Keyser Söze etkisi ve ölüm kalım oyunu...

Yayın Tarihi: 04/12/20 13:17
okuma süresi: 9 dak.

Kuruldu, kuruluyordu heyecanı arasında, kimi simalarımızın profil resmi değiştirip 'nerede kalmıştık' şeklinde iletilerini dahi taslakta saklamalarına neden olan dörtlü hükümet heyecanı maalesef kötü bitti.

Tam 13 gün süren ve abaküs hesabı, 6'dan başlayıp 4'lü kurmaya yönelen bu macera, dün saraya çıkıp görevi iade eden Tufan Erhürman'ın nispeten rahatlamış görüntüsü eşliğinde son bulurken, görevi iade alan Ersin Tatar ise bugün ve yarın sonu gelmez siyasi parti görüşmeleri sonrası sanırım görevi tekrardan kendi partisine tevdi edip eş dost gezintilerine devam edecek.

Siyasetin çömez partisi olarak hor görülen, büyük umutlarla sahneye çıkıp 4 yılda diğerlerinin aynısı bir hüviyete bürünen Halkın Partisi'nin hala daha kilit ve anahtar olduğunu düşünürsek, aslında görevi tekrardan devralacak olan yine onlardır demek yanlış olmaz.

Gerçekten de son 30 günde yaşananlara baktığımızda, Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası siyaseten bir ölüm kalım mücadelesi veren HP'nin zaman zaman 'kamikaze' noktasına giden adımlarıyla birlikte, memleketin iki büyük partisi olan UBP ve CTP ile oyuncak gibi oynadığını gördük.

Filhakika HP, kurtlarla dolu bu siyaset arenasında iki şeyi çok iyi hesap ederek davrandı.

Bunlardan birincisi, süreçteki en büyük muhatabı iki partinin atılacak adımlara karşı reflekslerini önceden bilmesi ve çok iyi ölçmesidir diyebiliriz.

İkinci hesap edilen şey ise karşıdaki partilerin kendilerini hem hor görmesi hem de bu partilerdeki şişik ego sayısının tahmin edilenden çok daha fazla olduğunu gözlemlemesidir.

Şişik egolarla dolu olan her iki partinin de Cumhurbaşkanlığı seçiminde alınan yüzde 5 oy üzerinden "siz kimsiniz be?" diyerek kendilerine saldıracağını öngören HP'nin hep bildiği ama diğerlerinin unutmak istediği şey mecliste hala daha 7 Ocak 2018 iradesinin geçerli olduğudur.

Böylece 9 vekili olduğunun unutulduğu HP'ye "siz zaten bittiniz" muamelesinin, özellikle de UBP tarafından yapılacağını çok iyi bildiklerinden ellerindeki gücü son derece stratejik bir şekilde kullandılar.

UBP'nin içindeki başkanlık kavgasının yanı sıra bakanlık kavgasının da her dakika büyüdüğünün farkında olan Kudret Hoca, onlarla ilke üzerinden değil, bakanlık üzerinden konuşarak işleri yokuşa sürdü ve sürekli şekilde bahisleri yükseltti.

UBP ise "siz kimsiniz be?" tavrına devam etti.

Ardından girilen dörtlü macerasında ise memleketi kurtarma heveslisi hayalperestlerin çok olduğunu zaten önceden bilen, hatta bu hayalperestliğin oluşmasında çok büyük emekleri bulunan Kudret Hoca, orada da bakanlık üzerinden değil ilkeler üzerinden yürüyerek işi en sonunda görevi alan kişinin başbakan olmaması gerekir noktasına kadar getirdi.

Dolayısıyla hükümet görüşmelerinde hiç bulunmayan ancak perde arkasından süreci yöneten Kudret Hoca'nın her iki parti üzerinde yarattığı etki, unutulmaz 'Olağan Şüpheliler-Usual Suspects' filmindeki kurgusal ve ölümcül güçlerle yüklü Keyser Söze karakterinden farksızdır.

Herkesin duyduğu, bildiği ama hiç ortalarda görmediği Kudret Hoca, kâh UBP'den ekstra bakanlık, meclis başkanlığı ve daha birçok şey istedi, kâh dörtlü hükümetin önüne eskinin hesapları da dahil bir sürü olmayacak şeyi koydu.

Yeri geldi Maraş kartını oynadı, yeri geldi zaten halihazırda iptal edilmiş hatta iptale karşı dava bile açılmış arazi meselesini dillendirdi.

Yukarıda saydığım hesaplar dışında Hoca'nın bildiği bir başka şey ise kendisini kontraya düşürecek senaryoların gerçekleşme ihtimalinin çok düşük olduğuna yönelik farkındalığıydı.

Öyle ki, Hoca'nın oynadığı tehlikeli oyunun başarısızlığa uğramasının üç yolu vardı.

Bunlardan birincisi UBP-CTP koalisyon hükümetinin kurulmasıydı.

UBP için pek sorun olmayan ama CTP için çok büyük sorun anlamına gelen bu model, özellikle Maraş gibi bir açılım ve Cumhurbaşkanının Kıbrıs sorunu konusunda tutumu nedeniyle imkansız gibiydi.

CTP içinde sermayeye yakın kesimlerin çok istediği ama en başta CTP'nin federasyon ilkelerine takılan bu model sonrası Kudret Hoca'nın ikinci korktuğu şey ise bazı vekillerinin UBP tarafından ablukaya alınmış olduğu söylentileriydi.

Tufan Hoca'nın görevi iade ederken sarf ettiği "güvenoyu bunalımı olabilirdi" şeklindeki ifade, HP içindeki kimi vekillerin durumuna işaret eden net sözlerdi diye değerlendiriyorum.

Ben bu satırları yazarken yeniden dillendirilmeye başlanan "UBP, DP ve YDP ile kuracak, HP'den de 3 vekil destek atacak" şeklindeki bu korku, bahse konu isimlere büyük bir hışımla yönelecek olan 'toplumsal linç' nedeniyle oldukça sakıncalıdır.

Ancak siyaset bazen o meşhur yarışma programındaki çok bilinen 'kutuya gitme' kararı gibi, bir nevi kumar oynamakla eş anlamlıdır.

Dolayısıyla Hoca, bunu göze alarak 'kamikaze' tarzı bir harekete girmekten çekinmedi. Nihayetinde makalenin girişinde de bahsettiğim üzere partisi bir 'ölüm-kalım' mücadelesi içindedir.

Öte yandan Hoca'nın korktuğu üçüncü olasılık ise her şeyin tükenmesi ve erken seçime gidilmesi durumudur zira HP için hemen gidilecek bir erken seçim ölümcül sonuçlar doğurabilir.

Tufan Hoca'nın görevi iade etmesinin ardından muhtemelen görevi tekrardan alacak olan UBP'nin elindeki en büyük koz da budur.

Ne kadar karışık olursa olsun, ne kadar kavga olursa olsun, işin içine seçim girdiği andan itibaren mobilize olmayı çok iyi bilen, sorunlarını kazma kürek ıssız bir yere gömüp seçime giden UBP,  bir ihtimalle tekrardan masaya oturacağı HP'ye "ya dediklerimi kabul et ya da seçime gidiyoruz" diyerek işin içinden çıkmayı düşünebilir.

Kuşku yok ki parti, kemikleşmiş yüzde 30 oyuna güvenmekte ve bu özgüven, Ersan Bey'in hükümet kurma çalışmaları sırasında söylediği "biz erken seçime gidip vekil sayımızı artırma peşinde değiliz" sözlerine yansımaktadır.

Ancak Ersan Bey bir yandan bu iddialı lafları ederken, bir yandan da iliklerine kadar hissettiği kadim bir korkunun da gayet farkındadır.

Çünkü gerektiğinde Başbakanını bile sandıkta bırakacak maharete sahip UBP için erken bir seçim demek,  parti içi 'resetleme' operasyonu için biçilmiş kaftan olabilir. Pek tabii ki Ersan Bey'in siyasi yaşamı da aniden resetlenebilir.

Velhasıl kelam, HP için mevcut en iyi senaryo, UBP ile ekstra bir bakanlık ya da en azından Meclis Başkanlığı makamını da alıp hükümete devam etmesi ve seçimlere normal zamanında, yani Ocak 2023'te girmesi gibi durmaktadır.

Elbette bu pazarlıklara başka şeyler de eklenebilir, bilemem, ama benim değerlendirmem budur...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları