Kutlu Adalı için adalet istiyoruz!

Yayın Tarihi: 06/07/21 11:48
okuma süresi: 7 dak.

Sedat Peker'in ilk videosunun sonunda "size Kutlu Adalı cinayetini de anlatacağım" demesinin üzerinden 64 gün;

Yine Peker'in bu verdiği sözü tutup "Kutlu Adalı'yı öldürmek için benden 1-2 profesyonel istediler" dediği 5. videosunun üzerinden 44 gün;

Meclis'te hâlâ daha üyeleri atanmayan 'Kutlu Adalı cinayetini araştırma komitesinin' oybirliğiyle kurulmasının üzerinden 40 gün;

Türkiye'de soruşturmanın açılmasının ardından Peker'in tetikçi olarak verdiği kardeşi Atilla Peker'in adliyede ifade vermesinin üzerinden 34 gün;

Atilla Peker'in Korkut Eken ile silahlı bir şekilde uçağa binip ellerini kollarını sallayarak Kıbrıs'a geldiği, Kutlu Adalı'nın evinin etrafından keşif yaptığı ve Galip Mendi'nin başkanı olduğu Sivil Savunma binasında kendisine Uzi silahın verildiğini anlattığı detaylı ifadenin ortaya çıkmasının üzerinden 33 gün;

Atilla Peker'in ifadelerinde adı geçen Korkut Eken, Galip Mendi ve Hasan Kundakçı'nın söz konusu ifadeyi doğrulamasının üzerinden 30 gün;

Geçtiğimiz hafta Kıbrıs Postası'nın duyurduğu "Adalı cinayetinin soruşturması için bir polis subayı görevlendirildi" haberinin üzerinden 7 gün geçtikten sonra, en nihayet Kıbrıs Türk Polis Genel Müdürlüğü bir açıklama yaparak, Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili soruşturmanın başlatıldığını duyurdu.

PGM Basın Subaylığı tarafından biraz da sitem dolu bir şekilde yapılan açıklamada "Son günlerde, 1996 yılında uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülen gazeteci-yazar Kutlu Adalı'nın ölümü ile ilgili; farklı kesimlerin kendi görüşleri doğrultusunda yazılı, görsel ve sosyal medya üzerinden yönlendirici haberler yer almaya başlamış ayrıca geçmişte gündeme gelmiş olan benzer konular ise yeniymiş gibi halk üzerinde algı oluşturulmaya çalışılmaktadır" denilmektedir.

25 yıldır çözülmeyen, bile isteye üzeri kapatıldığı çok açık olan, herkesin gördüğü cinayetin çözülmesini istemek, bu yönde yayın yapmak, süreci zorlamak bir algı gibi anlaşılıyorsa, iyi bir algı olmuş ki PGM bu soruşturmayı açabilmiş demek.

Çünkü özellikle son zamanlarda, ya da post-hakikat çağında diyelim, "algı" kelimesi alabildiğine kötülenen, manipüle edilen, şeytanlaştırılan bir kelimedir. Gerçekleri anlatmak 'algı oyunu' gibi görülebilir mesela. Halbuki algı dediğimiz şey her defasında bir kötülük için ya da birine veya bir kuruma zarar vermek için oluşturulmaz.

Bunları bir kenara bırakıp, yapılan açıklamanın gerisine bakacak olursak, devamla şu ifadeler yer almaktadır: "Merhum Kutlu Adalı'nın öldürülmesi sonrasında iddia edilen her bilgi ve beyan sonrası, mütemadiyen yapılan soruşturma ve araştırmalarda tüm gayretlere karşın suç faillerini tespit etmek mümkün olmamıştır.  Bu nedenle de dosya 'meydana çıkarılamadı' olarak tasnif edilmiş bulunmaktaydı. Son olarak ülke dışından yapıldığı bilinen bir sosyal paylaşım sitesinde, konu ile ilgili bazı açıklamalar içeren paylaşımlar yer almıştır. Bahse konu bu paylaşım ve gelişmeler çerçevesinde, Polis Genel Müdürlüğü tarafından cinayet dosyası yeniden soruşturma ve araştırma kapsamına alınmıştır. Bu maksatla Türkiye Cumhuriyeti makamlarından, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti arasında 25.12.1987 tarihinde imzalanan 'Suçluların Geri Verilmesi, Mahkeme İlâmlarının Karşılıklı Tenfizi ve Adli Yardımlaşma Yasası' uyarınca ilgili birimden gerekli bilgi talebinde bulunulmuştur. Cinayet dosyası ile ilgili Polis Genel Müdürlüğünce gerekenler hassasiyetle yapılmaya devam edilmekte olup, araştırma ve incelemeler olay aydınlatılıncaya kadar elde edilecek yeni bilgiler çerçevesinde sürdürülecektir."

Bilindiği üzere, KKTC Anayasasını askıya alan, polisi sivil idareye değil de adada bulunan garanti ordusuna bağlayan, böylece bir devletin kolluk kuvvetinin başka bir devletin askeri güçleri tarafından yönetilmesine olanak veren 'Geçici 10. Madde' meselesi yüzünden, polisin eli kolu bağlıdır.

Haliyle Türkiye derin devletinin fiilen içinde olduğunun görüldüğü, bu kadar asker isminin geçtiği bir dosyada, oraya bağlı bir kolluk kuvveti olan KKTC Polisinin böylesi bir olayı araştırması zaten emir komuta zinciri içinde mümkün değildir.

Yoksa tüm çocukluğu bir karakol yanında geçen ve yüzlerce olaya şahit olan birisi olarak, çok iyi polislerimizin olduğunu söylemem gerekir. Eğer izin verilseydi, zaten pervasızca işlenen ve ortada bin tane delilin olduğu Adalı cinayetini çözmek polisin saatlerini değilse bile en fazla günlerini alırdı diye düşünüyorum.

Ayrıca bu iddiamın doğruluğunu, Adalı ailesinin başvurduğu AİHM'de alınan karar sonrası yayımlanan tutanaklarda çok açık ve net şekilde görmek mümkündür. 1996-97 yıllarında kurulan ilk Adalı cinayetini araştırma komitesinin tutanaklarında da bunu görmek ve anlamak da çok mümkündür.

Şimdi gelinen noktada, tam da bu dediklerimi doğrular nitelikte konuşan Türkiye Cumhuriyeti Emniyet eski Müdürü Hanefi Avcı, "son ifadelerin ardından Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili adım atılırsa failler ortaya çıkar" ifadelerini kullanmıştır. Nihayetinde Türkiye'den sonra, KKTC'de de adım atılmış olduğuna göre, Avcı'nın öngörüsü doğrultusunda sonuç beklemek olasıdır.

Bu bilgiler ışığında, PGM'nin dün yaptığı açıklama bence önemlidir.

Açıklamanın sonunda vurgulanan "araştırma ve incelemeler olay aydınlatılıncaya kadar sürecek" kısmı kimilerimiz tarafından bir "söz-senet" olarak algılanmıştır.

Çünkü 25 yıl önce tam da bugünkü gibi sıcak ve boğucu bir yaz akşamında, dost bildiği kişilerin de tuzağına düşürülerek, evinin önüne çıkarılan, üzerine 14 el ateş edilerek katledilen Kutlu Adalı'nın katilleri adalet önünde hesap vermeden bu topraklarda adaletten söz edemeyiz.

Dolayısıyla Adalı cinayeti aydınlanmadan kaldığı sürece, bu ülkede normal bir düzenden bahsetmek zaten mümkün olmayacaktır.

Bu yüzden ve daha birçok şey yüzünden ama en çok da Adalı ailesi için adalet istiyoruz!

Kutlu Adalı için adalet istiyoruz!

Bunu hemen, şimdi istiyoruz!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.