Aşı popülizmi de bir yere kadar...

Yayın Tarihi: 07/01/21 12:42
okuma süresi: 7 dak.

Sağlık Bakanı Ali Pilli, dün Anadolu Ajansı'na (AA) konuşarak, KKTC'deki aşılanma periyodunun 15 Ocak'ta başlayacağını ve Mart ayının başına kadar toplumun yüzde 60'ını aşılama hedefinde olduklarını açıkladı.

Aşıların nasıl ve ne zaman geleceği konusunda yapılan açıklamaların belirsizlik dolu olduğunu söylemem lazım. Ayrıca, Türkiye'ye gelişi bile yılan hikayesine dönen aşıların kısa süre içinde adaya gelebilme ihtimalini de zor olarak değerlendiriyorum. Getirilmesi düşünülen Çin aşıları hakkındaki 'yetersizlik' iddialarına girmeyi ise bu makalede düşünmüyorum.

Haliyle, Bakan Pilli'nin "toplumun yüzde 60'ı" lafının bir başka "gofa gelinmiş açıklama" olması dışında neyi kastettiğini anlamak mümkün değildir çünkü adanın kuzeyindeki nüfus bilinmemektedir.

Ayrıca nüfus konusundaki tartışmalar da yeni değildir.

Rahmetli Başbakan İrsen Küçük bir keresinde kendisine sorulan ilgili soruya "çok kalabalığız" diye cevap vermişti. Yine geçtiğimiz yıllarda Serdar Denktaş'ın "800 bin" diye aynı soruya cevap verdiğini biliyoruz. Kimi kesimlerin de en az 1 milyon nüfus iddiaları vardır.

Ancak tüm bu kadim tartışmaları bir kenara bırakıp, dün, beklenmedik bir şekilde açıklama yaparak "KKTC'nin nüfusu 382.230 kişidir. Nüfus bilinmiyor diyenler popülizm yapıyor" diyen İstatistik Kurumu Başkanının rakamları üzerinden gidelim.

Daha hafta başı "4 yıldır ülkede kaçak yaşayan birisi tutuklandı" şeklinde haberlerin manşetleri süslediği bir ülkede, durduk yere nüfus rakamı açıklayarak kimin popülizm peşinde olduğunun çok belli olmasının yanı sıra, rakamları gerçek olarak alırsak, Ali Pilli'nin gene gofa geldiğini görmek mümkündür.

Basit matematik hesabıyla yazacak olursak, Bakan Pilli'nin "yüzde 60" öngörüsü, devletin resmi makamlarının açıklamasına göre 229.338 kişiye denk gelmektedir.

Sayın Bakan, 15 Ocak'tan, Mart başına kadar süre dediği için, onu da 45 gün olarak alalım. Bu durumda, Bakan Pilli'nin hedefine ulaşması için 45 günde, günlük 5096 kişinin aşılanması gerekmektedir.

Buna, aynı dönem içinde süreceği kesin olan salgın ve onun vakaları belirlemek için devam edecek olan PCR testlerini de eklersek, durumun ne kadar zor olduğu kendiliğinden ortaya çıkacaktır çünkü yeterli kapasitemiz yoktur.

Yeterli kapasitemiz olmamasının yanı sıra, sevk ve idare becerisine sahip yetkili sayımız da azdır. 

Dolayısıyla, Ali Pilli'nin salgının ilk dönemine damgasını vuran "pandemi hastanesi 45 günde açılacak" iddiasının aradan neredeyse 10 ay geçmesine rağmen hâlâ daha açamadığı hastane fenomeni gibi bir durumla karşı karşıyayız demektir.

İşin gerçeği, pandemi hastanesi birtakım standart dışı inşaat faaliyetleri dışında, yeterli personel olmadığından açılamamıştır.

Yeterli personel bulup hastane açamayanların, yeterli personel bulup büyük aşı operasyonları sürdüreceğini, en azından bunu kısa sürede ya da sıkıntısız bir şekilde yapacağını düşünmek en basitinden hayalciliktir.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), geçtiğimiz yıl Kasım ayında, aşılarla ilgili umutlar ilk belirdiğinde bir açıklama yapmış ve tüm dünyada bu faaliyetlerin 'tamam' şekilde yapılması için 300 bin yeni sağlık çalışanının istihdam edilmesi gerektiğini ifade etmişti.

Normal zamanda bile istihdam sorunları ile boğuşan KKTC sağlık sisteminin bu uyarı karşısında yapacak çok bir şeyinin olmadığını üzülerek izliyorum.

Salgını bile popülizme çeviren, ufak tefek başarıları siyasi bir zafer olarak anlatan, hâlâ daha rakamlar konusunda çelişkili konuşan ve 10 ayda 1.5 epidemiyolojik rapor hazırlayan zihniyetin geldiği nokta budur.

Öte yandan 1 yıldır devam eden ve daha da devam edecek olan Covid-19 salgınının insanlık tarihinde bir yarılma anı olduğuna şüphe yoktur. Salgının sağlık dışındaki ekonomik, psikolojik, sosyolojik ve başka etkilerinin yıllar boyunca süreceğini belirtmek yerinde bir tespittir.

Ben daha da ileri gidip, salgının yarattığı yıkımın dünya coğrafyasını değiştirecek birtakım gelişmeleri de beraberinde getireceğini söylemek iddialı olmaz.

Bunu yazarken aklımda Charles Darwin'in doğruluğundan hiçbir şüphe duymadığım evrim teorisinin aynen devletler için de geçerli olacağı düşüncesi vardır.

Darwin'in "Survival of the fittest" diye tanımladığı, yani güçlü olanın hayatta kalacağını söylediği bilimsel gerçek, pandemiye kapılmış dünya devletleri için de geçerlidir.

Mesela benim kişisel tahminim, Orta ve Güney Amerika'nın bazı devletlerinin, Afrika'nın hatırı sayılır miktarda devletinin, yine bazı Asya devletlerinin bu işin sonunda ortadan kalkabileceği ya da başka devletlerle birleşeceği şeklindedir.

Bu noktada KKTC devletinin geleceğinin de pek iyi olmadığını yazmam gerekir.

Zaten tartışmalı bir durumda olan KKTC'nin siyasi geleceği çok derin bir krize sürüklenmiş, çeşitli resmi kurumlarının başına başkan dahi seçemeyecek duruma gelmiştir. Buna gittik sonra derinleşen ekonomik krizi de eklersek, ortaya felaket bir tablo çıkmaktadır.

Nihayetinde, aşıdan başlayıp, Darwin'e uzandığım bu makalenin sonunda diyeceğim şey, aslında salgının en başında yaptığım programlarda söylediğim şeydir.

Her şeyi devletten beklemeyin çünkü ortada yeterli bir devlet yoktur. Salgından korunmayı da tümden devletten beklemeyin çünkü ortada yeterli bir devlet yoktur. Öte yandan bu devletin ekonomik dengenizi sizin lehinize ayarlamasını ya da size yeterli yardımı yapmasını da beklemeyin.

Bu son yazdıklarımın bilincinde hareket etmekte bence hatırı sayılır miktarda fayda vardır…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları