Nevi şahsına münhasır
Hep söylemişimdir, KKTC nevi şahsına münhasır bir devlettir dolayısıyla yönetenleri öyle normal, düz, sıradan olaylarla anılmayı sevmez, normal de davranmazlar.
Haliyle şu içinde bulunduğumuz Korona belası işinde olanlar da bizi hiç şaşırtmadı.
Nitekim kaç gündür yatay geçişe göre ayarlanan vaka sayıları dün artık ‘peak’ yaptı ve -1 olarak açıklandı.
Tam da Amerikan petrolünün eksi dolara düştüğü bu tarihi günde, KKTC de geri durmadı, Amerika ile aşık attı.
Onlar eksiye düşerse biz de düşeriz, neyimiz eksik?
Halep oradaysa, arşın da buradadır, hodri meydan!
Lakin bizim eksi meselesinin öncesinde yapılan bir takım açıklamalar dikkat çekmektedir.
Mesela dün öğlen Başbakan Ersin Tatar katıldığı bir televizyon programında, hızlı testlerde bir takım sıkıntılar olduğunun ortaya çıktığını, bu nedenle PCR testlere yoğunlaştıklarını söyledi.
Yani dedi ki, ilk vakanın tespit edildiği 10 Mart gününden beri yapılan 6500 testin artık bilinemeyen bir kısmı sıkıntılıydı.
Sıkıntılı ne demek? Doğru sonuç vermeyebilir demek.
Peki bu testlerin sıkıntı çıkardığı bizzat Başbakan tarafından açıklanmışken, nasıl olur da süreç ‘yatay’ olur?
Yani yanlış anlamayın, onların açıklaması ile yatay, çünkü yatay ya da düz olduğunu bilmemize imkan yoktur çünkü elimizde veri filan yoktur ama buna girmeyeceğim, devam edeyim.
Çünkü aynı Başbakan akşam BRT’de katıldığı söyleşisinde diyor ki “uzmanlar bana bilgi verdi, yayılma olmayacak.”
Dahası, yine kendi ifadeleri ile bu durum kendisine “ferahlık” veriyormuş.
Maalesef bize vermiyor ama.
Çünkü aynı gün birkaç saat içinde aynı başbakandan önce ülkede 40 gündür yapılan testlerin sıkıntılı olduğunu dinliyoruz, ardından da kendisinin buna rağmen ferah durumda olduğunu öğreniyoruz.
Yapılmış 6500 testin bilinmez bir kısmının sonuçlarının sıkıntılı durumda olduğunu öğrenmişken, nasıl olacak da ferah hissedeceğiz birisi bana anlatsın.
Dahası, başbakanın uzmanlar dediği kişiler kimdir?
Geçtiğimiz hafta Cuma gecesi KP TV’de açıklamalar yapan Başbakanlık Covid-19 Koordinasyon Kurulu Başkanı Sibel Siber mi bu uzman?
Cuma gecesi ağzımız bir karış açık şaşkınlıkla dinlediğimiz Sibel Hanım ki o programın özetini bir önceki makalemde okuyabilirsiniz, ortaya döktüğü o kadar kötü durumdan sonra şimdi dönüp Başbakana ‘her şey okey, yayılmayacak’ mı demiştir?
Demediyse ki bence dememiştir, başbakanın bu diğer uzmanları kimlerdir? Paralel bir kurum mu var?
Buna da girmeyeceğim, devam edelim.
Sayın Başbakan, yine dün katıldığı bir başka TV programında “Ben Pandemi Hastanesi 45 günde kurulacak demedim” ifadelerini kullanmıştır.
Evet siz demediniz ama sizin Sağlık Bakanınız demiştir.
Bu durumda Sayın Başbakan, müsaadenizle direk size hitap edecek olursam, kusura bakmayın ama sizin kabinenizde bulunan bir bakan bunu dediyse bu laf sizi bağlar. Hatta sadece sizi değil, yardımcınızı da bağlar. Hele de böylesi bir ölüm kalım durumunda hiç şansınız yoktur.
Onun için böyle “ben demedim” deyip bakanınıza sahip çıkmamak olmaz.
Dolayısıyla, Dünya Sağlık Örgütü’nün salgını kontrol altına alındıktan sonra tedbirlerin kaldırılması ile ilgili şartlarından birisi olan Pandemi Hastanesi işi böyle ciddiyetsiz bir konuşmanın konusu asla olamaz, olmamalı.
Sakın ama sakın, siz bu hastaneyi yapamayın da ben de sizin başarısız olduğunuzu görüp sevineceğim sanmayın, bilakis, böylesi bir hastaneyi hemen yapmanızı deli gibi istiyorum.
Çünkü salgın kontrol altına girsin ve ben de gidip deniz kenarında mangal yapayım diye gece gündüz hayal kuruyorum.
Öte yandan çocuklarımla birlikte restorana gidip yemek yemeyi de deli gibi özledim. Restoranlar kapalıdır diye geceleri yalnız başıma evde oturup bisküvi yiyip, geçmişte yaptığım hataların muhasebesini yapmak iyi bir şey mi sanıyorsunuz?
Sıkıntıdan en son BRT Okul seyretmeye başladım, Hayat Bilgisidir, Geometridir, üçgenin iç açılardır derken en sonunda kendimi çocuk şarkısı söylerken de buldum, bunlar iyi gelişmeler mi sanıyorsunuz?
Değil tabii, değil.
Onun için bu düşman yaratma, düşman arama sevdanızdan vazgeçiniz.
Son olarak madem size hitap ettim, bari bizim Senih Hoca işini de açayım.
Sayın Başbakan sizinle aynı düşünmüyor olabiliriz ama ben ve benim gibi binler sizin ‘C’mon Ers’ diye anlattığınız hikayelere gülüyoruz. Resmen trademark bir sloganınız var diye düşünüyoruz.
Sizin Taşkınköy Parkında bizzat Cumhurbaşkanının attığı topları kafa ile ağlara gönderip ‘gol’ diye bağırma halinizi da seviyorum.
Kısacası sizin mizah yönü güçlü, hoş görüsü yüksek birisi olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla Senih Hoca’nın yaptığı bence hiçbir sıkıntısı olmayan mizahı polise vermek size yakışmaz. Bu toplumun gelenek ve göreneklerine de yakışmaz. Doktor Küçük’ün o nüktedan siyasi mirasına hiç ama hiç yakışmaz.
Onun için lütfen bu davayı geri çekin, bu konuyu daha fazla uzatmayın.
Son olarak, salgın kontrol altına alınmadan, sakın ola tedbirleri kaldırayım demeyin.
İnanın bana, bunun vebali çok büyük olur, altından kalkmak hiçbir şekilde mümkün olmaz.

Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.