Biden'ın gelişi çözümü tetikler mi?

Yayın Tarihi: 07/12/20 13:25
okuma süresi: 9 dak.

Her ne kadar şu anki ABD Başkanı Donald Trump "seçimi ben kazandım" diye konuşup, hala daha ortaya sağlam bir emare koymadan Amerikan demokrasisini sarsmaya devam etse de, 20 Ocak 2021 günü başkan olarak yemin edecek Joe Biden'ın bu görevi devralacağına kesin olarak bakılıyor.

3 Kasım günü yapılan seçimden ve aradan geçen 34 günden sonra Trump'ın hala daha seçim yenilgisini kabul etmemesini, birçok eyalette dava açmaya çalışıp reddedilmesini bir kenara bırakıp, olacak olan üzerinden, yani Biden'ın koltuğu alacağı gerçeği üzerinden konuşacak olursak, bu gelişmenin bize etkisi ne olur diye düşünmeye başlamamızın sayısız faydası vardır diye değerlendiriyorum.

Soruyu daha spesifik soracak olursak: Biden göreve geldiğinde, Kıbrıs sorununun çözümü ile ilgili pozitif bir durum ortaya çıkar mı?

Cyprus Mail gazetesinin hafta sonu yaptığı "Biden yönetiminden ne beklemeliyiz?" başlıklı habere adanın kuzey ve güneyinden katkıda bulunanlara göre, Biden'ın gelişinin sürece pozitif bir etki sağlayacağı konuşulurken, bu etkinin bir fırtınaya dönüşmesini pek beklemeyenler de var.

Mesela bu gelişmeyle ilgili pozitif düşünen ve ismini vermeyen bir BM yetkilisi, Genel Sekreter Antonio Guterres'in, Trump yerine, Biden ile çalışma konusunda çok daha hevesli olduğunu söylüyor.

Paris İklim Antlaşması, salgın, İran ve NATO gibi konularda Trump yönetimi ile ilgili sıkıntılar yaşayan BM'nin, Biden'ın göreve gelecek olması nedeniyle mutsuz olmadığını ifade eden yetkili, Kıbrıs sorunu noktasında da 'konuyu yakından bilen birisi olarak' bir inisiyatif alınabileceğinin sinyalini de veriyor.

Gerçekten de Joe Biden, 2014 yılında Amerika Başkan Yardımcısı olduğu dönemde KKTC'yi de ziyaret edip, Türkiye yetkilileri dışında, 1974'ten beri bunu yapan en yüksek dereceli yabancı ülke yetkilisi olma ünvanı dışında, federal çözüme olan desteğiyle de tanınan birisi.

Öte yandan, Biden'ın Dışişleri Bakanı olarak atanacak olan Antony Blinken'in, Ersin Tatar ve Türkiye'nin federasyon yerine 'iki devletli çözümü' dillendirmesine bizzat Twitter üzerinden tepki göstermesi dikkat çekici bir husus olarak durmaktadır. Yani ABD'nin yeni başkanı açıkça iki devletli çözüme değil, federal çözüme destek vermektedir.

Bunun dışında Biden'ın siyasi hayatı boyunca Rum ve Yunan lobilerine yakın şekilde çalıştığı bilinen bir gerçek. Hatta gazetenin de altını çizdiği üzere, Kıbrıs'ı 'stratejik bir ortak' olarak görüyor.

Ancak aynı Biden'ın, Obama döneminde hazırladığı Doğu Akdeniz planı ve haritası içinde Meis adasının deniz sınırlarını Türkiye'ye ait gibi göstererek Yunanistan'ı huzursuz ettiğini buraya not etmekte fayda görüyorum.

Gazeteye konuşan Rum Eski Dışişleri Bakanı Kasulidis'in bu noktada Biden'ın Kıbrıs sorununu iyi bildiğini belirtmesi hatta Annan Planı'nın reddedilmesinin ardından Rumlara "planı iyi tanıtıp anlatmadınız" şeklinde eleştirilerde bulunduğunu söylemesi çözüme ilgisinin ispatı olarak görülebilir.

Fakat Kasulidis, Biden'ın Kıbrıs sorununa 'balıklama' dalacağına inanmadığını, 'dinamik ve müdahaleci davranma' noktasında Amerikan dış politikasının son 10 yılda değiştiğini öne sürerek karşı çıkıyor.

Ancak Kasulidis, eğer bir süreç başlarsa ve işler iyiye doğru giderse, bu kez de Biden'ın 'kişisel' olarak işin içine girip süreci forse etmeye meyletmesinin olası olduğunun da altını çiziyor.

Türkiye'nin tehlikeli Rus yakınlaşması ve Trump yönetiminin bu noktada Türkiye'ye pek baskı yapmaması ile birlikte Doğu Akdeniz'de bozulan istikrarın yeniden tesis edilmesi ihtimali düşünüldüğünde, kilidin Kıbrıs sorunu olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz.

Nitekim bu noktada Eski Dışişleri Bakanımız Özdil Nami de gazeteye konuşarak benzer şeyler söylemiş.

Nami, Kıbrıs sorununun çözümünde kilit ülkenin Türkiye olduğunu vurgulayarak "Bölgede Türkiye'nin katılımı olmadan herhangi bir istikrar sağlanması olanaksızdır ve bölgesel iş birliği, daha iyi ilişkiler kurulması için Kıbrıs sorununu çözmelidir" ifadelerini kullanıyor. Kendisine kesinlikle katılıyorum.

Crans Montana'daki başarısızlığın bir sebebinin de sürece olan 'Amerikan ilgisizliği' olarak niteleyen Nami'nin, yeni dönem için Guterres'in bu desteği görmek isteyebileceğini de söylemesi önemli bir başka değerlendirme olarak duruyor.

Yani Nami'ye göre Guterres, hem Amerika hem de İngiltere'den sürece aktif destek bekleyebilir.

Özdil Bey'e yine aynen katıldığımı ekleyerek, Biden'ın göreve gelmesinin Kıbrıs sorununa olası etkisi de burada yatmaktadır diye anlıyorum.

Ama yine gazeteye konuşan AKEL'in müzakere heyetleri gediklisi Tumazos Çelebis, ne benimle ne de Özdil Bey ile aynı fikirde değilmiş gibi durmaktadır.

"Trump gitti, yeni bir başkan geldi, ilgi gösterebilir ama bu pozitif bir gelişme değildir" diye konuşan yaşlı kurt Çelebis, Güvenlik Konseyinin kararlarının da gösterdiği üzere sürecin temel aktörünün BM olması gerektiğini söylüyor.

Belli ki Amerikan müdahalesine ne kendisi ne de partisi sıcak bakmaktadır.

Bunda elbette partisinin tarihsel Rusya bağlarının etkisi büyüktür diye anlamak mümkündür.

Türkiye'nin son günlerde sorunların çözümü yönünde yaptığı diyalog çağrılarını da haberine konu eden gazete, bu noktada Trump yönetiminden açık destek alan Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetiminin aynı rahatlığı Biden yönetiminden görmeyeceğinin kesin olduğunu belirtmesi, bana göre bütün haberin özünü oluşturuyor.

Biden'ın seçim zaferini kutlamak için bir müddet bekleyen, Trump'ın nasıl davranacağını ölçen Türkiye'nin nihayetinde Biden'ı kutlaması ve hem Amerika hem de AB ile diyalog yollarını aramasını dikkat çekici olarak niteleyen gazete, bu noktada Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu'nun "diyalog" yönündeki açıklamalarını da haberine konu etmiş durumda.

Şahsi kanaatim, ABD-Türkiye ilişkilerinin, iki ülkenin tarihsel bağları, stratejik ortaklığı, NATO üyeliği ve daha birçok konudaki iş birlikleri sebebiyle bir "ya sev ya da terk et" noktasına varmayacağı şeklindedir.

Biden yönetimi Türkiye'ye belki Trump gibi davranmayacaktır ama iş eninde sonunda dönüp dolaşıp, herkesi 'kazan-kazan' noktasına ulaşacağı bir formüle evrilecektir diye düşünüyorum.

Zaten Biden'ın o meşhur Doğu Akdeniz planı ve haritasındaki Meis ayrıntısı, ABD'nin Türkiye-Yunanistan arasında bir denge politikası çizeceğine, en basitinden Kıbrıs-Meis işi üzerinden bir al-ver sürecine destek verebileceğine işaret etmektedir demek bence mümkün.

Ancak tüm bunların nasıl şekilleneceğine ilişkin anlamamız gereken çok kritik bir zirve vardır.

O da bu hafta Brüksel'de düzenlenecek ve Türkiye'ye sert yaptırımların konuşulacağı çok kritik AB liderler zirvesidir.

O zirvede alınacak ya da alınmayacak kararlar, gerek AB-Türkiye, gerekse de ABD-Türkiye ilişkileri açısından çok belirleyici olacak diye süreci okumak bence çok olasıdır…

Bu bağlamda, AB-Türkiye ilişkilerinin odağının Doğu Akdeniz ve Kıbrıs sorunları olduğunu bildiğimize göre bu zirvenin bizim için ne kadar hayati olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları