Mesele teknik değil siyasidir…

Yayın Tarihi: 01/11/22 07:00
okuma süresi: 6 dak.

LTB Genel Başkanı Mehmet Harmancı, bugün Kıbrıs Postası’nda Seçim Gündemi programımıza konuk oldu ve önemli açıklamalarda bulundu. Programın hemen başında adaylık konusunda sorduğum soruya açıklıkla cevap verdi ve ilk defa resmen aday olduğunu, bunu da 8 Kasım günü bir basın toplantısıyla açıklayacağını duyurdu. Bu onun 3’üncü adaylığı olacak.

2014’te çarpıtılarak anlatılanın aksine CTP oylarıyla değil, CTP adayına (ve UBP adayına) karşı kazandığı başkanlığı, 2018’de bu kez CTP’nin de dahil olduğu ittifakla tekrardan kazanan Harmancı, başkentteki başarısını pekiştirmişti. 25 Aralık’ta ise yine iki partinin hem de bu kez vekil olan adaylarına karşı yarışacak. Sonucun ne olacağını elbette yaşayarak göreceğiz ama gerek anketler gerekse de sokağın nabzına bakılırsa seçimin en büyük favorisinin o olduğunu söyleyebiliriz. Elbette son kararı 25 Aralık günü Lefkoşa verecek.

Geçtiğimiz hafta yazdığım bir makalede Lefkoşa seçimleri özelinde sürdürülen Külliye tartışmasını gündeme getirmiş, bu tartışmanın Harmancı üzerinden kurgulanmasının haksız ve yanlış olduğunu anlatmıştım.

O günden beri özellikle de CTP taraftarlarının yoğun bir eleştirileri altında Külliyeyi mühürlemesi yönünde çağrılar yapılan Harmancı’ya programda bunları da sordum.

O da özetle, daha kimseden ses çıkmazken, bu konuyla ilgili 27 Eylül tarihinde inşaat alanında toprak kazısı başladığında belediye olarak Cumhurbaşkanlığına bir yazı gönderip sorular yönelttiklerini anlattı. Bunun üzerine bir sürecin başladığını anlatan Harmancı, bu kez 11 Ekim tarihinde Şehir Planlama Dairesi’nin kendilerine ulaştığını ve Ulaştırma Bakanlığı’nın projeyle ilgili başvuruda bulunduğunu söylediklerini, kendilerinden de görüş istediklerini belirtti. Bunun üzerine belediyenin projeyi görmek istediğini ancak o şekilde teknik anlamda görüş verebileceklerini dile getiren Harmancı, son olarak geçtiğimiz gün beton döküldüğünde ise yine bakanlığa ivedi yazı yazdıklarını, projenin ivedilikle durdurulmasını istediklerini vurguladı.

Devamla konuşan Harmancı’nın bu noktadaki açıklamaları şöyle:

“Mühürleme işine gelince. Belediyenin herhangi bir hukuksal süreç başlatmadan bu alana müdahale hakkı yok. Çünkü burası telli bir alandır ve mahkeme kararı lazımdır. Geçtiğimiz Cuma günü odaları da çağırdım onlara da durumu anlattım. Sonra dönüp Bakan Erhan Arıklı’yı da aradım, yazı gönderdiğimi, ivedi cevap beklediğimi söyledim. Bu noktada iki tane yasa var. Belediyeler Yasasında, Fasıl 96-25.madde der ki ‘kamu projelerinde, Şehir Planlamanın projelerinde ruhsat, vize gibi şeyler aranmaz. Diğer ilgili yasa maddesinde para alman ama ruhsat verilir der. Şimdi bize bakanlıktan gelecek olan cevaba göre yine odaları toplayacağım. Eğer hukuki bir durum varsa hemen yarın gidelim, bu işi yapalım. Ama bilelim ki bu teknik konu yarım saatlik bir düzenlemeyle aşılır. Mesela istenirse ki bunu bana söyleyen oldu, orası hemen yeniden askeri bölge ilan edilir. Olmadı gidip Savcılık görüşü alınıp, belediyeye ‘sen müdahale edemezsin’ denir. Yani muhalefetin bütün kurgusu yarım saatte aşılacak olan teknik bir engelin üzerine kuruluyorsa yazık halimize diyorum. Yani bugün bu arkadaşlar ‘burası bitse de bitmese de biz bu yapının içinde görev ifa etmeyeceğiz’ demiyorsa ne yapacağız? Bu proje, bilin ki bize dayatılan Kıbrıs politikasının en temel unsurudur. Ben bu konuda yetkim ne ise yapmaktan asla çekinmeyeceğim ve yapacağım. Ama bunu bir vize mühür ya da ruhsat mücadelesiyle engelleyemezsiniz. Bunu halk ile başarabilirsiniz, gelin başaralım.”

Şimdi bazı arkadaşlar bu cevapla yetinmeyecek, bazıları kızacak belki ama Harmancı’nın söylediği çok önemli bir nokta var. O da bu bölgenin eğer istenirse yeniden askeri bölge kapsamına alınma ihtimali olduğu ve bunun kendisine söylendiği meselesidir. Eğer öyle olursa oraya müdahale edilebilir mi? Edilemez. O zaman hani bu devletin egemenliği, hani bu devletin meşruiyeti demezler mi?

Bir diğer önemli vurgu da konunun teknik değil, siyasi bir dayatma konusu olduğudur ve yine başkanın dediği gibi bu teknik husus yarım saatlik bir operasyonla çözülebilir. Hemen her konuda siyaset yapacaklarına işi hukuk teknisyenliğine döküp, matematik öğretmenliği yapıp, en sonunda da hayret edenler, bu konuda da halkı yanıltmakta ve işi çarpıtmaktadır.

Sürecin başından beri işin özünü yani siyasi dayatmayı yine siyasi gaile ve kazanım ümidi ile konuşmaktan imtina edenlere karşı “be arkadaşlar konu teknik bir sorun değildir. İzinleri alınsa bu yapının yapılmasına okey misiniz?” diye defalarca sorduğum için rahatım yine soruyorum: İstediğiniz bu mu? İzinli, ruhsatlı, vizeli bir yapı mı?

Dönüp dolaşıp hep aynı yere yani ‘siyasetsizlik’ noktasına çıkıyoruz. Dönüp dolaşıp uçsuz bucaksız popülizme çıkıyoruz. Dönüp dolaşıp kısır ve sığ tartışmalara çıkıyoruz.

Nihayetinde bu Külliye projesi bir dayatmadır, irademizin dışındadır ve aslında KKTC Devletinin bir nevi varlık sorundur. Çünkü burada ayaklar altına alınan yapı aslında devlettir ve onun kurumlarıdır.

Ne acayiptir ki, o devleti sonsuza kadar yaşatacağına dair her gün ant içenler, yine aynı devletin kurumlarının ve siyasetinin her gün ayaklar altına alınmasına ses çıkarmak bir yana alkış tutmaktadırlar.

Bu da onlara dert olsun diyeceğim ama pek umurlarında olduğunu sanmıyorum…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.