Liderlerden ortak manevra

Yayın Tarihi: 03/05/18 07:00
okuma süresi: 9 dak.
A- A A+
  • Gelelim Kıbrıs konusuna ve Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın Gutteres çerçeve antlaşması açılımına. Önceki günkü yazımda bunun Rum tarafıyla danışıklı bir açıklama olduğunu ve bu açıklamanın ardından Rum tarafının olumlu yanıt vereceğini yazmıştım. Hiç de yanılmamışım. Akıncı bu açıklamayı yapar yapmaz Rum tarafı bu açıklamanın üstüne atladı ve "biz hazırız" yanıtını verdi. İşte iki tarafında görüşmeleri başlatma arzusunun göstermelik de olsa vesilesi bulundu ve şimdi müzakereler yeniden başlayacak.

1 Mayıs işçi bayramı nedeniyle bir günlük aranın ardından yeniden köşemize döndük. Hani diyelim biz de fikir işçiyiz bir günlük tatil de biz yapalım. Köşe yazısı yazmak ev ödevi gibi birşeydir , yazmayınca da yaşanan olaylar karşısında kayıtsız kalıyoruz hissiyatı doğuyor.

Yalnız yeri gelmişken söylemekte fayda var çalışma Bakanı Zeki Çeler'in marketlerle ilgili "11'e kadar açık kalacaklar" kararı marketçileri hayli sevindirdi. 30 Mayıs günü marketlerdeki kalabalığı görseniz ki herkes görmüştür sanırsınız ki savaş çıkıyor, herkes marketlere saldırdı ve ciddi bir infial oldu. Bakan Çeler'in işçilerin bayram yapmasını desteklemesi olumlu bir karar olsa dahi belli kapitalist çevrelerin kesesinin hızlı dolmasına vesile olurken birçok işletmelerin de zarar etmesine vesile oldu.

Gelelim Kıbrıs konusuna ve Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın Gutteres çerçeve antlaşması açılımına. Önceki günkü yazımda bunun Rum tarafıyla danışıklı bir açıklama olduğunu ve bu açıklamanın ardından Rum tarafının olumlu yanıt vereceğini yazmıştım. Hiç de yanılmamışım. Akıncı bu açıklamayı yapar yapmaz Rum tarafı bu açıklamanın üstüne atladı ve "biz hazırız" yanıtını verdi. İşte iki tarafın da görüşmeleri başlatma arzusunun göstermelik de olsa vesilesi bulundu ve şimdi müzakereler yeniden başlayacak.

Başlayacak başlamasına ama bu demek değil ki bir süre sonra çözüm olacak. Elbette ki yine anlaşamayacaklar. Ancak daha önce de yazdım kaç kez; müzakerelerin çok uzun yıllardır bir uzlaşı olmamasına karşın hiç durduğunu gördünüz mü? Asla durmaz zira durmaması gerekiyor.

İşte yeniden başlamasının yolu bulundu, iki lider kapalı kapılar arkasında anlaştı ve bunu birlikte pişirip topluma sundular.

Çözüm karşıtı ya da Cumhurbaşkanlığına aday olan kişilerin bu sürecin yeniden başlaması ve Akıncı'nın popülaritesinin yeniden artmasından rahatsız oldukları için de tepkilerini koymakta gecikmediler.

İşin özeti kendi kendime güzel bir oyun bulduk hiç sıkılmadan oynuyoruz. Umarım olumlu sonuçlar alınır ya da bu sefer daha ileriye gidilir.

Peki nerede kalmıştık bir hatırlayalım.

Dönüşümlü başkanlık

Aslında çok önemli bir konu dönüşümlü başkanlık. Nüfus orantısına baktığımızda pek bir eşitlikten bahsedemesek de Türk tarafının en olmazsa olmazlarından biri de dönüşümlü başkanlık. Nüfus orantısına baktığımızda Rum tarafı bizim dört katımız. Ancak ada üzerinde iki eşit egemen devletten bahsediyorsak elbette ki eşit oranda bir hak sahibi olmamız gerekiyor. Yani Türklerin nüfusu az diye ülkeyi başkanlık statüsünde yönetme ve temsil etme hakkının elinden alınması gibi bir durum söz konusu olamaz. Dönüşümlü başkanlıktan vazgeçmek demek siyasi eşitlikten vazgeçmek anlamına geliyor ki bu durum biz Kıbrıslı Türkleri azınlık yapar.

Aslında Rum tarafı dönüşümlü başkanlık konusunda taviz vermeye hazır. Sadece bunu elinde iyi bir koz olarak kullanmaya çalışıyor ve bunda da başarılı oluyor. Biz Türklerin önem verdiği bir konu bu "azınlık olmamak, söz sahibi olmak ve Rumlarla onların dörtte bir oranında bir nüfusa sahip olmamıza karşın aynı oranda temsiliyet alabilmek." Bu bizim için çok önemli.

Her ne kadar Rum tarafı bu konuda sözlü olur vermiş olsa da bu işi yokuşa sürmeye her zaman hazırlar. Çünkü asıl sorun siyasi eşitliği paylaşmak istememeleri.

Günün sonunda adada bir çözüm olacaksa zaten, bir devleti bir yönetimi paylaşacaksak, Rumlar için başkanlığı paylaşmak da son derece doğal. Ancak bu durum bizim için çok önemli ya, Rumlar da bunu onlar için önemli olan toprak ve nüfus konusunda kendi lehlerinde kullanmak istiyorlar.

Toprak konusunda ne durumdayız ve nüfus?

Burada Rumların iki şartı var, daha doğrusu iki teklifi var. Ya kuzey devletçiğine daha az Rum gelecek ve daha çok toprak vereceğiz ya da daha çok Rum gelecek ve daha az toprak vereceğiz. Eğer daha az toprak vermek istiyorsak yaklaşık olarak 90 bin Rum Kuzey'e yerleşecek. Tabii bu rakamlarda da tartışmalar var çünkü duygusal bağlılık konusu hala tartışılıyor. Kaç Rum hayatta, kaçı öldü kaçı kaldı ya da ne kadarı geri dönmek ister bunlar tartışma konusu.

Bana göre daha az toprak verilerek daha çok Rum'un gelmesi kabul edilmeli. Zira siz daha çok toprak verip daha az Rum gelmesini kabul etseniz de etmeseniz de sonuçta Kuzey devleti de Avrupa Birliği toprağı olacağından isteyen Rum ya da AB vatandaşı gelip Kıbrıs Türk devletinden toprak ya da mal satın alabilecek. Tabii ki bu konuda da kısıtlamalar var. Ama günün sonunda bu olabilecek.

Hepimiz biliyoruz ki biz Kıbrıslı Türkler malımızı satmaya dünden razıyız, yeter ki parayı görelim. Bu da işin başka acı gerçeği.

Garantiler

Malum konu garantileri ise üç devlet oturup kendi anlaşacak. Fakat tüm konular aşılsa bile Türk tarafı olarak Türkiye'nin etkin ve fiili garantisi olmaksızın herhangi bir anlaşmaya evet dememiz söz konusu değil.

İşte bu noktada tüm konularda anlaşılsa bile Rum tarafı eğer ki bir çözüm istemiyorsa garantileri kabul etmeyecek ve görüşme masası sonuçsuz kalacak.

Bunun olma ihtimali son derece yüksek, bunu da söylemek lazım. Ama garantiler ve asker konusunda bazı açılımlar olacağını da artık biliyoruz. Aslında bu konunun çözülmesi çok da zor değil ama Rumların yaklaşımı son derece önemli. Eğer çözüm niyetleri yoksa işi yokuşa sürmek onlar için son derece kolay olacak. Bir diğer taraftan da bu sefer farklı zorluklarla karşılaşacaklarını düşünüyorum.

İki liderin yanı sıra üç garantör ülkenin olduğu bir ortamda ancak bu görüşülebilir. Güvenlik ve garantiler başlığı bir yandan görüşülürken, diğer yandan liderler arasında diğer bütün başlıkların paralel bir biçimde ve birbiriyle bağlantılı görüşülüp sonuçlandırılması gerekiyor.

Türk tarafı buna hazır gözüküyor. Maalesef Rum tarafı ne zaman konu bu son aşamaya gelse ya konferansı yaptırmamak ya ertelemek ya da erken kapatmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

Mont Pelerin 1'de konferans tarihi saptanacaktı, Nikos hazır değilim diyerek ara istedi. Mont Pelerin 2'de yine konferans tarihi saptanacaktı, konferans tarihi saptanmasın diye olmadık uç taleplerde bulundu Akıncı'nın sözcüsü Barış Burcu.Bunu maksimalist talepler olarak nitelendirmişti o zaman ve zaman Barış Burcu'yu haklı çıkardı, çünkü BM'nin devreye girmesi ile 1 Aralık'ta Rum tarafı bütün maksimalist taleplerini geri çekmek zorunda kalarak, 2017 Ocak ayında konferansın toplanmasına onay vermek zorunda kalmışlardı.

2017 Ocak ayında Cenevre'de düzenlenen "Kıbrıs konferansında" bu sefer sahneye Yunanistan Dışişleri Bakanı Koçiyas çıktı ve Nikos'un konferansın yapılmasını engellemek için yaptığı muzırlıkların bir başka versiyonunu konferans başarılı olmasın diye Koçiyas sergiledi.

Bakalım Rum lider bu sefer bu süreci neyle nasıl baltalayacak.

*************

GÜNÜN SÖZÜ

Birini seveceksen, onu herşeyinIe sevme. Çünkü bittiğinde; onu unutamamana değiI, unutamayacak kadar çok sevdiğine yanarsın.

CAN YÜCEL

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.