır. Ancak benim için ve de bugün Kıbrıs konusunda görüşme yapmak için heyecanla öne atılanlara bu kadarı yeterlidir. Düşününüz, BM yetkilisi, BM Barış Gücü'nün ne denli yetersiz kaldığını görmekte ve Türk Ordusunun müdahalesine haklı destek vermektedir. Ama... İşte bu ama önemli: Ne garip,şu Kıbrıs maceramızda her yetkili gerçekleri hep kapalı kapılar ardında söylemiş olmaktadır...Tiomioja da tıpkı kendisinden sonra göreve gelenlerin, görevde iken başka, görevden alındıktan sonra da Türk Halkının haklarını teslim ettikleri gibi...

Kim bunlar? En başta Galo Plaza. Daha sonra Annan Plânı kazığını Türk Halkına ve Türkiye'ye atan ünlü sahtekâr Alvaro de Soto. O, arkasına aldığı büyük güçlere dayanarak, Lider Denktaş'ı bile tehdit etmişti. Masada denge kurmak yerine Yunanistan'a ve Papadopulos'a teslim oldu...Ama referandumdan sonra ağzı bir karış açık kaldı ve şunları söyledi: ''Papadopulos ve Rumlar beni aldattılar!''...İnanalım mı? Yoksa bilerek mi o tasmayı taktı?!...

Kıbrıs'ta kaderimiz bu. Haklı davamızı biz savunmazsak, bizden gayrısı aleyhimize davranmışlar; biz direnip doğruyu savunduktan ve düzlüğe ulaştıktan sonra da kendi hatalarını teslim etmişlerdir...Rahmetli Osman Örek'in Hatıratı tam zamanında yetişti...

Kıbrıs konusunda yeniden görüşme başlatılacağına bakarak ilgilere duyurmak istedim. Unutulmasın ki Rum ve Yunanlının hedefi ''Enosistir'' ve de ara yolda, hedefe ulaşmak için Türk Halkını Ruma yama yapmak istemektedirler.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.