Yaşasın 1 Mayıs…

Yayın Tarihi: 01/05/23 05:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Bugün 1 Mayıs.
Dünya Emek ve Dayanışma günü.

İşçinin, emekçinin ve tüm ezilen halkların bayramı.
Dünya üzerindeki haksızlıklarla mücadele için bir araya gelinen o büyük gün.

Bugün ayrıca 51 yıl önce 6 Mayıs’ta idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan, Hüseyin İnan'ı ve dünyadaki tüm devrim şehitlerini de anarak, halklarıyla birlikte özgürlük, eşitlik, emek ve sosyal adalet için mücadele edenlerle birlikte halkların kardeşliği şiarıyla barış türkülerimizi  söyleyeceğimiz gündür.

Yaşasın 1 Mayıs...

***************************************************************************

BUDAMA

Geçmiş, gelecekle ilgili ümitleri beslediği için önemlidir.
Bu yüzden değer ve anlam kazanır.
Materyaldir geçmiş.
Ve işte o materyal kullanılarak, gelecek yapılandırılır...
 
"Gelecekle" ilgileniyor musunuz?
Peki Kıbrıs’ın yakın siyasal tarihi bize ne anlatıyor?
İnsan aklının mümkün kıldığı neredeyse tüm egemenlik şekillerinin denendiği, fakat ne yazık ki şu ana kadar hiçbirinin işe yaramadığını mı?
 
Her iki toplumda da gelen-giden liderlerin, Kıbrıs'ın büyük sorunlarını geçmişte hiçbir zaman çözemediklerini, şu anda da hâlâ çözemediklerini, ve gelecekte de çözemeyeceklerini mi?

Belki de bizim istediğimiz gibi bir gelecek sağlamaları, onların yeteneğini aşmaktadır; ne dersiniz?
Belki de biz Kıbrıslılar, aynı alışkanlıkların yaratıklarıyız...
Aynı şeyleri düşünmek, bizleri aynı seçimleri yapmaya yönlendiriyor olabilir.
Aynı deneyimler, aynı duygular, aynı düşünceler...

Dolayısıyla, acaba bu adada gelecek hep geçmişe mi dönüşüyor?
Yoksa öldüğümüzün ilanı yapılmadığından dolayı defnedilemeyen bir ölü gibi mi yaşıyoruz?
 
Oysa ki, "şimdi" gibi bir güne inanmak gibidir hayat!
Gündelik zaman-mekan rejiminin kuralları içerisinde, ileriye bir adım atmaya benzer;
bilinmeyenin korkusu, keşfin ümidi vardır adım atmakta!

Yalnızca bir ruh hali değil bu.
Alışılagelmişe yönelik bir eğilimdir; duyguları ezberlemek ve devreye sokmak.
Kendimizi değişimden alıkoymak.
Tahmin edilebilir bir gelecekte yaşamak.
Kısacası "takılıp kalmak".
Takılıp kalmışsak, demokrasinin yerleşmemişliğinden şikayet edebilir miyiz?

Bir yandan demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile ülkemizde yerleşmediğinden şikayet ederken, diğer yandan düne “saplanıp kalmak”...
Oysa ki yapmamız gereken şey, "budamak"tır...
Çünkü, sistemin ve toplumun belirli süreçlerden ve yöntemlerden kurtulmaya ihtiyacı vardır...
Bu sistemin hiç de verimli olmayan, üretmeyen ve dolayısı ile topluma yeterince yararlı olamayan unsurları vardır...
Geçerliğini kaybetmiş olan uygulamaları vardır...
Bu unsurlar temizlenmezse, tıpkı verimsiz bir ağacın dalları gibi, Kıbrıs'ın kuzeyi de sağlıklı büyüyemez...
Budanmadığı için de, içten içe çürümeye başlar...
Bu, yani budama, yalnızca bir gereklilik değil, zorunluluktur...
Fark yaratacak olan, siyasetin merkezinin sistemde budama yapma, ve yerine yeni, üretken ve yaratıcı olanı koyma cesaretine sahip olmasıdır...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Mehmet ÇAĞLAR yazıları