Artık nasıl güvenelim? Söyle!

Yayın Tarihi: 16/10/20 07:00
okuma süresi: 9 dak.

Pazar günü gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı seçimleri için muhtemel son köşe yazısını yazıyorum. Pazartesine çok başka şeyleri yazıyor olacağız ille ki. “Kim Kazanır Analizi” yazım hayli ilgi gördü ve hayli geri dönüş aldım. Yapılan eleştirilerin hepsi de hoşuma gitti ve tebessüm ettim. Yazıdan ne Tatar ne de Akıncı sempatizanları memnun olmadı. Dedim ki işte bizim klişe vatandaş yorumu.

Okurlarımda izleyicilerimde taraf tutmamı istiyorlar. İlle ki yazmalıyım şu kazanacak diye. Okuyucu memnun olacak mı yazılardan diye düşünerek yazı yazmaya kalkarsam hayatta bu işi yapamam. Kaldı ki 21 yıllık meslek hayatımda 15 yılı aşkındır günlük köşe yazısı yazıyorum hem de her Allahın günü.

Eleştirilerinizi esirgemeyin ben şikayetçi olmadığım gibi mutlu oluyorum.

Bir dönemlerin ateşli tartışma konusuydu. Sanat toplum içindir, sanat sanat içindir.

Sanat camiası eski yıllarda bu tartışmayı çok şiddetli bir şekilde yapardı. Elbette ki Sanat sanat içindir derdim bende. Bir sanatçı, toplum sanatını beğensin diye sanat yapamaz körelir.

Bizim bu yazı çizi işi de böyle.

Gelelim Pazar günkü seçimlere. Her iki aday da tüm gücüyle yükleniyor. Herkes herkesin tesiri altında. Soruyorum sahada çalışan her iki adayın da taraftarlarına. Herkesin dilinde bir hikaye var, toplasam kitap olur.

ÜLKE VE İLİŞKİLER YIPRANDI

Günlerdir Türkiye müdahale ediyor diye ortalık çalkalanıyor. Kimse müdahale yoktur diyemez. Peki neden Tatar lehine bir çalışma var hem de ülkenin dört bir yanında?

Ne oldu da Ankara’yı bir şeyler o kadar çok rahatsız etti ki Tatar lehine bir adım atma ihtiyacı hissetti?

Bu kadar yaşın sahibiyim Ankara Hükümetini ilk kez bir şeylerden bu kadar rahatsız olmuş görüyorum.

Daha birkaç yıl öncesine kadar Ankara-Akıncı ilişkileri gayet iyiydi. Hele hele Mevlut Çavuşoğlu ile Mustafa Akıncı oldukça sıkı bir işbirliğine sahiptiler.

Siz bu soruyu kendinize hiç sordunuz mu? Ne oldu da bu ilişkiler bu denli sert bir şekilde bozuldu?

Yani örneğin iki yıl öncesine kadar Ankara emir veren Akıncı emir alan biri miydi mesela ve bir gün geldi Sayın Akıncı “yeter artık usandırdınız” dedi ve isyan mı etti?

Ya da ansızın Ankara-Akıncı iyiydi de bir gün sabah Ankara’daki hükümet uyandı ve artık ben ne dersem onu yapacaksınız Sayın Akıncı dedi ve film koptu.

Elbette ki bunların hiçbiri değil dostlarım.

Bazılarının anlattığı gibi Ankara emreder herkes yapar diye bir durum yok. zaten Kıbrıs Türk halkının yapısına da mayasına aykırıdır böyle şeyler.

Ne zaman ki Crans Montana da zirve çöktü; en büyük tepkiyi Sayın Çavuşoğlu’ndan çok Sayın Akıncı koydu. “artık federasyon yok” dedi.

Bunu Ankara açıkladı ve Sayın Akıncı inkar etmedi. Federasyon var yok o ayrı tartışma konusu.

Çavuşoğlu, KKTC’ye geldi ve tüm parti başkanlarının katıldığı bir toplantı gerçekleştir Cumhurbaşkanlığında. Çavuşoğlu, Federasyon dışında bir çözümün konuşulması gerektiğini Sayın Akıncı’ya anlattı ancak Sayın Akıncı bunu kabul etmedi ve bir gergin yaşandı, hatırlayın. İkili dışarıya gergin yüz ifadeleriyle çıktılar.

Halbuki Crans Montana da Rumlar çözüm masasını dağıttığında Çavuşoğlu’na bu iş bitmiştir diyen Akıncı’nın kendisiydi ve bunu bir değil birkaç kez tekrarladığını masada oturan parti başkanlarından öğrendim ben.

Tartışma buradan başladı. Gerildi gerildi, o kadar bir gerildi ki Türk askerinin savaştığı düşmana karşı “yeter akan su değil kandır” diyene kadar Akıncı.

Amacı gündem yaratmaktı ve başardı da. Tepkiler daha çok büyüdü. Türkiye siyasileri ve medyası Akıncı’ya hakaretler yağdırırken ben dahil birçok gazeteci ve Kıbrıslı Türk soydaşımız Akıncı’ya sahip çıktık. Bölünme de başlamış oldu bu şekilde.

Olaylar burada da bitmedi. Sayın Cumhurbaşkanı, Ankara’yı perde gerisinde bırakarak Berlin zirvesini gerçekleştirdi. Tren rayına oturdu dedi, hem de bunu Ankara’ya rağmen Ankara’ya karşı yaptı.

İşin içine BM Genel Sekreteri de dahil oldu ve “bitirin şu seçimlerinizi beşli zirve bende” dedi.. dedirtildi.

Daha bir sürü şey yazabiliriz buraya.

AKINCI KAZANSA DA KAYBETSE DE MESELE BAŞKA ASLINDA

Şimdi her yurttaş gibi ben de Pazar günü sandığa gidip oy vereceğim. Bir gazeteci olarak etkileyebileceğim bir kitlem var. Haliyle konuşurken yazarken çok dikkatli olmaya çalışıyorum ve soruyorum kendi kendime;

Crans Montana zirvesi sonrasında meğerse benim Cumhurbaşkanım “federasyon bitti” demiş ama Federal çözüm yapmak istediğini söylüyor şimdi.

Bu bizim neslin son denemesidir dedi ama şimdi aday.

Seçilmemem için müdahale var diyor ama Crans Montana’da Sayın Akıncı’ya tam destek veren ve yanında bir kale gibi duran Ankara Hükümetine sıkı sıkıya güveniyordu.

Son iki yılda Türkiye ile ilişkileri bilerek ya da bilmeyerek gerilmesine neden oldu..

İşte hep bunları düşünüyorum ve soruyorum kendi kendime nasıl Akıncı’ya oy vereyim.

2015 seçimlerinde Sayın Akıncı’ya oy verdim, sonrasında O’nun lehine çok ciddi yazılar kaleme aldım. Çünkü yaptıklarına inandım ve değerli buldum.

Ama şimdi bakıyorum da bir yılda nerelere gelmişiz ülke olarak ya da getirilmişiz.

Sayın Akıncı bu seçimi kazanabilir, bu mümkündür ama bu halkın geleceğini bu devletin bekasını zora sokacak, daha kötü hale getirecek işler yaparsa, biz toplum olarak bu beş yılı nasıl geri saracağız ?

İşte bu durum beni çok ama çok endişelendiriyor, üzüyor. Birini kötülemek ya da ön plana çıkarmak için yazmıyorum bunları.

Sn Akıncı aleyhine yazılar yazmak istesem her gün yazı yazacak tonla konu vardı aslında. Benim derdim birini kötülemek ve yermek değil ama bazı yanlışlar artık çok büyüdü ve benim gözüme batıyor.

KURTULUN BU ÖFKE SÖYLEMİNDEN

Şu müdahale meselesini de dillendirmekten vazgeçin artık. Kimse birinci turda silah zoruyla gidip oy vermedi. En azından seçmenin iradesine saygınız olsun. Sevmeseniz de sevseniz de saygılı olun.

Su, hastane, okul, yol, para ve güvenlik, öğrenci, turist talep ederken Türkiye’den kimsenin işine gelmiyor Müdahale kelimesi. Türkiye kapıları açmasın bakalım Cumhurbaşkanına, Birleşmiş Milletler de Genel Sekreter ile görüşebiliyor mu?

Dostlar kurtulun bu içinizdeki Türkiye öfkesinden ve nefretinden.

Herkes Akıncı’ya oy verecek diye bir kaide yok, nasıl ki herkes Tatar’a oy verecek diye bir kaide olmadığı gibi.

İkinci turda da seçmen kendi iradesiyle gidip oyunu verecek. Belli ki sonuçlar çok yakın yakına çıkacak. Yolda yürüyen iki kişiden birinin oyuyla adayın biri seçilecek bir diğeri kaybedecek.

Önemli olan bu ülke bu halk artık daha fazla kaybetmesin.

GÜNÜN SÖZÜ

Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur... İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur... Tutsak ustura ağzında yaşamaktan.

Attila İlhan

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Kuzey Kibrisli16/10/20 14:04
Sn Yazar, sandığa giden her birey kendince doğru bulduğu kişiye oyunu verecektir. Gitmeyen ve gitmeyecek olanlar da aynı şekilde doğru buldukları duruşu özgür iradeleri çerçevesinde kendilerince ortaya koyacaklardır. Bana göre seçimin kazanacak olanı bellidir. Şimdi isim yazıp gereksiz sığ tartışma veya tepki almanın anlamı yok. Türkiye'nin her iki senaryo için de hazırlığı vardır. Bu yüzden paniğe hiç gerek yok. Seçimi kaybedecek olan aday ve onun kazanmasından medet uman şakşakçıları dışında seçimin kaybedeni olmayacak... Türkiye Cumhuriyeti Devleti köklü devlet anlayışı ile yine yeni seçilecek Cumhurbaşkanımıza gereken saygıyı gösterecektir. Bu ister B'nin adayı olsun ister A'nın adayı olsun fark etmez, etmedi, etmeyecek de! Siz bakmayın adaylarımızın farklı kutuplardaki esip kesen konuşmalarına. Hiç bir aday kendi başına Türkiye'nin desteği olmadan ne KKTC'yi tanıtabilir ne de anlaşma yada federasyona ulaşabilir! Şu anda oldukça hassas olan konjonktürde ise Kıbrısın mevcut durumunda uzlaşma ile herhangi bir değişiklik olmaz. Kimse hayal görmesin! Zaten ilgili ilgisiz, uzak yakın tüm taraflar (ülkeler) statükonun kendilerine sağladığı ayrıcalıkları korumak için feryat figan konuşur çabalarken hiç bir şey olmaz... Son olarak herkese çok tuhaf gelebilir ama Türkiye'ye çok uzak görünen aday bile aslında Türkiye'nin işlerini kolaylaştırıyor diye düşünüyorum. Her neyse bu hafta sonu toplumda gereksiz tansiyon yapan bir bir işten kurtuluyoruz. Kaldı bize bir de kovid-19. Onu da halledersek artık panayır festival sezonunda normal hayatlarımıza döneriz... Sağlıkla kalın...