Kıbrıs Türkü trapeze asıldı!

Yayın Tarihi: 25/07/08 00:00
okuma süresi: 11 dak.
A- A A+

Dün KKTC Cumhurbaşkanı M.A.Talat ile Hristofyas biraraya geldiler. Eminim açıklananlar, açıklanmayanların yanında cüce kalır. Neden? Çünkü bundan önce hep böyle oldu. Yoldaş yaklaşımının bizi uçurumun ucuna getirdiğini görmemek için kör olmak gerekmektedir. Hatta "Ankara'nın kırmızı çizgilerini" Başbakan Erdoğan da yinelemesine rağmen (Bırakınız onunkini de onaylamadığımızı) Talat'ın kapalı kapılar ardında birşeyler pişirip kotardığı açıktır. Yakında herşey dökülür. Verilen yeni ödünlerin listesi bilgisayar ölçülerini de aşar. Hele hele o Komisyonların kaptanı Nami, kabul ettiklerini bir bir açıklasın da görünüz Hanyayı- Konyayı…

&&&
AKEL ile kapalı kapılar ardında halvet olanlar, KTÖS Yönetiminin Rum İçişleri Bakanını ziyaret etmelerine ve de liste vermelerine hayret edip ağır eleştiri yaptılar. Başlarında Elçin olunca, buna niye hayret ediyorlar. O sadece Türkiye'ye ve Türk Ulusuna saldırının peşindedir. Oysa yapılan ne ilktir, ne de son. KKTC'yi yıkmak ve de Kıbrıs(Rum)Cumhuriyeti'ne her ne pahasına olursa olsun yapışmak isteyenler, bazan kapalı, bazan açık enformasyon kullanmaktadırlar.Daha önce de birileri Kıbrıs'ta KKTC yurttaşlığını alanların listesini Papadopulos'a iletmemiş miydi? Kime danışmışlardı? Biri söyler mi?

Bu ziyaretin anlamı bizim için başkadır. KTÖS, Kıbrıs'a Türklük damgasını vuran, fedakâr ve vefakâr Türk Öğretmelerinin örgütüdür. Asıl anlamsız olan bu örgütün başına geçerek, masasından ve koltuğundan Türk Öğretmenlerinin de kanı akmakta olan Rum İçişleri makamına yüz sürmektir. Yaptıkları da açık istihbarat. Okullarda Türk öğrenci istemiyorlar. Türk öğrencileri Rum okullarına göndermek için ellerini çabuk tutuyorlar…Osmanlı'dan sonra da Türk Eğitiminin asla İngilize ve Ruma teslim edilmediğini gözardı ederek…Tek kale eğitimse, onu da teslim etmek için çırpınıyorlar…

&&&
TÜRK MEDYASINDA KIBRIS OYUNLARI

Kıbrıs'ta görüşmelerde dönemece geldiğimiz anda Türkiye'de çeşitli kampların bakış açıları bize ışık tutmalıdır. "CUMHURİYET" gazetesinde, kâlbi Kıbrıs Ulusal davası için atan Erol Manisalı hoca "Bıçak Sırtı" başlıklı bir yazı yayınladı ve son duruma ışık tuttu. Bir bölümü buraya almak istiyorum. Çünklü başka gazetelerde "Denktaş'a" yapılan saldırılar çizmeyi aştı. İşte Erol Manisalı'nın önemli bulduğum paragrafı:

"Tayyip Erdoğan 20 Temmuz'da Kıbrıs'a neyi kutlamaya gitti? Türklerin egemenliklerine kavuşmasını mı? Yoksa egemenliğin Rumlara verilişini mi? Gerçek şu ki M. A. Talat'ın AK Parti'yi de arkasına alarak 1 Temmuz'da Hristofyas ile vardığı anlaşma,
- KKTC'nin ortadan kaldırılışının,
- Türkiye'nin garantörlük hakkının elinden alınışının,
- Kıbrıs'taki Türklerin azınlık statüsüne düşürülüşünün altyapısını hazırlayan bir uzlaşmadır. AK Parti'nin, "Batı taleplerini karşılamasıdır" dersek daha açık olur.

AKP iktidara gelinceye kadar TBMM ittifakla şu kararları almıştı, - Kıbrıs'ta çözüm ancak, "iki devletli bir zeminde olur". - Türkiye'nin fiili ve etkin garantörlüğünden vazgeçilemez. - AK Parti ile birlikte Ankara'nın Kıbrıs politikası aniden, 180 derece değişiverdi. AKP, ingiliz - Amerikan planını kabul etti. Bu plan, uzun vadede Türkiye'nin adadan tasfiyesini öngörüyordu. 3 Kasım 2002 ertesinde Tayyip Erdoğan daha milletvekili bile seçilmeden, Denktaş'a ve mevcut Kıbrıs politikasına cephe aldı. Washington, Londra, Brüksel, Atina "korosuna" katıldı. - 2003'teki Davos toplantısında Cüneyt Zapsu, Kofi Annan ile "ilk teması" yaptı. Bu köşede, o tarihlerde "Avro, Kıbrıs, Zapsu, Davos; Tehlikeli Alakalar" başlıklı bir yazı yazdım. Zapsu bana dava açtı ve kaybetti. Beş yıl önce Zapsu ve AK Parti ile ilgili olarak yazdığım yazıda ne kadar haklı olduğum, 1 Temmuz 2008'de Talat - Hristofyas anlaşması ile ortaya çıktı. "

İşte olayların öteki yüzü için Manisalı'nın saptadıkalrı:

"2004'ün başında KKTC'nin ve Denktaş'ın altının pişirilme işlemleri AK Parti hükümeti tarafından uygulamaya kondu. Denktaş New York'a gitmeden Önce Çankaya'da "hükümet ve devlet toplantı yaptı". Denktaş'a, "arkandayız, kırmızı çizgilerimiz bunlar, git Kofi Annan'la pazarlık et" dendi. Denktaş da "arkasında hükümet olduğuna inanarak" gitti. Ancak bir sürprizle karşılaştı; Annan kendisine, "pazarlık falan yok, Ankara hükümeti, planı çoktan kabul etti" diyordu. Denktaş bu gerçekleri televizyonlara ve gazetelere yaptığı birçok açıklamada tekrarladı. Ayrıca, Haziran 2005'te, beraber yaptığımız 1.5 saatlik söyleşide bir soru sormuştum; "Sayın Denktaş sizi arkadan mı vurdular'?" yanıtı, "evet" olmuştu. Aslında arkadan vurulan KKTC ve Türkiye idi. ABD ve AB çok memnundular. Denktaş televizyonlarda, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ü de New York'tan aradığını söylüyordu. Ancak ondan da "destek gelmemişti"". O da "koroya katılmış", meğerse. - ABD, AB ve AK Parti'nin desteği ile Nisan 2004'te "yes be annem"ciler kazandı. Kimse onlara, "Babanı da al git" demedi... - M. A. Talat'ın takımı, "ABD - ingiliz Planı" ve AK Parti'nin desteği ile KKTC'ye yerleşiyordu. "

&&&

Aziz ÜSTEL ise SOROS'un gazetesi STAR'da Denktaş'a tuzak kurdu. Aklınca "Ergenekon" olayına sarmaladı ve alay etti. Ama asıl derdi Denktaş'ı Kıbrıs konusunda suçlamak. Rahat koltuğundan ahkâm kesmek.

" Rauf Bey'in bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü örneği kendini ortalara atması ve bir tür Ergenekon savunuculuğunu üstlenmesinin nedenini anlamak zor değil. Denktaş 30 küsur yıl boyunca Kıbrıs sorununun arap saçına dönmesinin baş sorumluluarından biridir. Yaptığı her şeyi de 'Türklük aşkı... Yavru Vatana hizmet...' gibi sloganlar atarak gerçekleştirdi. Ama her seferinde çözümün önünü tıkadı.

Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri adaya milyarlarca dolar gönderdi yıllar boyu...KKTC orta boy bir Anadolu kasabasından beter yaşamını sürdürdü... Hiçbir sorun çözülemedi; her şey ahbap çavuş ve aile ilişkileriyle yürüdü; sonunda Türkiye, eğer bu Kıbrıs yumağı çözülecekse, bunun Denktaş'sız çözüleceğine karar verdi. Kıbrıs ağır aksak da olsa, bir çözüme doğru gidiyor artık... Denktaş'sa eski günlerini arıyor.. Türkiye'nin dış politikada çözümsüzlüğü yeğlediği, her şeyi zamana yaymayı tercih ettiği, inisiyatif almaktan korktuğu ve dolayısıyla Kıbrıs konusunda Denktaş'ın dilediğince cirit atabildiği günleri... Belki de Ergenekon üzerine durup dururken söz alması bundandır. Kim bilir; Ergenekon tayfasının istediği olsaydı, gene Türkiye kalın duvarların ardına sığınacak, sandıktan öcü gibi korkan yöneticilerimiz vatan, millet, Sakarya nutuklarıyla bizleri uyutmayı sürdürecekti. Kıbrıs da yavrumuz olduğuna göre; aynı düzen orada da sürecekti tabii!'

&&&
ZAMAN gazetesinde İhsan Dağı ise Denktaş karşıtlığıile STAR yazarı Üstel'ı yalanlıyor.O da Denktaş-Ergenekon bağını sarmakla meşgûl…

"Rauf Denktaş, 'Ergenekon'a beni dahil etmeye çalışıyorlarmış. Söyledim, boşuna gayret...' demiş. Ergenekoncularla ilişkisinin içeriğini bilemeyiz.Ama ortada ilginç bir olaylar yumağı var Kıbrıs sorunu, Denktaş ve darbe girişimleri arasında.
Hatırlayalım; 2003-2004, Özden Örnek günlüklerine göre Sarıkız ve Ayışığı darbe planlarının en üst düzeyde hazırlandığı yıllar. Bu, aynı zamanda Kıbrıs sorununa çözüm arayışlarının da yoğunlaştığı dönem. Kasım 2002'de BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın açıkladığı barış planı bu yıllarda müzakere edildi. Ve ilk kez Ankara bu müzakerelerde çözüme yakın durdu, Rumlardan bir adım önde olma politikası izledi.
Bu politikadan en çok rahatsız olan, kuşkusuz 'statüko'nun mimarı Denktaş'tı. 'Örnek günlükleri'nden anlıyoruz ki hükümetin girişimlerinden rahatsız olan veya bu girişimlerin bir müdahale için uygun bir zemin yarattığını hesap eden başka kesimler de varmış: aralarında açıkça darbeyi konuşan dönemin kuvvet komutanları. Bunlarla Denktaş arasındaki ilişkinin merak uyandırması doğal. Üstelik günlüklerde dönemin KKTC cumhurbaşkanı Denktaş'ın bu komutanlara 'çok gizli ve özel bilgiler' ilettiği ve komutanların da bunları 'değerlendirmek' üzere toplandıkları yazıyor. (14 Şubat 2004)
Ayrıca çok kritik New York görüşmeleri sırasında (10-14 Şubat 2004) Denktaş ve çevresinin Ankara'dan süreci durduracak bir askerî muhtıra bekledikleri biliniyor. Radikal'den Erdal Güven yazdı; Denktaş'ın danışmanı Mümtaz Soysal, New York görüşmelerinin sonuçlanmasının ardından gazetecilere 'hemen sevinmeyin, birazdan asker bildiri yayınlayacak' diyor. 'Mümtaz Hoca' deyip geçmeyin; 9 Mart 1971 cuntasının akıl hocalarından biri ve Doğan Avcıoğlu'nun hazırladığı bakanlar kurulu listesinde bulunan bir eski tüfek... Son yıllarda da hızlı ulusalcı. Darbe günlükleri dikkatlice okunduğunda darbeci komutanlarla Denktaş ve danışmanı Mümtaz Soysal'ın birlikte 'iş tuttukları' açık.
'Milli dava'lar, arkasına saklanmak için muazzam yapılardır. Ergenekon benzeri oluşumların zemini olan Kıbrıs gibi 'dava'lar oldukça bu 'derin' örgüt de çözülemez. Kıbrıs sorunu 'derin devlet'in ana rahmidir, Ergenekon'un da doğumhanesi..."

&&&
VE DE BİZ KENDİMİZİ HANÇERLERKEN…

Yunan Elefteros Tipos gazetesinde Andreas Dimiodis, tarihi gerçekleri açıklamaktan korkmayanlardan. Bunu da STAR,ZAMAN ve de benzeri gazeteler ve köşe yazarları için aktardım. Bakalım Denktaş uzak görüşlü mü? Engelci mi? İşte Makarios. Makarios ne kadar anlaşma istermiş,bakalım Denktaş nasıl engellermiş? Istanbul'da rahat koltukta oturarak Kıbrıs'ı yazarsanız bu kadar saçmalarsınız. İşte Makarios:

"Kibrıs'ta görüşmeler sürüyor. Yunan Hükümeti Makarios'a baskı yapıyor. O ise burnundan kıl aldırtmıyor. İşte bu düşünceler bağlamında, Makarios'un 1974 öncesinde söyledikleri: "Bana biraz zaman verin; ben de Kıbrıs Türklerini ya vaftiz edeyim; ya da satın alayım." Ne yazık ki zaman buna izin vermedi."

Ne dersiniz davasına bağlı olan Kıbrıs Türkü satın alınamadı ama başkaları pozisyon mu değiştirdi? Satılmadık diye mi şimdi boğazımıza çöktüler? Bunun için mi Denktaş'a ve davaya bağlı olanlara öfke duyuyorlar?…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.