Covid-19 gerçeklerini anlamak için daha ne olması gerekir?

Yayın Tarihi: 02/03/21 12:31
okuma süresi: 9 dak.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Acil Durumlar Programı Direktörü Mike Ryan, Covid-19 salgınının yıl sonuna kadar sona ermesini beklemenin gerçekçi olmadığını söylemiş.

AA muhabirinin, salgının gidişatına ilişkin sorusunu cevaplayan Ryan, "2021 sonunda salgının sona ermesini beklemek çok erken ve gerçekçi değil. Salgına karşı küresel mücadelenin aşı uygulamalarının başladığı 10 hafta öncesine kadar daha iyi durumda ancak bununla beraber virüsün kontrol altına alınmaya başlandığını söylemek için çok erken" diye konuşuyor.

Dün Cenevre'de DSÖ tarafından düzenlenen basın toplantısında konuşan Ryan, DSÖ'nün virüsün yayılımını önlemeye odaklandığını belirterek, "Mesele, bizim virüsü kontrol altına almamız ama şu anda kontrol fazlasıyla virüste" diye ifadeler kullanıyor. 

Aynı toplantıda konuşan DSÖ'nün Covid-19'a karşı mücadele ekibi lideri Maria Van Kerkhove ise salgının ne zaman biteceğine ilişkin bir tahminde bulunmalarının mümkün olmadığını belirtiyor. Kerkhove, salgına karşı bilinen tüm önlemlere uyulması gerektiğini aksi takdirde virüsün tekrar "sıçrama" yapacağı uyarısında da bulunuyor.

Yine uluslararası basından gidecek olursak, ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) Başkanı Dr. Rachel Walensky de dün akşam yaptığı açıklamada, ülkesi için 4. dalga uyarısında bulunurken, geçen hafta ortalama 70 bin vaka ve 2 bin ölümle giden Amerikan istatistiklerinin yeni virüs varyantı ile yükselme eğiliminde olduğunu söylemiş.

Özellikle New York taraflarında yayılan ve 'Şeytan' diye adlandırılan yeni varyant hakkında konuşan Dr.Walensky "Lütfen beni iyi dinleyin. Salgının yeni varyantının bu yayılma hızı karşısında, uzun sürede elde ettiğimiz başarıları kaybetme riski ile karşı karşıyayız. Bu yeni varyantlar hem halkımız hem de bizim kazanımlarımız için büyük bir tehdit" diye konuşuyor.

ABD gibi salgınla mücadele konusunda en çok imkana sahip ülkenin endişelerini aktaran bu ifadelere bakıp, sonra da salgınla ilgili acayip bir kaos yaşanan KKTC'ye bakıyorum ve endişelerim tavan yapıyor.

Bilgi olsun diye aktaracak olursam, 328 milyondan fazla nüfusu bulunan ABD'de, dün itibarıyla yapılan aşı miktarının 76 milyonu geçtiğini de buraya not edelim.

Nüfusun yaklaşık yüzde 22 civarlarına denk gelen bu orana rağmen ABD'li yetkililer endişeden ölürken, bizim yetkililerimiz ise çeşitli tarihler telaffuz ederek, salgını bitmiş gibi düşünmektedir.

Gerçekten soruyorum, bu virüsün insanlık tarihinin karşılaştığı en büyük tehlikelerinden birisi olduğunu anlamak için daha ne olması gerekiyor?

İlle de insanların kaldırımlar üzerinde düşüp ölmesi mi gerekiyor mesela? Elbette böyle bir felaket senaryosunu düşünmek bile istemiyorum ama cidden, bunun mu olması gerekiyor?

Çünkü Başbakan çıkıp "1 Nisan'da turizmi açıyoruz" gibi altı boş laflar ederken, ülke genelindeki karantina tedbirlerinin gevşetilmesi de hızla devam ediyor.

Öte yandan, salgınla mücadele konusunda en büyük silah olan aşılar konusunda da ülkede yaşanan belirsizlik devam ederken, şu ana kadar ülkeye getirilen aşıların hangi gruplara salındığı konusunda sağlıklı bilgi alınamıyor.

Her işe tanıdık bir dayı ya da etkili bir partili karıştırma konusunda çok uzman olan halkımız arasından birçok kişinin hakkı olmadığı halde aşı olduğunu da biliyoruz.

Nereden biliyoruz derseniz, Facebook sağ olsun, "yarabbi şükür aşımızı olduk" yazılarıyla süslü paylaşımlardan derim. Gerçekten de tam bir rezalete doğru gidilen aşı kampanyası konusunda ortada dönen iddialar milyon tanedir ve halka hiç güven vermemektedir.

"Türkiye'den en iyi biz bir şey isteriz" felsefesinin yeni kumandanı Başbakanımız ise bugün Türkiye'ye gidip, iki gün içinde çantasında aşılarla geri döneceğini söylüyor. Yine onun geçen günkü açıklamasına baktığımızda, 10 bin adet aşı daha gelirse, 65+ grubunun aşılarının tamamlanacağı öngörülüyor. Bügüne kadar 65 yaş üstü nüfusu bir kenara bırakın, genel nüfusu bilmediğimiz ülkemizde "böylesi açıklamalara karnımız tok" demekten başka çare göremiyorum.

Ama ben konuyu buralara taşımadan, makalenin başındaki açıklamaya dönüp, Dr. Ryan'ın konuşmalarına kulak kabartacak olursam, salgının 2021 içinde de bitmeyeceğini anlamak zor değil.

Dr. Ryan'ın ifadelerini doğrulayan nitelikteki veriler elimizde mevcuttur. Bu bağlamda, salgınla mücadelede en önemli silahımız aşılar olduğuna göre ve bu salgının kontrol altına alınabilmesi için dünya nüfusunun en az yüzde 75-80'lik kısmının aşılanması gerektiğine göre, yıl sonuna kadar bu hedefin tutturulması imkansızdır. Haliyle salgının bitmesi de imkansızdır.

En basitinden, yaklaşık 1.5 milyar insanın yaşadığı Hindistan'da şu ana kadar nüfusun sadece yüzde 1'i aşılanmıştır. 83 milyonluk Almanya'nın oranı yüzde 7.1, 67 milyonluk Fransa'nın oranı yüzde 6.9, 210 milyonluk Brezilya'nın oranı sadece yüzde 3.9'dur.

Gene ek bilgi vermek amacıyla buraya not etmem gerekirse, daha geçen hafta başına kadar dünya genelinde toplam 130 ülkede tek bir doz aşı bile vurulmamıştır bilgisini de eklemem gerekmektedir.

Bu hafta başında Gana'ya ulaşan 600 bin doz aşıyla, yine DSÖ uhdesinde oluşturulan (Ve bizim tanınmamış olmamızdan dolayı asla üye olamayacağımız) COVAX kampanyasıyla birlikte, üye 142 ülkeye Mayıs sonuna kadar 237 milyon doz aşı ulaştırılacağı açıklanmıştır.

Bu bilgileri moral bozmak için vermiyorum. Bilakis, bu salgın döneminin en az virüs kadar tehlikeli olan 'doğru olmayan bilgi' ve onlar üzerinden sığ siyaset malzemesi olarak kullanılan ifadelerin ne kadar gerçek dışı olduğunun ipliğini pazara sermek için bunu yapıyorum.

Çünkü bu hal ve şartlarda yapılması gereken şey, salgının bitmesi üzerine döndürülen boş senaryolar kurmak yerine, "salgın devam edecek ve biz en iyi nasıl ayakta kalırız, bunun yollarını bulmalıyız" şeklinde gerçekçi yaklaşımlar içinde olunmalıdır diye düşünüyorum.

Yine çok tehlikeli bir varyantın cirit attığı-ki adına Güney Afrika varyantı deniliyor- Afrika ülkelerinden öğrenci girişimiz de ileri boyutlardadır. Hal böyleyken, dün tespit edilen 27 pozitif öğrenci vakasının bu virüs olduğuna yönelik ciddi iddialar da yapılmaktadır.

Beklenildiği üzere böyle bir tespiti yapmaktan uzak olan KKTC'nin sağlık sisteminin virüse karşı en hayati yaklaşım olan 'hızlı tedbir alma ve hareket etme' şeklindeki yetilerinin noksan olduğunu hatırlatmama gerek yok diye değerlendiriyorum.

Bu konuda da örnek vermem gerekirse, İngiltere'de yayılan varyantın, Kıbrıs'a gelip gelmediğini anlamak için aradan 2 aya yakın bir zaman geçtiğini ve bu yüzden de Ocak ayıyıla birlikte vakaların yükseldiğini, sonunda da kapanmak zorunda kaldığımızı hatırlatırım.

Kamuoyunun ısrarlı baskıları karşısında en son YDÜ'nin araştırma merkezinin verileriyle öğrendiğimiz o varyantın, aynı şekilde Güney'e 2020 Aralık ayı başında geldiğini ve 20 gün içinde tespit edilip ona göre önlem alındığı bilgisini de buraya bırakayım.

Yapmayın yani. Halkın umutlarıyla oynamaktan, boş ümitlere kaptırıp, zaten pamuk ipliğine bağlı halde bulunan psikolojisiyle oynamaktan vazgeçin.

Bunu yapacağınıza, kapalı devre bir sistem içinde hayatta kalmanın yollarını arayıp, yaratın, halk arasında iş birliği ve dayanışmanın yollarının artmasını teşvik edin. Gönderilmeye çalışılan yardımları ucuz siyasetinize alet etmekten vazgeçin.

Devlet denilen mekanizmanın önemi burada ortaya çıkar, oraya buraya el açıp, küçük başarı hikayeleri peşinde koşmakla bu önem ortaya çıkmaz…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.