İdeoloji biterse... Duruş da biter

Yayın Tarihi: 11/10/21 07:00
okuma süresi: 7 dak.

Meslektaşım Ali Kişmir’in Türkiye’ye alınmaması ve yasaklı listesinde bulunması bir gazeteci olarak elbette ki beni üzmüştür. Hiçbir gazetecinin bu duruma düşmesini bir gazeteci olarak hoş karşılamamız söz konusu değil. Ancak öte yandan bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin de ülke sınırları içerisine uygun görmeyip almayı istemeyeceği insanlar olabilir, o da o ülkenin kendi özgür hakkıdır. Buradaki mesele şudur ki daha önce de kaleme aldım ; Türkiye’nin bu yasaklı listesini açıklaması gerekiyor. Bunun temel nedeni son derece insanidir.

Zira ister gazeteci olsun ister normal yurttaş bir ülkeye girişinin yasaklı olup olmadığını bilmeli, bilmeli ki eşi ve çocukları ile olur da bir plan yapar ve ülkeye tatil ya da herhangi bir ziyaret için giderse ailece mağduriyet yaşamasın. Yani işin boyutu bireyden çok aileseldir. Düşünsenize birkaç çocuğun ve bir eşin bir ülkenin sınır kapısından geri çevrilmesi pek de hoş bir durum değildir.

Dediğim gibi Türkiye gibi her ülkenin bazı kuralları vardır ve herkesi o ülkeye kabul edecek diye bir durum yoktur. Ama Türkiye hükümeti bir şekilde bu listeyi ya kendisi açıklamalı ya da bir şekilde açıklatmalıdır. Bu infiale yol açmaz. Zira KKTC’de binlerce kişinin böyle bir listede olduğunu sanmıyorum.

Ben olaya insani bakıyorum.

İDEOLOJİ BİTERSE DURUŞ DA BİTER

Hatırlıyorum da eskiden verilen kavgalar daha çok ideoloji üzerindenmiş gibiydi geliyor bana. Ancak gelin görün ki şimdilerde tüm kavgalar artık ekonomik ve bireysel menfaatlere dayanıyor. Türkiye Dolar ve Euro ile yaşamını şekillendirirken, bizler bu ülkede Sterlin ve Euro ile yaşamaya çalışıyoruz. Ev alacaksan sterlinle alıyorsun; çünkü tüm inşaat malzemeleri İngiltere’den geliyor ya ondan. Hade arabaları anlıyorum; Avrupa’dan gelenler Euro, Japonya, Kore gibi ülkelerden gelenler ise Dolarla getiriliyor. Peki ya şu evleri ne yapacağız?

Gelin görün ki Türkiye ile olan samimiyetimizi de kaybettik. Yıllardır bize para verip insanca yaşamamız için uğraşan tek dostumuz AK Parti Hükümeti’ni de kandırmaktan ve bir şekilde para almaktan öteye de gidemedik. Gelen siyasetçiler giden siyasetçiler Kıbrıs Türk halkının menfaatini değil hep kendi ceplerini düşündüler.

Deyim yerindeyse kedimize kadar yardım eden Türkiye Yardım Heyeti’ne bile her ayağımız takıldığında laf ettik. Kimse alınmasın ama biraz nankörlük ettik.

Tek müttefikimiz olan Türkiye’den soğumamız için bazı yanlış düşüncelerin peşinden bile koştuk. Şimdi ise elde var hüzün.

Çözüm de olmadı…

Peki, ne var şimdi elimizde? Gelin bir bakalım. Yaklaşık 1,5 yılda ülkeyi seçimden seçime sürükleyen bir ton siyasetçiyle çalışma mekanizmaları demokratik anlayıştan uzak partiler var; ürettiğini satamadığı için batan üreticiler, borçlarını ödeyemediği için hapis yatmış ve yatacak vatandaşlar. Hade yurttaş deyim, sosyalist bir hükümet var ne olmasa. Uyuşturucu kullanımı arttı, intihar ve de cinayetler arttı. Dahası tecavüzlerde arttı bu memlekette.

Ne karamsar tablo değil mi? Karamsar usta karamsar, bu anlattıklarımdan ibaret KKTC. Bu kadar net. Gençlerin neredeyse hepsi kaçmak istiyor bu ülkeden, birçoğu nereye gideceğini bilmeden.

Aile kurumu dediğimiz yapı çöktü. Aldatmalar aldı başını gitti. Boşanan çiftler, ortada kalan çocuklar ve tüm bunlara yetişemeyen bir Sosyal Güvenlik bakanlığı. Yetişemez de bütçesi yok ki.

Şimdi ben yazının başlığını bahtı kara diye atsam “Ey yahu sen da amma negatifsin ha” diyenler çıkacak illaki.

Yalan mı?

Yalnızca elektrik değil devletin çeşitli kademelerinde de zamlar olmaya devam edecek. Asgari ücretin hali belli. Kolay kolay artmaz. Artacak olsa da 30 lira 50 lira artar. O kadar.

Yapın kardeşim elektriği de zamlayın. Sterlin almış başını gitmiş, ne olmasa KIB-TEK batacak, bu zamlarla vatandaş elektrik borcu ödeyemez ki.

Bizim memleketin derdi bitmez Allah bitirmesin. Bu duayı da her defasında kim yapıyorsa duası Allah katında her halde çok makbul ki iyi tutuyor. Demokrat Parti eski Lefkoşa Milletvekili Dr. Mustafa Arabacıoğlu’nu günlerden bir gün konuk aldığımı hatırlıyorum. Çeşitli sektörlerde mesailerin ödenmemesi bizim memlekette her zaman devam eden bir sorundur. O zamanlarda varmış ki Arabacıoğlu bir hesap kitap yaptı ve önüme serdi. Ek mesai ödeneceği yere istihdam yapılsa hem işsizliği azaltmış oluyorsunuz hem de çoğu zaman adaletsizce dağıtılan ve her alanın hak ederek aldığına şüphe ile bakılan ek mesai meselesini ortadan kaldırmış olacaksınız. Bunu anlatmıştı Arabacıoğlu bana.

Ek mesai yerine istihdam yarat.

Bir kere hükümet kabahatli. Önce oradan başlayalım. Kardeşim ya ödeyeceksin adamların ek çalışma saatlerini, emek hırsızlığı yapmayacaksın ya da istihdam yapacaksın fazladan ve bu ek mesai işine son vereceksin. Şahsen ben bir çalışana ek mesai ödenmesine karşıyım. Çünkü ek mesai birçok devlet dairesinde var ve bireysel menfaate göre kötü amaçlı kullanılabiliyor. Hükümet ek mesai ödemek yerine ihtiyaç olan tüm bölümlere istihdam yaratsın ve hem işsizliği azaltsın hem de her şey yoluna girsin. Çünkü verilen ek mesailer çoğu zamanda amacına hizmet etmeyebiliyor.

Usta, ya devlet olacağız ve bunun gerekliliklerini yerine getireceğiz ya da oynamayacağız bu oyunu.

Para yok...

Anlıyor musunuz ne kadar aciz durumlara düşüyoruz. Hem mali açıdan hem de ülke deki sınır güvenliğini ekonomik anlamdaki güvenilirliğini sağlama açısından.

Kim neden bizi ciddiye alsın ki?

***

Günün Sözü

“Mutlu olmayı yarına bırakmak, karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemeye benzer ve bilirsin, o nehir asla durmaz.”

Grange

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları