Nüfus gerçeği ve tezgahı

Yayın Tarihi: 13/12/20 09:42
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Kıbrıs davasında nüfus, en belirleyici ve önemli konudur. Buna rağmen, şimdiye dek hiçbir KKTC hükümeti, Rumlarla aramızdaki açığın kapanması için herhangi bir önlem almadı.

Bazı siyasi yetkililerin, ideolojik saplantılar, dayanaksız Türkiye fobisi, çözüme katkı sağlamak ve çeşitli nedenlerle nüfusumuzun artmasını istemediği inkar edilemeyen bir gerçektir.

Fakat, Kıbrıs’ta varlığımızı Türk kimliğimizle onurlu bir şekilde sürdürebilmemiz için, Rumlarla aramızdaki açığın artmasını engellememiz kaçınılmazdır.

Aksi halde, olası çözüm nasıl olursa olsun, Türkiye’yi adadan uzaklaştırmak amacında olan devletler, adanın tümünü Yunanistan’a vermek niyetlerinden vazgeçmeyecek. Bir gerekçe göstererek, Rum’a vermenin yolunu bulacak.

Rum, Kıbrıs davasında nüfusun belirleyici etkisini ve önemini çok iyi kavradığı için, bu konuda planlı ve basiretli davranmaktadır.

1963’ten beri yabancı ülkelerden güneye giden tüm Yunan asıllı kişilere, hiçbir zorluk çıkarılmadan vatandaşlık verilir.

Avrupa Birliği üyesi olduğu için Yunanistanlılar da hiçbir sınırlama olmadan güneye yerleşebilmektedir.

Sonuçta Rumların doğurganlık oranlarının çok düşük olmasına karşın, nüfuslarını 1963’e göre yaklaşık 3 misli artırdı.

KKTC’deki duruma gelince, içimizdeki Rum lobisinin yoğun kampanyaları sonucu, nüfusumuzun artması engellenmektedir.

Asayiş sorununu ileri sürerek kuzeyli soydaşlarımızı kötüleyen ve onlara vatandaşlık verilmesine karşı olanlar, daha ciddi suç işleyen, diğer yabancılardan şikayetçi olmuyor. Bu tutumları da gerçek niyetlerinin, nüfusumuzun artmasını engellemek olduğunu kanıtlamaktadır. 

Yasal olarak vatandaşlık hakkı kazananların bile dosyaları ilgili bakanlıkta tutulmakta ve işlemler tamamlanmamaktadır. Kuzeyli soydaşlarımıza vatandaşlık verilmemesi ve ayrılmalarının sağlanması nedeniyle, halen yüzlerce ev ve kiralık dükkan atıl durumdadır. Teknik eleman sıkıntısı yaşanmaktadır. Düz işçi boşluğu Afrikalı öğrenciler tarafından doldurulmaktadır. Pandemi sorununun ortadan kalkması ve işlerin yeniden normale dönmesi durumunda, ekonomik faaliyetlerimiz için gerekli teknik eleman ve düz işçi bulmakta ciddi sorunlarla karşılaşılacağız.

Nüfus konusundaki gerçeklerin ve tezgahlanan oyunların kavranmasına katkıda bulunmak umudu ile, Rum tarafında yayınlanan bir yazıyı aktarmakta yarar görürüm.

‘ALİTHİA gazetesinin 18 Ekim 2016 tarihli sayısında Takis AGATHOKLEUS imzasıyla yayınlanan 4’E 1başlıklı yorumun çevirisi aynen şöyledir:

“Cumhurbaşkanı Anastasiadis Mustafa Akıncı ile müzakerelerinde tezlerimizden yana pek çok şeyi başardı. İstisnasız bütün Kıbrıs vatandaşları için tüm Kıbrıs’ta serbest dolaşım, mülk edinme, yerleşim, meslek uygulama ve herhangi bir ekonomik faaliyet icra etme haklarını güvence altına alındı. Kişinin mülkiyet hakkına tamamen saygı duyulması güvence altına alındı. Ve daha birçok şey.

Ancak Cumhurbaşkanı’nın en büyük zaferi -çünkü zafer söz konusudur- Ada’nın nüfus karakteriyle ilgilidir. Yani, çözümün ilk gününde Kıbrıs’ın nüfus yapısının, 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin geleneksel nüfus bileşimini ufak bir sapmayla yansıtacağı üzerinde -Türkiye’nin rızasıyla ki bu çok önemli- anlaşmaya varıldı. Yani 4’e 1 oranı üzerinde anlaşmaya varıldı.

Bu zafer değil mi? Zafer ve ötesidir de. Çünkü Kıbrıs’ın Türkleştirilmesinden kaçınılıyor. 4’e 1 oranı, Türk uyruklu birinin Kıbrıs vatandaşlığını alabilmesi için dört Yunan uyrukluya vatandaşlık verilmesini gerektiriyor. Şöyle anlatalım:

  1. a) 200 bin Kıbrıslı Türk, 800 bin Kıbrıslı Rum
  2. b) 300 bin Kıbrıslı Türk, 1 milyon 200 bin Kıbrıslı Rum
  3. c) 400 bin Kıbrıslı Türk, 1 milyon 600 bin Kıbrıslı Rum ve bu şekilde gidiyor.

Dolayısıyla, tekrar ediyorum, 4’e 1 oranıyla sadece Kıbrıs’ın Türkleştirilmesinden kaçınılmadığını aynı zamanda söz konusu demografik bileşimin dış etkenler tarafından değiştirilemeyeceğinin ebediyen güvence altına da alındığını bir bebek bile anlar. Bu şekilde Kıbrıs sorununun Lübnanlaştırılması riskinden de kaçınılıyor. Kıbrıs da her zaman Yunan kalacak. Şayet bu bir şey ifade ediyorsa.

Gerçeklik budur. Partilerin de bunu görmesi gerekir; Ada’da kalacak olan 40 ya da 50 bin yerleşik konusunda bağırıp çağırmaları değil. Gerçeği konuşmak istiyor muyuz? Evet, yerleşikler kalacak. Ve haklı olarak kalacaklar. Çünkü yıllar boyunca inatçı bir şekilde bağırıp çağırdığımız ve zamanın faydasız bir şekilde geçmesine izin verdiğimiz 42 yıldan sonra onlar da onların çocukları da torunları da bu memleketin yasal ya da daimi sakinleri oldular. Neyi mi kastediyorum? Kıbrıs’ın nüfusu 900 binin biraz üzerinde. Bu sayının yaklaşık 680 bini Kıbrıslı. Geriye kalanlarsa Kıbrıs vatandaşlığı verdiğimiz yabancılardır: Sri Lankalı, Filipinli, Vietnamlı, Kongolu ve diğerleri’…

Bilinen gerçeklere rağmen, Nüfusumuzun artmasına karşı olan Rum lobicileri, çok profesyonelce, etkin ve yoğun propagandalarla, bazı saf vatandaşlarımızı da kuzeyli soydaşlarımıza karşı kışkırtmakta ve vatandaşlık verilmesine karşı çıkmalarını sağalmaktadır.

Maalesef Lobicilerin tepkisinden ve yaygarasından çekinen bazı siyasiler de, kuzeyli soydaşlarımıza vatandaşlık verilmesine karşı çıkanların safında yer alıyor.

Ancak, Kıbrıs’ta varlığımızı özgürce, kendi ulusal kimliğimizle ve onurlu bir şekilde devam ettirebilmemiz için, Rumlarla aramızdaki nüfus açığını mutlaka azaltmalıyız.

Bunun için de sırf makamda rahatsız edilmemek düşüncesiyle, nüfusumuzun artmasını istemeyen art niyetli kişileri memnun edecek şekilde hareket edilmemeli. Basiretli bir politika il, karşı tarafla aramızdaki nüfus açığını kapatmaya çalışmalıyız.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Ali Osman 13/12/20 16:33
Rumların doğurganlık oranının düşük olduğunu nerden çıkardınız. Dipkarpaz'da 13 çocuklu aile var, oradaki rumların hepsi çok çocuklu. Güneyde de çok çocuklu aileler var, her çocuk başına yardım yapılıyor, çocuk sayısı arttıkça maddi yardım da artıyor. Nüfusun nüfuz demek olduğunu farketmeyen (veya kasıtlı istemeyen) bir tek bizim siyasiler ve entellektüel geçinenler. Bu iş adi suçluları ve terör örgütü yandaşlarını filtrelemeden her gelen Türkiyeliyi vatandaş yapmakla da çözülmez.