Borrell'in planı ve yeni umutlar...

Yayın Tarihi: 12/04/21 12:11
okuma süresi: 7 dak.

27 Nisan'da Cenevre'de yapılacak 5+1 gayrıresmi konferansına artık günler kala, taraflar arasındaki derin fikir ayrılıkları sürerken, ada etrafındaki gelişmelerde de tam bir belirsizlik yaşanıyor.

Ersin Tatar ve Türkiye, iki devletli çözüm modeliyle, eski ve paslanmış bir tezi "50 yıldan sonra yeni bir şey söylüyoruz" diye satmaya çalışırken, Crans Montana'da elle tutulur noktaya gelen federasyon çözümünü son anda reddeden, masayı deviren Nikos Anastasiadis'in ise birdenbire 'federal çözüm aşığı' bir noktaya gelmiş olması dikkat çekicidir.

Elbette, Anastasiadis'in aniden nükseden bu federasyon aşkı, muhataplarının "asla federasyon olmaz" diyerek Cenevre'ye gitmeye hazırlanması, dolayısıyla kendisinin de pek bir şey demeden zirve sonunda "suçsuz" ilan edileceğini bilmesinden kaynaklanmaktadır.

Öte yandan, diplomatik kulislerin bir numaraları konusu olan ve ilk kez Şubat ayında İngiliz Dışişleri Bakanı Dominic Raab'ın adaya yaptığı ziyaret sırasında gündeme gelen 'İngiliz Planının' da Cenevre'de masada olmayacağı söyleniyor. Denilen o ki, İngilizler plandan çok, tarafların 'yeterli esnekliği göstermesini' beklemekteymiş.

Tüm bunları bir araya koyduğumuz zaman, ortada pek de umut edecek bir durumun olmadığını, zirvenin eğer bu tavır ve tutumlar devam ederse, sonuçsuz bir şekilde kapanacağını kestirmek güç değildir.

Ancak yine de hepten umutsuz sayılmayız.

Neden derseniz, dün Cyprus Mail'de çıkan ve adanın en önemli gaz uzmanlarından olan Dr Charles Ellinas'ın makalesinde ortaya atılan bir takım mantıklı hususların varlığıdır derim.

Ellinas, "Borrell'in yeni enerji planı bir çıkış olabilir" başlıklı makalesinde, AB'nin Dış ilişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ve Komisyon Başkan Yardımcısı Josep Borrell'in 25 Mart'ta yapılan AB zirvesinde ortaya koyduğu yeni bir plandan bahsediyor.  AB liderleri tarafından da olumlu bulunan planına göre, AB, Türkiye ile yeni bir yol çizmeye karar vermiş. Ellinas'ın dediğine göre, Borrell'in bu planına ABD Başkanı Joe Biden da destek veriyormuş.

Buna göre Türkiye'nin Doğu Akdeniz-Ege bölgelerinde bir AB ülkesi olan Yunanistan'la yaşadığı "kıta sahanlığı sorunu" ve bir başka AB üyesi olan Kıbrıs Cumhuriyeti ile yaşadığı "Münhasır Ekonomik Bölge" ile ilgili sıkıntılarının 'sürdürülemez' olduğunun altı çizilmiş. Haliyle, Borrell de bu konuyla ilgili bir plan ortaya atmış.

Planda, Türkiye-Yunanistan arasında devam eden istişari görüşmelerin devamının önemine parmak basılırken, yine Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki tartışmalı alanlarda yaptığı kazı ve araştırmalarını durdurması olumlu gelişmeler olarak kaydedilmiş.

AB, bu bağlamda, Doğu Akdeniz'de Türkiye-Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasında yaşanan sorunların çözümü için diyalog önermiş. Bu diyalog noktasında, Türkiye'nin imzalamadığı BM Deniz Hukuku (UNCLOS) çerçevesinde bir uzlaşı bulunmaya çalışılması önerilirken, eğer bu olmazsa son çare olarak Uluslararası Adalet Divanı'na gitme öneriliyor ki daha önce Türkiye, Yunanistan'ın yaptığı bu öneriye olumlu cevap vermemişti.

Ancak bu kez AB, Türkiye'ye sıkı bir işbirliği yanında, ortak çıkarların korunması konusunda diyalog ve insan hakları, mobilizasyon konularında ortak çalışma öneriyor. Buna 1995 yılında imzalanan Gümrük Birliği'nin yeniden revize edilmesi ve yükseltilmesi teklifini de dahil edebiliriz. Böylesi bir paketin, son aylarda özellikle de Türk Lirasının değer kaybı nedeniyle zora giren Türkiye ekonomisi için bir nevi hayat öpücüğü olduğunu belirtmeme gerek yok sanırım.

Ellinas'ın yazdıklarına göre, Borrell planın hayata geçirilmesi için zirve sırasında, Türkiye'nin, AB üyesi ülkelerle yaşadığı gerginliklerin artık yaşanmayacağı noktasına samimi davranması gerektiğinin altını çizmiş. Fakat bu noktada, 2 Nisan günü Türkiye Enerji Bakanı Fatih Dönmez'in yaptığı "çok yakında araştırmalarımız başlıyor" şeklindeki açıklamanın talihsiz olduğu, güven vermediği ifade ediliyor.

Öte yandan Borrell'in şu ifadeleri, Kıbrıs sorununun Türkiye-AB ilişkilerinde ne kadar önemli bir halde olduğunun tam bir tezahürü olarak dikkat çekiyor: "Türkiye ile Yunanistan'ın istişari görüşmelerinin başarısının yanı sıra, Kıbrıs sorunu olumlu bir şekilde sonuçlanmalıdır. Türkiye ile AB'nin ilişkilerinin normalleşmesi, Kıbrıs sorununu devam ettiği sürece neredeyse imkansızdır…"

Yani?

Yanisi şu: Türkiye, AB ile olan ve gerek ekonomik, gerekse siyasi ilişkilerini normalleştirmek zorundadır. Bu noktada, işin sadece ekonomi bacağını düşünürsek, 140 milyar avroluk ticaret hacmi (ki bu yarı yarıya ithalat ve ihracattır), sadece Türkiye'yi değil, AB'yi de normalleşmeye zorlamaktadır. Gümrük Birliği gibi son derece önemli bir ilişki biçimini tehlikeye atacak gelişmeler başta Türkiye olmak üzere, AB'nin de zararınadır.

Kuşku yok ki, bu ilişkinin normalleşmesinin en kritik konusu, Kıbrıs sorununun çözümüdür. Kıbrıs sorunu çözümsüz kaldığı sürece bu ilişkilerin normalleşmesine imkan yoktur.

Evet, Türkiye destekli Ersin Tatar ve Tahsin Ertuğruloğlu'nu dinleyerek Cenevre zirvesine gideceksek, tabii ki hiç umudumuz olmaz. Dün federasyon masasını devirip, bugün muhataplarının federasyon düşmanlığı karşısında başımıza federasyoncu kesilen Anastasiadis'in ikide bir AB'ye yaptığı "Türkiye'ye yaptırım uygulayın, cezalandırın" şeklindeki çağrılarını dinlersek de hiç umudumuz olmaz.

Ancak AB Komiseri Borrell'in işin içine diyalog, işbirliği ve karşılıklı kazanımı koyduğu felsefesini dinlersek, o zaman umudumuz olur.

Yoksa bu kafalarla, bu maksimalist isteklerle, dünyanın hiçbir zaman kabul etmeyeceği tezlerle ve en önemlisi, Kıbrıs halklarının çıkarını iyice silikleştirerek hareketle gidilen zirveden bir sonuç çıkmasını beklemek tabii ki ölü gözünden yaş beklemekten başka bir şey değildir…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.