Bu iş burada bitmez…

Yayın Tarihi: 23/12/22 08:00
okuma süresi: 5 dak.

Şehir Aileleri Başkanı Gürsel Benan’ın AKM’de düzenlenen 21 Aralık törenlerinde yaptığı sert konuşma gündeme damgasını vurdu. Hatta o kadar bir vurdu ki sadece 48 saat kalan seçimi bile gölgede bırakacak bir gündem oluşturdu.

Gürsel Bey’i şahsen tanımam ancak yaptığı konuşmanın gayet yerinde olduğunu düşünüyorum. Yaptığı konuşmanın ikide bir halk dansları oynayıp, düğün dernek seçim muhabbeti yapan esas muhalefetin yarattığı etkiden çok daha büyük bir etki yarattığı da muhakkak.

Öte yandan konuşma sonrası kendisine getirilen ‘konuşma yasağını’ da elbette fikir ve düşünce özgürlüğüne olan saygımdan dolayı kınıyorum. Ve bunu yaparken daha önce binlerce örneğinde yaşandığı gibi, Gürsel Bey’in de mensubu olduğu çevrelerin, onların değer, çıkar ya da milli duygularına ters olan düşüncelere karşı aynı tutumu izlemeyeceğini, bu sahiplenmeyi yapmayacağını da biliyorum. Ama dediğim gibi ‘şuna özgürlük de buna özgürlük değil’ diye bir anlayış olamaz. Yine bu konuya tepki olarak dün sabah dernek üyelerinin dün sabah yapılan bir törene ağızlarına siyah bant takarak katılmalarını da alkışlıyorum.

Bu arada Gürsel Bey’in geçmiş dönemde özellikle de öğretmen sendikalarına karşı sert tavırlar içinde olduğunu da biliyoruz. Haliyle onun yaptığı konuşmayı bu perspektiften değerlendirenler de oldu, kendi duruşları bakımından bence haklıdırlar da. Ancak sırf bu açıdan bakarak yapılan konuşmanın etkisini azaltıp, statükonun yüzüne bir tokat gibi patladığı gerçeğini yadsımamız mümkün değildir.

Ama biz bunları geçelim, yapılan konuşmaya bakalım.

Bir kere yapılan konuşmayla birlikte yaşadığımız düzenin ne kadar sahte ve yalan olduğunu bir kez daha gördük diyebilirim.

Düşünün, sabah akşam şehitler ve milli değerler üzerinden prim yapacaksın, bu değerler üzerinden karşıt görüşteki herkesi hain ve Rumcu ilan edeceksin, sonra o değerlere beş para önem vermediğin ortaya çıkınca da yağ gibi üste çıkıp, mağduru oynayacaksın!

Cidden pes!

Meğer sabah akşam hamaset nutku atanların şehitlere kabir yaptırmak için verecek 15 bin TL’si bile yokmuş!

Gerçi bunların sahteliği “milli ve ruhani liderimiz’ dedikleri Rauf Denktaş’ın yılan hikayesine dönen anıt mezar rezaletinden ortaya çıkmıştı ama insan yine de yaşananlara şaşabiliyor.

Dernek Başkanı tam da bu bağlamda yaptığı malum konuşmasına şehit kabirlerinin aynı akıbete yani bakımsızlık ve saygısızlığa uğradığını gayet sert, son derece etkili ifadelerle anlatıp, mevzuyu yeni Türkiye Büyükelçisi ile paylaştığını yardım istediğini de anlattı. Hatta o yardımın sözünü de aldığını yine kendisi ifade etti.

Tabii işin içine elçilik ziyareti girince bütün film değişiyor. Ama en çok da bu sözlerin muhatabı olan devletin en üst düzey yetkilileri için değişiyor.

Mesela bu kadar büyük bir rezaletin ardından, hele de KKTC’de çok nadir görülen bir şekilde, sağ bir iktidar ve Cumhurbaşkanlığı döneminde, milli bir derneğin bu kurumlara yönelik son derece sert ifadelerinin ardından, ilgili dernek başkanı niye hala daha görevdedir?

Normalde görevden el çektirilmez mi?

Peki niye bu yapılamıyor? Yoksa seçim üstü halk tepkisinden mi korkuluyor? Bunun yanında başka korkular da var mı?

Başbakan Ünal Üstel niye konuyla ilgili konuşmuyor mesela? Niye Ersin Tatar bu işte yalnız bırakıldı?

Sorular çok, cevaplar ise henüz belirsizdir ama içimden bir ses bu işin burada bitmeyeceğini söylüyor.

Ersin Bey “seçim üstü böyle tartışma olmaz” deyip konuyu kapatmaya niyet ediyor ama mızrak artık torbaya sığacak gibi değildir…

Dolayısıyla daha yeni başladık, hele bir seçim geçsin de birtakım gelişmelere gebe olduğumuz gün gibi ortadadır diye değerlendiriyorum…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları