Semerkant’ta tam olarak ne oldu henüz anlamış değiliz…

Yayın Tarihi: 15/11/22 07:00
okuma süresi: 7 dak.

Geçtiğimiz Perşembe, Semerkant’ta toplanan Türk Devletleri Topluluğu’nun (TDT) KKTC ile ilgili aldığı karar gündemdeki yerini koruyor. Kararla birlikte coşan ve atağa geçen hamaset cephesi, alınan kararı yere göğe sığdıramıyor adeta enginlere taşıyor. Taşıyor taşmasına da ortada bu taşkınlığa sebep olacak bir durum var mı o noktada birden fazla şüphe olduğunu düşünüyorum.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir basın toplantısıyla açıkladığı karar malumunuzdur Rumların yanı sıra AB Komisyonu tarafından da reddedilmiş durumda. Ama bu açıklama hem Türkiye hem de KKTC yetkileri tarafından “hükmü yoktur” şeklinde değerlendiriliyor.

Yeri gelmişken dünyanın medeni ülkelerindeki hükümetlerde dış siyasetle ilgili gelişmeler üzerine açıklama yapan en fazla iki kişi olur: Başbakan ve/veya Dışişleri Bakanı.

Bizde ise her önüne gelen bakan açıklama yapıyor. Sağlık Bakanı, Enerji Bakanı, hepsi sıraya girmiş AB Komisyonuna had bildiriyorlar. Amaç birilerine şirin görünmek, ‘en kıyak hamaseti ben çekerim’ değilse ne? Hep birlikte çıkmışlar “Komisyonun açıklamasının hükmü yoktur” diye azar çekiyorlar.

Hükmü var mı yok mu o yaşanılacak süreçlerde görülecek ama alınan bu kararın öncesi ve sonrasıyla ilgili ortaya çıkan birtakım bulanıklıklar olduğu çok açıktır.

Bunları sıralayacak olursak, mesela bizim iki devletçilerin ‘tarihi’ diye nitelediği bu zirvede niye KKTC’den kimse yoktu gibisinden bir soruyla başlayabiliriz.

Halbuki Ersin Tatar, daha önceki açıklamalarında Semerkant’ı işaret etmiş, buradan önemli bir karar beklediğini vurgulamıştı.

Peki bu kararın alınacağı önceden biliniyorsa, hadi Ersin Bey’i geçtim, en azından Tahsin Ertuğruloğlu bu ‘tarihi ana’ şahitlik için orada bulunamaz mıydı? Ne bileyim en azından Kazakistan’da bulunan temsilci oraya intikal edip bu ‘tarihi zirveyi’ soluklayamaz mıydı?

Niye KKTC’den kimse yoktu?

Rumlar uyanmasın, bu işe takoz koymaya çalışmasın diye mi? Aklıma bir tek bu geliyor ama koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti, TDT gibi büyük etkinliğinin bulunduğu bir örgütte Rumların takoz koymasından mı korkacaktı?

Sanmıyorum ama belli ki örgüt içinde de bu işe pek sıcak bakmayanlar var.

Mesela Özbekistan. Tarihi Semerkant şehri bildiğiniz gibi Özbekistan’da bulunmaktadır. Başkent Taşkent’ten sonra ülkenin en önemli kenti olan Semerkant’ı ünlü yazar Amin Maloof’un aynı adlı eserinden de hatırlayabilirsiniz.

Bizim hatırlayacağımız şey ise örgütün bu tarihi kentte yaptığı zirvenin ardından ortaya çıkan durumla ilgili Özbekistan Dışişleri Bakanı Vladimir Norov’un yaptığı çarpıcı açıklamadır.

Neredeyse AB Komisyonu’nun yaptığı açıklamanın birebir aynısı olan açıklamasında Norov “Türk Devletleri Teşkilatı zirvesi sırasında ya da sonrasında Kuzey Kıbrıs’ın gözlemci üye yapılması gibi bir karar alınmadı. Özbekistan, son derece güçlü bir şekilde uluslararası hukuka bağlı bir ülkedir. Özellikle egemenlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğü konusunda çok hassasız. Kuzey Kıbrıs’ın tanınması tartışma konusu bile değildir” ifadelerini kullanmıştır.

Hayda, şimdi bu açıklama olacak iş mi?

Halbuki Ersin Bey de Tahsin Bey de bu olayı ‘tarihi’ diye niteleyip, ‘tanınma yolunda ilk adım’ adı altında ne güzel servis ediyorlardı, oldu mu Norov Efendi böyle?

Hayır bir de şu vurgu var: “Kuzey Kıbrıs’ın tanınması tartışma konusu bile değildir.”

Hal böyleyken, TDT gibi dünya siyasetindeki etkinliği belli bir örgüte üstelik de Türklük üzerinden kurulan illiyet bağına rağmen tam üyelik yerine, gözlemci üye olunmasını bir tarihi bir başarı diye satmak bence mantık dışıdır.

Özbekistan’ın zirve sonrası resmi ağızdan yaptığı açıklaması, örgütün resmi sayfasındaki gözlemci üyeler listesinde henüz herhangi bir değişiklik yapılmaması, KKTC isminin oraya yazılmaması (iki gözlemci üye var: Macaristan-Türkmenistan) gibi hususlar zirve üzerindeki bulutların artmasına yetiyor da artıyor bile.

Öte yandan, AB Komisyonu’nun zirvedeki kararı reddeden açıklamasında kullandığı “örgüte üye ülkelerin onayını bekleyen karar” ifadesi, Özbek bakanın açıklamasıyla uyuşmuş gibi duruyor. Yani zirvenin bildirgesinde gözlemcilikle ilgili bir karar alındığının yazılmasına rağmen, henüz örgüt onayı olmadığını düşünmemize yol açacak birçok husus olduğunu görebiliyoruz.

Bakınız bu makaleyi başka türlü de yazabilirdim. Misal, alınan karar açık ve net olsaydı, zirve sonrası yapılan çelişkili açıklamalar olmasaydı, ne bileyim KKTC’nin adı örgüt sayfasındaki gözlemci kısmına yazılsaydı, bu durumu dünyada şu anda şekillenen yeni siyasi durumlarla ilintileyip, en azından ‘acaba mı?’ diye değerlendiriyor olabilirdim de.

Kaldı ki bu köşeyi takip edenler bilecektir, belki de yüz kez “KKTC’yi tanıtmak mı istiyorsunuz? Buyurun tanıtın, tutan mı var?” diye defalarca yazmışımdır. Hatta bir keresinde Kosova kararını örnek göstererek gidip “Adalet Divanı’na başvurun, Kosova’nın sorduğu soruyu sorun bakalım ne olacak demiş”, icabında başvuru mektubunu siz utanırsanız ben götürürüm diye de üstelemiştim. Hiç unutmam çok değerli bir abim bunun üzerine ‘hepsi bitti, yol mu göstertiyorsun’ diye beni azarlamıştı.

Elbette böyle bir başvuru yapılmayacağını, sabah akşam tanınma isteyenlerin bunu asla samimi bir şekilde istemediklerini bildiğim için böyle iddialı şeyler yazmaktan hiç çekinmiyorum.

Dolayısıyla alınan son kararın bugün 39.yılına giren KKTC ve onun halkı için ne getirip ne götüreceğini kestirmek çok güçtür. Yerel seçimlerin yanı sıra, ağırlaşan ekonomik durum ve külliye meselesiyle meşgul olan kamuoyunun bu konuya gösterdiği ilgi ve inanç ise neredeyse hiç yoktur.

Bu bağlamda “çarşı, her şeye karşı” diye bu kararı eleştirdiğimizi düşünenlerin ilk yapması gereken şeyin bu ilgi ve inancı artıracak samimi siyaseti ortaya koymaktır diyeceğim ama herkesin derdi günü kurtarmak, içinde bulundukları ‘kasaba siyaseti’ kısırlığını sürdürmektir diye düşünüyorum.

Bugün günün anlam ve önemine istinaden birçok nutuk dinleyeceksiniz.

Ama bu ülkenin geleceğiyle ilgili boş laf dışında içi dolu hiçbir siyaset duymayacaksınız. Geçmiş 39 yılda olduğu gibi…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Alexy Flemmings15/11/22 18:58
Türk Devletleri Teşkilatı'nın resmi sayfasındaki gözlemci üyeler listesinde KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ yer almaktadır: Türkçe: https://www.turkkon.org/tr/gozlemci-ulkeler/XC İngilizce: https://www.turkkon.org/en/gozlemci-ulkeler/XC KKTC isminin oraya yazılmıştır! Üç gözlemci üye var: Macaristan-KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ-Türkmenistan. Türk Devletleri Teşkilatı zirvesinin bildirgesinde gözlemcilikle ilgili bir karar alındığı yazıldı: https://www.turkkon.org/assets/pdf/haberler/semerkant-bildirisi-2679-164.pdf SİYASET, DIŞ POLİTİKA ve GÜVENLİK KONULARINDA İŞ BİRLİĞİ 7. Kıbrıs Türklerini Türk Dünyasının parçası olarak gördüklerini ve KKTC’nin TDT Gözlemci Statüsünü memnuniyetle karşıladıklarını bildirmişlerdir. https://www.turkkon.org/assets/pdf/haberler/samarkand-declaration-2679-165.pdf COOPERATION IN POLITICAL, FOREIGN POLICY AND SECURITY ISSUES 7. Consider Turkish Cypriots as part of the Turkic World and welcome TRNC’s OTS Observer Status