Adaletin peşinde…

Yayın Tarihi: 15/02/23 07:00
okuma süresi: 5 dak.

Normalde böyle bir günde tartışma konumuz “efendim sevgililer günü ne demek? Kapitalistlerin bize kazığı, bizim için aşk her gün” şeklinde uzayıp giden başlık olurdu. Malum dün sevgililer günüydü ya, ona istinaden yazıyorum.

Fakat son 1 hafta bizim ve Türkiye halkının başına gelen felakete bakınca bu kadim olduğu kadar sıkıcı tartışma konusunu ne kadar özlediğimi fark ediyorum.

Depremin üzerinden 8 gün geçti. Sayısını belki de hiçbir zaman öğrenemeyeceğimiz binlerce insan gerek yetkililerin duyarsızlığı, gerek insanlığın bir yerde ölmesi gerekse de büyük siyasi çıkarlar ve rant sebebiyle enkazların altında hayata veda etti.

Biz de 50’ye yakın canımızı bu felakete kurban verdik.

Gencecik şampiyonlarımızı büyük acılar içinde kara toprağa gömdük, tarifsiz acılar yaşadık. Geçmiş zaman kipi kullandığıma bakmayın, bu acıların hiçbir zaman biteceği yoktur, bitecek bir acı değil çünkü…

Dolayısıyla bu dakikadan sonra bu acıları en azından bir nebze olsun rahatlatacak bir şeyin peşindeyiz artık: Adalet…

Yanlış anlamayın adalet sağlansa bile gencecik çocuğunu toprağa veren bir baba için acının sonu yoktur. Gözü yaşlı annenlerin de göz yaşları bitecek değildir.

Ama dediğim gibi en azından adaletin o keskin kılıcının sağlayacağı huzuru arıyoruz.

Bulabilir miyiz peki?

Bazı konularda elimizin kolumuzun bağlı olduğunu, kapasitemizin sınırlı olduğunu, ülkemizde kurulan düzenin şifrelerini aslında biliyoruz.

Bu düzenin üzerinden onu kurgulayan, ona hükmeden diğer düzene bir yere kadar etki edebileceğimizi de biliyoruz.

Öte yandan evet, devlet denilen yapı felaket anından itibaren kapasitesinin üzerinde bir refleks gösterdi diyebiliriz. Evet, taş taş üzerinde kalmayan bir bölgeye 18 saat gibi bir sürede ulaşılmasını mucize diye tabir edebiliriz. Evet, özellikle bazı bakanların insanüstü bir çaba harcadığını söyleyip, hakkını verebiliriz. Nazım Çavuşoğlu gibi.

Fakat bunlar yetmez, yetemez.

Açıkçası devlet ya da resmi makamlar üzerinden sürdürülecek olan adalet mücadelesinin başarıya ulaşma şansının çok fazla olabileceğini düşünmüyorum.

Çünkü esas sorumlu görülen devletin alt yönetimi olan diğer devletin böyle bir kapasitesi olabileceğini sanmıyorum.

Sadece oteli yapan müteahhitleri yargılayıp, onlara o izinleri veren düzeni mahkum etmeden adaletten söz etmemiz mümkün değildir.

Böylesi bir durumda ne yapılabilir? Tek yol bu mu? Tabii ki değildir. Adalet arayışı için başka yollar da vardır.

Bana sorarsanız en iyi yapılabilecek olan şey Türkiye halkının adalet arayışı çabalarında onlarla birlikte olmak, aynı tarafta durmak olacaktır. Nitekim bizim Barolar Birliğinin, Türkiye Barolar Birliği ile koordinasyon içine girmesi, buradaki kayıp yakınlarının oradaki hak mücadelesi için bir köprü vazifesi görme görevine soyunması, bunu resmi makamların dışında kendi inisiyatifi ile yapma kararına varması çok değerlidir. İki kurumun oluşturacağı koordinasyon, kayıp yakınlarına sağlayacağı ücretsiz desteğin manevi karşılığı çok ama çok büyüktür.

Bence bu bağlamda ortaya konulan irade çok önemlidir. Türkiye Barolar Birliği de kendi vatandaşları için harekete geçmiştir, onların da sorumlulardan hesap sormak istemektedirler. Onların da adalet arayışında taraf olmak gerekmektedir.

Bazıları ‘acı üzerinden siyaset yapılmaz’ diye konuşmaktadır. Unutulan nokta ortaya çıkan korkunç acıların sebebinin yanlış siyaset olduğu gerçeğidir.

İmar Affı denilen rant enstrümanıyla binlerce depreme dayanıksız binaya yol açan bir zihniyetin siyasetine her yerde, her şekilde, her durumda ve her anda muhalefet edilir, edilmelidir. Dolayısıyla ülkemizde içi boşaltılmış bir kavram olan, siyaseti her şart ve halde kötü bir şey zannedenlerin bu kelimeyi kullanırken haddini aşmaması gerekir diye değerlendiriyorum.

Şimdi önümüzde çok zorlu, gergin ve kritik bir süreç vardır.

Acılar üzerinden abartılı ve samimiyetsiz drama kasanların, ‘nasılsa unutulacak’ diye rehavete kapılanların, tarafını belli etmekten korkanların ortaya çıkacağı bir nevi turnusol kağıdı olacak bir süreçten geçeceğiz.

Doğrunun yolundan, gerçeğin peşinden asla ayrılmayanlar için sıkıntı yoktur. Ama üstü başka, altı başka oynayanların vebali büyüktür.

Ancak her ne olursa olsun, kim nereye giderse gitsin, her ne yapılırsa yapılsın inandığım tek bir şey vardır: Bu hesap öyle ya da böyle görülecektir.

Ama hukuki, ama ilahi, ama başka bir şekilde, illa ki görülecektir…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.